Miran Hazal’ı odaya bırakıp aşağı geri dönerken aslında konuşmak istediğim kişi Dağhan’dı. Zaten yeterince geç kalmıştım. Yemekten önce onu bulsam iyi olacak. Önce Cafer’le konuştum. “Tamam beş dakika sonra gönder,” dedim. Telefonu kapatınca keyfim yerine gelmişti. Dağhan’ı odasında bulmuştum. Yeni gelmişti. Üstünü değişiyordu. Dudaklarında tuhaf bir ıslık, keyfi yerindeydi. “Sevda’yı öpmüşsün,” dediğimde dikkatini bana verdi. Konuya hızla girmemle şaşkın yüz ifadesi yerini meraklı bir ifadeye bırakmıştı. “Doğrudur. Hoşuma gitti, öptüm. Bir sıkıntı mı var?” “O kız Fırat’ın kızı. Bunu biliyorsun değil mi?” “Sen de annem gibi Sevda’dan uzak dur demeye mi geldin?” Ellerimi cebime koyarak odanın içinde ilerledim. “Aksine ona yakın olmanı istiyorum,” dedim Kaşları şaşkınlıkla havala