Kırmızı Ruj

2162 Words
Uğur lavaboda yanağına bulaşan ruj lekesini temizlemeye çalışıyordu. Yanağı kızardıkça daha çok bulaşıyor gibi geliyordu. -Uğurrrrr Masal kapının önünde dudaklarını ısırırken nasıl sinir olduğunu tahmin edebiliyordu. Yani doğum gününde de öpmezse olmazdı. Kapıya eğilip "Hadi aç kapıyı konuşalım." dedi. -Sana kaç kere öpme dedim! İsyanı güldürürken duymasın diye ağzını kapattı. Yoksa kapıyı açtığı gibi canına okurdu. Sesini ayarlayıp "Gerçekten bilerek yapmadım."dedi. Doğru olmasa da inanmasını umut etti. Kulağını iyice dayayıp bir cevap beklerken açılan kapı ile geri çekildi. Burnundan soluyan halini görünce masum masum bakma yolunu denedi. -Böyle kurtulamazsın. Suratımın haline bak. O şirin bakışları gördükçe daha çok deli oluyordu. Uslanmaz bir çocuk gibiydi. Koca kız olmuştu, ama hala yaramazlık peşindeydi. Masal suratını incelerken "Bence gayet yakışıklısın."diyerek gönlünü almaya çalıştı, ama bakışlar işe yaramıyor diyordu. Yanına geçip yürümesine yardım etti. -Hadi ama uzatma. Daha gece yeni başlıyor. Uğur zorla durdurup saati gösterdi. "Yeterince kaldık. Hem Atakan ve Alper de daha fazla kalamaz. Yarın okulları var." -Zaten kalmayacaklar. Az önce canım aradı ve geliyorum dedi. Yani ikisi erken ayrılıyor. Bu iyi bir haber olsa da kendi de kalmak istemiyordu. Fazla ses vardı ve her yerden insan çıkıyordu. -İyi bende gidiyorum. Adım attığı anda Masal kolunu tutup durdurdu. Şaşkınlıkla bakarken "Ne demek gidiyorum? Ya olmaz. Bak yarından itibaren benimde çalışmam başlıyor. Hadi bu gece eğlenelim."dedi. -Ne çalışması? Küçük yarışları hiç takmadığını biliyordu. Ciddi bir konu olduğu yüzünden belli olduğu için anlat bakışı attı. Masal onunda desteğini almak için "Daha babam bilmiyor, ama büyük bir yarış için teklif aldım."dedi. Heyecanına ortak olmasını istiyordu. Uzun zamandır istediği bir yarıştı ve kupayı almak çok önemliydi. Uğur tedirgin olmuştu. Uzun zamandır yarışsa da alışamıyordu. Bir kere izlemeye gittikten sonra bir daha cesaret bile edememişti. Bitiş çizgisine varana kadar kalbinin duracağını sanmıştı. Daha büyük yarış demek daha çok tehlike demekti. -Masal yarışmayı sevmeni anlıyorum, ama beni de düşünsen. Samimi olarak duygularını belli etse de Masal yine anlamadığı için "Seni her zaman düşünüyorum. Hatta babam ile konuşmam konusunda tek destekçim sensin."dedi. Uğur bunu başka kıza söylese çoktan etkileneceğini biliyordu. Bizi değil 'beni' düşün diyordu, ama karşısındakinin alıcıları bu konuda kapalı olunca hiçbir işe yaramıyordu. Sıkıntıyla nefes alıp "Kuzey amca ile karşı karşıya gelemeye hiç niyetim yok."dedi. Devam ettiğinde yanında yalvarmaya devam etse de duymuyorum dedi. -Masal! Güzel anların bir katili daha araya girince durdular. Uğur gelen tipin hayran bakışlarını görünce ne bekliyorsun ki dedi. Her gece geldiği mekan ve takıldığı bir sürü adam olduğu kesindi. Elbet adım başı karşılarına biri çıkacaktı. Yakın zamanda tanıştığı çocuğa baktığında gülümseyerek selam vereceği anda "Nasılsın tatlım?"sorusu bütün büyüyü bozdu. Uğur neler olacağını bildiği için yana çekilip seyretmeye koyuldu. Çocuğu başından atmaya gerek bile kalmamıştı. Masal 'tatlım' kelimesini duyduğu anda zaten kopmuştu. Hala bu tabirleri sevmiyor ve kullanan kişiye hiç acımıyordu. Babasının bile sadece kızım dediği kişiye en dememesi gerek bir kelime kullanmıştı. -Mümkünse görüşmeyelim Cenk! Son anda aklına gelse de çoktan söylemişti. Telefi etmesine bile izin vermeden yanından geçip gidince bekleyen adama baktı. O da yapacak bir şey yok diyordu. Masal'a yaklaşmak için o kadar uğraştıktan sonra bu hatayı yaptığına inanamıyordu. Uğur yetiştiğinde "Bana çocuk diyene bak. Hala kelimelere takıntılısın."dedi. Şimdi uğraşma sırası ondaydı ve kaçırmayacaktı. Kendine dönüşünü ve gözleri yeşil olsa da alev çıkarabilmesini izledi. Galiba en çok bu hallerini seviyordu. Duyduğu kelimeden sonra tüyleri diken diken olmuş gibi huylanıyordu. -Tatlım ne ya? Ben kimsenin bir şeyi değilim. Kızgın hali gülümsetirken "Tamam sakin ol. Çocuk ne bilsin."dedi. -Bilecek. Öyle önüne gelene tatlım demeyecek. İçip rahatlamam lazım. Dağıtacağını anlayınca "Bak bir yerde sızarsan hiç uğraşmam ona göre."dedi. Tabi cevap bir adet öpücük oldu. Arkasından izlerken hangi ara bu çıkmaza düştüğünü bilmiyordu. Gözlerinin önünde çoktan bir erkek ile takılmaya başlamıştı bile. Tek onunla değil bir çoğu ile konuşuyordu ve ona sadece izlemek düşüyordu. Buna daha ne kadar böyle devam edecekti? """"" Kartal arkadaşına yaklaşıp "Abartmadın mı?"dedi. Ablasına küçük kız gibi davranıyordu. Mekanın sahibi konuşmaya çalıştıkça burnundan getirmişti. Adam gitmek zorunda kalmış ve şu anda uzaktan izliyordu. Kesin bunlar deli demiş olmalıydı. Sarp yana döndüğünde "Az bile yaptım. Böyle tipler belli işte. Ablamdan uzak dursun."dedi. -Adam sadece konuşmak istedi. -Neden konuşuyor? -Mekanında özel misafir olduğumuz için olabilir mi? Sarp kabul etmeyi düşünmüyordu. "Neyse boş ver. Ben sana başka bir şey diyeceğim." Sedef'i gösterip "Konuşmaya karar verdim." dedi. Kartal ikizlerin olduğu yere baktığında gözü Selin'e kaydı. Kendi de aynı şeyi yapmak istiyordu, kafasına takılan konular vardı. -Soner amcayı ne yapacağız? Sarp arkadaşının korkusuna güldü. Kızların babası gayet anlayışlı olsa da Kartal takıntılıydı. Tek dert ettiği de bu olmadığı kesindi. -Bence sevinir. Hem önce kızlar ile konuşup bir şeyleri açıklığa kavuşturmak daha önemli. Ayağa kalktığında "Ben artık beklemeyeceğim."dedi ve ayrıldı. İkizlerin yanına vardığında Sedef'in gözleri Sarp'ı buldu. Kendilerini bildiklerinden beri birlikteydiler. Kardeş gibi büyüdüklerini sansalar da üniversite tercih ve aynı okula gitmeleri ile her şey değişmişti. Duygularının farkındaydı, ama Sarp'ın hislerinden pek emin olamıyordu. Eskiden birlikte takılmak en zevk aldıkları şey olurken şimdi karmaşa yüzünden geriliyordu. Okul, dersler derken biraz olsun uzak kalıp düşünmüştü. Uğur abilerinin doğum günü sayesinde de birleşmişler. Sarp tüm gece yanında olmuştu. Şimdi yine yanına gelince istemsiz bir heyecana kapıldı. -Selin belki Kartal'ın yanına gitmek istersin. Kardeşi ile aralarında bir şeyler döndüğünü anlayınca itiraz etmeden kalktı. Sedef'e gülümsedikten sonra da ayrıldı. Tek başına oturan Kartal'ın yanına oturduğunda bakışları buluştu. -Sarp kardeşime yürüyor anlaşılan. Ailenin hepsi açık sözlü olsa da Kartal için bazen bu fazla geliyordu. Yana baktığında bende açık açık yürüsem diye düşünmüyor değildi. Selin çok yakın olduklarını bildiği için "Kardeşimi gerçekten seviyor mu?"diye sordu. Laf dolandırmayı sevmezdi ve en son isteyeceği şey kardeşinin üzülmesi olurdu. Hem konu babalarının kulağına giderse aralarında problem olabilirdi. Kartal bu hallerini bilse de güldü. Gerçi ilk hoşlanmaya başladığı huyu bu olmuştu. Her zaman açık yüreklilik ile konuşması. Kendi duygularını açıklama konusunda engel olanda buydu. Selin de bir karşılığı olsa çoktan söyleyeceğini tahmin ediyordu. Alacağı cevabı bilerek harekete geçmek ne kadar doğruydu? Cevap gelmeyince "Hadi ama bana söyle bari."diye tepki verdi. Kartal ve Sarp onlar için he abi gibi olmuştu. Okula başladıklarından beri çok destek olmuşlardı. Aynı bölümü okudukları içinde birlikte baya zaman geçirmişlerdi. Kendi adına Kartal'a hayrandı. Yaşına göre daha olgun biriydi. Kuzey amcaya çok benziyordu. Fedakarlıkta sınırı olmayan ve herkese yardım etmekten çekinmeyen biriydi. -Seviyor.. Kartal sonunda cevap verebildiğinde ağzına kadar gelen kendi duygularını tuttu. Renkli ışıklar altında ki gözlere bakarken bir süre izledi. Neden bakıyorsun sorusu geleceğini bilse de devam etti. Selin dalıp giden bakışları görüyordu. Saf değildi, ama görmemezlikten gelmeyi tercih ediyordu. Önüne dönerken "Kardeşimi üzmesin."diye uyardı. Kartal cesaretini toparlanıp "Yani karşı değilsin."dedi. Kendi adına adım attığında nasıl bir tepki ile karşılaşacağını öğrenmeye çalışıyordu. Sorunun nedenini gayet iyi anlamıştı. "Kardeşim adına karar veremem, ama bana göre zamanı değil." Yani sakın kalkışma demek istedi. Kartal'ın tüm hevesi kaçarken "Neden?" demeden geçemedi. Aralarından güzel bir enerji vardı. Duygularının tamamen karşılıksız olduğunu da sanmıyordu. Peki neden olmuyordu? Selin yana döndüğünde moralinin bozulduğunu anlayacak kadar iyi tanıyordu. Ona verdiği değerinde farkındaydı. Her zaman ki gibi açık olacaktı. -Aşk olayı bana ters. Önceliklerim farklı ve kafa yormak istemiyorum. Gayet net olduğunu düşünerek arkasına yaslandı. Kartal üstü kapalı olsa da ret edilmişti. Anlaşılan beklemeye devam etmeliydi. Bu yüzden de şimdilik konuyu kapattı. Gece tüm hızıyla devam ederken bazıları işi gereği erken ayrılmak zorunda kalmıştı. Eda da sabah erken kalkacağı için Masal'dan ve Uğur abisinden izin istedi. Kardeşi Sedef ve Selin'i bırakacağım diyerek ayrılmıştı. Yalnız bırakması acayip gelse de tamam demişti. Kalanlar kendi havasında eğlendiği için çıkışa doğru ilerlemeye çalıştı. Kimseye çarpmadan geçmeye uğraşsa da kolay olmuyordu. Elinde bir sürü bardak ile üstüne gelen adama çarpmamak için geri geri kaçtığında çarptığı şey ile arkasını döndü. Bu kadar sert ne olabilir ki diye düşünürken Edric karşısındaydı. -İyi misin?! -İyiyim. Küçük vücudu korumaya çalışırken bir yeri acıdı mı anlamaya çalışıyordu. Dans edenlere çarpmasın diye kolları arasına aldığında sakin bir yere kadar eşlik etti. Eda beklemediği hareket karşısında şaşırmıştı. Yine de çıkmasına yardım ettiği için ses etmedi. En son dışarı çıkabildiklerinde etrafından çekilen kollara ve adama baktı. Edric bakan gözlerin etkisine çoktan girmişti. Gitmesini istemese de saat baya geç olmuştu. Tekrar görmenin bir yolunu bulmalıydı. -Teşekkür ederim. Size de zahmet verdim. -Hiç sorun değil. Edric daha fazla konuşmak istese de ilk defa kelime bulmakta zorlanıyordu. Hemen gitmesin diye "Geceleri çok çıkmıyorsunuz sanırım."dedi. Eda konuşma şekline gülümsedi. Cevap vermeden önce "Kaç yıldır Türkeye'desin?" diye sormak istedi. Eksik harfler kulağa baya tatlı geliyordu. -Altı sene olacak. -Türkçe öğrenmek için çok uğraşmadın sanırım. Edric gülümserken "Bölüm İngilizce olunca gerek duymadım."dedi. Günlük hayatta birkaç kelime yetiyordu. Düzeltmek için çok uğraşmıyordu. Eda güzel konuşmayı bitirmek istemese de "Benim artık gitmem lazım."dedi. Az önce söylediğine cevap alamadığı için heyecanla "Peki geceleri dışarı çıkıyor musun?"diye tekrarladı. -Çok çıkmıyorum. Evde zaman geçirmek daha çok hoşuma gidiyor. Edric cevaba üzülmüştü. Evine sabah doğru gidiyordu ve geç saatlere kadar dinlenmek zorunda kalıyordu. Beş gibi de mekana giriş yapıyor ve tüm gece işiyle ilgileniyordu . Nasıl görüşeceklerini bilmese de "Seni tekrar görebilir miyim?"dedi. Eda soruya şaşırırken kendini gösterdi. Neden görüşmek istiyor diye sorgularken düşündüğü saçma geliyordu. Hiç onun tipi olduğunu sanmıyordu. Burada ki kızların hiç birine benzemiyordu. Zevklerinin de aynı olmadığı belliydi. Gece mekanlarını çok sevmezdi ve sessizlik her zaman hoşuna giderdi. Hem bu kadar yakışıklı biri ile görüşmeyi pek mantıklı bulmuyordu. Adam resmen yürüyen heykeldi. Uzun boyu, yapılı vücudu, beyaz teni, sarı saçları ve masmavi gözleri.. Hayran olacak çok şey vardı, ama olmazdı. -Evet seninle görüşmek istiyorum. Cebinden kartını çıkardığı gibi uzattı. "Belki bir kahve içeriz." Eda bir karta bir de Edric'e baktığında kararsız kalmıştı. Hiç kalkışmaması gerekirdi, ama almasını bekleyen adama hayır diyemedi. kartı aldığı anda yüzünde oluşan mutluluk gözlerinden kaçmamıştı. Olmaz dese de ilgiyi görmeyecek kadar kör değildi. Edric numarasını alamasa da kartını kabul ettiği için sevinmişti. Gidene kadar eşlik etmek için "Araban var mı yoksa taksi çağırayım mı?"diye sordu. -Araba ile geldim. Uğur abisinin de olsa gece gece taksi ile uğraşmayacaktı. Hem Masal'la geldiğine göre yine onunla gidebilirdi. Anahtarını çıkarıp gösterdi. -Kullana bilecek misin? İstersen ben bırakayım. Edric duygularına engel olamıyordu. Güvenli şekilde eve vardığından da emin olmak istiyordu. Hem az bile olsa içtiyse tehlikeli olabilirdi. -Araba sürmek bizim için en basit iş. Eda da Masal kadar olmasa da araba kullanmayı çok seviyordu. Babası ve amcalarının tabiri ile bütün çocukları onlara çekmişti. Edric arkadaşından bildiği için gülümseyerek yolu gösterdi. Arabanın yanına kadar birlikte yürüdüler. Eda bu kısa andan hoşlanmıştı. Yanına baktığında izleyen gözlere "İyi geceler." diyerek arabaya bindi. Edric işini yine sağlama alıp "Eve varınca mesajını bekliyorum."dedi. Kapıyı kendi kapattığında şaşkın bakan gözlere çoktan vurulmuştu. Bu gece hayatının diğer kısmı başlamıştı. Eda'dan sonrası... Arabayı çalıştırsa da en son söylediği kulaklarındaydı. Devam ettiğinde aynadan hala aynı yerden izleyen adama baktı. Yüzünden gülümseme oluşurken değişik bir gece olmuştu. """" Uğur bir yere kadar sabrede bilmişti. Sözde kendi doğum günü olsa da herkesin ilgisi Masal'ın üstündeydi. Saat de çoktan üçü geçtiği için yerinden kalkıp eğlenen gruba yaklaştı. -Artık gidelim mi? Etrafındakiler bile çoktan dağıtmışlardı. Sarhoş olduğu da çok belli olduğu için eğilip elini tuttu."Hadi gidiyoruz." Ayağa kalkmasıyla kolları arasına düşmesi bir olmuştu. -Uğur gitmeyelim.. Huysuzlandıkça tutması zor oluyordu. Arkadaşlarına "Biz gidiyoruz. Geldiğiniz için teşekkürler."dedi. Ayakta duramadığı için tutmakta zor oluyordu. Herkes görüşürüz gibi kelimeler çıkarırken çantasını alıp yürütmeye çalıştı. Kendi sarhoş değildi, ama birkaç kadeh içmişti. Böyle araba kullanamazdı. -Gidiyor musunuz? Edric önlerine çıkınca yardım etmek için diğer tarafa geçti. Masal'ın koluna girdiğinde "oooo aşık" demesi ikisini de güldürdü. -Gitsek iyi olur. Neredeyse sabah olacak. Edric çalışanlardan birine işaret edip taksi çağırın dedi. Uğur ilk anda sinir olsa da gayet anlayışlı adama baktığında "sağ ol."dedi. Kapıya çıktıklarında taksi hazır bekliyordu. Masal'ı oturtup Edric'e döndü. "Araba burada. Yarın gelip alır. Bir de gece için teşekkür ederim." -Rahat ol Masal'ın arabası bize emanet. Vedalaşıp arabaya bindiğinde şoföre evin adresini verdi. Yana baktığında Masal'ın kafası yana düşmüştü. Yaklaşıp kolları arasına aldığında rahat etsin diye kafasını omzuna koydu. Yüzüne bakmamak için dışarı izlese de onun varlığını inkar edemiyordu. Her zaman etrafında pervane oluyordu, yeri geliyor kıskandığını belli ediyordu, ama hep gözünde abi olmanın dışına çıkamıyordu. Hatta Masal bu halleri ile alay ediyor ve bir şey olursa sen varsın diyordu. En ufak bir şey hissetse çekinmeden söylerdi, ama boşuna olacağı çok açıktı. Aynı şeyleri düşünmekten de sıkılmıştı. Hep başa sarıyor gibiydi. Taksi evin bahçesinde durunca parayı verip Masal'ın kolundan kavrayıp inmesine yardımcı oldu. Yol boyunca ara ara kendine gelse de daha çok uyuyor gibiydi. Kapıya vardıklarında küçük çantasının içinde anahtarını bulmaya çalıştı. Bu saatte kapıyı çalarsa ev ahalisini ayağa kalkardı. Masal'ı ayakta tutmaya çalışırken bulmak da kolay olmuyordu. Tam zamanında açılan kapıyla kafasını kaldırdığında Kartal karşısındaydı. -Hoş geldiniz abi. Yaklaşıp ablasını taşımasına yardım etti. Yukarı çıkmaya başladıklarında ablası "Daha uyumayacağım."diye bağırdıkça tehlike çanları da çalıyordu. -Masal! Uğur sesini duyurmaya çalışsa da mümkün olmuyordu. Yukarı vardıklarında olanlar oldu ve açılan kapıdan Kuzey ve Mira çıktı. Kızlarının bu halleri ilk olmasa da uyarılarını hiç dinlememesi ikisini de üzüyordu. Bugün doğum günü olduğu için ses etmeyip yaklaştılar. Kuzey kızını kolları arasına aldığında "Sağ ol oğlum."dedi Onu da yorduğuna emindi. Yoksa bu saate kadar beklemeyeceğini biliyordu. Mira da "Geç oldu bu saatten sonra istersen gitme."dedi. Kuzey de "İyi olur."diyerek ikna etmeye çalıştı. -Teşekkür ederim. Ben gideyim. -Tamam oğlum. Kartal, abini uğurla ben ablanı yatırayım. Kuzey kızıyla ayrıldığında Mira da onları takip etti. Uğur arkalarından izlerken yine bir parçasını bırakıp gitmek zorunda kalıyormuş gibi hissediyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD