Salonun ışıklarını açtım ve kutuyu önüme koydum. Daha saatler önce evindeki organizasyondaydım ve bok herif bana bir paçavra gibi davranmıştı. Her zaman olduğu gibi...
Keyiflendim ve bir kadeh şarap doldururken hediye paketinin yanına gittim. Hemen kutuyu açıp büyüyü bozmak istemiyordum. Önce biraz tahmin etmek istiyordum. Bana ne göndermiş olabilirdi ki? Onu evindeki organizasyonlarından az çok tanıyordum ama hep çok sert ve fazla konuşmayan bir insandı. Saati kontrol ettim.
02:52
Aslında canlı yayın açamayacak kadar yorgundum ama içimde bu hediye paketini herkesin gözü önünde açmak gibi keskin bir his belirdi.
Kutuyu aldım ve özel odama doğru yürüdüm. Burayı kimsenin evin şeklinden, yapısından nerede olduğumu asla anlayamayacağı; özel oyuncaklarla dolu bir mekan olarak dekore etmiştim. Genelde bilgisayarım hep aynı yerde dururdu. Değişik peruklar, kostümler, çantalar, maskeler odamın duvarlarında sıralanmıştı. Yaptığım işe ciddi bir yatırım yapıyordum.
Siyah bir peruk aldım ve bugünkü gösterimde kullandığım maskeyi çıkartmadan canlı yayını başlattım.
Sağdaki bölmeden katılımcıların listesini görebiliyordum. Birkaç saniye içinde 1430 kişi online olmuştu ve sayı giderek artıyordu. Kişilerin içine göz attım. Bunlardan hangisi Ateş'ti? Benimle hiç iletişime geçmemişti ama beni izlediğini biliyordum. Gösteri yapacağımı açıkladığımdan beri bir kez olsun gelmemezlik etmemişti. Sadece beni izleyip kulübü terk etmesinden bana takıntılı olduğunu algılayabiliyordum.
Bir süre herkesin canlı yayın bildirimime tıklayarak gelmesini beklerken 'gecemintutkunu' bir yeni mesaj gönderdi.
Sitede belli bir ücret karşılığında mesaj bölümü aktif edilebiliyordu. Ezel gerçekten benim iyi müşterilerimden biriydi.
GECEMİNTUTKUNU: "Bu gece çok ama çok güzeldin."
GECE: "Seni gerçekte de gördüğüme sevindim, Ezel Dağlı."
GECEMİNTUTKUNU: "Beklediğin gibi biri miyim?"
GECE: "Beklediğimden de yakışıklısın."
GECEMİNTUTKUNU: "Gece... Senin sadece benim olmanı istiyorum."
GECE: "Sadece senin olabilirim. Sitedeki 7/25 programını biliyorsun."
Sitedeki 7/25 programı, 1 günlüğüne sevgili gibi tamamen onunla mesajlaşarak geçirdiğin bir günü kapsıyordu ve inanın bana fiyatı gerçekten tuzluydu.
GECEMİNTUTKUNU: "Ben ondan bahsetmiyorum... o bana yeterli değil. Ben gerçek seni görmek istiyorum."
Ezel'in sohbet kutucuğunu kapattım ve canlı yayına odaklandım.
Kameraya doğru gülümsedim ve elimdeki koca paketi göstererek konuşmaya başladım. Bu arada tanınmamak için bir ses değiştirici kullanıyordum.
"Hanımlar baylar, iyi geceler. Bugün gösteri günüm olduğunu ve yayın açmayacağımı söylediğimi biliyorum ama uyumadan önce, bugün bana gönderilen bir hediyeyi canlı yayında açmak istedim."
Bunu der demez yaptığımdan pişman olmuştum. Ne yapmaya çalışıyordum ki? Ateş'i kışkırtmak mı istiyordum? İçinden ne çıkacağını bile bilmiyordum. Ya beni tamamen rezil edecek bir şey çıkarsa? Ya gerçek kimliğime dair bir şey çıkarsa? Birden korkularım beni esir alırken yutkundum. Binlerce yorum geliyordu.
Şimdi artık geri dönmek olmazdı. Madem açmıştım önce bir göz atıp sonra ne olduğunu herkese gösterecektim. Korkunun ecele faydası yoktu.
Derken,
Sohbetimde bir kutucuk belirdi.
ADRİANK: "O SADECE SANA ÖZEL."
İşte bu o'ydu. Adrian Ateş Karahanlı...
O sırada yeni aldığım iç çamaşırları gözüme takıldı. Kameranın bakış açısını tam paketin ağzını göstermeyecek şekilde ayarladım ve paketin içine bakmadan kapağını kaldırıp ekrana doğru koydum.
"Hazır mısınız?" diye sordum. "Bana gönderilen hediyelere bayılıyorum." Hızlıca yeni aldığım iç çamaşırlarını sanki kutudan çıkarıyormuş gibi yaparak kameraya gösterdim.
"Nasıl zevkli bir şey. Çok teşekkür ederim. Ama itiraf etmeliyim, kutu bu kadar büyük olunca içinden belki başka bir şeyler çıkar diye bekledim. Belki bir ara topluca bir sizden gelenler yayını yaparız. Size böyle küçük bir sürpriz yapmak istedim ama maalesef şimdi yayını kapatıyorum, sonra görüşürüz!"
Ve derin bir nefes alarak yayını kapattım. Ateş'in hala çevrim içi olduğunu görebiliyordum ama hiçbir şey yazmamıştı. Sonunda paketi önüme aldım ve içine baktım.
İçinde, bir zarf ve kocaman bir çiçek buketi vardı. Tam bir klişe diye söylendim ve zarfı açtım. Zarfın içinden bir yazı çıktı.
DAHA FAZLA GÖSTERİ YOK!
ADRİANK: "BANA AİT OLAN ŞEYLER ULU ORTA PAYLAŞILAMAZ. SENİN GİBİ."
Ateş çevrimdışı olurken aklımdaki sorularla baş başa kaldım.
Bu ne demekti şimdi?
*
Küçük, sevimli ve tam beni yansıtan evime girdiğimde içim mutlulukla doldu. Bir haftadır uğramadığım için her yeri bok götürüyordu. Bizimkiler gelmeden önce temizliğe giriştim. Ayrıca bir şeyler hazırlamam ve sofrayı kurmam gerekiyordu. İki ayrı uç hayat yaşadığıma bazen ben bile inanamıyordum. Gündüzleri Külkedisiyken geceleri Cinderella'ya dönüşen bir masal kızı gibiydim. Dahası beni en çok yoran bu sırlarımı en yakın arkadaşlarıma asla anlatamayacak olmaktı. Gerçekte kim olduğumu bilselerdi acaba beni sevmeye devam ederler miydi?
Kafamı sallayarak düşünceleri hızlıca kovaladım. Evin tozunu alıp, süpürüp sildikten sonra mutfağa geçip lazanya yapmaya giriştim. Arkadaşlarım Salı günlerini benim izin günüm olarak biliyorlardı. Ve gerçekten yine yarın Ateş Karahanlı'nın evindeki organizasyonda iş başı yapacaktım. İşe buradan gitmeyi planlıyordum. Aramızdaki mesafe arabayla yaklaşık yirmi dakika kadardı.
Bugün hava güzeldi o yüzden balkondaki masaya sofrayı kurmaya karar verdim. Ben çatal bıçakları yerleştirirken, kapı çaldı.
"Helloğğğğ!" diye giriş yaptı Ece direkt içeri dalarak. "Size bomba bir dedikoduyla geldim."
Arkasından Can kafasına vurarak içeri girdi. "Yine kiminle yattın?"
"Aşk olsun!"
"Valla hiç aşk olsun falan yok Ece," diye arkasından Leyla daldı. "Geçen sefer iki kardeşle aynı anda yatıp şirkette olay çıktığını unutmayalım. Valla sen birine verince bize dert oluyor."
"Şiştt!" diye susturdum onları. "Apartmandayız dikkatli konuşun!"
Sinan'da en son arkalarından girerken, beni öptü. "Ahlak timsalini kızdırmayın!"
En arkada kalıp kapıyı kapatırken gözlerimi devirdim. Nasıl ahlak timsaliydim ama. Kural 3: Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!
"Off be!" diye içeriden bağırdı Can. "En sevdiğim yemek var. Hadi koyalım rakıları da başlayalım hemen kurt gibi açım."
Daha demin Can'ın laf sokmasına sinirlenen Ece, "Ne oldu yine hangi karının üzerinden kalktın da bu kadar acıktın acaba?"
Can masadaki mezelerden birine gülerek çatal batırdı. "Bende sana aşığım Ece."
"Off, hadi kendinize gelin," diye çıkıştı Leyla. "Oturun şöyle."
Can ve Sinan, Ece ve Leyla'yla karşılıklı otururken bende baş köşeye geçtim ve rakıları doldurdum.
"Ee ne yapıyorsun Başak, senin şu yakışıklı patronun ne yapıyor?"
"Ece!" dedim sinirlenerek. Arkadaşlarım tabii ki benim gerçek ismimi biliyorlardı. Asıl ismim Başak Yazıcıoğlu'ydu. Sadece diğer kimliğimde "Gece" ismini kullanıyordum.
Ece tuhaf tuhaf baktı. "Ayol niye sinirlendin şimdi? Doğruyu söyle yoksa hoşlanıyor musun o Ateş denen heriften?"
"Ne hoşlanacağım ya!" diye çıkıştım. "Söylediklerin hiç profesyonel değil, farkında mısın?"
"Ay senin bu ahlak bekçiliğin beni benden alıyor," diye söylendi.
"Her neyse hanımlar," dedi Sinan. "Bence bugün iş konuşmayalım. Hepimiz bu zengin piçlerin getirini götürünü yapıp geçinmeye çalışıyoruz abi. Hem Başak neden ondan hoşlansın, parası var diye mi?"
"Ay ne alaka be!" dedi Ece. "Herif ülkenin medyatik mafya krallığının tek varisi. Ayrıca aşırı yakışıklı. Leyla sen bir şey söyle, hoşlanılmayacak gibi bir adam mı?"
Leyla sıkıntıyla iç çekti. "Yakışıklı olduğu doğru ama çok tehlikeli bir adam. Kaç kişiyi öldürüp gömmüştür düşünsenize... Ayrıca kim bilir aynı anda kaç kadınla birlikte oluyordur. Adamı kızdırmaya gelmez. En iyisi uzak durmak."
Konu Ateş üzerinden ilerlerken araya girip bölemiyordum bile. Birbiri ardına konuşuyorlardı.
"Benim için kaç kadınla aynı anda yattığı çok önemli değil," diyerek dil çıkardı Ece.
Can bir kahkaha attı. "Çok fingirdeksin."
Konu kapandı gibi gözükürken Sinan hala sinirli gözüküyordu.
"Bi' boka benzemiyor ayrıca," dedi. "Parası var, iki kaliteli takım elbise giyiyor, yanında silahlı adamlarıyla dolaşıyor diye deli oluyorsunuz."
Leyla şaşkınlıkla tam karşısında oturan Sinan'a baktı. "Canım, sen kıskanıyor musun bu adamı bana mı öyle geliyor?"
Sinan gergin bir bakış fırlattı. "Ya saçmalama istersen Leyla! Ben tanımadığım etmediğim herifi niye kıskanacağım? Başak'ın aklına salak saçma şeyler sokmayın diye söylüyorum."
Sonunda araya girmeyi başardım. "Sinan'cığım benim aklım bana yetiyor ya sağ olasın. Gidip geri zekalı gibi bok herife aşık olmayacağım merak etmeyin."
"O değil deeee," diye Ece araya girdi. "Abi internet şu uygulamayla yıkılıyor, biliyorsunuz değil mi?"
"Hangi uygulama be?" diye sordu Can. Grupta her nedense Can ile Ece daha samimi, Sinan ile ben daha samimiydik. Leyla ise aramızda en olgun olanı olduğundan sanırım hepimize bir abla edasıyla yaklaşıyordu.
Ece telefonuna indirdiği uygulamayı hepimize gösterirken elimle tuttuğum bardağı tüm masaya devirdim.
"Ayyy," diyerek çığlık attı Leyla. "Battı ortalık."
Hemen ayağa kalktım ve mutfaktan peçete rulosunu getirdim. "Ayy Ece'nin saçmalıklarını dinleyeceğim diye devirdim kusura bakmayın. Üzerinize gelmedi değil mi?"
"Yok be yavrum," dedi Can. Keyfinden bir şey kaybetmemişti. "Tamam, peçeteyle emdirdik işte, üstüne de şu tabağı koyarsak leke gitti bitti, hadi soğutmayın."
Kalbim Ece'nin telefonundaki uygulamayı gördüğünden beri küt küt atıyordu.
"Geldiğinizden beri ağzından bir hayır çıkmadı ya!" diye kızdım. "Hadi havadan sudan konuşalım biraz. Sıkıldım."
Ece beni takmadı bile ve erkeklere döndü. "Çocuklar bunu duymak istersiniz.
Uygulamanın adı HOT NİGHT SECRET!"