Tuğrul, Pınar’ın sorusuna bir an nasıl cevap veremeyeceğini bilemedi. Bugüne kadar hep tartışmışlar, birbirlerine laf sokmuşlar ama hiçbir şekilde neden tanıştıkları ilk günkü gibi medeni kalamadıklarını dile getirmemişlerdi. Soru gökten zembille inmiş ve havada asılı kalmış gibiydi. Genç adam kahvesinden bir yudum aldı ve boğazını temizledi. “Bunu sorman sence de garip değil mi?” dedi sonunda. Pınar’ın kaşları çatıldı, sinirle alt dudağını ısırdı. “Nesi garip anlamadım. Seninle ilk tanıştığımızda her şey iyi gibiydi. İlk zamanlar sende bana karşı ilgiliydin. Öyle ki nişan gecesi zehirlerini saçana kadar değiştiğini anlamadım.” Geçmişi hatırlayarak sustu Pınar. Tuğrul’un onu okula bıraktığı, hafta sonlarını beraber geçirdikleri, ayakları yerden kesen ve onu aptal aşığa çeviren zamanları