4. Bölüm: Çözümsüzlük ve Karar Anı

857 Words
O gün pazarda Azat ve Sultan’ı gördüğümde, içimde tuhaf bir kıskançlık hissettim. Azat’ın bana olan bakışları, uzun boyu, geniş omuzları ve keskin yüz hatları beni adeta kendine bağlıyordu. Onu hayal etmeden duramıyordum, ama bu duyguları bastırmam gerektiğini biliyordum. Canım sıkkın olduğu için çocukluk arkadaşım Elif’i çağırdım. Elif, Mardin’de lise öğretmeni olmuştu ve uzun süre sonra ilk kez buluşuyorduk. Evde kahve içip sohbet etmeye başladık. Elif’i görmek, sanki hiç ayrılmamışız gibi hissettirdi. Birbirimize olan samimiyetimiz ve yakınlığımız aynıydı. Sohbet ederken, birden Azat ve Sultan’ın konusu açıldı. Azat’la uçakta karşılaştığımı, ardından tatlıcıda ve alışverişte yeniden karşılaştığımızı anlattım. Elif çok şaşırdı bu karşılaşmalara. Bana Azat hakkında bazı şeyler anlatmaya başladı. “Azat’ın karısı kısır,” dedi Elif. Ne diyeceğimi bilemedim. Mardin’de bu tür şeyler çok önemliydi. “E ne olacak peki?” dedim merakla. “Duyduğuma göre, Azat’ın babası Yaşar Ağa artık bu durumu kabullenmeyip sürekli Azat’a baskı yapıyormuş. Sultan da artık dayanamayıp, ‘Üzerime kuma gelmesini kabul ediyorum,’ demiş. Ama o kumayı sevmeyeceksin demiş Azat’a. Sadece çocuk yapmak için kullanacaksın demiş,” diye ekledi Elif. Bu ağır ithamlar beni derinden sarstı. Bir kadın nasıl bir başka kadını mal gibi, sadece çocuk yapma makinesi gibi görebilirdi? Anlayamıyordum. Ama Mardin’de bu tür şeyler normal karşılanıyordu. Elif biraz kendinden bahsetmeye başladı. İki yıl önce Mardin’e tarih öğretmeni olarak atandığını ve burada birine aşık olduğunu söyledi. “Aşık olduğum kişi Azat’ın kuzeni Miran,” dedi Elif. Miran da tıpkı Azat gibi yakışıklıydı ama tabii ki Azat daha hoştu. “Ona aşıksan neden konuşmuyorsunuz?” dedim merakla. “Miran’ın gözü yükseklerde. Ağa kızları dururken benim gibi bir öğretmeni ne yapsın?” dedi üzgün bir şekilde. Ona bu düşüncesinin saçma olduğunu söyledim. “Eğer iki insan birbirini severse statü ikinci plana düşer,” dedim. Elif’in gözlerinde bir parıltı gördüm ama hemen söndü. “Keşke sen Azat’la, ben de Miran’la evlenseydim. Şu an her şey daha güzel olurdu belki,” dedi. O an su içiyordum ve boğazımda kalacak gibi oldu. Öksürdüm. “Maalesef bu dediğin mümkün değil. Azat zaten evli,” dedim ama aklımdan “Keşke benle evli olsaydı,” diye geçirdim. Elif eve gitti ve babam geldi. Babama yarın pazartesi olduğunu ve hastaneye gidip işe başlamak için işlemleri halletmem gerektiğini söyledim. O da yorgun bakışlarla onayladı. Yemek yedik ve uyumaya geçtim. Ancak uyuyamıyordum. Sürekli kendimi Azat’la hayal ediyordum. Sabah uyandığımda hala Azat’ın yüzü aklımdaydı. Kendimi toparlayarak hastaneye gitmek için hazırlandım. Babam da erkenden kalkmış, avluda oturuyordu. Bana bakarak, “Rojda, işe başlama vakti geldi,” dedi. “Tamam baba, ben de hazırlanıyorum,” dedim. Annem de kahvaltı hazırlıyordu. Kahvaltımızı yaptıktan sonra evden çıktım. Mardin sokaklarında yürürken, içimde bir huzursuzluk vardı. Azat’la olan karşılaşmalarımız ve Elif’in söyledikleri kafamı kurcalıyordu. Hastaneye vardığımda, işlemlerimi hallettim ve resmi olarak işbaşı yaptım. Hastanede ilk günüm yoğun geçti. Hastalarla ilgilenmek, yeni meslektaşlarımla tanışmak derken zaman su gibi akıp geçti. Ama aklım hala Azat’taydı. Günün sonunda eve döndüğümde yorgun ama mutlu hissediyordum. Babam da işten dönmüştü. Akşam yemeğinde babamla konuşurken, işimdeki ilk günümden bahsettim. “İyi geçmiş, Rojda. Umarım her şey yolunda gider,” dedi babam. “İnşallah baba. Hastane çok yoğun ama güzel bir ortam var,” dedim. Babam birden ciddi bir ifadeyle konuşmaya başladı. “Rojda, seninle konuşmam gereken çok önemli bir konu var,” dedi. “Son zamanlarda yüzüm hiç gülmüyor . Çok yorgun ve bitkinim. Sanki her an ölecekmiş gibi hissediyordum .” “Evet baba, görüyorum. Neden böylesin, borç meseleleri yüzünden mi?. Sen bu kadar üzülme, ben çalışıp öderim. Hem Serhat abim de Almanya’da, o da biraz yardım eder. Borcu kapatırız,” dedim. Babam başını iki yana sallayarak, “Hayır kızım, bildiğin gibi değil. Bu borç çok fazla, ödenmeyecek kadar fazla. Sadece bir şekilde ödeyebiliriz ama bunu sana söylemek çok zor geliyor bana,” dedi. “Nasıl yani baba, anlat buluruz bir çare,” dedim. Babam derin bir nefes aldı ve, “elimizde olan tek bir yol var, kızım. Yaşar Ağa’yla konuştum dün. Seni beğendiğini anlattı bana. Yaşar Ağa, Azat’ın babası. Ve Azat’ın yeniden evlenmesini istiyor. Eğer seninle evlenirse, bütün borcu kapatacağını söyledi. Eğer onunla evlenirsen, tüm yük omuzlarımdan kalkar,” dedi babam. “Bu çok tuhaf, baba. Azat zaten evli. Neden yeniden evleniyor?” dedim. “Sırf çocuk için mi, beni mal olarak mı kullanacaklar?” Babam sesini yükselterek, “Başka çaremiz yok, Rojda,” dedi. Sesinin yükselmesiyle ben de dayanamayarak bağırdım, “Asla evlenmem. Asla kendimi kullandırtmam!” dedim. O an babamın bana çok sert bir şekilde tokat attı.Bu tokat saki ev üzerime yıkılmış gibi hissetirdi bana .Vurduğu tokatın şokundaydım. İlk defa bana vurmuştu. Babam, “Eğer evlenmezsen seni öldürürüm!” diyerek bağırdıktan sonra evden çıktı. Annem ise beni izliyordu. Acaba beni sevmiyorlar mıydı? Ailem neden böyleydi, anlamıyordum. Hemen odamda Serhat abim’i aradım, ağlamaklı bir şekilde babamın beni zorla evlendirmeye çalıştığını anlattım. Serhat, “Keşke dönmeseydin Mardin’e. Ne güzel doktor olmuştun, yaşasaydın işte. İstanbul’da,” dedi. “Haklısın ama annem ve babam bana gel gel diye baskı yaparken nasıl dönmezdim?” dedim. “Dönmesem beni yaşatırlar mıydı orada? Sen erkeksin, rahatsın.” Serhat, “Eğer istersen Almanya’ya yanıma kaçabilirsin. Ancak bu şekilde kurtulursun,” dedi. O an ne diyeceğimi bilemedim ve hemen onayladım. “Bu hafta bir yolunu bulup kaçacağım,” dedim ve telefonu kapattım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD