Gecenin karanlığında yaktım sigarayı... kızıl ateşinin kenarından o gri dumanı kıvrıla kıvrıla havaya karışırken, çektim tüm o iç sıkıntımla her şeye isyan eder gibi derin bir nefes daha. Yorgun gözlerim elimdeki kostaklı saatimde.. kafamın içinde binlerce düşünce birbiriyle savaş halinde ve ben uzun zaman oldu bir şeye böyle kafa yormayalı.
Atmaca uçtu konmaz, gitti gelmez.. yüreğim sıkışıyor. Düzen çok değişti, teknoloji aldı başını gitti ama biz hâlâ eski usül çalışmaya devam... haber uçur, sonra bekle sabırla.
"Babaa! Atmaca baba geldi," dediğinde çocuklarımdan biri döndüm baktım, şu birkaç gün öncesinde ayakkabılarından sebep haşladığım evlat, yüzüme bakmaya çekiniyor.
Gözlerim, ayakkabılarına takıldı. Gitmiş o gözümü alacak parlaklıktaki siyah rugan ayakkabılar, gelmiş üsturuplusundan deri papuçlar.
Aferin... aferin, olacaksın sende zamanla.
"Tamam evlat... gelsin hele bahçeye.. bırakmam onu bu gece.. Sizlerde nöbetleşe geçin uykuya," diyince ben, bir an başını kaldırıp gözümün içine baktı. Hâlâ çok mahçup ve kırgın aslında. O gözlerde bunu görmemek için kör olmak lazım. "var mı başka bir şey?" diye sorduğumda, bekledim ki özür dilemeye kalksın, anlayacağım o zaman iş sadece ayakkabısını değiştirmekle mi kalmış, yoksa ruhunu törpüleme, gururunu yeri geldiğinde ayağının altında pas pas yapma noktasına mı gelmiş?
"babaa!" dedi sustu bir anda. Kıvranıyor bes belli.. Allah bilir kaç gündür yedi durdu kendi kendisini.. savaştı içinde, genç gönlünde, deli akan kanının hızlı aktığı damarlarını ateşler bastı... geçtik bizde hep bu yollardan belki başka sebeplerden ama geçtik işte.
Öyle kolay değil baba dediğin adamın ağzından çıkan küfüre katlanmak, bir şeylere benzetilmeye sabretmek hiç kolay değil. Böyle böyle pişersin bu yollarda.
"Destur var mı baba?.. özel bir şey söyleyecektim," dedi. Kıstığım gözlerimi bana bakmaya cesaret edemeyen, yere düşürdüğü gözlerine diktim.
Aferiin... Bora'mın izlerini taşır oldun ha.. söze girişinden belli... aferin!
"Var evlat! buyur seni dinliyorum... deki derdini, bizde derman olalım sana!" dedimya, yine bekledim belki gözlerime bir cesaretle bakar diye ama yine de gözlerini yerden kaldırmadı.
Sığınağın bahçeye çıkan kapısının içerde kalan duvarından dışarı sızan loş ışığın gölgeler oluşturduğu o yüzü, sanki biraz kızardı mı ne? "baba özür dilerim... ben o ayakkabılar için.. düşünemedim öyle.. heves etmişim işte.. bir daha yakışıksız bir şey giymem babam!" dedi bir anda ve gördüm derin, sancılı bir soluk bıraktı havaya.
Düşündüm de ben kimlerden özür dilemiştim böyle bir sebepten ötürü? Yok.. hafızamda yok öyle bir şey... ama zaten oldurmazdım ki ben... neyse!
"tamamdır evlat.. özrünü aldık, kabul ettik, baş tacı yaptık... kapandı gitti konu.. hadi koş, bir bardak su getir bana!" dediğimde, rahatladı iyice ama gevşemedi.. gururu da okşandı.. dudağının kenarında beliren, peydah olan o tatlı tebessümden belli, besbelli. "hemen babam," demesiyle girdi kapıdan içeri, gözden kayboldu.
Çocuk gibi sevinçlidir o şimdi. Hatırlattı o hali bana Çeltik Alimi, gözlerim doldu.
Atmaca ile birlikte geldiler çok geçmeden, bıraktı suyumu masama, bir an gözlerime baktı.. "sağol koçum," diyince ben "estağfirullah babam," dedi, geri geri bir iki adım atarken gözleriyle izin istedi, öne doğru hafif eğdiğim bir baş hareketiyle iznini kaptı, döndü gitti.
"Hoşgeldin Muratım. Neler yaptın, aç mı karnın hemen hazırlatayım bizim emektara bir şeyler?" diye sordum, Atmacama, sordum da yüzünün aldığı o hal, hiç hoşuma gitmedi. "Sağol paşam ya! Tokum ama bir sigaranı içerim," dediğinde ters ters baktım yüzüne.
"Lan oğlum hani bırakmıştın bu meredi?"'derken, masanın üstündeki tablamı açtım, uzattım ona, çekti aldı içinden bir tane.
"He öyle kolaydı Nejatım bu boku bırakmak... işte arada sırada tüttürüyoruz böyle... de, bırakalım şimdi sigara muhabetini.. senin sorduğun bu Ayhan piçi sır olmuş aga.. buldum ondan ottur, haptır alıp satan bir torbacı.. bizim çocuklardan pek tanınmayan birisini gönderdim ona.. öyle herkesin kullanmadığı bunun özel müşterilere tedarik ettiği zıkkımdan sordurdum. O torbacıda benim evlada ötmüş bir güzel...
'bende yok.. bulamamda.. tedarikçim yok.. epeydir yok ortalarda,' demiş salak. Bu yeni nesilin ağzı çok mu gevşek, yoksa harbi süzme salak mı anlamadım. Herife haber gitmesin diye epey sessiz davrandık ama illaki haber uçar. Sonra da kendim gittim Saksağan'a.. bana seni sordu.
"Belalım yok, benim başımı çok ağrıttı ama severim Boğazkesen'i.. görürsen, konuşursan selam söyle," dedi. Baktım aga haline, tavrına gözlerine.. yok.. herif bir bok bilmiyor bende döküldüm, anlattım. "Durum bu bu," diyince ben çok şaşırdı.
"Lan bu dürzü epeydir ortalarda yok... ben bunları hiç bilmiyorum, diyince "e kızı senede bağlamışınız abi... kevaşe mi bu da senet sepet işine döndünüz, racon ne zamsn değişti," dediğimde şok oldu.
"Ne seneti ne sepeti Atmaca... kafayı yediniz zahar.. hem ben bu piyasada hareket edemez oldum. Eskisi gibi değil hiçbir şey.. polis tepemde.. nefes aldırmıyor.. son mallarıda baskınla almışlar... davam var... yırtamam zaten bundan.. şimdi hergün gidip imza basıyorum karakolda.. denetimli serbestlik midir me halttır o işte.. o narko komiseri yok mu o... anamızı belledi.. geçende haber göndermiş.. yetti artık evlatları zehirlediği bu memleketin... ruhuna fatiha okuyacak adam bulamayacak, musallada arkasında onun gibi olupta cenaze namazında duracak olanlarında canına okuyacak bu memleketin polisi.. bitti devr-i zamanı onun... hapiste ziyaretine gidecem, sonra da mezarına gidip üstüne pisliyecem," demiş ya. Herif çok pis ayar olmuş bana. Yıldım yav.. yıldım.. Boğazkesen'e selam söyle benden.. benim bu işte hiçbir katkım yok, haberim yok, senet sepette yok.. düşmanlığımda yok. Bizden yana içi rahat olsun. Belli ki eski köye yeni adet getiren biri bu ve belli işte kızı düşürmek için, bizim Ayhan puştuyla iş birliği yapmışlar.. kızda sazan, atlamış tabii!" dedi ve aga herifi bilirsin günahım kadar sevmem ama doğru söylüyor. Durum o ki o Ayhan piçi, kayıp ve muhtemel ki Ünal götüne çalışıyor.. dolayısıyla o şerefsizde kızın seninle olduğunu biliyor. Her an baskın yiyebilirler. Durma buralarda bana kalırsa. Yani bu iç meselede şeraat kurdurmaya da gerek yok! Gitmedim diğer agalara.. ama git diyorsan yinede giderim," dedi ve bitirdi bu uzun soluklu sözlerini.
Kafamın içinde kırk tilki dolaşır durur onu dinlerken... düşünce çarkları, birbirini kovaladı her bir öğrendiğim bilgiyle. Hiç olmazsa bir cephede bir sıfır öndeyiz ama asıl cephe çok tehlikeli.
"Sen yine de haber uçur dostum. Git konuş.. sıkıştığımda, arkamda bilmek isterim. Adamsa adam, silahsa silah lazım şimdi. O Ünal götü elini kolunu sallaya sallaya gelecek değil ya. Kıza çok pis takık... kız onu üç yerden vurmuş... ama en kötüsü o kalpten başka her şeye benzeyen et parçasından vurmuş, gönül zannettiği bok çukurundan vurmuş ibneyi.. yanık, kesik kıza ve piskopat anlayacağın. Hem severim, hem döverim, istersem öldürürüm de kafası var adamda.. eh birde para çalmış kız bunlardan.. gösterdi bana... küçük bir çanta biriktirmiş deli kız. Aldım elinden.. polise verilecek o parada. Kara, kirli, kanlı para o.. velevki kızın üstünden kazanmış olsun o ibne.. kursağından geçmeyecek işte. Allah'tan birkaç yüz dolar bozdurmuş, oda polisin elinden kaçıp İzmir'e giderken işte." dedim ve sustum, sustuk kaldık ikimizde.
Bu uzun konuşmalar, ne zaman yorar oldu beni?
Düşünüyorum... "git!" dedi Atmaca ama gidemem. Balıkçı Rüstem'den bilgi gelmeden gidemem. Bora'yı aramak lazım. Bu Ünal piçi yermizi öğrenirse vay halimize. Rüstem'e söylemeli.. orada pusuya yatmalılar.. belki o ibneyi öyle yakalarlar ve bir taşla iki kuş olur belkide.
Olur mu ki? * * *
Pislik herif iyice güvenmez oldu bana. Manyak, şimdi de gece başımda nöbet tutar oldu.
Anlamadım ki niye böyle yapıyor?
Camın önünden duran koltuğu, biraz yattığım yatağa doğru çekmişti. Şimdi orda oturuyor ve başını da dayamış koltuğun sırt kısmına.
Gözleri kapalı delinin. Kafasında bir kovboy şapkası, ağzında da kürdanı eksik domuzun.
Sabah verem etti yine beni ya! Dün çıkmıştım ya bahçeye, oy anam oy! Burnumdan getirdi sonra. Eve soktuğu gibi, resmen sürükledi kendisiyle beraber merdivenlere. O kadar çimdirdim diğer elimle elini, o kadar vurdum, tekme attım bacağına banamısın demedi ya.
"Eeeh yeter be!" demesiyle, bir anda omuzunda tepe taklak buldum kendimi. Çığlık atmaktan boğazım yırtıldı ama kim duyuyor ki beni. Odama girince çuval gibi fırlattı attı yatağıma ayı oğlu ayı. Fırladım yataktan ama o parmağını öyle bir salladı, öyle kötü baktıki ödüm bokuma karıştı bir anda. "Kız bak vallaha sabrımı çok zorluyosun... bi rahat dur beee! Ulan başına bir bok gelse ne derim lan ben babama ha ne deriiim! Ondan tek bir kötü söz duymaktansa, emanetime sahip çıkamadın demesini duymaktansa kafama sıkarım daha iyiiii.. yeter artık yaaaa! Yeteeer!" diye öyle bağırdı ki resmen nefessiz kaldı. Bütün bedeni titriyordu herifin.. valla ne yalan söyleyeyim, beni de korkudan titretti manyak herif!
"Çıkmayacaksın ulan bu odadan çıkmayacaksın.. evde dolaşmakta yasak artık baş belası!" diye bağırırken yatakta üstüme eğilince, geri çekildim yapıştım resmen yatağa.
"Bağırmaa laan banaa!" diye bağırdım bende... tutamadım işte çenemi.
"Senin var ya... senin varya başına gelecek var kızım.. seni biz değil, feriştahı gelse koruyamaz.. öyle bir belasın sen işte. Rahat dur.. kırdırtma bana o kemiklerini," dedi geri çekildi bir anda.. ibnenin yüzünden kastığım boynum hala ağrıyor ya. Bastı gitti, kapımıda kilitledi pislik herif. Hırsımdan odadan gezindim durdum. Yatağımdaki yastığı, pikeyi Allah ne verdiyse her rlime geçeni tüm öfkemle yere fırlattım... tepindim durdum odamda ya.. sonrada oturdum bir güzel ağladım. Yatağın dibine yerde oturdum uzun süre ve birden aklıma bahçede alnını alnıma dayayışı geldi.. ardından sanki yine o deniz kokulu sıcak nefesini hissettim yüzümde.. ürperdim ya ürperdim. Daha önce hiç hissetmediğim bir ürperti aldı beni.
Tutmuştum ya o nefesini tuttuğunda nefesini, işte öyle hatırlayınca yine tutmuşum nefesimi. Sonradan fark ettim.
Niye böyle hissettiriyor ki bana o yaptığı, o sözleri... niye ürperiyorum ki?
Ölesiye nefret ettiğim bu herifin, bana hissettirdiği bu duygulardan da nefret ediyorum. Düşündükçe böyle panter gibi üstüne atlayıp, yüzünü gözünü pençelerimle çizmek, yaralamak istiyorum onu, istiyorum da yapamam işte. Sirkeler atar beni yere... savurur manyak, kemiklerimi kırar... onda o potansiyel var çünkü ama işte, nasıl yapıyorsa itse de kaksa da beni canımı yakmıyor. Nasıl beceriyor onu da anlamış değilim.
Başını kıpırtattı şimdi ve hemen yattığım yerde kapadım gözlerimi ama merak ediyorum ya?
Uyuyor mu ki hala?
Gözümün tekini ufaktan açtım, bakıyorum ona. Yok yav göremiyorum ki. Az başımı kaldırıp baksam nolur ki?
Vallahide ufaktan başımı kaldırdım. Bakıyorum ona.. uyuyor işte besbelli.
"O kafanı yastığa göm.. yat, zıbar! Dinden imandan çıkarma beni!" dedi bir anda ya!
Ohaaa laan! Uyumuyomuş dürzü.. e nasıl gördü ki benim ona baktığımı... Gözleri kapalıydı ya hani bunun?
Bana öyle dedi ama ben hala ona bakmaya devam ediyorum. Kafasını dolğrulttu, döndü bana baktı.
"Yatsana kızıım! Bok mu var bakıyorsun?" diyince duramadım atladım işte.,
"Evet... bokun büyüğü oturuyor o koltukta ona bakıyorum. Çok pis koktu buralar. Bende nerden geliyomuş bu bok kokusu diye baktım işte. Senden gelirmiş meğersem!" dedimya, fırladı bir anda yerinden bu.. aldı soluğu yanımda.
"Kalk ulan kalk!" diye hırlarken bana, yine bileğimden yakaladı beni. Hayvan oğlu hayvan zorla çıkarttı yatağımdan beni ya!
"Geç ulan şu duvarın dibine! tek ayak üstünde duracaksın ve yüz defa bokun büyüğü benim diyeceksin," diye emretti resmen bana ya!
aaaa böylesi manyağı da ilk kez gördüm. İbneye bak ya! Sanki kendisi öğretmen, bende onun yaramazlık yapan öğrencisiyim! Aklınca ceza kesiyo bana ya!
Hala bileğimi tutan kolunu ittirmek istedim, iyice asıldı bileğime ve sanki bile isteye canımı yaktı bu defa.
"Kız rahat dur! Vallahi aldıracaksın en sonunda ayağımın altına kendini bana ya!" diye çıkıştı yine bana ruhsuz deli.
Aynı anda durdu birden. Başını cama doğru çevirir gibi yaptı. Sanki dışarıyı dinliyordu. Dönüp bana baktı ve o gözlerinde derin bir şüphe var. İşaret parmağını birden dudağına götürdü ve bana, "sessiz ol!" dedi ama sesini hiç duyurmadı. Sadece dudakları kıpırdadı ve bunu görünce, kalbim deli gibi çarpmaya başladı.
Bileğimi sıkı sıkı tutan o parmakları gevşedi ve bir anda kolumu tuttuğu gibi beni banyoya sürüklemeye başladı ve tam banyoya sokuyordu ki aman Allahım, ortalık savaş alanına döndü bir anda.
Öyle bir korkunun içine düştüm ki csn havliyle bedenine yapıştım ama o beni banyoya itti. "kitle kapıyı ve kapıdan uzak dur! ben çık diyene kadar da çıkma Defne... canımı yakma benim," dedi nefes nefese ve hızla kapıyı çekti, kapadı yüzüme.
Çıktı gitti mi yani ya.. burda yalnız mı bıraktı beni ya? bir titreme aldı beni ya. Ödüm koptu benim ya.. titreyen parmaklarımla o kapıyı nasıl kilitledim bilmiyorum ki.. kaldım içerde ve sanki zaman durdu orda... kulaklarımda ağır bir uğultu var ama yine de duyuyorum kurşun seslerini. Korkuyla çığlık atmamak için artık zangır zangır titreyen ellerimi siper ettim ağzıma.. geri geri küvete doğru giderken, Bora'nın sesini duyuyorum, deli gibi haykıran, sanki ciğerlerinden haykırır gibi bağıran o sesini duyuyorum.. sanki merdivenlerden geliyor sesi. "Baskın yedik laaan! davranın hadiiii!"
Allahım... nasıl bir şey bu? tüm o taramalı tüfek seslerine, beynimin içinde havai fişekler patlıyormuş gibi seriye bağlayan tabanca sesleri eşlik ediyor ve hiç susmuyor, susmuyor ya susmuyor. Odamın camlarının kırıldığını duyunca daha çok korkar oldum. Dışardan evi tarıyorlar ya.. duyuyorum o vızır vızır birbiri ardına odama giren, duvarlarda patlayan o kurşunların sesini duyuyorum. Dizlerim taşımaz oldu beni... çöktüm kaldım küvetin yanına, yere.. anladım ya anladım. Ünal şerefsizi geldi, buldu bizi.. buldu sonunda ya beni... öldürecek kesin.. onun için geldi.
Allahım nolur ya nolur al onun canını ya... bıktım ondan gördüm eziyetten.. sen biliyordun bana neler yaşattı, neler yaptırdı sen biliyordun ya..
Koru beni nolur ya... Bora'yı koru, diğer çocukları koru..
kapıyı biri zorluyo ya... tuttum nefesimi.. geldi ya geldi! Bora nerde ya? Ona noldu ya?
Sus Defne suuss! Nefes alma nolur... duymasınlar şu hızlanan nefesini... sus nolur suss!
Ağlıyorum deli gibi ve ellerimi iyice bastırdım ağzıma.. duymasınlar, duymamaları lazım korku dolu hıçkırıklarımı... kesildi birden silah sesleri... ölü bir sessizlik var şimdi! Noluyo ki dışarda? Açsam mı ki, çıksam mı ki dışarı?
Nerde bu Bora ya? Sakın çıkma burdan demişti bana! Çıkmasam mı? Offf Allahım neler oluyor dışarda... biri adımı sesleniyor... sanki canı acır gibi... sanki yaralı gibi... kim ki bu? Bora mı ya? Anlayamıyorum ki!
"Defneee!!
Bittim ben ya! * * * * *