Ne yapar ölüm melekleri? Çok basit bir şey yapar; kontağı kapatırlar. Ne kontağı? Vücudunuzda 70 trilyon hücre vardır; yaklaşık 70 trilyon. Bu hücreler, muhtevalarındaki mitokondriler yoluyla devamlı elektrik enerjisi üretirler. Şu anda vücudunuz bir jeneratör gibi devamlı elektrik üretir. Üretmezse ne olur? Üretmezse ölürsünüz. İşte bu üretilen elektrik enerjisiyle vücudunuzdaki bütün hareketler, bütün işlevler tahakkuk eder. Eğer vücudumuzda elektrik enerjisi olmasaydı, o zaman vücudumuz çalışamazdı. Allah öyle bir mahlûk yaratmış ki her şey kendisinde mevcuttur. Allah'ın da uzantısı, kendisinde mevcuttur. Allah, rahmetiyle ve ilmiyle hepinizi saçınızın ucundan, ayak tırnağınıza kadar kuşatmış durumdadır; kaplamış durumdadır. Sizinle beraberdir. Size şah damarınızdan daha yakındır. Ama Zat'ıyla değil; ilmiyle ve rahmetiyle. O'nun uzantısı kabul edebilirsiniz. Ama unutmayın ki kâinatı yaratmadan evvel de Allah vardı ve kâinat yoktu. İlmi ve rahmetiyle de hiçbir yeri kuşatmamıştı. Sonradan yaratılan kâinatın; 6 âlemden oluşan kâinatın (3 asıl, 3 zıt; 6 âlem) ki bu âlemlerin hepsi aynı boyutları kaplar. Yani Allahû Tealâ bir defada kapladığı zaman hepsini birden kaplamış olur. Bu âlemlerin hepsini, Allah'ın rahmeti ve ilmi kaplar.
İşte sizin fizik vücudunuz, nefsiniz ve ruhunuz, 3 ayrı mahlûktur. Nefs, ruh ve fizik vücut. Bunlardan fizik vücudunuz ölümlüdür. Doğumla hayata gelir, ölümle ölür, muhtevası sona erer. Bu gerçek bir sona eriş midir? Hayır değildir. Kim hangi yaşta öldüyse kıyamet günü, mutlaka zaman kendi yaşadığı devreye geri döndüğünde tekrar hayata geri dönüş olacaktır. Çünkü zamanın o parçasında o kişi, zaten hayattadır. Zaman geri gelir; o kişinin hayatta olduğu güne gelir. Kişi, o gün mezara girdiği devreden daha öndeki devrede yaşamakta olduğu için, yaşamakta olduğu noktaya gelir zaman. Kişi de canlanır. Canlandığımız zaman sevgili kardeşlerim, orada ne kadar kaldığımızı sorarlarsa hepimizin söyleyeceği şey, yaklaşık olarak aynıdır; bir gece. Yani gece yatmışız, sabahleyin uyanmışız. Allahû Tealâ, Kur'ân-ı Kerim'de öyle söylemektedir; bir gece.
Öyleyse şimdi şu ölümü düşünün. Bir kişi 5 yaşında ölmüş, bir başkası 15 yaşında ölmüş. Bir diğeri 95 yaşında ölmüş. Ne yazar? Kıyametten sonra yaşayacakları sonsuz hayata başlarken, hepsi bir gece evvel öldüklerini biliyor. Bir gece evvelki uykudan kalkmış oluyorlar. Hepimiz için kıyamet günü budur. O zaman ne yazar ki sevgili kardeşlerim? 80 yaşında ölmek, 100 yaşında ölmekle 15 yaşında ölmek arasında aslında zaman açısından hiçbir farklılık yoktur. 15 yaşından sonra da bir sonsuz hayat veya 80 yaşından sonra bir sonsuz hayat. O sonsuz hayat 80 yıl değil, 800 yıl değil, 8000 yıl değil, 8 milyar, 8 trilyon yıl, belki çok daha fazla. Sonsuz bir hayat, kesintisiz bir hayat. Enerji bedenlerle yaşanan bir hayat, ihtiyarlamak olmayan bir hayat.
Sevgili kardeşlerim, yaşıyorsunuz, hayattasınız. Adam avcı, arkadaşlarına anlatıyor: "Aslan, ağzını açtı. Ben de başımı ağzından içeri soktum. Beni ısırdı. Ölmüştüm." Arkadaşları diyor ki: "Ölmüşüm diyorsun; ama yaşıyorsun kardeşim sen." Cevap şöyle: "Yahu, siz buna yaşamak mı diyorsunuz?"
Bizim avcı nasıl düşünürse düşünsün. Biz buna yaşamak diyoruz. Allah yolunda hizmet etmek, yaşamanın en büyük standardıdır. Yalnız mutluluklardan oluşan bir dünyada bulunmak ister misiniz sevgili kardeşlerim? O halde onun yolunda olun. Sonsuz bir mutluluğu nasıl yaşadığınızı göreceksiniz. Allah'a çok hamd edecek, çok şükredeceksiniz; O'nun yolunda olduğunuz için, size bu sonsuz mutluluğu tattırdığı için ve yaşatmaya devam buyurduğu için. Yaşamak; sadece O'nun yolunda olunca çok güzel bir şeydir.
Birçok insan yaşam denilen bu müessesenin, şeytanî taraflarının geçici zevklerini mutluluk zannederler. Oysaki hayatlarının o zevk adı verilen nesnelerini geriye çıkardığınız zaman, hayatlarının %95'inin mutsuzlukla geçtiğini görürsünüz. Huzursuz, sıkıntılı, şeytanın emrinde bir hayat. Nefsin bütün boyutlarıyla hâkim olduğu bir dünya görüşü ve bir dünya yaşantısı. Hayır sevgili kardeşlerim, mutluluk o değildir. Mutluluk, iç dünyanızda kesintisiz bir sulh ve sükûn halidir. Nefsinizdeki bütün afetler yok olmuş, yerlerini ruhunuzun hasletlerinin paralelinde olan faziletler almıştır. Nefsinizle ruhunuz arasındaki kavga tamamen bitmiştir. Nefsiniz de ruhunuz da Allah ne emretmişse onu gerçekleştirirler. Aralarında kavga sona ermiştir. İşte mutluluk odur. İç dünyanızdaki mutluluk, iç dünyanızdaki kavganın bittiği noktada başlar. Kesintisiz bir iç dünya mutluluğu; iç dünyanızda nefsinizdeki bütün afetlerin yok olması, yerlerini faziletlerin alması dolayısıyla nefsinizin de ruhunuzun da Allah'ın bütün emirlerine itaat ettiği, emirleri yaparken zevk duyduğu, yasak ettiği hiçbir fiili işlemediği, size sıkıntı verecek olan hiçbir olayın oluşmadığı bir muhteşem dünya hayatı.
Sevgili kardeşlerim, düşünün bir defa söylediklerimizi. Mutluluk nedir? Bir yaşayın, o zaman Allah'a çok şükredeceksiniz ve O'na bizim için de güzel şeyler söyleyeceksiniz. İlk defa size bu güzellikleri biz anlatıyor isek, gelecek hayatınızda önemli bir yerimiz var demektir; çünkü mutluluk sizin de hakkınız.
Ölümden bahsediyorduk. Ölüm mü? Hiç de korkulacak bir şey değildir. Herkes, "Eyvah! O kara toprağın altına nasıl girerim ben?" diye düşünür. O kara toprağın altına girdiğiniz zaman siz, onu hiç hissetmeyeceksiniz. Çünkü hisseden bütün standartlar sizden alınmıştır. Geriye sadece bir ceset kalmıştır; hem de bir gece sonra yeniden canlanacak olan, hissiyatı olmayan bir varlık.
Sevgili kardeşlerim, ölüm melekleri ne yapıyordu? Elektrik enerjisi üreten mitokondrileri kapatıyorlardı. Kontak kapandı, elektrik enerjisi üretilmiyor. Vücudunuzda hiçbir fonksiyonun gerçekleşmesi artık mümkün değildir. Beyninize oksijen ulaşamaz ve beyinden başlayan ölüm, bütün vücudunuzu kaplar. Kaplarken bir ağrı, bir sızı duymamız mümkün değildir. Ölüm ıstırapsız bir müessesedir. Kimse ölürken acı çekmez, acıyı hissetmez.
Ölüm, bu dünyadaki göstergelerinizin sizi terk etmesi halidir. Şu ceset var ya, şu fizik vücudunuz, aslında bu âlemi hissedebilmeniz için sadece bir vasıtadır. Bu vasıtayı biz olarak kabul ederiz ve biziz; ama bu sadece bir vasıtadır. Onunla yaşayan aklınızdır. Bu âlemi tanır. Aklınız, fizik vücudunuzda bu âlemde şuur kazanır. Elektrik enerjisiyle vücudunuzdaki bütün işlemler çalışır. Hayattaysanız, beyniniz elektrik üretimiyle çalışacaktır. Gözleriniz, ağzınız, ciğerleriniz, mideniz, bağırsaklarınız, kalbiniz; bütün uzuvlarınızın çalışmasını temin eden hareket noktası hep enerjidir; elektriksel enerji; elektrik enerjisi. Bu elektrik enerjisi vücudunuzu bir manyetik alan haline de dönüştürmüştür. Bilirsiniz ki bütün manyetik alanlar, iki kutuptan oluşur. N kutbu, S kutbu; kuzey ve güney kutuplar. Bir kutup ruhunuzu, bir kutup nefsinizi kendisine şiddetle çeker. Bu çekiş var olduğu için vücudunuzun dışarıdan gelen bir nesneyi içine almaktaki direncini, bu elektrik enerjisinin manyetik alanı (elektromanyetik alanı) çektiği için ruhunuzu da nefsinizi de fizik vücudunuz bünyesinde tutabilmektir.
Siz bir şekilsiniz, bir hacim kaplarsınız. O hacmin aynını ruhunuz da kaplar, o hacmin aynını nefsiniz de kaplar. Aslında bütün insanların vücudu 6 âlemi de kaplamaktadır.
Âlemlerin dışında Allah'ın rahmeti de ilmi de kişiyi kaplamaktadır. Manyetik alan kaplamaktadır, elektrik enerjisi kaplamaktadır. Görüyor musunuz sevgili kardeşlerim? Şu fizik vücudumuz ne kadar çok şey kapsıyor.
Peki, ne olur? Her gece nefsinizin elektron devir sayısı çoğalır, fizik vücudunuzun elektron devir sayısı artar. Uykuya daldığınız anda eşitlenmişlerdir. Ve nefsiniz vücudunuzdan ayrılır, vücudunuz bir nevî ölüm olan uykuya girer. Artık o hiçbir şey hissetmez. Dışarıdan bir temas olmaksızın, hareket sistemini, hissiyat sistemini harekete geçirici bir unsur olmaksızın hiçbir şey hissetmez, nefsiniz vücudunuzdan ayrılır. Manyetik alanlar bu devrede, nefsiniz için nefsinizle fizik vücudunuzun arasındaki çekim standartlarını sıfırlarlar. Devir sayıları eş değer olduğu anda çekim sıfırlanmıştır. Nefsiniz, rahatlıkla fizik vücudunuzu terk eder. Her gece bu olay tahakkuk eder. Öyleyse dönüşünde ne olur? Dönüşünde de kendi devir sayısında yani vücudunuzun yarısı kadar devir sayısında hayatı yaşayan nefsiniz, döndüğü zaman yine bir devir sayısı artışına girecektir. Ve fizik vücudunuzun devir sayısıyla eş değer olacaktır. Bu, onun fizik vücudunuza girişimini sağlar. Ama ölürseniz ne olur? Ölürseniz, fizik vücudunuzu çekecek olan manyetik alan artık yoktur.
Nefsiniz, ölümden sonra bir daha fizik vücudun içine giremez. Artık onu çekecek olan manyetik alan mevcut değildir. Nefsiniz, fizik vücudunuzun dışında kalmaya mahkûmdur. Ruhunuz için de aynı şey söz konusudur. Elektriksel enerji, manyetik alanları yok eder. Elektriğin vücudunuzda hüküm ferma olmaması demek; nefsinizin de ruhunuzun da artık o vücut tarafından kabul edilmeyeceklerini ifade eder. Nefsiniz ve ruhunuz, fizik vücudunuzu terk eder. Tabiî eğer ruhunuz fizik vücudunuzun içindeyse, Allah'ın evliyası değilseniz. Ruhunuz, vücudunuzun sağ tarafında yaklaşık yerden 1 metre (omuzlarınızdan 1 metre) yükseklikte yer alır. Ve ona yakın bir mesafe, nefsiniz de sol tarafında yer alır. Her ikisi de yere paraleldir. Ruhunuz bekler. Neyi bekler? Ölüm melekleriyle birlikte yolculuğu bekler. Ölüm melekleri ruhunuzu alacak ve gök katlarını birer birer çıkacaklardır. Her gök katının kapısını açabilecek olan anahtar, ölüm meleklerinde mevcuttur. Bu sebeple ölünün ruhu, çok kısa bir zaman süresinde 7 tane gök katını aşar. Sidret-ül Münteha'ya kadar, varlıklar âleminin en üst noktasına kadar Azrail (A.S)'ın takımı tarafından, ölüm melekleri tarafından ulaştırılır. Orada serbest bırakılır ve ruh ait olduğu yere, Allah'ın Zat'ına geri döner, Allah'ın Zat'ında yok olur. Bu hangi olaydır? O kişinin ruhu vücudundan ayrılmamıştır. O kişi Allah'ın evliyası olma gereğini duymamıştır. Cehennemi seçmiştir. Herkes kendi seçimini serbestçe yapabilir.
Sevgili öğrenciler, ya ruhunuz ölmeden evvel Allah'a ulaşmışsa ne olur? Ölümünüz anında ruhunuz, o an mutlaka bundan haberdar olur. Ölen kişinin Allah'ın Zat'ında yok olmuş ruhu, mutlaka geri döner, gene vücudun sağ tarafında yerini alır. Allah'a ulaşmadan fizik vücudun içinde kalmış olsaydı; nerede olacaksa Allah'a ulaştıktan sonraki bu gelişinde gene aynı yerde olur. Ölüm melekleri görevlerini yapsın da o vücuda ait olan ruhu, Allah'a ulaştırsınlar diye.
Sevgili öğrencilerim, ölümden sonra vücudunuzdan ayrılan nefsiniz ne olur? Nefsinizin, fizik vücudunuzla arasında bir kordon vardır. Fizik vücudunuzun başının üzerinden çıkan ve nefsinizin başına kadar ulaşan bir kordon. Zülmanî ilimlerle uğraşanlar, bu kordonun göbekten çıktığını söylerler. Bu, onların bir masalıdır. Niçin böyle söyledikleri kendilerini alâkadar eder; ama rabbanî tayyi mekân yapanlar bilirler ki bu kordon, fizik vücudun başıyla nefsin başını birleştiren bir kordondur. Göbekle alâkası yoktur. Ve bu kordon, ölümden kısa bir zaman sonra yok olur. Ama nefs, fizik vücutla beraber 40 gün süre orada kalacaktır. O kişiye, o süreç içerisinde hayat filmi gösterilecektir. Hayat filmi, o kişinin doğumundan ölümüne kadar bütün yaptıklarını ihata eder. Sadece fiillerini değil, düşüncelerini de ihata eder. Sadece fiillerini ve düşüncelerini değil, her olayın arkasından düşünce ve fiil arasındaki ilişkiye göre kazandığı ve kaybettiği bütün dereceleri de ihata eder; kaplar, kapsamına alır. Yani sevgili öğrenciler, izleyenler, dinleyenler, sevgili kardeşlerim, hata yaptığınız her olaydaki azap size yaşatılır. Fizik vücudunuz ölü olduğu cihetle bunu yaşayan, nefsiniz olacaktır. Onun için oradan ayrılması söz konusu değildir. Her işlediği güzel fiilin huzuru ve süruru, mutluluğu ona yaşatılır. Yaptığı bütün günahların karşılığı da azap olarak orada, 40 günlük süre içerisinde nefsiniz tarafından yaşanır.
Kabir azabı, mutlak olarak var olan bir müessesedir. Bütün hayat filminiz, kıyamette nasıl gösterilecekse aynı standartlarda gösterilir. Sevgili kardeşlerim, ölümden bahsediyorum. Ölümün bizi hiç korkutmadığının farkında mısınız? İlk tayyi mekânı yaşadığınız geceden sonra, siz de aynı duruma geleceksiniz. Ölümün bir hiç olduğunu, bir uyku hali olduğunu, o zaman net olarak anlayacaksınız.
Öyleyse 40 günlük süre bitince ne olur?