1.Hayalet adam.

3534 Words
2016 Semih'ten Sıradan bir günün öğleden sonrası kana bulanacak bir geceye hazırlanıyordu. Karanlık bakışları karşısındaki bilgisayar ekranına kilitlenmişti. Tüm dikkatini karşıya vermiş parmaklarının arasındaki kalemi havaya fırlatarak çeviriyordu. Uzun boylu, geniş omuzlu, siyah saçı ve birbirine karışmış olsada yüzünün bebeksi görüntüsünü bozmadığı gibi fazlasıyla karizmatik bir gülümseme sunmasına sebep olan siyah sakallarıyla sosyetenin gözde pleyboylarından biri olan genç adamın çeşitli mekanlarda, şekil şekil çekilmiş fotoğrafları masanın üzerine dağılmıştı. Genç adamı iki hafta gece gündüz takip etmişti. Sabah kahvaltıda yediğinden gece yatarken içtiği içkiye kadar bütün detayları en ince ayrıntısına kadar araştırmıştı. Görünenin aksine yaşantısındaki tüm pislikleri de yakından görmüştü. İleri seviyede keş olan adam zengin maskesinin altına binbir çeşit pisliğin içindeydi. Ona ulaşan müşteri adamın fotoğrafını göndermiş ve ne kadar istiyorsa ödeyeceğini bildirmişti. Genç adamın vekil amcası hesabı biraz şişiriyordu. Pisliklerini örten ve arkasını sıkı sıkı kollayan "milletvekili amca" dokunulmazlık gibi bir şeydi. Sanırım hikaye burdan sonra başlıyordu. Gölge Karaman. Hayalet adam. Müşterilerin bildiği meşhur isim. Piyasaya güzel bir nam salmıştı. Onun temizlediği kurbanların ardında polisin yaptığı bütün araştırma samanlıkta iğne aramaktan farksızdı. Hoş o iğne bir türlü bulunamıyordu. Bu kadar temiz çalışma boşuna değildi. İş bu gece tamam. Paramın kalanını yarın sabah hesabımda görmek istiyorum. Kısa mesajı klavyenin enter tuşuna basıp müşterinin mail adresine gönderdi. Gerilen bedenini gevşetmek adına kollarını yukarı kaldırıp, vücudunu gererek indirdi. Uzun zamandır aynı pozisyonda duruyordu. Onun için alışılmış bir durum olsada bazen can sıkıcı bir hal alabiliyordu. Yine kendini işine kaptırmış dikkatinin dağılmasına izin vermeden saatlerce planın üzerinde çalışmıştı. Aklı başında bir insanın düşünemeyeceği detayları hesaplayıp, sıfır hata payının olduğu bir plan yapması gerektiğini biliyordu. Onun işinde hataya, ihmale yer yoktu. Çünkü yapacağı en ufak yanlış sonu olurdu. Sonunda oturduğu deri koltukla bütünleşmesine ramak kala ayağa kalktığında her şey tamamdı. Şimdi tek yapması gereken vakti gelene kadar biraz eğlenmekti. Her şeyi olduğu gibi bırakıp arabasının anahtarını, cep telefonunu ve cüzdanını alıp dışarı çıktı. Dışarıdan bakıldığında depoyu andıran el izi taramalı özel çelik kapı ince bir tık sesi ile kapandı. Arkasında saklı olan kıyametten kimsenin haberi yoktu. Semih Tandoğan. Kapının ardında "Hayalet adam", Gölge Karaman yaşıyordu. Kapıdan çıktıktan sonra ise o Semih Tandoğan'dı. Eski binanın yaşlı demir kapısı sıradan bir ara sokağa açılıyordu. İnsanların kendi telaşları için koşuşturdukları artık kimsenin kimseyle doğru düzgün komşuluk etmediği bu çağda beş senedir aynı sokaktaydı onun hücresi. Kimsenin kimsin?, nesin?, sokağımızda ne işin var? sorularıyla karşılaşmamıştı. Her zaman buz gibi bir yüz, ben sizden çok üstünüm bakışları, ey insanlar sizler böceksiniz diye bağıra bağıra dolaşmasından farksızdı. Tabi onun düşüncesinin aksine onu görmeye alışmıştı insanlar. Tahmin etmek zor değildi. Depoya tanışınırken görenler onun zengin bir adam olduğunu anlamaması imkansızdı. Zengin bebesinin kendine özel bir alan yaratmasından doğal bir şey olamaz diye düşünmüşlerdi. Senelerdir birbirlerine karışmadan komşuluk ediyorlardı işte. Sokağın sonuna park ettiği arabasına binerken önündeki mağazaya giren kızların bakışlarına aldırmadı. Her zamanki gibiydi işte her şey. Kadınlar ona bakardı. O ise umursamazdı. Kadınlar onun için önemsiz değildi elbet ama kıymet bilmediğinin o da farkında değildi. Bedeninin rahatlaması için gereken teferruattan ibaretti hepsi. Sınıfının, statüsünün bir önemi yoktu. Her hangi bir yerde her hangi bir kadının onun işini görmesinde sakınca yoktu. Tabi geceyi kollarında geçirmesi gerekiyordu. Bedeninin tam bir rahatlama yaşaması için uykuyada ihtiyacı vardı. Ve işte bu noktada teferruat hayati önem taşıyordu. Kadınlar önemliydi. Kim olduğu önemsizdi. Onun seçtiği kadın olacaktı sadece. Kendine uygun gördüğü. Güzel olmalıydı öncelikle. Uzun bacaklar ve kıvrımlı hatlar. Makyajlı ya da makyajsız güzel bir yüz. Olmazsa olmaz uzun saçlar. Uzun saç severdi. Bileğine dolayıp kadının aklını başından alana kadar öpmek isterdi. Cinsel hayatı söz konusu olduğunda klasik bir erkekti o da. Ya da öyle olması gerektiğine inandığı için böyle davranırdı. Ortak olduğu mekanın önüne geldiğinde eğlenmek için günün erken saatleri olduğundan içerisi sakindi. Onu görünce ister istemez gerilen çalışanların önünden geçip üst kata çıkıp, ofis bölümüne geçti. - tamam tamam. Uzatma. Bana yeni kızların ne zaman geleceğini söyle yeter. İçeri girdiğinde hem ortağı hemde en yakın arkadaşı olan Cihan hararetli hararetli telefonla konuşuyordu. Elini kaldırıp adamın selamladı. Cihan ona baş selamı verdikten sonra konuşmasına devam etti. -En kısa zamanda gerekli işlemleri tamamlayıp kızların yola çıkmasını sağla. Daha parti için hazırlanmaları gerekecek... Bahane üretmeyin. Cihan telefonu kapattı. Verdiği solukla ciğerlerini boşaltırken omuzları çöktü. Bu kadar ciddi olmak onun işi değildi ama acımasız iş hayatının ona ilk öğrettiği kolay kolay kimseye imtiyaz tanımaması olmuştu. "Yeni fıstıklar geliyor ha. Sen bu işte bir numarasın." "Hoş geldin Semih. Evet yeni dansçılar gelecek. Sezonun ortasında büyük bir çıkış olacak. Bir kaç şarkıcı ile de görüşme yaptım. Haftanın belirli günleri için anlaşma sağlamaya çalışıyorum. Bir aylık yoğun bir program." "Eve de uğramıyormuşsun? Şu kız, adı Seçil miydi? Sevil miydi? Melek teyzenin yanından ayrılmıyormuş." "Annemin hayal dünyası. Evlenmem için uğraşmaktan vazgeçmiyor. Seçil güzel kız ama sen söyle o ve ben ne kadar oluruz?" "Mantıklı olursunuz. Tabi araya kaynayanları görmezden gelirsek." Sesli gülümsemesine engel olamadı Cihan. Semih gibi katı bir suratla dolaşmak ona göre değildi. İşinin gereği sıcak kanlı ve insancıl bir adamdı. İnsanlarla iç içe iş yapıyordu. Onların eğlenmesi Cihan'ın kazanması demekti. Somurtkanlığı yaşam biçimi haline getirmiş arkadaşına nazaran gülümsemekten çekinmeyen bir adamdı. Çocukluğunu birlikte geçirdiği adamın mesafeli ve kaba hallerine alışıktı. Aldırmıyor ona ayak uyduruyordu. Onun gibi bir kaç kişi dışında da Semih'e tahammül edebilen insan sayısı çok azdı. İnsan ilişkileri konusunda uzman olan bu adam özellikle kalabalık içine karışmıyordu. "İçecek bir şeyler söyleyeyim mi?" "Hayır. Bu akşam içmesem iyi olur. Yarın akşam dağıtabiliriz. Hatta çocuklara da söyle uzun zamandır birlikte bir şey yapmamıştık." Cihan Semih'i çok iyi tanıyordu. Bir aydır doğru düzgün gün ışığına çıkmayan arkadaşının yeni işinin sonuna geldiği ortadaydı. Final gecesi bu akşam olacaktı anlaşılan. Gerilen bedenine engel olamadı. Senelerdir alışamamıştı. Böyle bir şeye alışmak ne kadar mümkünse o da o kadar kabullenmişti. "Gece dönecek misin?" "Mutlaka. Benim için Harika bir parça bul." "Pezevenk miyim ulan ben? Çok lazımsa bardan kaldırırsın bir tane." Semih Cihan'ın çıkışına aldırmadı. İri bedeni oturduğu koltuğa bir türlü sığamayınca ayaklarını kaldırıp önündeki sehpanın üzerine uzattı. "Yeni kızların gelmesi iyi oldu. Eskileri sıkmaya başlamıştı." Cihan, Semih'in karşısında çekinmeden konuşabilen nadir bir kaç kişiden biriydi. Onun karanlık bakışlarından korkmadan, geri adım atmayı düşünmeden içinden geçenleri, Semih'in duymayı reddettiği gerçekleri yüzüne söylemekten vazgeçmeyen gerçek bir dosttu. Aralarında ki bağın temelleri çocukluklarına dayanıyordu. Bu zamana kadar da ikisi de birbirini hayal kırıklığına uğratmamıştı. "Semih çalışanlardan uzak duruyoruz abicim." Dedi imalı imalı. Semih'in kendisini dinlemediğini bilsede uyarmaktan geri durmuyordu. "Onlar senin çalışanların." "Ortak olduğumuzu sanıyordum." "Ben mekanına ortak değilim, kazandığına ortağım. Mekanının da müşterisiyim. Benimle olmak isteyen her kadına kapılarım açıktır bilirsin." "Tamam abicim seninle tartışmayacağım. Kadınlarla ne yaşadığın beni ilgilendirmiyor da senin yüzünden dansçı kaybetmek istemiyorum. Bu seferkilere büyük ödeme yaptık. En azından iş bitene kadar kızları birbirine düşürme." Semih'in nadir görülen gülümseyen ifadesi çatık kaşlarının yumuşamasını sağladı. Kısa süren tebessümünü yüzünden silip ciddiyetini takındı. "Ben bir şey yapmıyorum. Senin kızlar hemen havaya giriyorsa suç benim mi?" Gerçekten de bir şey yapmıyordu. Aksine soğuk ifadesi ve katı tavrı kadınları iterken karizmatik tarafı aynı anda kadınları kendine çekiyordu. "Anneme söyleyeyimde sana da bir kız bulsun. Böylece kadın milleti biraz rahat nefes alır." Semih kadın düşkünü bir adam değildi. Onun danher erkek gibi belli başlı ihtiyaçları vardı. Güzel bir kadınla deliksiz bir uyku çekmek onun için en büyük nimetti. Kadınlara saygısı sonsuzdu. Arzularına boyun eğen bir adam değildi. Sadece isteklerinin ve ihtiyaçlarının farkındaydı. Onunla hayaller kuran kadınları hayal kırıklığına uğratmaktan zevk almıyordu. İnanmadığı bir duyguyu hissetmediği için kimse onu suçlayamazdı. "Espirimi yaptın. Eğer öyleyse bir daha deneme. Benim bile kanım dondu." "O kadar da kötü değildi be dostum." 🌘 Baskın müzik sesine rağmen uyku ile uyanıklık arasında gevşeyen bedeni saate bakmasıyla gerildi. Vakit gelmişti. Kendisine özel ayrılan locada barda tanıştığı kızıl afetle oturuyordu. Kadının beyaz teninde parlayan zümrüt yeşili mini elbisenin sırt dekoltesinden tenini okşuyordu. Bir kaç kez hamle yapan kadını durdurmuş kendisine dokunmasına izin vermemişti. Bozulan kadının gitmesine de bedeni razı olmamıştı çünkü bir kaç saat sonra yaşayacağı adrenalin patlamasını rahatlatacak hatun kendi ayağıyla yanına gelmişti. Gecenin bir vakti kadın nazı çekmek istemiyordu. Dağınık kızıl saçları bir eliyle topladı. Ense kökünden çektiği saçlarla birlikte kadının yüzünü kendine yaklaştırdı. Dudaklarına sinen alkol kokusundan hoşlanmasa da belli etmedi. Dudaklarını kadının yanağına sürterek kulağına vardı. Dişleri arasına kıstırdığı narin eti acıtmadan çekeledi. "Bir süreliğine gitmem gerekiyor. Ben gelene kadar burdan kalkma." Kadın anlamayan gözlerle Semih'e baktığında dudaklarına bastırılan sert dudaklarla afalladı. Saatlerdir bir hareket beklediği adam gideceğini ve geri gelene kadar beklemesini söylüyordu. Neydi şimdi bu? Sonra yaşanacakların fragmanı olan öpüşme kadının yerine mıhlanmasına neden oldu. Ah! Bu adam kesinlikle beklemeye değerdi. 🌒 Aldığı bir iki bardak içkiyle çakır keyif olan adam inatla arabanın anahtarını açık kapının kilidine sokmaya çalışıyordu. Zaten açık olan kapının farkında değildi. Bir kaç deneme daha yaptıktan sonra sinirlenip arabanın kapısına tekme attı. Belki de eve taksiyle gitmeliydi. Kollarından birini destek almak için arabaya yaslamaya çalıştığında açık kapıyı fark etti. Taksiden vazgeçip tekrar arabaya binmeye karar verdi Yaklaşık on dakikadır izlediği manzaradan hiç haz etmeyen Semih kafasına geçirdiği deri maskeyi yüzüne doğru indirdi. Boynunu tamamen kapatan maske ile takım özel yapım siyah deri eldivenlerde ikinci bir deri gibi tenini sarıyordu. Onun için birazdan yaşanacaklar oyundan farksızdı. Yetişkinlerin oynayabileceği kanlı oyunlar. Müşterilerinin hiç bir iz bırakmadan ortadan kaldırılması gereken kurbanları onun ise aldığı nefesten zevk alabilmesi için yapması gerekenler arasındaydı. Bunun normal olmadığının farkındaydı. Normal olduğunu da idda etmiyordu. Aheste aheste kurbanına yaklaşmaya başladı. Aklı bir gidip bir gelen adamın yanına vardığında normal bir şekilde diğer tarafın yolcu kapısını açıp arabaya bindi. "Sende kimsin?" "Azrail." "Vauuuvvv. İyiydi. Seni kim gönderdi bilmiyorum ama hiç fena bir parça değilsin." "Öyleyimdir." Dedi Semih. Sesindeki karanlık yankı yanındaki herife sadece haz verdi. "Bu kadın ağzının tadını biliyor." Diye söylenerek sonunda arabaya çalıştırdı adam. Biraz sürdükten sonra "Nereye?" diye sordu adam. Semih arabanın navigasyonuna adresi girdi. "Sür." Diye emretti. Kısa süren yolculuğun sonunda ıssız bir binanın önüne geldiler. Semih arabadan indi. Sakin adımlarla önünde durdukları ıssız binaya girdi. Adamın arkasından geleceğine emindi. Düşündüğü gibi de oldu bir kaç dakika sonra boş binanın üst katlarından birinde iki adam karşılıklı duruyorlardı. "Eeee diğerleri nerde?" Semih adamın boşboğazlığından iyice sıkılmıştı. Önceden hazırladığı buz gibi suyla dolu küvete adamı itti. Bir anda neye uğradığını şaşıran adam soğuk suyun etkisiyle tamamen ayıldı. Neler olduğunu anlamakta zorluk çeksede küvette doğrulup oturdu. "Sen kimsin lan? Ne bok yedini sanıyorsun?" Semih sabrının sonuna gelmiş bir halde adamın yanına gelip parmaklarını boğazına geçirdi. Öfkesini kontrol edebiliyor olması maalesef onu sabırlı bir adam yapmıyordu. "Bana bak! Benimle doğru konuş yoksa senin için düşündüğüm ölüm çok daha acılı olur." Adam sırtından geçen ürpertiyle kemiklerine kadar titredi. Nasıl bir oyunun içine düşmüştü? En son hatırladığı kız arkadaşıyla birlikte çok zevkli bir gece planladıklarıydı. Bu adamda onların sürpriz misafiri değil miydi? Derin küvetin içinde çırpınarak ayağa kalktı. Ayık kafayla etrafa baktı. Zifiri karanlıktan başka bir şey görünmüyordu. Yüksek bir bina da olduklarını anlamak zor değildi. Aynı zamanda tanıdık bir yer de olmadıkları da açıktı. Kendini zorlayarak küvetten çıktı. Fakat nerden geldiğini dahi anlamadığı sert yumrukla yine küvetin içine düştü. Düşerken kafasını küvetin kenarına çarptı. Aldığı darbeyle artık kendine gelmesi imkansızdı. Suyun içine boylu boyunca uzandı. Su en temiz yoldu kurbanları için. En az iz bırakan en az hasara neden olan en kesin yol. Bir kaç dakika sonra kurbanı son nefesini vermiş olacaktı. Onun planı ise kurbanı o son nefesi vermeden sudan çıkartmaktı. Bu kadar kolay olacağını düşünmüyordu her halde. Yaslandığı duvardan bir süre küvetin üzerine düşen dolunayı izledi. Dışarıda mis gibi bir yaz havası vardı. Ilık ılık esen rüzgar ve bolca nem. Sıradan bir yaz gecesini bir kez daha kana bulamaktan haz duyuyordu. Dışarıda bir yerlerde normal yaşayan insanlar vardı. Yanındaki kadından, yediği güzel yemekten, yaptığı başarılı işlerden, arkadaşlarıyla güzel vakit geçirmekten, sinemada uzun zamandır beklediği filmi izlemekten zevk alan insanlar vardı. Semih'te böyle sıradan şeylerden zevk duymayı isterdi ya da biraz daha normal hissetmeyi. Bir şeyler de yanlışlık vardı. Fakat Semih onu aramaktanda, çözmeye çalışmaktanda çoktan vazgeçmişti. Kendini kabul etmişti. Birazdan kurbanın kanını hunharca akıtacak bundanda büyük bir zevk duyacaktı. Kimse bilmesede dünya bir pislikten daha temizlenmiş olacaktı. Suyun içinde acı içinde çırpınan adamı izlemekten duyduğu hazzı ona kimse yaşatamıyordu. Can çekişen adamın nefes almak için yuttuğu suyun baloncukları yüzeyde bir bir patlatken ciğerlerine dolan suyun verdiği acıyı hissedebiliyordu. Tavana daha önceden hazırladığı sistem ile adamı ayaklarından tavana asacaktı. Canını yaktığı insanların acısını bir bir çıkartmadan ölmek yoktu pislik herife. Saçlarından tutarak başını küvetin kenarından sarkıttı. İpin ucu ile ayak bileklerinden bağladığı adamı diğer taraftan yukarıya çekti. Yeterli yüksekliği sağladığında ipi binanın kolonlarından birine bağladı. Omuz hizasına gelen adamın göğsüne sert bir yumruk attı. Ciğerlerine dolan suyu resmen ciğerleri ile birlikte çıkarttığını düşündü adam. Göğsüne aldığı darbe bir yana yanan ciğerlerinin acısı daha fazlaydı. Art arda gelen ve soluk almasına dahi izin vermeyen darbelerin sonunda ilk baygınlığını geçirdi. Yarım saat arayla dört kez daha yumruklarıyla bayıltıp soğuk suyla ayılmasını sağladı adamın. Son kez kendinden geçen adamın bayıldığı şüpheliydi. Ağızından akan kanlar yerde ufak bir birikinti oluşturuyordu. Bir süre daha adamı öylece izledikten sonra cebinden çıkarttığı kalın siyah kumaş parçalarıyla gözlerini ve ağzını bağladı. Tertemiz bir şekilde bitmişti işte. Sabaha çıkmayacağı kesindi. Bir kaç güne de cesedi bulunurdu ünlü playboyun. Üstü başını düzeltip binadan yavaş yavaş indi. Binanın girişine geldiğinde kapının arkasındaki tabelayı giriş kapısına astı. ÇÖKME TEHLİKESİNDEN DOLAYI BOŞALTILMIŞTIR. GİRİLMESİ TEHLİKELİ VE YASAKTIR. 🌘 Kendine geldiğinde gecenin görüntüleri bir bir aklından geçmeye başladı. Gece yarısından sonra döndüğü mekanda kendisini bekleyen kadını alıp çıkmıştı. Sık sık kullandığı otel odasında kollardanki kızıl ile birlikte güzel bir gece geçirmiş, mis gibi de bir uyku çekmişti. Oldukça zinde olan aklı rahatlayan beyni artık yanındaki kızıl afeti arzulamıyordu. Göğsünde yatan kadının başını usulca yatağa bıraktı. Duşa girdi. Belinde sarılı havlu ile odaya döndüğünde yatak başlığına yaslanmış ağzının suyunun aktığının farkında olmadan kendisini izleyen kadını görmezden geldi. Her hangi bir çekincesi olmadan havludan kurtulup üzerini giyindi. Hala kendisini izleyen kadın odanın kapısına yürümeye başladığında hızla yataktan çıkıp yanına geldi. "Gidiyor musun?" "Evet." "Birlikte bir kahvaltı yaparız diye düşünmüştüm." "Saat öğlenden sonra üç. Ne kahvaltısı?" "Şey... en azında birer kahve içelim." "Güzelsin, hoşsun birlikte harika bir gece geçirdik ve bitti. Zorlama." "Pislik herif..." Semih arkasından hakaretler yağdırmaya devam eden kadının sözlerini umursamadan odadan çıktı. Kadınların bu tarafından hoşlanmıyordu. Bir gece birlikte geçirince sanki bir ömür böyle devam edecekmiş gibi hayaller kurmaya başlıyorlardı. Altı üstü bir geceydi. Buna başka bir anlam yüklemenin ne manası vardı anlamıyordu. Otelin çıkışındaki taksilerden birine binip gideceği yerin adresi söyledi. 🌒 Bahçe kapısından geçtiğinde evin arka tarafından gelen sesleri duydu. Kız kardeşinin çığlıkları duyulmayacak gibi değildi. Adımlarını hızlandırarak gündüzleri açık olan mutfak kapısına yürüdü. Mutfağa girdiğinde yıllardır yanlarında çalışan Seher hanım yemek yapıyordu. "Hoş geldin Semih Bey oğlum." "Hoş buldum Seher abla. Arka taraf yine kalabalık mı?" "Yok oğlum. O gürültü senin deli kızla Pınar'dan geliyor. Havuzda yüzüyorlardı." "Gidip bir bakayım. O çığlıkları başkası duysa yanlış anlardı." Evin içinden geçerek arka bahçeye açılan salon penceresinin önüne geldi. Yerlere kadar inen ince beyaz tüller hafif rüzgarda bile havalanıyordu. Biraz geride durup iki kızı izlemeye başladı. Kız kardeşi Aysima havuzun içinde yüzerken Pınar kenarda oturup ayaklarını suyun içine sokmuştu. "Pınar abla gelir misin?" "Yoruldum artık Aysima. Sen sıkılmadın mı?" "Hayır. Hatta seni de yanıma çekmeye geliyorum." Pınar hızla ayağa kalkıp havuzdan bir kaç adım uzaklaştı. Kızın ince ve beyaz vücudu siyah bikiniyi çok güzel taşıyordu. Normalde dalgalı olan sarı saçları ıslak olduğundan kalçalarına kadar inmiş sırtına yapışmıştı. İnce uzun yapısı narin ve seksi görünüyordu. Seksi mi? Bir an aklından geçenle kendini sorgulama gereği hissetti. Gerçekten kızı seksi mi bulmuştu? Şimdiye kadar öyle bir düşüncesi olmamıştı. Pınar'ı elbette kız kardeşi olarak benimsememişti ama onu diğer kadınlar gibi de görmüyordu. Ailesinin diğer fertlerinden farklı değildi. Fakat kardeş gibi de değildi. Her yaz mutlaka birlikte kısa da olsa tatil yaparlardı. Annesinin kimsenin çiğneyemeyeceği kuralları vardı. Geçen yaz birlikte gittikleri tatilde kızı defalarca bikinili görmüştü. Semih'e vücudu hiç bu kadar dikkat çekici gelmemişti. Bu yaz kızı ilk kez bikinili görüyordu. Pınar, annesi ve kız kardeşinden sonra önemsediği tek kadındı. Evlerine ilk geldiği günü çok iyi hatırlıyordu. Mavi gözlerini kocaman açmış meraklı gözlerle etrafına hayretle bakarken "ne zaman okula gideceğim?" Diye sormuştu. Çipil çipil etrafına bakınan gözleri Semih'i bulduğunda utanmış kendisini Semih'in annesinin arkasına saklamıştı. Annesi bizzat kendi gidip getirmişti kızı. O günden bu güne çok zaman geçmişti ama Semih nasıl Aysima'yı hep küçük bir kız çocuğu olarak görüyorsa Pınar'ı da ilk kez gördüğü gün gibi görüyordu. Şimdi ise karşısında oldukça çıtır bir genç kadın vardı. İnce uzun bacakları attığı adımlarla kasılan güçlü ve fazlasıyla seksi baldırları, çıkık poposu ve her hareketinde hoplayan bikinin içine sıkışıp kalmış göğüsleriyle Semih'in beyninde şimşekler çaktırıyordu. Gerçekten mi? Silkelenme gereği duydu. Gözlerini açıp kapatıp neler oluyor anlamaya çalıştı. Hayır yani hiç normal olmayan bir şey söz konusuydu. Üstünde çalıştığı iş nedeniyle bir buçuk aydır eve uğramıyordu. Annesinin bütün öfkesini üzerine çekmiş olmak bir yana içe dönük bir adamdı. Hep zamanının büyük bir bölümünü kendi kendine geçirmeyi tercih ederdi. İnsan içine karışmak pek ona göre değildi. Bir noktadan sonra hayatta asla kırmayacağı annesinin bile ona karışmasına müsade etmiyordu. Şimdi, birden bire... Ne olduğu hakkında hiç bir fikri yoktu. Düşüncelerine anlam vermekte zorlanıyordu. Yirmi altı, erkeğin ne istediğini bilecek kadar olgunlaştığı bir yaştı. Ki Semih hiç bir zaman ne istediğini bilmeyen bir adam olmadı. Beş yaşından beri kendini çocuk gibi hissetmiyordu. Tipik ergen sendromunu bile yaşamamıştı. Yaşamışsada kızlar onun ne istediğini bilmediği kategoriye girmiyordu. On beş yaşından beri de fazlasıyla sağlıklı bir cinsel yaşamı vardı. İhtiyacı dışında bir kadına ilgi duymuşluğu yoktu. İlk kez planlanmamış bir duyguyu yaşıyordu. Güzel bir kadın gördüğünde ilk düşündüğü normal bir erkeğin vereceği tepki olurdu. Kafasında düşünüp tartar ve ona göre hareket ederdi. Şimdi ise ne yapacağını bilmiyordu. Hayır başka bir kadın olsa ilk arzu dahi olsa bir duygu hissettiği için minnet duyacaktı. Neden Pınar'dı? Dün geceyi birlikte geçirdiği kızıl hatun Pınar'dan kat kat güzel, çok daha çekici vücuda sahip bir kadındı. Neden o değil de Pınar? Neden şimdiye kadar hiç bir şey hissetmezken birden bire Pınar dikkatini çekiyordu. Kafasındaki mantık kurallarına kesinlikle aykırıydı. Mümkün değildi. O bu duyguyu görmezden gelemeyecek biri değildi. Hatta son bir kaç dakikayı hemen hafızasından silip hayatına devam edecekti. "Oğlum." Semih aldığı kararla kendinden emin şekilde annesine döndü. "Hoş geldin. Ne zaman geldin?" Ela tüm şefkati ile Semih'e sarıldı. Gözlerinde görmeye alışık olduğu donuk mavileri biraz olsun ısıtmak için kollarını oğlunun beline dolayıp kendine çekti. Oğlunun kolları arasına girince yapılı vücudunun yanında küçük bir kız çocuğu gibi kalıyordu. Semih ailesi ile birlikte yaşasada onlardan bağımsız bir hayatı vardı. Karşısında kim olursa olsun sorgulanmaktan hoşlanmazdı. Annesi ile arasında kimsenin çözemediği bir bağ vardı. Onun sözünün üstüne söz söylemez kırmaktan özellikle çekinirdi. Ela'da Semih'in yapmak istemeyeceği hiç bir şeyi ona dayatmazdı. Hayır diyeceğini düşündüğü konuları dahi bir yolunu bulur mantıklı bir şekilde anlatırdı. Mesela haftanın en az üç günü mutlaka akşam yemeğini birlikte yemeleri gerekiyordu. Hafta sonları cumartesi ya da pazar birlikte aile kahvaltısı yapılırdı. Her yaz hep birlikte en az bir haftalık tatile giderlerdi. Semih'in yine haftanın büyük bir bölümünü ailesiyle birlikte geçirmesini isterdi. Daha bir çok konuda kimsenin Ela'nın çizgilerini aşamayacağı kuralları vardı. Semih'te bu kurallara saygı duyar annesinin karşısında durmazdı. Annesi bu dünya da kırmak isteyeceği en son kişi bile değildi. "Anne sabah daha telefonda konuştuk sanki yıllardır görüşmüyormuşuz gibi yapmasan." "Evet! İyi ki aklıma getirdin. Dün akşam telefonlarıma neden cevap vermedin? Seni merak ettim. İşin dahi olsa beni merakta bırakmandan hoşlanmıyorum." Semih'in o saatlerde telefonu yanında değildi. Gördüğünde ise geç olduğundan dönüş yapmak istememişti. Sabahta uyku ile uyanıklık arasında annesinin ısrarlı aramasını cevaplayıp uyumaya devam etmişti. Daha yeni uyanmış yemek bile yemeden uzun süre sonra evin yolunu tutmuştu. Annesinin bu konudaki hassasiyetini biliyordu. Hemen başka bir konu bulup meseleyi kapatması gerekiyordu. "Oyun bozanlık yapma Pınar abla. Gel buraya." Pınar salona koşarak girdi. Peşinden de Aysima. İkisinin de üzerinden akan sular sağa sola sıçrıyordu. Pınar Ela'nın arkasına sığınırken Aysima'nın mızmızlanması Semih'i gülümsetti. Semih'i güldüren tek kişi kız kardeşiydi. Onun yanında bir parça da olsa kendisini insan hissediyordu. Etrafında onun duvarlarının ötesini görebilen bir kaç kişi vardı sadece. Geri kalanlar ise sadece görünen ile yetiniyordu. Bakışları ile insanlarla arasına aşılmaz duvarlar örtebilen bir adamdı. İçinde hapis kaldığı karanlığı kendince yaşanılır bir dünya haline getirmeye çalışıyordu. Onun dünyasında duygular yoktu. Acı-tatlı, üzüntü-sevinç, aşk, sevgi, nefret, öfke, arzu yoktu. Hepsini dengeli bir şekilde kontrol ediyordu. Gözlemlediği kadar insandı. Bir tek içindeki yokluğu aşmayı becerememişti. Yok olmuşluk hissi. Varsın ama yoksun. Şimdi derisinin altındaki damarlarda dolaşan kanın sıcaklığını, arzuyu hissediyordu. Kontrolü dışında sertleşiyordu. Ona bunu hissettiren bir kadın vardı dünyada. Yakınında. Kontrolsüzleştiren bir kadın. Kadın şeytanı bile baştan çıkarır diye boşuna dememişlerdi. Onun gibi bir şeytanı böylesi masum bir kadın mı baştan çıkarıyordu. Pazusuna dolanan ince parmaklarla dünyaya döndü. "Semih lütfen kardeşini benden uzak tut." Pınar oturduğu koltuğun kolçağına çıkmış omzunu kendisine siper ediyordu. Sertleşen kasları gerildikçe içine arzu doluyordu. Etrafı kararıyor, ince parmaklardan tenini alev alev yakan bir ateş yayılıyordu. Bütün benliğini an be an alt üst eden arzuyu kontrol etmek zorundaydı. Gözlerini sakince kapattı. Önce tenini saran eli yoksaydı. Sonra tamamen varlığını aklından çıkarttı. Ciğerlerini rahatlatacak nefesi içine çekerek kendisine lütufta bulundu. Gözlerini açtı. "Güzelim. Pınar'ı rahat bırak. Hadi hazırlanın sizi dışarı çıkartayım." "Yaşasın! Birtanesin abilerin abisi." Aysima Pınar'ı bırakıp üst kata çıkan merdivenlere yönelirken ayaklarını güvenle yere bıraktı Pınar. Sert kaslara sardığı elini Semih'in omzuna çıkarttı. Başının yanına eğip yanağına her zamanki gibi masumane bir öpücük kondurdu. "Teşekkür ederim." Siyaha çalan maviler ufak tefek kızın gözlerine delici bakışlar gönderirken Pınar arkasına dönüp hazırlanmaya giderken biraz önce oturduğu kolçağa parmaklarını geçiren Semih içini kavuran arzuyu hat safhaya taşıyan minik dokunuşu hafızasından silmek için uğraşıyordu. Çok anlamsızdı. Ama... Pınar şu an damarlarındaki kanın tersten akmasına neden oluyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD