BEDİR
“Bu çayınız, bunlar da biraz önce gelen postalar,” diyen Bilge’ye teşekkür ettim. Bilge yüzünde her zaman olan sabit kibar gülümsemesiyle başını eğerek odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Çayıma bir şeker atıp karıştırdıktan sonra postalara göz atmaya başladım. Düğün davetiyesi, faturalar, adıma gönderilmiş sözleşmeler…
İstanbul'da yaşamaya başlayalı, otelin başına geçeli beş yılı geçmişti. Buradaki hayata, işime tamamen alışmış ve kimseye ihtiyaç duymadan oteli yönetmeyi öğrenmiştim.
Postalar arasındaki mahkeme celbini görünce parmaklarım doğrudan zarfı kavrayarak aralarından çekip çıkardım. Zarfı açıp içindeki kol gibi kağıtları çıkarıp açtım.
Birce Arıkan da kimdi amına koyayım. Yazılanları okudukça ağzım dehşetle açık kalırken gözlerim büyüdü.
“Taciz davası mı?” dedim şaşkın bir sesle. Ben ki abimle yaşadığım çatışmalı kavgalardan sonra normal hiçbir kadınla ilişki yaşamazken bana kim dava açsındı? Para alan escortun dava açacağı yoktu herhalde. Hem parayla siktirip bir de üstüne dava mı açacaktı?
Neler oluyordu anasını satim! Kimdi bu kadın? Düşünüp durmama rağmen aklıma kimse gelmeyince avukata danışmaya karar verdim.
İçimi bir panik sarmıştı çünkü daha üç ay önce abimle yine bir tartışmanın ortasından dönmüştük ve benim hata yapma kotam dolalı çok olmuştu.
Bizim şirket avukatları olmazdı çünkü doğrudan daha ben ne bok döndüğünü çözemeden, avukatlar aracılığıyla abimin kulağına ulaştırdı. Abim onca olandan sonra taciz, dava işini duyarsa beni İstanbul meydanında sikerdi.
Bu işi bir an çözmem lazımdı. Bir başka avukatla hem de… Şirketten fersah fersah uzakta… Hay böyle işi sikeyim.
Ceketimi alıp hızlıca kalktım ve ofisten dışarıya yöneldim. “Benim dışarıda işim var,’ diyerek Bilge'ye bilgi verdikten sonra hızlıca çıkışa yöneldim.
Arabaya bindiğimde burada edindiğim arkadaşlardan biri olan Mehmet'i arayıp bana yardımcı olacak bir avukat ismi öğrendikten sonra aldığım adrese doğru yola çıktım.
***
“Yani siz hiçbir şey hatırlamıyorsunuz bu olayla ilgili?”
“Kesinlikle,” dedim dosyayı inceleyen Tuncay Bey’e.
“İsterseniz uzlaşma sağlamak için görüşme talep edebiliriz,” diyerek bakışlarını yeniden elindeki dava dilekçesine indirdi.
“Kendisi de avukatmış zaten. Avukat kısmında da kendi adı yazıyor.”
“Öyle mi?” dedim şaşırmış bir şekilde.
Zaten bir escortun dava açması kadar saçma bir durum olamazdı. Kadınla nerede karşılaştığımızı düşünmeye çalışsam da bir türlü zihnimde hiçbir anı canlanmıyordu.
“O zaman ben önce kendisiyle bir görüşeyim,” diye mırıldandım. Uzlaşma falan derken kim bilir ne zaman konuşabilecek ve karşı karşıya gelebilecektik. O sırada olayın abime intikal etmesi ve abimin ağzıma sıçmak için yollara düşmesi kuvvetle muhtemeldi.
“Siz nasıl isterseniz Bedir Bey ama dediğim gibi uzlaşma için görüşme sağlayabiliriz.”
“Ben kendisini bir bulursam uzlaşırız diye düşünüyorum.”
“Nasıl isterseniz. Eğer yardımcı olmamı isterseniz ben buradayım.”
“Teşekkürler,” diyerek Tuncay Bey’le el sıkıştıktan sonra ofisinden ayrıldım ve otoparka indim. Telefonumdan Birce Arıkan yazınca bir iki kişi ekranda belirdi. Avukat olanın adres ve ofis telefonları çıkınca hemen numarayı arayıp bir dava için görüşme talep ettim.
İki saat sonraya aldığım görüşme için arabayı Birce denen baş belasının ofisine yönelttim. Benim avukatla ne işim olurdu? Hadi oldu diyelim, elin kadınını ne diye taciz edecektim?
Ortada büyük bir yanlış anlaşılma vardı ve bu yanlış anlaşılmayı bir an önce çözmem lazımdı.
***
“Birce Hanım sizi bekliyor.”
On dakikalık ofiste beklemenin ardından sonunda Birce denen kadınla yüz yüze gelecektik.
“Buyrun,” diyerek kapıyı açan asistana teşekkür edip içeriye girdim. Bugüne kadar görmediğim bir mavilikteki gözler beni görünce büyüdü.
“Merhaba,” dedim odadan içeriye girerken. Bu kadını taciz etmemin imkanı yoktu, olsa bu gözleri asla unutmazdım derken minicik bir anı canlandı zihnimde.
Anıyla birlikte yutkundum ve kadının “senin ne işin var burada?” diye bağırması bir oldu.
Beni bir sapık gibi görüp aramızda masa varken geriye doğru gitmesi sinirlerimi bozunca gergince gülümsedim.
“Arada bir yanlış anlama var gibi görünüyor,” dedim elimdeki zarfı sallarken. “Ben de uzlaşma için ziyaret etmenin doğru olacağını düşündüm.”
“Sizin gibi şerefsizle ne uzlaşacağım be! Çıkın gidin ofisimden. Sapık herif!”
Bir dakika içinde hem sapık hem de şerefsiz ilan edilmek öfke içinde dişlerimi sıkmama neden oldu. Karşımdaki kadın değil de bir erkek olsaydı suratına yumruğu çoktan yemiş olurdu.
“Laflarına dikkat et Avukat Hanım!” dedim buz gibi bir sesle. “Ortada bir yanlış anlaşılma var. Konuşup halledebiliriz.”
“Sizin gibi beyniyle değil bacak arasındakiyle düşünüp oturan adamlarla benim işim olmaz. Çıkın dedim, yoksa polis mi çağırayım?”
Küstah, kendini bir bok sanan ve anlayıp dinlemeden hakaretleri sıralayan kadınla anlaşmak kolay olmayacaktı.
“Şimdilik gidiyorum fakat bu işi halletmemiz lazım. Ortada bir yanlış anlaşılma var diyorum ama anlamıyorsunuz. Sakinleştiğinizde yine geleceğim,” diyerek başımla selam verip ofisinden ayrıldım.
Gitmiştim hem de defalarca kez ve her seferinde ofisinin kapısından geri dönmek zorunda kalmıştım. Sonunda beni iyice zıvanadan çıkaran kadına kibar yaklaşmak yerine bildiğim yolu kullanmayı tercih etmiştim.
Her geçen gün tavırları ona bilenip, içten içe öfkeyle dolmama sebep olmuş ve sonunda beni kendimle girdiğim bir iddiaya sürüklemişti.
Taciz davası abimin de kulağına ulaşınca ve abim beni yerin dibine sokunca içimi intikam hissi sardı. Bana ettiği lafları burnu havada olan o avukata yedirecektim.
***
İşim kolay olmasa da sonunda başarmış ve iki haftanın sonunda onu önce yemeğe ardından tatlı bir ilişkiye ikna etmiş ve sonunda koynuma almayı başarmıştım.
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarırken, bir kadını da ele geçirmenin en kolay yoluydu. Sabırla işlemiş, her günümü ona adamış ve bir ayın sonunda soluğu teninde almıştım.
İntikam bir tarafı öldürürken, diğer tarafın da ellerini kirletirdi. Ben bu denklemi unutmuştum.
***
GÜNÜMÜZ
Birce’yi otel odasında bırakıp çıkmak belki erkekliğe sığmamıştı ama ona olan kızgınlığım bir türlü soğumamıştı.
Ne abimden yediğim lafları unutmuştum, ne de Birce’nin beni düşürdüğü lanet konumu.
Çapkın olabilirdim, kadın seviyor da olabilirdim fakat hiçbir zaman bir kadını taciz edecek şerefsizin biri olmamıştım.
“Şimdi yaptığın neydi?” diyen iç sesimi bastırarak otoparka inip arabama bindim.
Zorla bir şey yapmış değildim. Her erkeğin yapacağı gibi bir kadını istemiş, tatlı dille etkilemiş ve güzel bir gece yaşamıştım. Tek gecelik, sıradan, basit bir ilişkiydi. Hırsıma yenilip taciz olayını açmamın sebebiyse Birce'nin bir daha bana yaklaşmamasını sağlamak içindi ve bir de hala çekmediği salak dava yüzündendi.
Hem benimle gününü gün edip hem de davanın bana bir ders olacağını düşünüyordu. Gerçekleri anlatmama rağmen beni sapık olarak yaftalamaktan vazgeçmemişti.
Sapık değildim. En azından bir kadını istemediği bir ilişkiye zorlayacak bir adam değildim. Sırf başıma olay örülmesin diye uzun süredir normal bir kadınla ilişki bile yaşamamıştım.
Cinsellik bir ihtiyaç, kadınlar ise bu ihtiyacı karşılayacak bir aracıydı. Daha fazla anlam yüklemek sadece can sıkıyordu. Bir insan her ihtiyacını karşılarken nasıl para harcıyorsa, cinsel ihtiyacını karşılamak için de harcayabilirdi ve ben de öyle yapmıştım.
Camı açıp sahilden burnuma ulaşan denizin tuzlu kokusunu içime çektim. Birce ile geçirdiğimiz gece zihnimin içinde dönüp durmaya devam ediyordu. Yıllardır yaşadığım tekdüze ilişkilerden sonra o kadar farklı ve iyi gelmişti ki amacımdan sapıp, bir gecede defalarca birlikte olmuştuk.
Aslında pişman değildim. Fakat vicdanım güçlü bir el gibi boğazıma sarılmış bir vaziyetteydi.