Sare'den...
Önüme sunulan seçenekten payıma düşene rıza gösterecektim. Abim bir yandan, Barış bir yandan, töreler bir yandan... Köşeye sıkışmış, çaresiz kalmıştım. Kime evet diyeceğimi bilmiyordum ve her zaman ki sessizliğimi konuşturuyordum.
Oysa abim bir cevap beklemiyordu çünkü dediğini yapacaktı.
"Kalk hadi hemen gidiyoruz! Barış ayaklanmadan, kendine gelmeden kaçmamız lazım yoksa işimiz zora biner. Hadi hemen hazırlan he abim... Hatta hazırlık falan yapma, her şeyi orda yeniden temin ederiz. Giderken amcamla da konuşurum ben."
Ne diyeceğimi bilemiyordum. Gitmesem abim yıkacak ortalığı, gitsem Barış... Yerimde kalakalmıştım. Ağzımı bıçak açmazken, donukluğumun sebebini anlamaya çalışıyordu abim.
Ansızın ayağa kalkarak "Sen!" dedi kısık sesiyle. "S.ktir! Sen aşıksın Barış'a!" demesiyle korkuyla yüzümü ona çevirdim. Nasıl anlamıştı ki? Gitmemezliği aşkımdan ötürü yapmıyordum. Tek hareketimden tüm aşiret payını alabilirdi. Aradaki düşmanlığı çoğaltmak köylüyü bile daha fazla ayrıştırırdı.
Kendi rahatım için insanları birbirine düşüremezdim. Bu sadece bencillik ve kötülük olurdu. "Aşık mısın Sare?" diye bağırdı. Firaz abimin ürkütücü sesiyle yatağın örtüsünü sıktım. Yalan söylemeyi beceremezdim ben.
Parmaklarını saçlarının arasından geçirerek "Bir bu eksikti!" dedi. "Bi senin aşkın eksikti dimi? Sen..." diyip durdu ve dikkatlice bana baktı.
"Sen bu yüzden kuma olmayı kabul ettin! Hiç mi düşünmedin lan o kadını? Hiç mi düşünmedin Sare? Adam senin yanına her geldiğinde o kadının ne acılar çektiğini hiç mi düşünmedin? Bu kadar mı kör etti aşk gözlerini? Sen bunu nasıl yaparsın? Kadın olduğun hâlde, kumalığı nasıl kabul edersin?"
"Yeter!" diye bağırdım sonunda dayanamayarak. Yatağın üstünden kalkıp "Yeter abi yeter! Ben istemedim yeter! Bana da Fırat olacağını dediler, hocanın önünde öğrendim yeter! İtiraz ettim, ağzımı kapattı. İstemedim, bakışlarıyla dövdü beni! Ben çok mu istedim kuma olmayı? Niye hiç kimse beni dinlemiyor? Ben de bir kadınım evet! Aşkını da sevdasını da sevdiği adam evlendiği gün kalbine gömen, hatta buralardan kaçıp İstanbul'a giden bir kadınım!"
Bağırmamın şiddetiyle yüzümdeki saçlar bir ileri bir geri gidiyordu. Hikâyenin tek suçlusu benmişim gibi konuşmalarından sıkılmıştım. Sanki güle oynaya, ağzım kulaklarıma vara vara evlendim Barış'la!
Abim peşi sıra saydırdığım cümlelerimle sustu, ben ise devam ettim.
"Kimse bana ne istediğimi sormadı! Evet Barış'ı seviyordum ama onun yuvasını bozacak tek hareket bile sergilemedim ben! Ve ayrıca kuma olmaktansa Fırat'la evlenmeyi tercih ederdim! Neden beni dinlemek yerine yargılıyorsunuz? Neden beni anlamak yerine direk cezamı kesiyorsunuz?" dedim kollarımı iki yana açarak.
"İnsanım ben de insan!" Elimi yumruk yapıp göğsüme vurdum. "Can taşıyorum, atan kalbim var, yorulan ruhum var... Ben de kırılıyorum, ağlıyorum, üzülüyorum! Ama yok! Varsa yoksa Sare dimi? Ne varsa Sare'de var! Çünkü kuma olmayı Sare seçti!" Elimi gelişi güzel öfkeyle havada sallıyordum.
"Çünkü Sare her gün yüzüne iğrenerek bakan adamla evli olmaya bayılıyor dimi? Çünkü Sare kendisine asla karısı gözüyle bakmayan herifin tekine kocam demeye bayılıyor!" dediğimde sustum. Öfke ile alıp verdiğim nefes yüzüme düşen saçları geri itiyordu.
Abimin duydukları ona bir ömür yeterdi. Herhalde onların gözünde ben kumalık yapan, Barış'ı, Buse'nin yatağından çekip alan kadındım! Biri de çıkıp 'Sare sen nasılsın?' demiyordu bana. Ne de olsa ben kuma olmuş, yuva bozmuş bir kadındım.
"O it sana elini..." dedi ve sustu, gerisini getiremedi. Günaydın abicim, uyan da balığa gidelim. "Bu daha iyi Sare. Sizin imam nikahınız var ama karı koca hayatınız yok." dediğinde utancımdan kıpkırmızı oldum. Önceden kızlar arasında bile konuşurken utanırdım hatta konusu açıldığı an kendimi başka işlerle meşgul ederdim. Şimdi aynılarını abim diyince daha bir utandım.
"Biliyorum doğru değil bu dediklerim ama başka türlü anlatamazdım. Bu harika bir şey..." dedi arkasını dönerek.
"Madem seni karısı olarak aldı ama elini sürmedi..." diyerek sağ eliyle sakalını kaşıdı ve düşünmeye başladı. "Silahta atılmadı dimi?" dedi üstüne. Abim neler konuşuyordu? Yerin dibine girmek üzereydim.
"Utanma sırası değil Sare! Dediklerime cevap ver!"
Usulca kafamı salladım.
"Süper! Köylü senin kız olmadığını da konuşuyordur... Yani bir anda ortadan kaybolsan, Kormanlar'ın namusunu temizlediği konuşulur. Kimse arkandan kaçtı diyemez..."
Abimin kafası dibinden beri farklı çalışırdı ama bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.
"İstanbul falan değil Sare! Seni direk yurtdışına yollayıp farklı kimlik çıkartacağız. Herkes yokluğunu konuşurken, ben Barış'ın yokluğunu öne sürerek 'O öldürdü benim kardeşimi!' cümlesini hepsinin beynine kazıyacağım. Hatta yara izini de ondan önce söyleyeceğim. 'Kardeşimi öldürürken arbede esnasında yaralandı' diyeceğim. Aşiret ayağına bakmak isteyecek, bakacak ve dediklerimin doğruluğunu görecek. Tüm kamera kayıtları işini de halletmem lazım. Hepsini temizleyip, onu da Barış'ın üstüne atacağım. Sen de ortalıkta olmayınca, bir de bir kaç köylü silah atılmadığını söyleyince her şey tamamdır! Bu fikir benim aklıma nasıl gelmez ya?"
Abim odada dolaşmaya başladığında anlattıklarını yapacak olduğunu bildiğimden kanım dondu. Bu kumardı! Benim hayatımla, kendi hayatıyla ve daha bir çok kişinin hayatıyla oynayacaktı. Belki kimse inanmayacak, belki açık açacaktı. Plan bu kadar kusursuz ilerlemezdi. Kormanlar'ın çevresi öylesine genişti ki, illa ki ipin ucunu tutmayı başarırlardı. Anlaşılırsa iki Aşiret birbir canını almaya bile başlardı.
"Namussuz olduğum an, baba kapısına atılacağımı bilirler abi. Neden buna inansınlar ki?" dedim en mantıklı cümlenin bu olduğunu düşünerek.
Durdu ve düşündü. Bence bu ihtimali hesaba katmamıştı. "Onu da o zaman hallederiz Sare. Her şeyi de dört dörtlük yapacak halimiz yok ya! Sen git, bu berbat hayattan kendini kurtaracaksın duydun mu beni?"
"Abi bu çok riskli. Yaptığın plan tutmayadabilir abi."
"Tutmazsa tuttururuz..."
Daha fazla konuşmama fırsat vermeden kolumdan sürükleyerek direk havalimanına götürdü beni. Ciddi ciddi gidiyordum ve hâlâ farkına varamadığım gerçekti. İtiraz edemiyordum, sesimi çıkaramıyordum.
Bilet saatini beklerken "Abi lavaboya gitmem lazım." dedim. Sahiden de ihtiyacım vardı. "Sakın ters bir hareket yapayım deme Sare!"
Yutkundum ve kafamı sallayarak lavaboya doğru yürümeye başladım. Artık boyun eğmiş, razı gelmiştim. Abim zekiydi, kolay sıyrılırdı diye düşünüyordum ama aksini de zihnimden çıkaramıyordum. Lavaboya gidip ihtiyacımı gördükten sonra ellerimi kuruluyordum. O sırada kapı açıldı ve içeri birisi girdi. Kadın olduğunu düşünerek kafamı çevirip bakma bile bakmadım ta ki "Naber Sare?" sesini duyana kadar. Gözlerimi aynadan sesin sahibine diktim ama yanlış görüyorum diye düşünüp arkamı dönerek direk baktım.
Ellerimi lavabo kenarlarına koyarak hızla soluklanmaya başladım. "Bir yere mi gidiyordun?" diyip göz kırptıktan sonra "Ben..." diyebildim sadece.
"Sen ne? Yoksa bana 'benimle gel!' mi diyeceksin? Ama insanlar bu sefer kaynıyla kaçtı demez mi?" dediğinde gözlerim korkuyla açıldı. Barış'ı görsem böylesine şaşırmazdım...