DEVRAN
Demre kırk yılın başı bana bir iyilik mi yapmıştı yoksa kötülük mü zaman gösterecekti.
Millet yemeğini yerken ellerimi cebime sokup kadınların yanında duran Hatice'yi süzdüm.
Kırmızı gözleri ilk kez göğüslerinden önce dikkatimi çekmişti. Berdelden memnun olmadığını kuruyan gözyaşları çok net ortaya koyuyordu.
Karıştırdığı haltları Genco’nun bilmediğini anladığımda içten içe sırıtmış, planımı çoktan kafamda hayata geçirmiştim.
“Bakalım kahveci Reco’nun övdüğü kadar var mısın Hatice,” diye kendi kendime mırıldandım.
Öfke ve kızgınlık tüm bedenimi kasıp kavururken hevesli görünmek zordu.
Bacısı bakire çıkmadığında, bir de kapının önüne attığımda Genco'nun suratının alacağı şekli şimdiden çok merak ediyordum.
Berdelin bozulması umurumda değildi. Nasıl olsa Demre'yi kakalayacağımız yer hazırdı.
Kimseyi düşünmeden yaptıklarının bir bedeli olmalıydı. Ona beni bekle demiştim. Kuma olmasına izin vermezdim. Ama o beni dinlememiş, bildiğini okumuştu.
Bir taşla iki kuş diye buna diyorlardı herhalde. Sikmek istediğim kızlardan biri ilk kez avucuma kolaylıkla düşüyordu.
Ağalar yemeğini yiyene kadar onu süzmeye devam ettim. Reco'nun yanına geleceği vakitler ailesine ne söyleyip çıkıyordu evden acaba? Onu da öğrenirdik zamanı gelince.
Hatice bir kez daha bakışlarını bana çevirince göz kırptım. Bakışlarını hızlıca kaçırdı.
Ben de en sonunda gözlerimi ondan çekip Genco’ya döndüm. Her ne dediyse Demre'nin gözleri dolmuş, bir şeyler söyledikten sonra yanından hışımla uzaklaşmıştı.
Birazdan mecliste onu sokacağım durumu düşündükçe öfkem biraz duruldu.
Babam masadan kalkıp bana doğru yürüdü. “Amcan aradı,” dedi gergin bir sesle.
Benden bir baş boyu kadar kısa olan babama bakmak için bakışlarımı yüzüne doğru eğdim.
“Ben gelmeden siz hangi hakla hüküm verirsiniz?” dedi.
“Berdelde hak iddia edecekmiş,” diye devam etti.
Elimi cebimden çıkarıp babama doğru döndüm. Sıktığım dişlerim yüzünden çenem acıdı.
“Ne yapacakmış?”
“Hatice'yi kendine isteyecekmiş. Akdoğan aşiretini küçük düşürmek için.”
“İki karısı neyine yetmemiş?” diye sordum öfkeli bir sesle.
Hatice benimdi.
En azından bir gece için.
Ben ailesine iade ettikten sonra kim istiyorsa alsındı. Genco'nun o dik başını yere eğen ben olacaktım.
Bizim ailenin erkekleri böyleydi işte. Gözü doymazdı.
“Hatice benim,” dedim babama planlarımdan bahsetmeden. Ona şimdi niyetimi anlatsam ortalığı karıştırırdı.
“İsteklerini sıralarken Genco'yu küçük düşüreceğiz zaten. Beş milyon isteyeceksin. İki sana, iki bana, bir küçük oğluna. Sonra ayriyeten anası için süt parası isteyeceksin. Ve ailenin tüm erkeklerine silah isteyeceksin. Genco'nun belindeki silahı ise ben isteyeceğim.”
“Sen berdele hevesli görünüyorsun. Hala niye bu kadar zıt gitmek istiysen?”
“Berdel farklı, bu farklı. Kan dökmeyip kızlarını aldığımıza ve bu kadar istekle kaldığımıza şükretsinler.”
“Onlar da Hatice için isteyecekler sonuçta.”
“Arada fark var,” dedim rahat bir şekilde.
“Onlar biz istedik diye, dik gitmek için isteyecek. Ama biz kaçsa da kızı verdiğimiz için istemiş olacağız.”
“Amcanı ne yapacağız?” diye sorduğu sırada ağalar ayaklandı. Amcamın gelişi de o ana denk geldi.
Yanında iki oğluyla konaktan içeriye girerken oğulları yerine Hatice'yi kendine istemeye hevesli olması midemi bulandırdı.
“Toplanalım ağalar.”
Hepsi birlikte yukarıya yönelirken amcama doğru yaklaştım. “İçeride huysuzluk edeyim deme. Hatice ile ben evleneceğim.”
“Ona meclis karar verecek,” dedi burnundan soluyarak. Arkalarından içeriye girerken planımı amcamın bile bozmasına izin vermemeye kararlıydım.
Bundan aylar önce konağımı basan Ferhad'ın yanında gelip, bana kafa tutan adamı küçük düşürme fırsatını kimseye vermeyecektim.
***
“Hem meclis üyesi, hem kızın amcası olarak ben gelmeden karar vermek ne demek?”
Amcam içeriye bir hışımla girmiş, selam sabah vermeden konuya dalmıştı.
“Aciliyet diye tutturan senin kardeşin Cemo Ağa!” dedi içlerinden biri.
“Ben anlamam Reşit Ağa,” dedi amcam.
“Hatice'yi berdel almak bana düşer.”
“Lan sen kimsin?” diye patladı sonunda Genco.
“Ben kızımı yetmiş yaşında adama vermem Cemo Ağa,” diyen Agreş Ağa masaya yumruğunu indirdi.
Ezman ise öfkeli gözlerini amcama çevirip silahını belinden çıkardığı gibi masanın üstüne koydu.
“Sizin derdiniz nedir Demir Ağa? Aşiretlerimizi küçük düşürmek mi? Madem ilk sözünüzden dönüyorsunuz. Biz de olanları kabul etmiyoruz. Kim kimden kaç kişiyi gömecek görelim o halde!”
“Durun, durun, Ezman Ağa sakin ol. Agreş Ağa dur hele!” diyerek araya giren mecliste sözü en çok geçen Reşit Ağa oldu.
“Berdeli kabul ettiniz Demir Ağa, bu vakitten sonra damat değiştirmek nerede görülmüş? Biz buraya kız tarafının istekleri için toplanmadık mı? Bekar oğlun var. Berdeli de kabul etti.”
“Evet,” dedi babam. “Devran, Hatice ile evlenecek.”
“Ettim,” dedim rahat bir şekilde. Amcam bakışlarını bana çevirdi. “Hatice ile evleneceğim.”
“O zaman ben de hakkımı isterim,” dedi amcam. Başımı eğip gülümsedim. Hakkını istesindi. Biz istekleri sıraladıkça Genco'nun yüzünün ifadesini izleyebilmek için rahatça arkama yaslandım.
“İki tarafta sırayla isteklerini söyleyecek,” dedi Reşit Ağa. “Buyur Demir Ağa.”
“Biz beş milyon nakit para istiyoruz. İki babasına, iki ağabeyine, bir milyon da amcasına!”
Genco'nun burun delikleri öfkeyle genişlerken küçük kardeşime düşündüğüm para amcamın cebine girecekti. Umursamadım. Nasıl olsa benim cebimden çıkmayacaktı.
“Ayrıca,” diye devam etti babam. “Anası için beş yüz bin süt parası. Beş tane de silah istiyoruz. Devran oğlum Genco Ağa'nın kendi silahını istiyor, berdel olmaya karşılık.”
Genco'nun öfkeli gözleri bir hışımla bana döndü. O silahını sike sike bana verecekti.
Silahı vermek, bacısını vermekten daha zordu. Ve ben hem bacısını, hem silahını alacaktım. Bundan böyle birinin konağını basmayı düşündüklerinde iki kere düşünürlerdi.
“O silahı alnında patlatırım senin,” diyerek öfkeyle bana doğru bir adım atacağı sırada babası araya girdi. “Neden Genco'nun silahını istersin Devran Ağa! Sana da yenisini alalım.”
“Durun gençler? Siz ne yapisiniz?
“Yenisini değil Genco Ağa'nın silahını istiyorum. Halasının oğlu sevdiği kızı aldı, ben de silahını alayım.”
Genco üzerime doğru iki adımda gelirken ben de ayağa kalktım.
El mi yamandı, bey mi? Göreceğiz.