"Güneş, arkandaysa Gölge'n bile önünde diz çöker..."

1199 Words
"Mümkünatı yok memur bey! Benim çocuğum nasıl dövsün onları?" diyen annem ile ensemi kaşıdım. "Bir yanlışlık olmalı." diyerek aday giren babamla da alt dudağımı ısırdım. "Hanımefendi, beyefendi lütfen önce bir sakin olun ve şöyle bir oturun." diyen polise yan bir bakış attım. Azıcık ama azıcık benden uzağa oturtsa olmaz mıydı? O üç salağı döverken biri polisi aramış ve beni suçlu gösteren bir durum oluşmuştu. Reşit olmayışımdan ailemi aramışlardı ve şu an suçlu gibi duruyordum. "Memur bey..." dedim bininci kez. "O adamlar hırsız. Beni birkaç ay önce dövdüler ve sırf onlardan korunmak için dövüş eğitimi aldım." dediğimde babam birden ayağa kalktı. "Doğru! Ben yazdırdım çocuğumu dövüş kursuna." dediğinde annem babamın kolunu tutmuştu. "Ama tüm suç şu an oğlunuzun üzerinde gözüküyor. Üç koca adamı dövmüş. Biri hâlâ ayılmadı." dediğinde gözlerimi yumdum. Babam yanıma gelirken ayakkabısının çıkardığı ses kulaklarımda çınlıyordu. Dövme beni baba... Sert bir elin omzuma vurup sıkmasıyla nefesimi tuttum. Dayak yiyecektim, bir ay ev hapsi, telefonuma el konulması, harçlık yok... "Seni milli dövüşçü mü yapsak oğlum?" Bir anda başımı kaldırıp da babama bakınca gururla göğsünü kabartarak bana baktığını gördüm. "Helal olsun be! İki ay kursa gittin, bir yumrukla dağları devirdin!" Şaşkınca yüzüne bakarken memur bey araya girdi. "Beyefendi, çocuğunuz üç koca adamı dövüp hastanelik etti diyorum. Ona 'gücünü böyle kontrolsüzce kullanmamalısın, eğitimini iyi şeyler için kullanmalısın' demeniz gerekmez mi?" Babam, memurun lafıyla kaşlarını çatarak dönüp memura kötü bir bakış attım. Kasap et derdinde, koyun can derdinde be adam! "Hayır!" diyerek bu sefer de annem ayaklanınca omuzlarımı merakla kaldırdım. "Siz görmediniz benim oğlumun yüzünü. Yakışıklı suratına ne kadar çok vurmuştu o şerefsizler!" Ya anne... Oturduğum yerde huzursuzca kıpırdandım. "Acaba, ihbar eden kişi..."diyerek başımı kaldırdığımda memur kırlaşmış saçlarının arasını kaşıdı. "Birazdan burada olur." Annem soluma, babam sağıma oturmuş ve ben ortada hamburgerin içindeki marul gibi solmuştum. Gittikçe de soluyordum... Annem sırtımı okşarken derince bir nefes aldım ve sessizce koyverdim. O sırada açılan karakol kapısı ile bakışlarım sessizce o yöne döndü. Lina? Kızıl saçlarını tepeden toplamış, hırmasının fermuarını yarıya kadar çekmişti. Yeşil gözleri direkt olarak memura bakıyordu. "İyi günler." dediğinde elim çoktan kalbime gitmişti. "Hoşgeldin küçük hanım." diyen memur elini omzuna koyup da yandaki odaya götürünce şaşkınca peşi sıra bakakalmıştım. "O mu ihbar etmiş?" diyerek yan tarafımdaki kadın polise dönünce başını salladı. "Evet, çok tatlı bir kız değil mi?" diyerek bilgisayarına bakarken gülümsedi. Oturduğum yerde dikleşirken annem dikkatle yüzüme bakıyordu. Heyecan yapmıştım sanırım. Üçünü nasıl dövdüğümü görmüş olmalı. Evet, kesinlikle benden etkilendi... Yani, hadi ama! Orada tek yumruğumla adamı bayıltmıştım. Bunu görüp de etkilenmemesi garip olurdu. Vakit, neden geçmiyordu? Bu sorgu ne zaman bitecek? Dizlerimi istemsizce sallamaya başlamıştım artık. Gergin bir nefes aldım ve aynı gerginlikle geri bıraktım. "Neden gerildin oğlum bu kadar?" diyen annem ile hafifçe gülümsedim. "Şahit var ya, rahatladım." Gülüşüme karşı gülümseyerek bana bakan annemin elini tuttuğum sıra kadın polis birden ayağa kalktı. "Komiserim, buraya gelin!" Lina'nın girdiği odanın kapısı açılırken içeriden çıkan adam ile kaşlarım merakla havalandı. "Efendim, Aylin?" diyen adam bilgisayarın yanına gidince biz de merakla yüzlerine baktık. "Bir kayıt geldi." diyen kadın birkaç tuşa basınca komiserin kaşları şaşkınca havalandı. "Kim atmış?" diyen adama kadın omuzlarını silkti. "Karşı tarafın mail'i sahte sanırım. Gizli tutmuş kendisini." dediğinde adam bilgisayara yöneldi. "Tabii gizli tutar, devletin kamera kayıtlarına sızmış." dediğinde önce babama sonra da anneme baktım. Memur, kafasını kaldırıp bana baktığında kaşlarımı havaya kaldırdım. "Aferin evlat, üç hırsızı yakaladığın için bir Onur nişanı alacaksın." dediğinde babam oturduğu yerden kahkaha atarak kalktı. "Ben demiştim! Ben demiştim!" diyerek işaret parmağını havada salladıktan sonra omuzlarımdan tutup beni de kaldırdı ve sıkı sıkı sarıldı. Etraftaki memurlar bile beni alkışlarken gözlerim kapı ağzında beni izleyen kıza kaydı. Gülümsüyordu... İçim gitti... . . . "Şaka mı bu?" diyerek karşıma oturan Ali ile gözlerimi kaçırdığım sıra bir kızın bana baktığını gördüm. Kahretsin. Gözlerimi önce kapattım ve sonrasında başımı başka bir yöne çevirdim. Bu sefer başka bir kız bakıyordu. "Sen ciddi ciddi üç hırsızı dövdün mü?" diyen Mehmet ile derince nefes aldım. "Evet, kardeşim." dediğimde Onur hevesle kafa karıştı. "Tek yumruğuyla bayıltmış adamı." Sırtımı sandalyeye yaslarken elimdeki kaşığı tabağıma vurdum. "Şanslıydım!" Mehmet ve Ali bakışırlarken bu halime alışkın olan Onur yemeğine kaldığı yerden devam ediyordu. "Sakin ol kardeşim, bir problem mi var?" Ali'ye ters bir bakış attım. "Çevremde bir ton kız var. Hepsi bana aç birer yamyam gibi bakıyorlar ama üç adamı burnumu bile kanatmadan dövdüğümü gören kız yanımdan geçerken yüzüme bile bakma gereği duymuyor. Tüm problem bu!" dediğimde üçü de ellerindeki kaşığı bırakmışlardı. "Kardeşim, kızı takip ediyorsun ama hiç karşısına geçmiyorsun. Desene, geçsene karşısına 'senden hoşlanıyorum' de." diyen Mehmet'e de bir yumruk atacaktım o olacaktı. "Tabii ben şizofrenim sadece takip ediyorum. Ayrıca öyle psikopat gibi takip etmiyorum. Yolumun üstü..." dediğimde Onur'un gülerken çorbası genzine kaçmıştı. "Geber." Lafıma diğer ikisi de gülünce gözlerimi devirdim. "Ya sen geçen demedin mi? Kızın oyun oynadığını. Nickini de biliyorsun, eklesene oyunda." dediğinde kafamda bir ampül yandı. "Ya, bana şöyle şeyler ile gelsenize!" diyerek kaşığımı elime aldım ve heyecanla yemeye başladım. Öğle yemeğinden sonra merdivenleri çıkarken İngilizce Öğretmeni Birgül öğretmen ile karşılaştık. "Ooo, Cool Dora!" diyerek alkışlayınca koridordakiler de dönüp bize bakmıştı. "Duydum ki üç hırsız ile dövüşmüşsün. Perfect guy!" Elini omzuma koyup üç posta rimel sürdüğü kirpiklerini kırpıştırarak gözlerime baktı. "Teşekkürler." dedim zar zor. "Çok mütevazisin!" Onun bu hareketine aşırı sinir olduğum sıra koridordan geçip giden kızı görerek peşi sıra baktım. "Ben de sana ödül olarak sözlü notunu en az 90 olacağını söylüyorum." dediğinde koridordakiler de alkışlayıp ıslık çalmışlardı. "Hocam, böyle bir durum varsa biz de gidip bir iki hırsız yakalayalım mı?" diyen delin teki ile gözlerimi çoktan koridoru dönüp çıkmış olan kızdan çektim. "Mümkünse , polis de olabilirsin." diyerek kalabalığın arasından geçip peşi sıra yürümeye başladım. Arkamdan gelen fısıltılar pek de sessiz değildi. "O gerçekten havalı..." "Mütevazi." "Bence sadece egolu." "Aynen, iki hırsız yakaladı diye takındığı havaya bak." Koridorun sonuna gelip döndüğüm sıra boş bir sınıftan ses geldiğini duydum. Sessizce kapının oraya yürüdüğüm de içeriden üç farklı ses geliyordu. "Lina!" adamın bağırışı ile içeri girecektim ki başka birinin sesi geldi. "Sakin ol, kötü bir şey yapmadı." Diyen kadın ile sessizce sırtımı duvara yasladım. "Evet, baba doğru!" Bağırırken bile sesi tatlıydı. Böyle karşıma geçse ve sürekli beni azarlasa ne de güzel olurdu. Öyle bir kıvama gelmiştim artık. "Nasıl yapabilirsin?" Adamın hayalkırıklığı ile çıkan sesi kaşlarımı çatmama sebep oldu. Ne yapmıştı ki? "Şu an beni övmeniz gerek kısım baba! Böyle e konuşma olmamalıydı bu!" dediğinde daha da meraklandım. "Devletin sistemine sızmışsın, bu bir suç! Bunun farkındasın değil mi?" Devletin sistemi? "Sakin ol! Sonuç olarak bunu iyi bir şey için kullandı." diyen kadın ile Lina araya girdi. "Evet, böyle bir yeteneğim var ve ben neden bunu herkesin iyiliği için kullanmıyorum?" dediğinde kaşlarım iyice çatıldı. "Bu yaptıkların öğrenilirse ne yapacaksın? Reşit bile değilsin. " diyen adam ile kollarımı göğsümde birleştirdim. "Baba, ben diğerleri gibi değilim. Üzgünüm. Bana böyle bir yeteneği evimde oturup boyalarla oynamam için vermiş olamazlar. Neden kendimi ve zekamı ziyan edeyim? Derslerim hep iyi, notlarım hep iyi, bazen sizin bile yapamadığınız şeyleri ben yapıyorum. Sence çocukça düşünecek yaşta mıyım?" Çocukça düşünecek... "Evet, iki ay önce üç kişinin bir çocuğu ölesiye dövdüğünü gördüm. Evet, araştırdım ve o üç pisliğin kaç kişiye daha bunu yaptığını, kaç kıza taciz ettiklerini buldum ve ihbar ettim. Çünkü bence en doğru ve en değerli olan şeye sahibim!" O gün bilgisayara gelen e-postayı Lina mı atmıştı yani? "Benim bir vicdanım var..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD