SONRA Kİ BÖLÜMLERDEN:
"Beni rahat bırak!" diye bağırdım tekrar. "Asla senin olmayacağım."
Çenemi sıkarak suratımı sabitledi. Gözlerimin içine bakarken, gözbebekleri sinirle büyüyordu.
"Sana iyi davrandım ama bunun değerini bilemedin. Bundan sonra benimle yaşayacak ve her gece yatağımı paylaşacaksın, anladın mı beni?"
*****
Birinci kural: Asla 'asla' deme!
Asla başkasının önümde küçük düşmesini sevmem ama bu herif, parasını bastırıp her seferinde locadaki en ön sırayı alarak karşımda oturduğunda yüzümde oluşan gülümsemeyi bastırmak elimde değildi...
Gerçekte kim olduğumu bilse herhalde ilk defa bu adamı bir şeyden korkarken görüyor olabilirdim.
Sandalyemin üzerinde durup ona baktım. Karanlığın içinde bir gölge gibiydim ama nasıl oluyorsa o delici bakışlarını tam gözlerimin içine sabitledi. Gerçek manada beni çırılçıplak görse bile kim olduğunu bilmediği gerçeğiyle derin bir nefes aldım... Bir insanı görmek için bedeninden daha fazlası gerekir. Uzun boylu, yakışıklı, ela gözleriyle beni büyülemesine izin vermemem gerektiğini biliyordum.
Aslında ona olan nefretim kalbimde filizlenirken, karşımda benim için şu an çıldırıyor olduğunu bilmek içimdeki nefreti biraz olsun söndürdü. Pantolonun üzerinden erkekliğinin kabardığını görebiliyordum.
Adrian Ateş Karahanlı...
Benim aksime tek bir kuralı vardı. Benimle asla ama asla iletişime geçmezdi. Her zaman en ön sıradan içkisini içerek izler ve giderdi.
O bana öylece bakarken külodum sırılsıklam olmuştu. Kahretsin! Göğüs uçlarım dirileşip kalkarken, vücudumun bana ihanetle verdiği tepkilere küfürler yağdırdım.
Birazdan başlayacak olan gösterime rağmen onun erkekliğinin içimde olmasının nasıl bir his olacağını merak ediyordum. Tanrım!
Loş ışıklar beni aydınlattı ve arkadan show'un başladığını anlatan bir zil çalınca herkes sustu. Etolubov- Attraction hoparlörden yankılanırken; tüm gözlerle birlikte onun gözleri de benim üzerimdeydi.
Kocaman, siyah, tüylü peçeli bir maske neredeyse tüm yüzümü kaplarken, 15 cm'lik topuklu ayakkabılarımın üzerinde ayağa kalktım.
Parlak, siyah ve oldukça edepsiz bir mayoyla yavaş hareketlerle ahlaksızca dans ederken elimdeki kırbacı Ateş'in içki bardağına doğru şaklattım.
Keyfi yerine gelir gibi dudaklarının ucunun şaşkınlıkla kalktığını gördüm. Bu adamı gülümserken görmek imkansızdı. Onun benimle iletişime geçmediği gibi, yakalanmamak için bende tüm gösterilerimde onunla özel olarak asla ilgilenmeyeceğime karar vermiştim.
Ama bu gece bana bir şeyler olmuştu! Çünkü bok herif beni normal hayatımda görmezden gelmekle kalmıyor, bir böcekmişim gibi davranıyordu.
İlk kuralı sürekli ihlal ettiğim için sıklıkla ikinci kurala başvururdum: Ateş'e ilgi gösterme!
Bu adamla ilgili tüm düşüncelerimi kurallar defterine dökmek zorundaydım.
Müzik devam ederken ve vücudumu kıvırırken arkamı döndüm ve ona doğru eğildim. Bugün onu çıldırtmak istiyordum. Gözlerindeki alevi görmek ve o alevin ismi gibi beni yakmasını istiyordum. Onu baştan çıkarmak için delice bir istek duyuyordum. Kendime hakim olmakta zorlanıyordum.
Daha sonra kalktım ve yine yavaş hareketlerle bedenimi yılan gibi kıvırırken, göbeğimin açıkta kalan yerinden gözüken göbek piercingimi usta bir şekilde oynattım.
Ateş beni izlerken gözlerini bir an olsun üzerimden ayırmıyordu.
O sırada Ateş'in hemen yanındaki locaya ilk defa gördüğüm bir adam geldi. Takım elbisesi ve yanındaki üç adamı ile dikkatleri benden alan bir giriş yaptı.
Yakışıklı, genç, bok gibi parası olduğu ve bana kazandırmaya hevesli olduğu her halinden belliydi. Ateş'ten ilgimi alıp ona yönelttim. Her zaman müşterilerimi tanımak isterdim. Müzikle birlikte süzülerek onun yanına gittim ve uzun kırmızı tırnaklarımı ceketine sürttüm. Gösteri sırasında bana dokunmaları yasaktı ama ben istediğimi yapabilirdim.
Daha sonra ellerimi kumral kirli sakallarına doğru götürüp zarif bir hareketle kendimi geri çektim. Ateş'in olduğu tarafa bakarken, ondan esirgediğim bu özel ilginin yabancı birine neden verildiğini sorguluyor gibiydi.
Tüm bu düşünceleri bir kenara bırakarak gösteriye odaklandım. Sandalyede otururken müzikle bacaklarımı açtım ve kalçamı dairesel bir şekilde hareket ettirdim.
Sağ belimden başlayarak, kalçamın kenarından ön tarafa doğru giden yılan dövmesi de benimle birlikte kıvrılıyordu.
Buradaki tüm erkeklerin hatta aralarında gösterilerime gelen lezbiyen müşterilerimin bile nasıl bir açgözlülükle beni beni izlediğini görebiliyordum...
Dans performansım sonunda bitti ve perdenin arkasına geçtim. Adrian Ateş Karahanlı, diğer gösterilere katılmazdı. Sadece benim için gelir ve gösteri bittiğinde kalkıp giderdi.
Ama bugün öyle olmamıştı.
Gözlerini gizemli yeni müşterime dikmişti. Sonunda bir el hareketiyle adamlarından birini yanına çağırdı. Adam onun üzerine eğildi ve Ateş'in söylediklerini dikkatle dinledi.
Sonra bir hışımla kalktı ve gitti.
*
Ben kostümümü çıkarırken, patronum "Gece," diye seslendi. Maskem hala yüzümdeydi. Gerçek hayatım ve gösteri hayatım olarak iki farklı hayat yaşıyordum. Şaşılacak kadar ilginçti ama patronum evli, iki çocuk babası bir adamdı ve bana iyi davranırdı.
Maske kuralımı kimseye ihlal ettirmez, beni özel araçla gitmek istediğim yere götürürdü. Benden başka kimse yüzümü görmemişti. Böyle bir işin içindeyseniz ve iki farklı hayat yaşıyorsanız gizlilik en önemli şeydir.
"Efendim," dedim kapüşonumu başıma geçirirken.
"Bugün farklı bir ateş vardı sende," diye devam etti. Ateş kelimesini duymamla birlikte ürperdim. Güldü.
"Her zamanki show'lardan biri işte Eren," dedim önemsiz bir şeyden bahseder gibi. Dışarıdan o kadar belli olmuş muydu? Bir an önce konuyu değiştirmek istiyordum.
"Yeni müşteri kim?" diye sordum. "Normalde gösteri sırasında kimseyi içeri almazsın. Ayrıca o adam gerçekten de herkesin dikkatini dağıttı."
"Normalde gösteri sırasında kimseyi içeri almayacağımı bende biliyorum ama bu adam farklı. Tonla para teklif etti. Özel olarak seni izlemek için gelmiş. İnternette ne kadar büyük bir hayran kitlen olduğunu biliyorsun. Seni canlı yayınlarından da takip ediyormuş. Adamın ismi Ezel Dağlı. Kullanıcı adı da 'gecemintutkunu'ymuş. Tanıyormuşsun, iletmemizi istedi. "
Bir saniye duraksadı. "Getirin çocuklar!" diye seslendi dışarıya doğru.
Kapıdaki adamlar büyük kırmızı bir hediye kutusu ile içeri girdiler. Evet, 'gecemintutkunu' yani Ezel'i canlı yayınlarımdan tabii ki tanıyordum ama onu kanlı canlı görmek beni şaşırtmıştı. İlk defa gelmişti. Asla bu kadar yakışıklı olmasını beklemiyordum.
'Hot Night Secret' isimli bir uygulama üzerinden hem canlı yayınlar yaparak hem de patronum Eren'in kulübünde o canlı yayınlardaki müşterilerimin beni gerçekte de görmesi amaçlı gösteriler düzenliyordum. Sahne adım ve uygulama üzerindeki adım Gece'ydi.
Para biriktirmem gerekiyordu.
"Tamam arabaya yüklesinler," diye söylendim.
"Açmayacak mısın?"
"Hayır yorgunum. Ayrıca para gönderdiğini de biliyorum. Ezel benim sürekli müşterilerimden biridir."
Adamlar koca pakedi gerisin geri taşırlarken Eren pakedin arkasından baktı. "Sana onun Ezel Dağlı tarafından gönderildiğini söylemedim."
"Anlamadım," dedim. "Ezel'den bahsediyorduk, kullanıcı adını iletmenizi falan söylemiş ve bana bir hediye göndermiş?"
"Evet iletmemizi söyledi ama o kadar. Hediye ondan değil. Adrian Ateş Karahanlı'dan." Birkaç saniye duraksadı. Benim kadar onun da şaşırdığını görebiliyordum. Kalbim deli gibi atmaya başlarken ilgisiz davranmaya karar verdim. "Ne bekliyordun ki, bana karşı koymasını mı? İnadını kırmışım gibi gözüküyor."
Güldü. "Hadi seni eve bıraksınlar, diğer ay görüşürüz."
*
Arabadan indim ve adamlara teşekkür ettim. Kurallarımdan biri de sıkı bir güvenlik sağlamalarıydı. Evimdeyken her şey çok basitti. Canlı yayınlarımı maske ile yapıyor, özel odamın kapısını kapattıktan sonra sıkıcı ve normal yaşantıma geri dönüyordum. Geceleri ne kadar yırtıcı olsam da gündelik yaşantımda bir o kadar görünmez olmayı tercih ediyordum. Tanımadığım insanlarla iletişim kurmakta zorluk yaşıyordum. Ayrıca aynı zamanda GECE olduğumu benden başka kimse bilmiyordu.
Eren'le çalışmaya başladığımdan beri güvenlik konusunda endişeler yaşamaya başlamıştım. Ya arabayı takip eden biri olursa ya gizli sapık biri tarafından kimliğim açığa çıkarılırsa diye korku duyuyordum.
2+1, balkonunda içki masası kurduğum, dostlarımı ağırladığım küçük, dağınık ve Ikea'dan döşenmiş tatlı bir evim vardı aslında...
Evi sadece arkadaşlarımla görüştüğüm zaman, işten geldim çok yoruldum yalanlarımla meşgulken kullanıyordum. Bu hayatta gerçekten sahip olduğum sadece dostlarım vardı. Onları kaybetmeyi ve kimliğimi açıklamayı asla göze alamazdım.
Kazandığım paranın bir kısmını buradaki evime harcamak işime gelmese de güvenlik açısından şehrin en kalabalık sitesinde başka ev tutmak zorunda kalmıştım. Burası adeta bir şehir gibiydi. Eskeza biri burada oturduğumu fark etse bile, buradaki villalardan hangisinde oturduğumu bilmelerinin imkanı yoktu. Güvenlik en üst seviyedeydi. O yüzden Eren'in adamları beni eve bırakırken içim çok rahattı. İçinde bir orman, göller, sayısız sosyal tesisler ve parklar bulunan bir cenneti andırıyordu. Villa kocaman, sadece bana özel bir sır şatosu gibiydi.
Küçük evimde oturup, arkadaşlarıma büyük bir sitede villa tuttuğumu asla anlatamayacağım için ne bok yiyeceğimi düşünüyordum. Ve derken, bir ilan görmüştüm.
Tam bana göreydi.
Çünkü gece 01:00 ile 04:00 arası genellikle canlı yayın açardım. Sabahları uyumam gerekiyordu. İlan da ise haftada 2 gün 19:00 ile 22:00 arası çalışmam bekleniyordu. Part-time, parası cazip olmayan bir işti ve tam da oturduğum sitedeydi.
Böylece hiç hak etmediğim harika dostlarım için mükemmel yalanı bulmuştum. O sitedeki villaya sürekli girip çıkmamı bulduğum tam zamanlı iş olarak açıklamış ve kurtulmuştum. Para kaynağım garsonluktu, nokta. Kanıtsa buyrun üniformam bile buradaydı.
Tek bir sorun vardı.
Ev sahibinin Adrian Ateş Karahanlı olmasıydı...