İstanbul Yolları

2817 Words
Neymiş ' Tanımadığı insanların başına gelenlerle ilgilenmiyormuş' külağıma anlat sen onu. Kafeteryanın kapısından girer girmez başladın kesmeye. O değil de ikisi de bir garip bakıyordu biran tırsmadım değil aslında. Ama en çok resim meselesine taktım. Attıkları yalan beni ikna etmedi. Yıldırım denen çocukta resmim neden var öğrenmem gerekti. Bu iş nedense midemi bulandırmaya yetti. " Ne yapacağız peki ?" çoğul eki kullanıyor benim çiçeğim. Yine beni yalnız bırakmayacak. " Öğrenmek istiyorum. Resmimle ne işi olduğunu. Ben bu adamı tanımıyorum ama o beni tanıyor gibi hissediyorum." " Dünden sonra seni herkes tanıyor farkında değil misin kızılım" kızılına tüküreyim senin ya kaç defa dedim bana öyle seslenme diye. " O öyle demiyor ama sözde beni tanımıyor. Yarın bu çocuğu takip etsem ya gün boyu." kıkırtısı yayıldı kulağıma. Belli ki ardından hoşuma gitmeyen bir şey söyleyecek. " Çocuk arkadaşı ile geziyor sürekli. Onlarda bizim gibi ayrılmaz ikili. Sen doğruyu ötsene bana bi kızılım. Abayı yaktın dimi çocuğa." manyamış bu kız. Ne aba yakıcam kendini beğenmişe. Ayrıca " Sen bu çocuklar hakkında bu kadar çok şeyi nereden biliyorsun?" dedim. Ne sorsam verecek bir cevabı vardı. Bu kız yedi yirmi dört benimle beraber bu kadar dedikodu nereden geliyor bir anlasam. " Liseden bir kaç kişi de bizimle aynı kampüste onlardan duydum işte. " dedi ama gözlerini kaçırdı. Ne zaman bana yalan söylese gözlerini kaçırır. Hem bir kızardı Alkım. " Ne oluyor sen neden yalan söylüyorsun ve neden kızardın ?" birşeyler var anlatmadığı. Sevgilisi olduğunu bilmesem Yıldırım'a aşık falan sanıcam. Olabilir mi ? " Yalan değil. " dedi panikle. " Yani arada bende görüyorum onları ama bir çok şeyi de başkalarından duydum gerçekten." Pis bir koku alıyorum. Ve bu kokuyu takip etmek için de can atıyorum. Benim canım arkadaşım benden bir şeyler saklıyor ve bu benim hiç hoşuma gitmedi. Adımlarımı durdurdum. Omuzlarını tutup göz teması kurdum. " Bana hemen doğruları anlatıyorsun. Hemen. Şimdi." Pes bir nefes verdi. Ellerimiin altında ki omuzlarının çöküşünü hissettim. Haklıydım sakladığı bir şeyler vardı. Ellerimi çektim ceplerime soktum ardından beklemeye koyuldum. Kendini hazırlıyordu ve konuşmaya başlayacaktı. " Bu Yıldırım denen çocuğun arkadaşı. Yanında gezen sürekli Sinan. Bazen onu göz hapsine alıyorum. Sırf onun için üst sınıflardan bir kaç arkadaş edindim." diye itiraf etti. " Bınları ne ara yaptın da haberim olmadı ?" mahçup ifadesi oldukça hoştu. Alkım gerçekten şeker gibi bir kızdı. " Sen hasta olup gelmediğin zamanlarda. Baban seni göndermediği zamanlarda. Deden evde olduğu zamanlarda da gelmediğin için oldukça vaktim oldu." mantıklıydı. Çoğu zaman tek kalmıştı ve o sosyal biriydi. Kolayca arkadaş edinebiliyordu. Ama aklıma gelen düşünce yanlıştı ve korka korka sordum. " Sevgilin üst sınıflardan. Bana sakın çocuktan bilgi almak için çıkıyorum deme." alt dudağını ağzının içine yuvarladı. Terlemiş olmalı ki elini elbisesinin eteğine doğru sildi. Yakalanmıştı... Şaşmayan tepkileriydi bunlar. " Bu yaptığın yanlış güzelim biliyorsun. Ben senin arkadaşınım seni her durumda korur kollarım ama başka birini böyle kullanman çok yanlış. Yol yakınken ayrıl çocuktan. " başını aşağı yukarı salladı. O da biliyordu çünkü. " Peki aşık mısın sen bu Sinan'a " Yemin ediyorum gözleri parıldadı. Yüzünde ilk defa gördüğüm insanı mest eden bir gülümseme ortaya çıktı. Vay be yıllardır beraberiz normalde hep güler ama bu bir başka. Bu gülümseme ölüyü diriltir. " Anlaşıldı neden açılmıyorsun ki ? Sen takmazsın böyle şeyleri. Hatta bildiğim kadarıyla sevgiline açılan da sensin." yüzü anında asıldı. Yanlış olan ne dedim ki ben şimdi? " Açılamam. Sinan fazla çapkın. Yanında ki kızlar sürekli değişiyor ve aşk sularına dalacak birine benzemiyor. Yani üzer beni. Uzaktan sevmek ve izlemek yetiyor bana. Hem bu sene son seneleri onların zaten." dedi. Şimdi ne demeli ki ? Anladığım konularda değil ki teselli edeyim. Erkekler gerçekten başa bela olmaktan başka neye yarıyorlar ki ? Ama Alkım beni şaşırtmadı desem yalan olur. Dediği gibiyse eğer adam onu üzeceğini farkında en azından. Belki de en iyisi uzak durması. Alkım üzülürse ben de üzülürüm. Üzülürsem üzerim. İstemediğim sonuçlar doğabilir. " Ben senin her zaman yanındayım. Aldığın kararlar da arkandayım. Alkım sen benim iyikimsin. Asla kırılmanı istemem. Eğer kaderiniz birse o zaten sana gelir. " dedim ve sıkı sıkı sarıldım. Bu kızı kardeş gibi seviyordum. Eğer bir kız kardeşim olsaydı ancak bu kadar severdim. Ayrıldığımız da gözleri dolu dolu bakan Alkım " Şimdi plan ne ?" diye sordu. Tereddüt ederek " Yani yarın bir peşine düşsem diyoruk. Takip gibi ama tutmayabilir. Garip biri gibi görünüyor. Şey sanki biraz fazla soğuk ve acı." kaşlarını burnuna indirerek " Acı derken ?" diye sordu. Ama verecek bir cevabım yoktu. Bu adamı bana sorsalar sadece acı derdim. Sanki baştan aşağı acı ile yoğurulmuş gibi hissetmiştim. " Ne bileyim acı işte." dedim ve yürümeye başladım. Alkım saf saf arkamdan bakarken ben yolu yarılamıştım. " Bekle " kıkırdadım. Canım benim bu şapşal halleri ile tavlayamayacağı erkek yoktu bence. Sinan kendi kaybederdi... Ertesi gün Yıldırım'ı takip etmeye başladık. Tabi bunu yaparken derslere giremedik. Bir erkek için ders kaçırdığıma inanmıyorum. Ben bu kadar aptal biri değildim. Gerçi erkek için değil resim için resim. Yersen... Saat öğlen olmuştu aptal sarışın ve Alkım'ın Sinan birde onun kolunun altında bir esmerle kafeteryaya gittiler. Biz olabildiğince uzaktan izliyorduk. Bizi görme ihtimalli yoktu. Yemeklerini yerken Yıldırım ayaklandı bende peşinden gitmek için hazırlandım. " Ben burada kalsam " dedi Alkım masumene bir tavırla. Sebebi belli zaten o yüzden sormadan başımı salladım. Düştüm adamın peşine. Oysa ki ben kim birini takip etmek kim... " Akşam bana gelecek misin ? Yetmedi mi şu kızla takıldığın biraz bize de zaman ayır ." Bize de derken ? Kaç kişisiniz de ? O değil hani aptal sarışınla sevgiliydi bunlar. Adam resmen ayak üstü sevgilisini aldatıyor. Üstelik sevgilisinin tıkındığı kafeterya buraya on dakikalık uzaklıkta. Yakalanmaktan da mı korkmuyorsun be adam. " Sırayla güzelim sırayla. Ama akşam gelirim sana." kızın önüne düşen saçı baş parmağına dolamaya başladı. Boştaki elini duvara yasladı, kızın dudaklarına yumuldu. Bu öpüşmek olamazdı. Kızın dudaklarını bildiğin yiyordu herif. Parmağını doladığı saçtan kurtarıp elini kızın kalçasına kaydırdı. Kalçasını yoğururken dudaklarından kopup " İkiniz de akşama hazır olun " dedi boğuk çıkan sesiyle. Azgın teke bir tane neyine yetmiyor. Acaba aptal sarışın biliyor mu aldatıldığını. Ne kadar gıcık olsam da kıza acıdım. Demek ki tanrıça olsan da aldatabiliyorlar. Keşke kayda alsaydım kanıtım olur kıza gösterirdim. Gerçi hak ediyor mu emin değilim ama. " Ne zamana kadar beni izleyeceksin?" dibimden gelen sesle yerimde sıçradım. Ben burda aptal sarışına üzülmeye dalmışken adam ağzımın içine girmiş iyi mi. Peki beni öldürecek gibi bakması normal mi? " Ben... Iıııı... Ben kimseyi izlemiyordum. Buradan geçmem gerekiyordu sadece. Sonra.." saçmalıyordum. Yakalanmanın verdiği korkuyla kalbim hızlanmaya başlamışken mantıklı bir cevap bulmam lazımdı ama beynim bütün fonksiyonlarını yitirmiş gibiydi. " Sen. Yalancısın kızıl. Sabahtan beri nereye gitsem arkadaşınla beraber peşimdesin. " kızılına sokayım emi. Bıktım sürekli aynı şeyi duymaktan. En sonunda giricem bir kuaföre boyatıcam siyaha o olacak. " Ne münasebet. Neden sizi takip edeyim." sonuna kadar inkar politikasi kurtarır beni ancak. İnkar kızım inkar... Elimden tutup beni çekiştirmeye başladı. Nereye gittiğimize dair bir fikrim yoktu. Belki de adam beni öldürüp bir yere atacaktı. Fazla tekinsiz görünüyordu üstelik sapıktı. Ama en kötüsü o kadar hızlıydı ki yetişmekte zorlanıyordum. Öğrenci işlerine gelmek şaşırmama sebep oldu. Belli ki onu takip ettiğimi anladığı gibi sebebini de anlamıştı. " İçeri gir ve öğren " dedi kendinden emin bir tavırla. Giremem mi sanıyordu. Bunu yapmaktan utanır mıydım yani. İçeri girdim ve o dışarıda bekledi. YILDIRIM Kızıl beline doğru uzanan saçlar. Gümüş rengi ve etrafını çerçeveleyen siyahlık. Vişne rengine yakın dudaklar. Yanakların da hafif belli olan çiller ve bembeyaz bir ten. Uzun pürüzsüz bacakları ve dolgun göğüsleri. Bu kız bir afetti ama görünmemek için elinden geleni yapıyordu. Oysa ki ayaklarının altına çiğnenmek için atlamayacak erkek yoktu. Varsa da erkekliği sorgulanmalıydı. Kız Yavuz Bozarslan'ın tek kızıydı. iki abisi bir erkek kardeşi vardı. Sadece bir arkadaşı vardı. Onlara herkes yapışık ikizler diyordu. Lakaplarını hak ediyorlardı çünkü birbirlerinden hiç ayrılmıyorlardı. Lavinya ne kadar soğuksa Alkım o kadar sıcak olandı. Belli ki birbirlerini tamamlıyorlardı. Araştırmalarımıza göre liseden beri arkadaşlardı. Ve bu arkadaşlıklarını gizlemişlerdi. Zaten ondan başka arkadaşı da yoktu. İnsanlardan uzak duruyordu ve kibri ile tanınıyordu. Pınar ile yaptığı kavga da kimliği açığa çıkmıştı. Bu sebeple dünden beri okulun dilindeydi. Kurulan dedikodu grupların da resimleri dolaşıyordu. Gören gizlice çekip gruba atıyordu. Dün kavgayı duyduktan sonra sinirlerim tepeme çıkmıştı. Yıllardır ilmek ilmek işlediğim bir plan vardı ve kıskanç bir kadın yüzünden bozulmasına izin veremezdim. Üstelik başka kadınlarla birlikte olduğumu bidiği halde bunu yapmış olması kabul edilebilir değildi. Pınar oldukça ateşli hatundu ve yatakta beni tatmin edebiliyordu. Ne yapması gerektiğini bilirdi ve yönlendirmelere ihtiyaç duymazdı. Haliyle bir erkeği tatmin etmek onun için çok kolaydı. Onun da yattığı tek erkek ben değildim. Bunun karşılığını da benden fazlasıyla alıyordu. Ama belli ki Pınar'a yol vermenin zamanı gelmişti. Tabi önce beni takip ettiğini sanan kızılla ilgilenmem farzdı. Sabahtan beri beni oradan oraya takip ediyor birde görünmediğini sanıyordu. Yanında ki şkilden şekle giren arkadaşı da çabası. Bu ikisi bu kafayla fazla yaşamazdı. Öyle bir adamın kızı daha profosyenel olmalıydı. Demek ki babası kızına bu tarz işleri öğretmemişti. Bu bölümü babasının zoruyla şeçtiğinden haberim vardı. Bir çok açıdan içlerine sızmış sayılırdım. Sadece doğru zamanı bekliyordum yok etmeye başlamak için. Yavuz Bozarslan'ı yok etmeden önce değerli biricik kızını doduğuna pişman edecektim. Planlarımın bir çok kısmında yer alıyordu. Önce deli divane bana aşık olmasını sağlamalıydım. Belki de bu kavga olayı işime yarardı çünkü ne kadar saklamaya çalışssa da hayran bakışlarını yakalamıştım. Bir kadının beğenisini anlamak benim için çok kolaydı. Bu buz gibi tavırları olan Lavinya olsa bile. Yine adını hatırlamadığım ama işime yarayan kadınlarımdan biri yolumu kestiğinde bunun Lavinya için bir ön gösterim olmasını istedim. Şşakın şakın bizi izlemesi ise oldukça komikti. Gördükleri artık ona ne düşündürtüyorsa o kadar dalmıştı ki dibine kadar geldiğimi ben seslenene kadar farkedememişti. Bu hali oldukça etkileyiciydi aslında. Anlık yalan söylemek istese de afalladı ve elinden tutup çekiştirmeye başladım. Peşime takılma sebebi belliydi ve ben ayarlamalarımı ona göre yapmıştım. Zaten bunu yapacağını tahmin etmiştim. Öğrenci işleri yalanımı yememişti. Yalan söylemekte kötü olduğum için değil çünkü yalan söylemek zeka gerektirir ve ben o zekaya sahiptim. Bu kızın hisleri kuvvetliydi. Fazla kuvvetliydi... Her kadın hislerine kulak verirdi ama bazı kadınlar bu konuda oldukça şanslı olabiliyordu. Bence Lavinya o kadınlardan biriydi. Hisleri doğru çıkan kadınlardan. Artık ilk karşılaşmamaız da bende ne gördüğünü bilemiyorum ama kendimi iyi sakladığımı düşünüyorum. Ne de olsa yıllardır bunun için hazırlanıyorum. Öğrenci işlerinde ki hatunu ayartmak sadece on dakika mı almıştı. Şuan öl desem karşı koymazdı. Lavinya duydukları ile tatmin olmuş olmalı ki mahçup bir ifadeyle bakıyordu. " Şimdi inandın mı? Var mı başka sorun ?" dedim kızgın çıkan sesimle. " Benim suçum gibi konuşmayın lütfen kim olsa şüphelenirdi." dedi haklı çıkmak için. " Hayır kimse şüphelenmezdi. Hayatın boyunca kandırılmış olmalısın bu kadar güvensiz olmanın bir açıklaması olamaz." dedim. Siktir beni öldürmek istediğine yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım. Sanırım damarına basmıştım. Haketmişti. " Sizinle tartışmak istemiyorum. İyi günler." vay az önce ki bakıştan sonra kontrolünü hemen eline alıp kendini frenlemesi şaşırttı doğrusu. Bu kız sandığım kadar kolay olmayabilirdi. " Özür dilemeyi düşünüyor musun ?" tek kaşını yukarı dğru kaldırdı " Neden özür dileyecek mişim? " bir de soruyor. " Beni takip ettiğin için." " Gittiğimiz yerlerde denk geldik diyelim." bu kız adamı katil ederdi. Kaf dağında ki burnunu hiç indirmeyi düşünmüyordu. " Böyle olmadığını sende biliyorsun. Ders saatlerimiz bile farklıyken daha önce denk gelmemişken bugün mü denk geldik. " dedim. " Sevgilin onu aldattığını biliyor mu ?" konudan konuya atlama hızı müthiş. " Özel hayatım seni ilgilendirmez." " O zaman beni rahat bırak ki ilgilendirmesin. Yoksa sarışın tanrıçan her şeyi öğreniverir. " gülsem mi sövsem mi karar veremedim. " Sen kaşınıyorsun da sence umrumda olsa beni basma ihtimaline rağmen göze alır mıydım?" bana tiksintiyle baktı. Harbiden sanki birazdan kusacak gibi görünüyordu. Bir iki adım geriye gitti. " Sana bakınca rezil, sapık, kadına saygısı olmayan mide bulandıran bir adam görüyorum." dedi. Bu ağır oldu işte. Ben şimdi niye sapık oldum. Bu kız benimle böyle hadsizce konuşma cesaretini nereden buldu. Beni sinirlendirmeyi başardığı için onu tebrik etmek gerekirdi. Bana sapık diyorsa sevgili babası sayesinde evimize gelen adamları görse onlara ne derdi? " Ben sana bakınca ne görüyorum biliyor musun ?" dedim ve üzerine yürümeye başladım. Ben üzerine yürüken o geriye doğru adımlıyordu. En sonunda gidecek yeri kalmadı ve duvara tosladı. Ona tehlikede hissettirmek istemediğim için iki adımlık bir mesefa bıraktım aramızda ve biraz eğilerek yüzümüzü eşitledim. " Hayatı boyunca kabul görmek için didinmiş durmuş ama karşılığını alamamış bir kız çocuğu." göz bebeklerinin büyüyp küçüldüğünü gördüm. Ardından gözleri doldu ve yandaki elleri yumruk oldu. " Bu da seni ne yapar güzelim. Bir boka yaramadığın için kendine oldukça kızgın olmalısın. Bir o kadar da nefret ediyorsundur kendinden. Ne de olsa senden istenen hiç bir şeyi beceremeyen biri sevgiyi de haketmez değil mi?" ağırdı. Ağzımdan çıkan her harfin ağırlığını hissettim dilim de ama canını yakmaktan geri kalmadım. Ve başardım yanaklarına akan yaşlar benim eserimdi. Bir şey demeden arkasını dönüp gitti. Yenildi ve gitti... Bunları öğrenmek zor olmuştu. Yeni bilgiler edinmek daha kolaydı ama geçmişe dair bilgiler daha zor elde ediliyordu. Özellikle Yavuz bu konuda oldukça titizdi. Evde ki çalışanları ona fazlasıyla bağlıydı. İki sene önce emekliliğine ayrılmış bir çalışanının izini bulmuştuk. Kadını evinden kaldırmış ikna edene kadar göbeğimiz çatlamıştı. Haliyle evde ki herkesle alakalı bilgi sahibi olduk. Normalde evde ki çalışanları onun evinde ölüp gömülüyordu. Fakat bu kadın diğerlerinden farklı olarak o evden ölüm dışında çıkabilmişti. Sebebi ise dikkat çekiciydi. Ev ev değil günah yuvasından halliceydi.Kadının elinde görüntüler vardı. Bu görüntüler de canının teminatı olmuştu. Şimdi ise kadın elimdeydi ama görüntüleri vermemişti. Kendini iki koldan sağlama almıştı. Lavinya hakkında da fazlaca bilgi edinmiştim. Babasının istediği notları alamadığı zaman verdiği cezaları, annesinin evde olmadığı zamanlar da ne kadar savunmasız kaldığını vb. birçok şey öğrenebildim. Bu da Lavinya'yı tanımama yeterli fırsatı sunmuştu. Haliyle bir adım öndeydim . Kızın korkularını acılarını çok iyi biliyordum ve kullanmaktan da çekinmeyeceğim. Masum olması sikimde değil benim ablalarımda masumdu. Elinde olan kadın herkesi gözlemlemiş hatta Yavuz'un oğlunun altına yatmış ondan da bir sürü bilgi koparmıştı. Piç uçkuruna sahip çıkamadığı gibi yatakta ötenlerdendi. İleri de koynuna bir kadın sokma fikri cazip geliyordu. Denemekten zarar gelmezdi. Elim gittikçe güçleniyordu. Dört koldan saldıracak kurdukları ipratorluğu başlarına yıkacaktım. Sadece doğru zamanı beklemeliydim. Yavuz pezevengini devirişim tarihe geçecekti... 05.04.1998 Babam anneme ekmek yapmada yardım ettiğim zaman içeri girip artık evlenme vaktimin geldiğini söylediğin de daha on beş yaşındaydım. Evlilik en büyük korkumuzsa bir o kadar mecburiyetimizdi. Annem kalkıp babamla içeri geçti. Konuşmaları benim evliliğim üzerineydi biliyorum. Annem geri döndüğünde bana kiminle ne zaman evleneceğimi anlattı. Anneme göre şanslıydım. Köyün zengin ailelerinden birinin oğluna istiyorlardı beni. Annesi görmüş beğenmiş bir düğünde beni. Oğlu da askerden yeni gelmiş hemen evlendirmek istiyormuş. Bir hafta için de düğünümüz oldu. Yüzünü sadece kına gecesi dini nikah kıyıldığın da gördüm. Devlet nikahı nerede olacak köy yerinde. Sadece saniyelik bir bakışta öylesine korktum ki. Bir adam neden bu kadar sert bakardı. Zaten kanadı kırık kuş gibiydim. Ertesi gün düğün olduğunda beni yengem odaya götürdü. Millet aşağıda hala davul zurna oynarken biz karı koca olacaktık. Ama nasıl olacaktık. Ben ne anlardım. Yengem bana gerdek gecesiyle ilgili konuştu durdu. Söylemesi kolay da yapabilmek kolay mıydı ? Oda da tek kaldığım da beklemeye başladım. Ellerim titriyor, gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Kapı açıldı içeri Mahmut girdi. Yatağa yaklaştı ve duvağımı kaldırıp alnımı öptü. Basım öne eğik halde yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum. Cebinden yüz görümlüğünü çıkarıp boynuma taktı. O gün sandığım kadar zor ve korkutucu geçmedi. Mahmut beklediğimin aksine merhametli bir adamdı. Beni sevdi saydı korudu. Çok ta yakışıklıydı. Herkes onunla evlendiğim için ne kadar şanslı olduğumu dile getiriyordu.Ailesi içerisinde abisinden sonra en çok sayılan isimdi. Beş erkek kardeştiler bir tane de görümcem vardı. Oda benden bir sene sonra evlendi gitti. Bu kadar kalabalık bir ailede yaşamak kolay olmuyordu tabi. Sabahtan akşama kadar evin işleri yemeği derken canım çıkıyordu ama kocamla mutluydum ya değerdi. Evlendikten sonra hemen hamile kaldım. İlk çocuğum kızdı adını Mahmut Işıl koydu. Bir sene sonra yine hamile kaldım oda kız oldu. Erkek doğuramadığım için kaynanam her gün söylenmeye başladı. Sadece söylense iyiydi. Evde benden başka hiç bir geline iş yaptırmıyordu. Koskoca evin işini tek başıma yapıyordum. Haklıydı tabi ne de olsa bir erkek doğurmayı becerememiştim. Oysa kendi beş tane erkek doğurmuştu kocasına. Günler geçti Işıl üç yaşına girdi kayınbabam vefat etti. Onun ölümüyle bizim felaketimiz başladı. Cafer abi daha babası mezara konmadan miras derdine düştü. Mahmut babasının yasını tutarken abisi para derdindeydi. Sadece Mahmut'a karşı değil diğer kardeşlerine karşı da bakışı değişti. Henüz yirmi gün geçmişti ki Mahmut ve Cafer abi yumruk yumruğa kavga ettiler. Kaynanam feryat figan oğullarını ayırmaya çalıştı ama ne fayda. En sonunda kardeşler araya girdi bende Mahmut'u yalvar yakar odaya aldım. Sinirle odada volta atarken valizi çıkarıp hazırlamaya başladı. Şokla " Ne yapıyorsun Mahmut " bana hiç bakmadan " İstanbul'a gidiyoruz." dedi. Aceleyle valizi dolduruyor sinirden elleri titriyor dişlerini sıkıyordu. " Delirdin mi ne yaparız bilmediğimiz memlekette." dedim. Bana bir bakışı vardı ki korkudan yerime sindim. " Askerlik arkadaşım var İstanbul'da. Bir süre onda kalırız sonra bir ev tutarız ben iş bulup çalışırım sen düşünme bunları hazırlan çocukları da hazırla hadi." itiraz etmeye cesaretim yoktu. Etsem de faydası yoktu. Mahmut inattı. Bir kere gidicez dedimi kimse önünde duramazdı. Ve biz düştük İstanbul yollarına...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD