Bir ay sonra...
Yaşanan bir ayın tek iyi yanı Poyraz' ı daha az görmemdi. İkimizde ülke ülke geziyorduk ama ayrı ayrı. Hatta sonsuza dek mutlu yaşayabilirdik ayrı ayrı ama olmuyordu. Evet bu ayın bir kabusuda vardı. Kaynanam. Aslında kötü biri değildi sadece zevksizliğin vücut bulmuş haliydi. Sanırım onlara göre de ben öyleydim. Annemle birlikte o kadar abartılı şeyler seçiyorlardı ki çığlık atarak nefesim kesilinceye kadar koşmak istiyordum. Sonunda annem beni bir köşeye çekti ve iki aileninde itibarının söz konusu olduğunu ve saçma sapan seçimler yapmayı bırakmamı söyledi. Siyah mini eteğinin üzerinde kan kırmızı olan üst kısmı beyaz bir gelinliğin neresi saçmaydı. Gerçekten evleniyor olsaydım kesinlikle pantolon ile evlenirdim. Ben zaten yeterince adım atmış ve gelinlik seçmiştim. Beyaz olmak zorunda mıydı yani?
Sonunda onların dedikleri oldu tabii ki. Evet gelinliğim Fransa ya gidip özenle seçilmiş Fransız güpürlerinden yapıldı. Daha doğrusu gelinliklerimden biri..

Diğeri için Şam' dan ipek kumaş alındı ve İstanbul' da kayınvalidemin yakın arkadaşı ünlü bir modacı tarafından dikildi. Üçüncü ise Poyraz' ın Londra dan benim için aldığı gerçek inciden işlemeleri olan bir gelinlik. Bana inat kabarık etekleri olan bir gelinlik. Verirken kulağıma ' Nefret edeceğini umuyorum. ' dedi. Bende inadına çok beğenmiş gibi yaptım ve sözde yanağından öperken; ' Nefret kotamı sen dolduruyorsun. ' diye yanıtladım onu.
Düğün mekanı için yine ailesiyle gittim. Çırağan sarayı çok saçma geldiği için Esma Sultan Yalısı' nda anlaşma sağladık. Hiç prenses bir kız olmamıştım zaten. Evi Poyraz ın babası sadece benim fikrimi sorarak aldı ama seçenekler arasında bir tek Çırağan eksikti. Galiba onu satmıyorlardı. Gerçi annem bir şeyler ayarlardı. Neyse ki büyük ev Poyraz ı görmek zorunda kalmamak demekti.
Alışverişe çıktığımızda Poyraz' da vardı. Genelde anneme bıraktım seçimleri. Evin eşyaları umrunda değildi. Fazla zaman geçirmeye niyetim yoktu. Balayı olarak hayatımın kara anı yani Poyraz la tanıştığım İsviçre' den başlayıp on ülke gezecektik. Hangileri olduğunu bile hatırlamıyordum. Özel uçak olmaması hayal kırıklığı olmuştu. Bu konseptte tek eksik oydu.
Düğüne katılacak kişilerin hediye alması için sözde evin eksiklerinden bir liste belirlemiştik. Bu konuda ablam yardımcı oldu. Ben ne bir evin eksiğini bilirdim ne de bu olay mantıklı geliyordu. Hediye gönülden kopardı. Bana şunu alın demek aşırı saçmaydı. Hediye almak isteyenler soruyordu. Soranlara liste gönderiliyordu. Hepsi kapış kapış gitmişti listedekilerin. Herkes en pahalısını almak istiyordu. Aynı anda gönderince aynı şeyi seçenler olmuştu. Ah saç başa kavga çıksa ne güzel olurdu aslında. Bir yere bağış yapsalar demiştim ama kimse yanaşmadı çünkü sosyete aldığı hediye ile övünmek varmış. Mesela eve biri geldiğinde ne güzel dediği bir şeye şu kişi aldı demek gerekiyormuş. Hiç uğraşmayacağım bir durumdu. İşim yok onları aklımda mı tutacaktım. Hediyeler zaten eve gidiyor ve orada iç mimar tarafından dekore ediliyordu.
Bir tek takı seçiminde pahalı bir şeyler aldırmaya çalıştım. Çok beğenmiş gibi yaptım. Sonuçta sözleşme imzalamadım evet ama hiçbir şeyin garantisi yoktu. Nasılsa çapkınsın yakalanırsın bende donuna kadar alırım diyordum da işim gücüm yokmuş gibi onu takip edecek değildim. Bu evlilikten eli boşta ayrılabilirdim. Aslında paracı biri değildim ama şu yaşadıklarımında bir bedeli olmak zorundaydı. Takılar kadında kalıyor mantığıyla uyanıklık etmeye çalışsam da annem engel oldu.
' İhtiyacın mı var? ' demişti. Cebinde 126 lira vardı. Dünyanın herhangi bir yerinde kaybolsam ülkeye tek başıma dönemezdim. Ne demek ihtiyacım yoktu. Ailenin haylaz çocuğu olarak öyle sınırsız kredi kartına falan sahip değildim. O ablama tanınan bir imtiyazdı. Bir hesabım vardı da onun kartı da babamda duruyordu. Yani Türkiye' deki hesabımın kartı. Babam açtırmıştı ve hiçbir zamanda vermemişti. İsviçre' deki hesabıma oradan para aktarıyordu. Zenginsem bile haberim yoktu. Annemin ısrarıyla son derece zarif takılar seçildi. Tabii Poyraz a altın saat. Altın saatsiz damat mı olurmuş canım. Elmas kol düğmeleri. Kravat iğnesi vs. Annem durumu eşit tutmaya çalışıyordu.
Hazırlıklar ile ilgili bütün bildiğim bu kadardı. Son detayları konuşmak için Poyraz' ın ailesine kahvaltıya davetliydik. Düğüne sadece bir hafta kalmıştı. Poyraz kafasına göre düğün tarihi seçmişti. Annemler önden gitti. Ben gece uyuma sorunu yaşadığım için zor uyanmıştım. Annem ' Bekletmek doğru olmaz. Nehir İsviçre ' den gelecek bir arkadaşını karşılamaya gitti. ' diyeceğim beni rezil etme dedi. Kalktım hazırlandım ve çıktım.
Kahvaltı arka bahçede olacaktı. Oraya doğru yürürken birden üzerime bir canavar koşmaya başladı. O bana doğru koşunca bende koşmaya başladım. Pantolonun gözünü seveyim işte. Birden gür bir ses duydum.
' Koşma. Dur! Dur! Isıracak koşarsan.'
Haklıydı. Koşarak kendimi hedef haline getirmiştim. O korkuyla bunu unutmuştum. Aslında köpekten korkan biri değildim ama bu çok vahşi görünüyordu ve hızla üzerime gelmişti. Şimdi dursam avımı yakaladım diye düşünürse ne olacaktı? Sonsuza dek bahçede tur atamayacağım için durdum. Ve o anda az önceki canavarın tasmasını tutan uzun boylu yakışıklıyı gördüm.
' Kusura bakma. Bağını çözmüş yine. Yoksa misafir geleceği zamanlarda bağlı tutuyorum. '
' Önemli değil. Benim hatam. Ben koştum. '
' Böyle uzaktan uzağa bağırmaya devam mı edeceğiz? '
' Kafayı bana takmış olabilir. Yaklaşmasam daha iyi sanki. '
' Aksine kokunu alıp sana not vermesi lazım. '
Gülümsedim ve onlara doğru yürümeye başladım.
' Bir de not mu veriyor bu canavar?'
' Efe. '
' Bende Nehir. '
' Benim değil. Oğlumun adı Efe. Canavar demenden haz edeceğini sanmıyorum. '
Aramızdaki mesafe epey azalmıştı.
' Adı güzelmiş. Ama fazla ciddiye almış sanırım. Efe gibi duruyor. '
' Korkma. Sadece dur. Biraz yaklaşsın. Koklasın seni. Merak etme. Kolay kolay ısırmaz. '
' İçim çok rahatladı. ' dedim gülerek. Sahibi bile garanti vermiyordu.
' Elimi mi uzatmam gerekiyor. '
' Yapabilirsen iyi olur. Ama yavaş yavaş. Aniden uzatma ve aniden çekme. '
Elimi uzattım. Kokladı. Yakışıklı birden tasmasını bıraktı. İrkildim.
' Ne yapıyorsun?'
' Kuyruğunu salladığına göre sınavdan geçtin. Ona ya da aileden birine zarar vermek için bir hareketin olmadığı sürece sana saldırmaz artık. Efe nin sınavını geçtiğine göre tanışabiliriz artık. '
' Geçmeyenlerle tanışmıyor musun?'
' Pek gerek duymuyorum diyelim. Çünkü her defasında haklı çıktığına defalarca şahit oldum. Bu arada ben Rüzgar. Müstakbel kocanın kardeşi oluyorum. Bir kurs için yurt dışındaydık oğlumla. Ailem iletmiştir ama bende tekrar özür dilerim bu süreçte yardımcı olamadığım için. '
Ne kadar Poyraz' dan haz etmesem de iki kardeşte yakışıklıydı. Bu kesinlikle inkar edilemezdi.
Uzattığım elimi tuttu. Hafifçe dudaklarına götürdü. Bir öpücük kondurdu. Önümde hafifçe eğildi. O sırada Poyraz geldi. Efe hafifçe hırladı ama hareketlenmedi.
' Herkes seni bekliyor burada ne yapıyorsun Nehir?'
Onu duymazdan geldim. Rüzgar a bakmaya devam ettim.
' Senin insan sarrafı oğlun abinden pek haz etmiyor sanırım. '
' Onların arasındaki husumet daha Efe nin bebekliğinde başladı. Ama kafa kızsın. Kocasına toz kondurmayanlardan değilsin belli oldu. Seninle abimi çekiştiririz bol bol. '
Ben daha cevap vermeden Poyraz atladı.
' Boş boğazlık yapma Rüzgar. Evde misafir var farkındasın değil mi?'
Rüzgar omuz silkti ve bana döndü.
' Sevgili yengeciğim sizce Aşk-ı Memnu da Bihter Adnan ı yaşlı olduğu için mi aldattı?'
Konu buraya nasıl geldi anlamadım ama yine de cevap verdim.
' Bence öyle. Bihter de sadık bir eş olmak istiyordu. '
Elinin tersini hafifçe alnına vurdu.
' Ah kara bahtım. Abim olacak herif hiç yaşlı değil ki. '
Poyraz uyaran bir sesle ' Rüzgar!' dedi. Rüzgar ona döndü. Bir anda yüzü ciddileşti. Az önce şaka yaptığını anlamak hiç zor değildi. Gözlerini ona dikti.
' Nehir iyi biri Poyraz. Umarım onu incitmezsin. Ayrıca şakadan senden daha iyi anladığı kesin. '
' Senin yersiz şakalarını anlamaya zamanım yok. ' diyerek kolunu uzattı. Annemden laf yememek için koluna girdim. Poyraz ' la bir kaç adım atınca arkama döndüm. Gülümsedim.
' Sen gelmiyor musun Behlül? Ah pardon Rüzgar. '
Rüzgar minik bir kahkaha attı.
' Seninle iyi anlaşacağımıza eminim. Bence sen benimle günde beş bölüm dizi de izlersin. '
' Hiç şikayetçi olmam. '
' Oğlumu bağlayıp geliyorum. ' dedi. Poyraz' ın kolumu sertçe çekmesiyle yürümeye devam ettim.
' Şakalarına dikkat et. Zaten seninle aramızda abla kardeş mevzusu var. Basının gözü üzerimizde. Bir de abi kardeş haberi ile uğraşamam. Rüzgar yersiz şakalar yapar hep zaten. Muhatap olmak zorunda değilsin. '
Bence Rüzgar' la iyi anlaşacaktım. Hatta bir tek onunla anlaşabilirdim bu aileden.
.....
Bir hafta sonra...
Düğün günü...
Sabahtan başlayan hazırlıklar sonrasında o kaçınılmaz saatin gelmesine sadece dakikalar kalmıştı. Poyraz gelin odasına geldi.
' Hazır mısın?'
' Görmüyor musun?'
' Ben psikolojik açıdan demiştim. Yüzünden düşen bin parça. '
' Alt tarafı formalite. İmza atacak iki güleceğim bitecek. '