"Hayat bize bugünün kararlarının yarını şekillendirdiğini hatırlatan bir hediyedir".
Ben bu hediyeyi 20 katlı bir binadan kendi ellerimle yere atmıştım. Ona eski yaşanmışlıkları anlatmam gerekirdi, ama hiç umursamamıştım. Bunun ilişkimize engel olacağını düşünmüştüm, halbuki anlatmamam işleri zorlaştırmıştı. Onun beni affetmeye çalışdığını görüyordum, ama kalbini kırmıştım. Affetmesi pek de mümkün değil gibiydi.
Her gün gitdikce kendimi kaybediyordum. Bahara bu kadar alıştığımın farkında bile olmamıştım. Onu çok sevdiğimi biliyordum, hatta her şeyden kıskanır, sadece benim olmasını istiyordum, amma kısa süreli yokluğu bile beni ne kadar yıpratmışdı, tarif bile edemiyordum. Onun sesini, gülüşünü, yumşak eliyle sakallarımı okşayıp, saçımı karıştırmasını özlemiştim. Elleriyle yüzümde oynamayı hep severdi. Onun dokunuşunu, birlikde sarılarak uyumayı özlemiştim. Ona ait her şeyi özlemiştim. İçkiyle onu unutmağa çalışmıştım ilk günler, fakat sonralar o da mümkün olmadı. Sarhoş olduğumda hayali hep yanıma gelir, bana sinirle bakardı. Hiç bir şey söylemeden bana bakardı. Ama o gün o benimle konuşmuştu. Sinirli de olsa benimle konuşmuştu. Onu dinlemeli ve dediğini yapmalıydım. İntihar etmek gibi bir niyetim yoktu, Baharın yanına olabildiğince hızlı gitmek istiyordum. Ama karşımda beliren ışıktan sonra neler olduğunu hatırlamıyordum.
Gözlerimi derin uykudaymışım gibi açdığımda Baharım elimi tutmuş ve başını elime yaslamış halde uyuyordu. Uyandırmak istemedim. Ne kadar uyuduğumdan haberim yoktu. Gözlerimi sağa- sola devirerek nerede olduğuma baktığımda hastane odasındaydım. İkinci kez hastane odasında Bahar yanımdaydı.
Rüya olduğunu düşündüm. Hiç bitmeyen bir rüya. Çünkü Bahar yanımdaydı. Ama gerçekti. Çekip gidecek diye bir yandan da korkuyordum.
Gün daha yeni kendini göstermeye başlıyordu. Birden kapı açıldı ve hasta bakıcı odaya girdiğinde beni uyanmış görmesi onu şaşırtdı. Hemen sağ yanımdaki aletlere bakarak durumumun iyi olduğu anlamında yüzünde bir ima vardı." Ben hemen doktoru çağırıp geliyorum", diye odadan çıktı. Kapının sesine ya da bilmiyorum hemşirenin sesinden Bahar uykusundan ayılmıştı. Kafasını kaldırıp bana bakdığında ona bakdığımı gördü, hemen bana sarıldı ve ağladı.
"Ağlama" diye bildim yalnızca ama göz yaşlarına hakim olamıyordu.(Ağlamasını hiç sevmezdim. Nedense sürekli onu ağlatan da bendim)
Ağlamasını dayandırıp eliyle göz yaşlarını silerken aynı anda "Nihayet uyandın " diyerek elime sımsıkı tutundu ve öpücük kondurdu.(Onu ne kadar özlemiştimse hepsi birer-birer geçib gidiyordu. Ama ya beni affetmemişse, o zaman ne yapıcaktım? İşte onu bilmiyordum)
"Bizi çok korkutdun. Annen, baban, Sevda ve her kes bir haftadır nasıl geçti bilmiyoruz."
"Ne? Bir haftamı uyuyordum? Ama ben bi şey hatırlamıyorum. Yani kazadan sonrasını hatırlamıyorum."
" Evet", dedi kısık sesle. " Ben üzgünüm" diye ilave etdi.
" Sen neden üzgünsün? Anlamıyorum."
"Sevda söyledi intihar etmişsin ". (Evet, doğru ya ben ona öyle salak düşüncelerimden bahs etmişdim)
-Ama ben intihar etmiyordum. Sana geliyo... diyecektim ki kapı açıldı ve doktor odaya girdi. Beni görünce
"Günaydın, Murat bey. Kendinizi nasıl hiss ediyorsunuz"
" Günaydın, doktor bey. İyiyim galiba. Teşekkür ederim " diyerek Baharıma baktım. Ona bakmayı çok özlemiştim. Kimse umrunda değildi şu anda.
Sonra yüzünü Bahara taraf çevirip " Bahar hanım sizi hiç yalnız bırakmadı. Her gün ve özellikle her akşam gelib sizin yanınızda bekledi. "
"Baharım öyledir" diyerek kendimle gururlandım.(Oysa onu çok kırmıştım)
Sonra doktor Baharın dışarıda beklemesini söyledi ve bazı kontrollerden geçtim. İyi gibiydim. Kafamda sargı vardı. "Galiba kafamdan darbe almıştım". Uyandığımdan beri nasıl böyle olduğumla ilgili ilk defa düşündüm. Ayaklarım ve ellerim eskisi gibi hareket ediyordu. Bence bir sorunum yoktu. Hatta eve bile gidebilirdim. Ama doktor izin vermedi. Bir kaç gün daha burada kalmalıydım. 1 hafta süren komadan çıkma sürecim böyle bitmişti.
Annem ve babam da Baharla tanışmıştılar. Eninde sonunda bunun olmasını istiyordum, ama hastane odasında istemezdim. Annem de gelnini sevmiş gibiydi. Kim sevmezdi ki zaten Baharımı.
Ama önemli konu vardı ki, Bahar beni affetmişmiydi? Hastanede yatdığım anlarda ondan hiç bahsetmemişti. Ben de sormamıştım. Her halde işime geliyordu. Ama hastaneden çıkıp iyileştiğimde sormalıydım. Benim yanımda halime acıyarak kalmasımı, yoksa isteyerek. Affetmiş halde olması arasında fark vardı. Her halda yanımda olsun isterdim, ama affetmiş olması daha güzeldi.
Daha 3 gün hastanede yatdıkdan sonra doktor eve gitmeme izin vermişti. Ama beyin kanaması geçirdiğim için daha iyileşmiş sayılmazdım. Sadece durumum iyiye doğru gidiyordu. Bahardan öğrendiğime göre başka bir araba bana çarpmış ve onun da şoforü iyi değilmiş, ama benim durumuma bakınca onun sadece kolu kırılmış bir kaç sıyrıkları varmış. Yani durumu iyiymiş. Ama benim beyin kanamam olduğu için ameliyat zamanım o kadar da iyi geçmemiş. Ameliyat sonrası da komaya girmişim. 1 hafta öyle yatdıkdan sonra uyanmışım. Beyin kanaması geçirme sebebim emniyet kemerini takmamış olmamdı. Hepsi benim hatamdı. Şu an benim yüzümden bir adam öle bilirdi. Ama şükür ki yaşıyordu. Yoksa nasıl böyle bir hata yapmıştım. Belki de gerçekten intihar etmek istiyordum. Ölümle burun-buruna gelmiştim. Ama Baharın yanımda olduğu hissinin ölümü bile beni korkutmamışdı. Yanımda "o" vardı, sevdiğim kadın.
Yine işe gitmiyor annemlerde kalıyordum. İyileşmeden annem beni eve bırakmazdı yalnız başıma. Bahar da eve gelemiyordu. Bu yüzden aşırı sıkılmıştım. Bir defa Meltem annesiyle gelmişti, ama yüzüne dahi bakmadım. O da bunu anlamış her halde yanıma yaklaşmadı. Ona sinirim geçmiyordu. Nasıl böyle bir şey yapardı. Oysa ben ona sadece yardım etmek istemiştim. İyilik her zaman karşılık bulmazmış. Aynen de öyle olmuşdu.
1 hafta sonra annemi zar zor ikna ederek kendi evime taşınmıştım. Nihayet, kendi evimdeydim. Buranı bile özlemiştim. Bazen evde yalnızlıktan bıkmışlığım olmuştur, ama onu bile evimden ayrı kalarak özlediğimi anlamıştım. En çok Baharımı tabii ki de. Annem Baharla ilgili bir şeyler söylemese de ondan hoşlandığını anlamıştım. Ama şu an önemli olan o değildi. Baharın benimle ilgili ne düşündüğü idi önemli olan. Kaç gündür içim içimi yiyordu. Görüşemediğimiz için de soramıyordum. Telefonda yapa bileceğim bir konuşma değildi.
*****
Eve geldiğim günün sabahısı gün Bahar bana gelecekti. Ne kadar iyileşmiş olsam da hala kendimi iyi hissetmiyordum. Bazen çok erken yorulurdum, ama anneme bunu gösteremezdim, yoksa beni yanından ayırmazdı.
Bahar sabah kahvaltısına gelecekti. Bana bir şeye dokunmamamı, kendinin hazırlayacağını söylemişti. Zaten yapacak durumda değildim, ama bir kaç şeye yardım ede bilirdim. En önemlisi o konuyu konuşmak. Saat daha 9 değildi ve kapımın sesini duydum. Tıklatmasından Bahar olduğunu anlamıştım. (Artık nasıl manyaklaşdıysam kapı sesini bile tanıyordum)
Bahar " İyi sabahlar, Murat ", dedi bana mutlu gülüşünü göstererek.
Murat " Günaydın, güzelim. Geç içeri kapıda kalma"
Bahar " Kurt gibi açıktım. Hemen ışık hızıyla kahvaltımızı hazırlıyorum. Peki ya sen?
Murat " Ben de acıktım" .(Oysa o kadar da acıkmamıştım. Onunla olmak bana yeterdi sadece)
Konuşarak mutfağa gitmişdi artık. Aldıklarını masaya koymuş hazırlıklara başlamıştı. Sana simit de aldım sıcak-sıcak sen seversin dediğinde bir anlık duraksadı. Sanki bir şeyler düşündü, ama hemen kendini toplarladı kahvaltı hazırlığına devam etdi.(Anlamıştım niye öyle olduğunu, ama ona yaklaşamadım. Ona sarılmak istedim, ya geri teperse diye korktum, yapmadım)
" Ben de sana yardım edeyim" diye sohbeti değiştirmek istedim.
Bahar " Salatalıklarla, domatesi yıka istersen. Ben de menemeni karıştırayım" . Sonra çantasından bir kap çıkardı ve " sana poğaça da yaptım" .
Murat " Belki kendine yapmışsındır ", diyerek göz kırptım.
Bahar " Nasıl? " diye bir kaşını kaldırdı bana asice baktı.
Murat " Sen daha çok seversin o yüzden söyledim. Kızma. Ben de severim, ama senin kadar fazla yiyemiyorum" .
Bahar " Peki, öyle olsun".
Murat " Sebzeleri yıkadım. Başka ne yapmamı istersin?" dedim sakince. Daha fazla kışkırtmak istemiyordum.
Bahar " Ekmeyi doğraya bilirsin. Bu doğrama tahtası, bu bıçak, bu da ekmek. Hadi doğra. Zaten benim de fazla işim kalmadı. Çayı koydum zaten dem alır bir azdan"
Murat "Peki ", dedim usulca.
Bir kaç dakika sonra oturma odasında kahvaltı masamız hazırdı. Gerçekten iyi görünüyordu. Tabi Baharımın elinin değdiği her yer güzel olurdu içimden geçirdim.
"Teşekkür ederim güzelim. Gerçekten sofra güzel görünüyor "
"Afiyet olsun o zaman ", dedi. Siniri yatışmışdı. Az önceki gibi değildi. Bana ekmeye reçel bile sürüp vermişdi.
Yemeğimizi yeyip bitirmemize az kalmışdı ki, artık sormadan duramadım.
"Baharım..."
" Evet, Murat "
" Sana bir şey sormak istiyorum, ama korkuyorum da".
"Neden? Yemem seni korkma", dedi sinsi bir gülüşle. İlk defa böyle bakmıştı bana.
"Beni ..... beni affetinmi? "
Susdu. Düşünüyordu. Ne düşünüyordu aceba.
"Cevap vermeyecekmisin? "
Birden konuşmaya başladl. "Çok düşünmüştüm, ama affedemiyordum seni. Ne kadar sevsem de gururum böyle bir manzarayı kaldıramıyordu. Ben senin için çabalarken seni yatakda öyle görmeyi kaldıramıyordum. Taki o güne kadar. Sevda beni arayıp intihar etdiğini söylediği ana kadar. Ondan sonra çok pişman olmuştum. Neden seninle konuşmadım diye az daha kendimi dövecektim. İlk duyduğunda öldüğünü sanmıştım, ama yaşıyorsun dediğinde umudum vardı. Hemen hastaneye yanına geldim. Kaç gün seni göremedim. Sonra ise iyileştiğini, normal odaya alındığında sevinmiştim. Ama onda da kendinde değildin. Akşamları senin yanında ben kalırdım. Annen ilkinde kabul etmiyordu. Direndiğimi gördüğünde kabullendi. Bi şey söylememişti. Utanmış olsam da bir nevi kendimi affetdirmeliydim sana."
"Ama ..." dedim
"Kesme sözümü lütfen. Evet özür dilerim. Seni dinlememiştim doğru-düzgün. Seni çok seviyorum, sevgilim. Benden bir şey saklama olurmu? Bak bir dahakine affetmem ", dedi gözlerini kısıp tatlı şekilde bana gülümsedi ve dayanamayıp dudaklarına öpücük kondurdum. O da istiyormuş gibi adeta bana karşılık verdi. Onun kokusunu duymamla özlemim azalmak yerine daha da artmıştı. Kollarımın içinde kendime doğru çekerek öpmeye devam ediyorduk bir-birimizi ki birden kapıda biri vardı. Kapı sesi ile dudaklarımız ayrıldı. Kimdi bu böyle bir zamanda gelen münasebetsiz. Dudaklarının tadını almayalı sanki yıllar olmuş gibiydi. Ama davetsiz misafirim vardı. Bahar da utanmışdı bu duruma. Beni hem kendine bu kadar çekerken hem de nasıl utanırdı çok güzel gözüküyordu. Ama kapıdaki kimse gitmek istemiyor gibiydi.
Burnumdan soluyarak kapıya gitdim ve açtığımda onu gördüm. Neden şimdi gelmişti ki. Bahar da arkamda gelirken onunla karşılaştı.