When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Kadının çığlıkları yükseliyordu. Hayat doğuruyordu. “Hayat doğurmak neden bu denli zahmetli?” diye sormuştu yeni üstadına. Üstadı onu keskin, zeki gözleriyle izliyordu. Dizginlenmesi gerektiğini düşünüyordu. Agah da buna inanıyordu. Aklını yitirmesine ramak kalmıştı ve bu adam, ona kendini nasıl dizginleyeceğini öğretiyordu. Bilgiyle... Garipti. Bildiklerine yenilerini ekleyince beyninin çökmesi gerekiyordu ama bir çeşit desen çizmeyi öğreniyordu. O desen bir mantığa oturuyor, mantık inancı çağırıyordu. Bu koca alemde onu kimse anlamıyordu. Ama anlayacak birinin olduğunu artık biliyordu. Hayır, hocası değildi. Hocası da bazı konularda onu anlamayacağını belirtmişti. Onu anlayan görünmez bir varlıktı. Duyulmaz ve hissedilmez... Onu anlayan aynı zamanda her yerden görünen bir varlıktı. Hep