Dayı gitti gideli evde bu Bora denen tipsizle aramızda adı konmamış bir savaş başladı. Ona sorsam dayının emanetiyimya ben, beni kolluyor koruyor sözde ama Allahın belası herif bir nefes aldırmıyor ya!
Tuvalette bile rahat yok ya! Arkadaş, tuvaletin kapısında evdeki Hayriye teyzeyi bekletiyor ya. "Sebep ne ya buna.. kafayı mı yedin sen?" diye bağırdım ilk gün ona... "senden alâ sebep mi olur ruh hastası!" dedi bana ya ruhsuz manyak ve ben şu an bunu yaşadığıma inanamıyorum.
Ahh be dayı, baba artık her ne boksan Boğazkesen Nejat! Ne diye beni bu piskopatın eline bıraktın ki?
Delirecem ya! Sürekli gözü üstümde... biraz pencerenin önüne gitsem, "geç şu tarafaaa!" diye basıyor kalayı mafya bozuntusu, fedai artığı piç!
Manyağın yüzünden bir rahat uyku uyuyamaz oldum ya. Sabahın köründe baskın yapar gibi odama dalıyor.. anahtarımı aldı ilk gün benim ya anahtarımı.. "lan olum senin kafada kaç tahta eksik?" diye hırlayınca ben, bileğimden yakaladığı gibi burnunun dibine çekti beni... o oymak istediğim çağla yeşillerini dikti yine gözlerime.. "öyle çok eksik ki sayısını ben bile bilmiyorum," diyince bana, tutamadım kendimi... bastım bacağına tekmeyi!
Şerefsizin canı yandı ama yine de bırakmadı beni... o dişlerini sıkıp, dudaklarını birbirine bastırmasından anladım.
Ohhh! Çok iyi yaptım sana.. az bile yaptım sana piskopat manyak! ama geri adım atar mı hiç, atmadı tabii.
Beni bu defa duvara sıkıştırdı. "Bak sana o biçim uyuzum... içimden seni boğmak geliyor.. arada dayı olmasa sana yapacağımı biliyorum ben?" diyince boşta olan elimle o içine sıçtığım gömleğinin yakasına yapıştım, onu kendime çektim... yüzümüz birbirine o kadar yakındı ki az kalsın burnunu ısıracaktım.. zor tuttum kendimi Allah belamı versin.
"Ulan ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın be... siktir git tepemden dümbük!" dedimya ona... anam anam delirdi ya! "Kız bak Allah yarattı demem döverim seni... o dilini keserim, müsait bi yerine monte ederim.. dümbük nedir biliyon mu lan seen!" diye öyle bir bağırdı ki vallahi kulaklarımın zarı titredi..
Herif baştan ayağa arıza ya! hemde su katılmamış arıza. Alamadı hırsını, bu defa da savurdu hızla yatağımın üzerine fırlattı beni.. Allah canımı alsın, kedi gibi fırladım yerimden, saldırdım bende buna. "Biliyorum lan dümbük ne demek... biliyorum işte!" diye yırtınınca ben, kolumu yakaladığı gibi çevirdi arkaya bir anda... ama nasıl yapıyorsa hiç canım yanmadı... şaşırdım, kaldım.. sırtımı, göğsüne yapıştırdı ve kulağıma fısıldadı.. "hayatım boyunca kimseyi satmadım... kadın hiç satmadım ama pezevenk kesmişliğim var... anladın sen neyi kestim ben!" dediğini duyduğumda bi yutkundum ama sadece o kadar.
Ne çeşit bir manyak bu ya?
Farkında olmadan sessiz kaldım.. saldı bir anda beni.
"O diline hakim ol Defne... beni de şansını da fazla zorlama!" diyince de ufaktan tırstım.
Ulan yoğurda hıyar diye doğramam bunu ben be! öküz oğlu öküz ya!
Takmış kafayı bu bana çok iyi anladım ben ama haberi yok, asıl ben çok pis taktım kafayı bu ruhsuza.. dayı gelsin, bana yaptıklarını bir bir anlatacağım ya.
Lan emanete bunu yapan, düşmanına ne yapmaz ki! Hıyar ağası pislik!
Çekilir dert değil ya.. günahım kadar sevmedim bu herifi.. o biçim uyuzum, o biçim tutulmuşum her haline, bakışına, o gıcık dalga geçer gibi gülüşüne... çok pis ayar oldum ya.
Sabahları onu odama getiren o koridorda bağırması yok mu?
"Kalk hadi kalk kalk kalk!... koğuş kalk!" diye böğürmesi yok mu? Allah canımı alsın illet oluyorum... böyle üstüne atlayıp ana avrat küfür edip, dövmek istiyorum lavuğu... o kadar nefret ettim ya!
Şerefsiz yetmiyor, birde odama dalıp bozuk borazan gibi tepemde ötmeye başlıyor! "Kalk artık!" diye en son öyle bir bağırıyor ki, yatakta sıçrıyorum ya Bununla da yetinmiyor, pikemi üstümden bir hışımla çekiyor, yakalıyor kolumdan beni zorla kavga kıyamet yatağımdan kaldırıyor, o da yetmiyor zorla banyoya sokup, "yıka şu çirkin şu sıfatını," diye bağırıyor bana!
"Çirkin sensin be... aynalar bile dayanamaz senin çirkinliğine! İntahar eder patlar o aynalar!...dağ ayısı!" diye bağırıyorum bende ona.
Tam bir hanzo ya! Manyak ya! Aklı sıra bana "güçte, kontrolde bende ve seni Allah benim elime düşürdü işte!" mantığıyla hareket ediyor dallama ya! Hoş onda mantık ne arar anam ya!
Anlamadım ki benden ne istiyor?
Dayı gitti gideli hayatım kaydı ya!
Ve ben bu sabah, onun gelmesine fırsat tanımadan kalktım erkenden.. kalktığımda daha gün ağarmamıştı. Bezdim ya beş gündür aynı şeyi yaşamaktan. Herif tam yaban.. bırak, sal bunu ormana.. artık hangi yaratığın familyasındaysa gitsin onlarla yaşasın dayım... gözünü seveyim, dön gel ya!
Bunaldım ya.. daha herkes uyuyor ben mutfakta elma yiyorum sabah sabah!
Al işte uyanmış, uykulu uykulu girdi mutfağa... daha beni görmedi, gözlerini ovmakla meşgul salak!
"Günaydın Bora delisi!" diyince ben, boşta bulundu manyak bi tırstı sanki!
"Ne işin var kız senin burda?" diye sorunca, eyvahlar olsun, kilitlediği odamdan çıkabildiğimi de anlamış oldu.
Hay salak kafama sıçayım ya!
"Nasıl çıktın kız sen o odadan?" diye sordu hemen.. kızgında baktı yine..
Toz olma zamanım geldi de geçiyor. Elimdeki elmayı, belimi dayadığım bembeyaz mermer tezgaha bıraktım ve doğrulup, hemen harekete geçtim. Tam yanından geçerken, üst kolumdan yakaladı beni ve geriye doğru hızla çekti bir anda ve ibne nasıl becerdi bilmiyorum, sırtım hemen kapının yanındaki buzdolabıyla öpüşürken, yaptı yine yapacağını burnumun dibine kadar girdi.
Ulan herifin suratına bakacam diye şaşı oluyorum sanki her seferinde.
"sana nasıl çıktın o kapıdan diye bir soru sordum, cevap ver!" diye resmen hırladı yüzüme.
Bir insanın sigara içipte nefesi nasıl böyle deniz gibi kokabiliyor ki?
O yeşilleri yine çok hareketli ve elalarımı esir aldı.. garip hisediyorum yine ve ben bu hisse çok yabancıyım. Kafamın içinde dönüp dolaşan sözler, sanki gözlerimin önünde ters döndüler.. okuyupta onları bu deliye söyleyemiyorum ki bu sözleri.. sanki ağzıma görünmez bir fermuar çektiler... sanki dilime pranga taktılar. Konuşmak istiyorum ama ağzımı açamıyorum ki!
Ne bu şimdi... dumura uğramak mı?
Gözlerindeki beni parçalarıma ayırmak isteyen o vahşi, o keskin kurt bakışları değişti.. sanki hem yumuşadı ama bir yandan da hala kızgın gibi. İyice yüzünü yüzüme yaklaştırdı..sıcak nefesi yüzümü ısıtıyor.
Benim kalbim niye böyle deli gibi çarpıyor ki? korkuyor muyum ondan? Yooo... korku namına hiçbir şey yok bende... e peki nedir bu kalbimin çıldırmış hali... kulaklarımı bombardımana tutan hali... bıraksaya beni! Niye böyle bir garip bakar oldu ki?
"Şu kolumu bıraksan artık ya! çekil dibimden, sayende şaşı olacam ya!" dedim güç bela dilim çözüldüğünde. "Kes sesini! Sen ordan, o odadan nasıl çıktın çabuk onu söyle... bugün odasından çıkan giden, yarın kapıdan çıkar gider ve ben bana verilen görevi yerine getirememiş olurum.. babamın yüzüne bakamam... yoksa sen umrumda bile değilsin!" dedi yine o gözlerinde fırtınalar esmeye başladığında.
Kırıldım ya çok kırıldım.. adamın derdine bak ya.. babaya mahçup olurmuş.. hem niye böyle kırıldım ki ben bu manyağa?
"sana kolumu bırak!" dedim sıktığım dişlerimin arasından ve kolumu ondan kurtarmaya çalıştım. Engel olmaya çalışırken bana, bir anda iki bileğimide yakaladı, buz dolabına, başımın iki yanına yapıştırdı bir anda.. o sırık boyuyla tam tepemden bana bakmaya başladı. Boyun hizasındaki başımı kaldırıp, ona baktım tüm öfkemle. "Zorbasın olum sende tıpkı Ünal gibi... bırak ya bırak beni!" dediğimde o öfkemle, ağzımdan kaçan isme inanamadım.
Bacaklarını geri çekerken, eğildi bana doğru ve tam gözlerimin içine bakıp, "Ünal kim?" diye sordu ama bu öyle bir soruştu ki ne diyeceğimi bilemedim.
Onu birine, hiç tanımadığı bir başkasına benzettiğim için mi bu kadar kızgın bakıyor bana bu ya? İşte şimdi korkuyorum sanki ben!
"Kimse kim... sanane! Ya bi çekil.. bi sal beni ya! Sabah sabah sıkma benim canımı... bırak odama çıkacağım!" desemde bırakmadı.
O güçlü parmakları bileklerimi hem sıkıyor, hem sıkmıyor gibi.. sanki canımı yakmamak için kendisiyle mücadele ediyor.
"Ünal kim Defnee? söyle de dikkat etmem gereken birimi bileyim... yoksa senin peşine düşen şu herif mi? dayı anlattı bir şeyler ama niyeyse çok bilgi vermedi. Kim bu dalağını siktiğimin adamı kim?" diye öyle bir bağırdı ki olduğum yerde boşta bulunup yerimde sıçradım.
Manyak ya! Hakikatten bunun ayarı yok ya!
"Sevgilin mi ulaan!" diye yine bildiğim arslan gibi kükredi o ateş gibi nefesiyle yüzüme.
"bana sevgili olacak herif, daha anasından doğmadı... karşımada çıkmaya korksun o bana sevgili olacak ibne!" dediğimde, anlamadım ama tuttuğu nefesini yüzüme soludu.
Deli mi ne? niye nefesini tutmuş ki?
"Ya o polis! Onunla aranda bir şey var mı? söyle de bileyim... ona göre seni daha çok korurum.. onunla aranda ne var? niye sanki sana çok yakınmış gibi bir hali vardı?" diye sordu ya... işte bu çok garip geldi.. aklım karıştı.. kalbimin vuruşları tam yumuşamışken, yine dev yumruklara dönüşüp, göğüs kafesime vurmaya başladı..
nefesime ne oluyor ya? çok hızlandı birden ve niye bu konuda yalnız değilim ki ben... Allah Allah! oda çok hızlı nefes alıp veriyor... niye ki? noluyo lan bize? biz mi?
"sanane be adam? bir şey var yada yok sanane be?" diye tısladım bir anda. Yüzüne tüm öfkemle bakarken, aklımı karıştırıyor olmasından nefret ettim.Bıraktı bir anda beni ve kendisini benden geri çekti. "siktir git odana ve ordan çıkma.. ben çık diyene kadar.. bas git şimdi!" dedi ama anlamadım ki sesi niye öyle bitik çıktı?
Koştum hemen merdivenlere.. ikinci kattaki odama koşarken, garip çok gariptim. Kafamın içinde belki elli bin tane düşünce cirit attı ama hiç biri hatrımda değil şimdi. Odama girip, hemen kendimi banyoya attım. Beyaz, yayvan, ayaklı lavabonun kenarlarına tutundum.. tutunmazsam yere düşerdim çünkü. Bildiğim dizlerim titriyor ya. Sanki beni taşıyamayacaklarmış gibi resmen güçten düştüler ya!
Noluyor bana böyle ya? niye o kadar ilgilendi ki o polisle, niye öyle tuhaf tuhaf bakmaya başladı ki bana? O gözleri niye öyle ateş gibi yanmaya başladı ki? ve sen kalbim... kafayı mı yedin ya? bi sakinleş artık ya... niye öyle çok korktun ki ve hatta korktun mu ki? yooo! Korkmuyodun ki ama şimdi korkuyorum ben ya... bir şeyler oluyor ve ben ne olduğunu bilmiyorum... korkmaya başladım ya!
Başımı kaldırıp, aynaya yansıyan yüzüme baktım ve gözlerim, gözlerim kocaman kocaman ve hiç olmadığı kadar ışıl ışıl!
Noluyo bana ya? * * *
Kim bu Ünal piçi ve o polisle arasında ne var bunun ya?
Odasına çıkıp, onu yine sıkıştırıp sormamak için zor tutuyorum kendimi. Beni deli ediyor, sinirimi çok bozuyor ve aslında varlığına hiç katlanamıyorum ama işte baba aldı bi kere onu kanatlarının altına, kızı gibi bağrına bastı... tıpkı, beni sokaklardan aldığı gibi... aldığı o günden sonra da hiç bırakmadı beni... biliyorum, ölümüne de olsa onuda bırakmayacak. Görüyorum babanın gözlerinde ona her baktığında, o kocaman yüreğindeki sevginin o gözlerinden ona nasıl aktığını görüyorum. Sevdimi tam sever... nefretiyse iki tarafı keskin bıçak gibidir.. hem kendisini hem o nefretin sahibini ince ince keser durur!
Terbiyesiz, edepsiz zehir dilli bu kızın neyini sevdi hiç bilmiyorum... kimbilir belki de tüm bunlar için sevdi o kızı... ah arada dayı olmasa.. şöyle yapışıcam o gırtlağına, sıkıcam da sıkıcam.. öyle nefret ettim ondan! Haddini bilmeyen edepsiz ya!
Durduk yere bedava iş oldu başımıza.. hemde baba artık iyice inzivaya çekilmeye karar vermişken.
"Bora, şurda kaç yıllık ömrüm kaldı be arslan parçası.. yap bize bir gezi planı... dolaşalım şu güzel memleketimizi.. ne demiş şair bu cennet, bu cehennem bizim! Bu memleket bizim! gezip dolaşalım doyasıya bizde bizim olan şu onun pahasına can verilecek, verirkende hiç düşünülmeyecek şu canım memleketimizi bir uçtan bir uca gezelim, dolaşalıp, ölüm bedene doymadan biz doyalım şu vatana!" demişti ama bu kız her şeyi mahvetti.
İlk durakta çıktı karşımıza ya!
Allahın cezası gibi çıktı karşımıza... ve bu Ünal kim ya? Çok pis takıldı aklıma!
Çıkıp odasına biraz zorlasam mı ki? baba da her boku anlatır, en ince ayrıntısına kadar bilgi verirdi ama niyeyse detayları es geçti.
"sende Ünal gibi zorbasın!" dedi bana... zorba mıyım ben ya? ve o şerefsiz göt herif bu kıza ne yapıyordu ki öyle dedi o herif için! Canını mı yakıyordu, istemediği bir şey mi yaptırıyordu, ne yapıyordu ona ya?
Offf! Sıkıntı bastı kalbimi ve niye böyle hissediyorum ki? Ya şeytan diyor ki çık yukarı odasına, sıkıştır şunu öğren ya kim bu Ünal puştu?
Edepsiz... kapısını nasıl açıp çıktığınıda söylemedi bana.. ortaya karışık salata gibi Ünal'ı sürdü önüme, nasıl dikkati mi dağıttı cadaloz ya?
Yok! Taktım ben bu Ünal'ı çok pis... dayanamadım, aklımda binbir düşünce çıkmaya başladım o yukarı kat ile beni buluşturacak olan gürgen ağacından yapılmış, cilalı mı cilalı parlak ahşap basamakları.
"Ya sen beni delirtecen miii? derhal çekil o camın önünden!" diye bağırmamla yerinde sıçradı. ben hangi ara bu kızın odasına böyle daldım ya?
Onca uğraş, onca sıkıştırma yok söyletemedim edepdize, konuşturamadım deliyi ve bu Ünal denen herif, düştü aklıma kara bir gölge misali, girdi beynime bir solucan gibi.. dolaşıp duruyor bir zamanlar tinerden şişen beynimin kıvrımlarında..
"Cezalısın, çıkmayacaksın odandan!" dediğimde tsm kapıdan çıkıyordum, Allah'ın belası kız, ayağından çıkardığı terliği fırlatıp attı bana, yine delirtti beni. O sinirimle gittim yanına bunu tuttum kolundan çektim kendime.
"Kız sen kendini bana öldürtmeye niyet ettin de benim mi haberim yok!" diye bağırdım ya, bir an öyle tatlı baktı ki yüzüme, gözlerime kalbim gümledi göğsümde... anında bıraktım onu.. saatlerdir aklımda o bakışı.. bahçede deli gibi dolaştım durdum. Bir ara başımı kaldırıp, yukarı odasına baktım.
Lan ne laf dinlemez kız!
Yere kadar olan o kocaman camda durmuş, kollarını birleştirmiş, aşağıya bana bakıyordu. "Çekil kız camın yanından!" diye bağırınca bana orta parmak işareti yaptı ve anında toz oldu. Başımı yere eğdim.. başladım gülmeye...
Çattık belaya kardeşim çattık belaya... ama bu bela... neyse! * * * * *