Sare'den...
Amcam beni hiçbir zaman kendi kızından ayırmadı. Babamın yapmadığı babalığı yaptı, vermediği sevgiyi verdi, okşamadığı başımı okşadı.
Nasıl oldu bilmiyorum ama amcamın evliliğimden daha yeni haberi olmuş. Normalde ilk günden öğrenirdi de, ortada olaylar döndüğü kesindi ama ne...
Aradan bir hafta geçmişti, koca bir hafta... Barış gittiği günden beri daha kapıya gelmedi. Dönmek istememiştim ama arayıp sormasını da beklemiştim. Öyle ya da böyle karı kocaydık biz.
Ona da gün doğmuştur ya... Sare evde yok, Buse ile köşe bucak aşk kuşları gibi dolanıyorlardır.
Söylediği cümlelerin ağırlığı yüreğimi delmişti de, ben neden hâlâ beni düşünmesini istiyordum? Adam açık konuştu, 'sana dokunmam' dedi ama ben akıllanır mıyım, hayır!
Aslında aklımı gereğinden fazla bulandıran, kaynanamın cümleleri olmuştu. Buse hakkında pek iç açıcı fikirler söylemiyordu. Bence de vardı onda bir şeyler ama ne?...
***
Öğlen olmak üzereydi ve yatağın üstünde oturup yaşadıklarımı tekrardan gözden geçiriyordum. Amcam evden çıkmama dahi izin vermiyordu. Anlaşma olunca ve boşanınca beni yanına alacağını söyledi. Amcam beni yıllardır babamdan istiyordu, onun yanında büyümem için konuşuyordu ama babam asla izin vermiyordu.
Belki de amcamla büyüseydim bu kadar özgüvensiz olmazdım...
Ellerim yatağın üstünde, derin düşünceler altındayken kapım pat diye açıldı. Korku ile ayağa kalkarken, karşımda Barış'ı görmeyi asla tahmin etmiyordum.
"Senin ne işin burda?" dedim geri geri çekilerek.
"Sen gelmedin, ben almaya geldim."
Ne saçma bir cümle bu? Sahiden geri dönmemi mi bekledi bu aptal herif? Tamam, erkekler fazla gururlu olurdu ama Barış'ın ki gereğinden çok değil miydi?
Biz evlendik mi, evlendik! Bunu istemeyedebilirdi. Ailenin tek erkek çocuğu o değildi. Fırat'ta vardı ve bekârdı. Diretseydi evlenmezdi, itiraz ederdi ama sanki dünden razıymış gibi olayın üstüne konuşlandı.
Hayatımdan atabilmek, varlığını unutabilmek için şehir bile değiştirdim. Pekiyi ne oldu? Köşeye attığım adam, hayatımın merkezine yerleşti, yine ve yeniden...
Ben daha ne olduğunu idrak edemeden ağzıma koyduğu bez ile, muhtemelen eter... Bayıldım ve gözlerimi odamda açtım. Acaba rüya mı görmüştüm? En son Barış beni kaçırıyordu...
Yataktan doğrularak hayatı bir kaç saniyeliğine de olsa sorguladım. Rüya ise çok gerçekçiydi, gerçek ise korkunçtu! Çünkü Barış kaçırdıysa niye hâlâ odadaydım? Aklıma gelen ihtimalle yerimden fırladım. Kesin yakalandı ve başına bir şey geldi.
Odamdan çıkarak merdivenleri ikişer ikişer inip beynimdeki soruları soracak birilerini arıyordum. Sonunda çalışan hizmetli ablayı gördüm. "Sevilay abla, neler oluyor?" dedim telaşla. Alt dudağını 'vah!' dercesine ısırıp beni köşeye çekti. Sesinin ayarı en düşükteydi.
"Barış Ağa seni kaçırırken ayağından vuruldu kızım." demesiyle elimle ağzımı kapattım. "Durumu nasıl? Yaşı-yaşıyor dimi Sevilay abla?"
"Bilmiyorum kızım ama yaşamazsa vay hâle..."
Vay hâle... Benim halime mi yoksa iki aşiretin hâline mi? Barış'ın ölmesini istemiyorum. Gerekirse Buse ile olmaya devam etsin ama nefes alsın, yaşama dönsün... Nefret ediyorum çünkü hâlâ onu seviyorum... Hâlâ onu düşünüyorum... Ve hâlâ onu merak ediyorum...
"Görmedin mi sen Barış'ı abla?" Umut hep vardı dimi? Nefes aldığını biliyor olmak için kendi canımı dahi verirdim şu an...
"Görmedim kızım. Kimseyi dışarı salmadılar. Sadece Firaz'ın sesini duydum. 'Bu sana son dost kıyağım, s.ktir ol git!' dediğini duydum kızım ama gerisi yok. Sen ne biliyorsan ben de onu biliyorum."
Sevilay ablanın ellerini tutup "Abla ne olur beni biraz idare et!" dedim. "Yapma kızım! Amcan duyarsa yıkar ortalığı yapma!"
"O gelmeden geri dönerim abla..."
Sevilay abla gözlerimin içine baktı ve "Sen Barış'a aşıksın..." dedi, sustum. Susmakta cevapsa eğer ben susarak verdim cevabımı...
"Tamam ama 1 saat içinde burda ol. Daha fazla oyalayamam kimseyi."
Yanaklarından öpücük alarak koşup bahçeye çıktım, çıkmamla hayal kırıklığı yaşadım. Evin her yeri vızır vızır adam kaynıyordu. Amcam koruma sayısını iki katına çıkartmış gibi duruyordu çünkü her an karşı atak yapabilirlerdi. Evden kaçmam imkansızdı.
Çaresizce içeri girdiğimde Sevilay abla "Ne oldu yavrum?" dedi. "Her yer adam kaynıyor abla. Kaçamam ki..."
"He... Ferman Ağa önlemini almış demek ki ama Sevilay'ı es geçmiş." dediğinde merak içinde gözlerine baktım. Evin gizli bir bölmesini anlattı bana. Hiçbir korumanın bilmediği gizli yer... Bunlarda da gizli bölme aşkı vardı sanırım.
Sevilay ablaya teşekkür ederek söylediği yerden dışarı çıktım. Gerçekten kimse yoktu ve rahatlıkla kaçmıştım. Bakmayın rahat dememe, gözüm hep arkadaydı. Birisi anlayacak, peşime düşecek diye ödüm kopuyordu.
Caddeye yakındık ve 2 dakikaya asfalta inmiştim. Param yoktu ama adım vardı... Bir taksiye atladığımda hastaneyi söylereyerek beklemeye başladım. Buralarda Kormanlar'ın tercih ettiği bir hastane vardı zaten. Önüne geldiğimizde aşağı inecektim ki "Abla ücret..." dedi. "Kormanlar'ın geliniyim ben." dediğimde "Ee?" dedi. Nasıl yani, işe yaramadı mı? İzlediğim filmlerde oluyordu oysa ki...
Kulağımdaki altın küpelerden birisini çıkararak eline koydum. "Bu kurtarır sanırım."
Küpeyi inceleyip "Kurtarır abla." dediği an arabadan fırlayıp hastaneye giriş yaptım. Danışmadan oda numarasını öğrenerek 6. kata adeta uçtum...
348 numaralı odadaydı ama kapıda kimse yoktu. Acaba doğru mu geldim diye düşünürken Barış'ın sesini duyunca emin oldum. Kapıyı çalmadan içeri dalmamla doktorla kısa bir an bakıştık.
"Geçmiş olsun..." dedi ve çıktı. Barış öylesine şaşırmıştı ki gelmeme, hâlâ saf gibi yüzüme bakıyordu. "İyi misin?" dedim korku taşıyan ses tonumla.
"İyi-iyiyim ama sen nasıl geldin?"
"Beni boşver, nerenden vuruldun?"
Örtüyü kaldırıp ayağını gösterdi. İçim sızlıyordu ama dik durmaya çalışıyordum. Yutkunarak "Önemli değil galiba..." dedim.
"Sıyırdığı için ucuz kurtuldum diyelim ona. Hem sen tek mi geldin? Kimse bilmiyor dimi? Ayağa kalkayımda beraber döneriz eve tamam mı?"
"Amcamın evine geri döneceğim!" dedim üstüne basa basa. Onunla gideceğimi düşünmesi ayrı saçmalıktı zaten.
"Ne demek geri döneceğim? Ayağıma kadar gelmişsin, hayatta bırakmam!"
"Merak ettim, geldim, gördüm, iyi olduğuna sevindim ama daha fazlası yok Barış. O evde senin hakaretlerine boyun eğmek yerine amcamın evinde ekmek elden su gölden yaşarım. Benden aksini bekleme!"
Kalkacak hâlde olmamasını avantaja çevirip odadan adeta kaçtım. Barış sorun olmasın, aşiretler birbirine girmesin diye kendi halletmeye çalışmıştı. Canlı kanlı gördüm ve içim rahat evin önüne vardım. Gizli bölmeden geçmiştim ki, çıkışın diğer ucunda beni öfkeyle bekleyen abim vardı... Nasıl öğrendi ki?