Göktürk'e odadan çıkmamasını söyleyerek kapıyı kapatıp, giriş kapısına ilerledim. Onu sorarlarsa ne diyecektim ki? içimden söyleyeceklerimin provasını yapmaya başladım. Evin zili hala deli gibi çalıyor aynı zamanda da kapı yumruklanıyordu. Kapıyı açtığımda beklemediğim suretle yüz yüz gelince bütün vücudum buz kesildi.
"Babaaaa!"
Direkt içeriye dalıp sorgusuz sualsiz yüzüme tokadı yapıştırdı. "Senin gibi evlat olmaz olsun! Şerefimi beş paralık ettin! Hazırlan çabuk, gidiyoruz.!"
Yüzüme düşen saçlarımı geriye iterken şakağımın sızlamasına aldırmadan "Asla!" Diye bağırdım.
Verdiğim cevapla babam daha da hiddetlenip elini tekrar kaldırdı. İkinci tokadı birincisinden daha kuvvetli olduğu için duvara savrulup yere yığıldım. Ağzımın içindeki kanın tadını alabiliyordum. Muhtemelen dişim yanağımı parçalamıştı. Kanı tükürüp gözlerimi gözlerine diktim. "Öldürsen de seninle gelmeyeceğim!!!" Dedim kararlılıkla.
Yere eğilip parmaklarını saçlarımın arasından geçirerek çekti. "Bunun için mi okuyacağım dedin? Barlara düşüp sarhoşları eğlendirmek için mi aileni çiğnedin? Bu yaştan sonra evlat katili etme beni! Bundan sonra okul falan yok, bitti! Şimdi gidiyoruz."
Gözlerimden yaşlar akarken aklıma annem geldi. Ben ne zaman bir hata yapsam babam cezayı anneme keserdi. Bunlar aklıma geldiğinde daha da öfkelendim. "Benim artık senin gibi bir babam yok! Senin de benim gibi bir kızın olmasın!" dedim sesim titreyerek.
Başımı hızla duvara vurdu. Sonra bir daha. Bir sonraki hamlesinde ise Göktürk ondan beklemediğim bir hızıyla yanımıza gelip babamın saçımı kavrayan kolunu bileğinden tuttu. "Yapmayın!"
"Sen de kimsin?"
"Kim olduğumun ne önemi var ? Ona böyle davranmaya hakkınız yok!"
Babam bana bakıp yüzüme tükürdü. "Birde erkeklerle aynı evde yaşıyorsun. Yazıklar olsun sana! Öldüğünü görseydim bu kadar kahrolmazdım!"
Göktürk babamın karşısına dikildi. "Siz nasıl babasınız? Hangi baba çocuğuna sizin davrandığınız gibi davranır. Ona hiç konuşma hakkı vermiyorsunuz bile."
Babam bu seferde onun üzerine doğru yürüdü. Sonrada belindeki silahı çekip Göktürk'ün başına dayadı. "Kimsin lan sen? Sen kimsin ki benim babalığımı sorguluyorsun."
"Ben onun nişanlısıyım. Nisan bugün sizinle tanıştırmaya getirecekti beni ama gerek kalmadı."
Duyduklarım sadece beni değil, babamı da şok etmişti. Göktürk kolumdan tutup beni yerden kaldırdı. "Biz
birbirimizi seviyoruz. Ve o yanlış bir şey yapmadı." dedi.
Babam hiçbir şey söylemeden kapıdan çıkıp gitti. O gittikten sonra sinirlerim iyice boşalmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bir kaç dakika sonra Göktürk buz parçalarını koyduğu bir poşetle yanıma geldi. Buz dolu torbayı yanağıma tuttuğu an dudaklarımdan acı dolu bir çığlık koptu. "Ahhh!"
"Çok acıyor mu?" diye sordu. Başımla evetledim.
"Hadi ağlama artık." dedikten sonra başımı göğsüne yasladı. "Hepsi geçecek, üzülme."
Yarım saat sonra kapı tekrar çaldı. Bu sefer bir önceki aptallığımdan aldığım dersle, gelenin kim olduğunu görmek için pencereden dışarıya baktım. Zira babam hıncını almak için geri dönmüş olabilirdi.
Bu seferki davetsiz misafirlerimiz Leyla Hanım ve Duyguydu. Kapıyı açmadık, bir süre bekledikten sonra kapı açılmayınca pes edip gittiler.
Göktürk'e "Babama neden nişanlı olduğumuzu söyledin ki?" dedim.
"Bıraksaydım da seni öldürse miydi?"
"Yani doğaçlama yaptın öyle mi?"
"O an için aklıma öyle söylemek geldi diyelim."
Üçlü koltukta yan yana oturuyorduk. "Babanın seninle derdi ne?" diye sordu.
"Barda çalıştığımı duymuş."
Yüzümü işaret etti. "Onun için mi seni bu hale getirdi?"
"Sen babamı tanımazsın. Babam eski kafalı bir adamdır. Barda çalıştığımı duyunca, kötü yola falan düştüğümü düşünmüştür. Ve kim bilir anneme neler etmiştir?"
Tekrar ağlamaya başladım. "Lütfen Nisan ağlama artık."
"Babam beni hiçbir zaman sevmedi. Benim soyunu kuruttuğumu, uğursuz olduğumu düşünüyor. Çünkü ben ilk çocuklarıydım ve benim doğumum sırasında çıkan sorunlar yüzünden annem bir daha çocuk sahibi olamadı. Onlar için erkek çocuk onurdur, soyadının devamıdır. Eğer kız çocuklarının gömüldüğü devirde doğsaydım, babam kesin beni gömerdi."
Anlattıklarıma üzülmüştü. "Ama bu senin suçun değil ki!"
"Ne yazık ki babam seninle aynı fikirde değil."
"Baban gerçekten de eski kafalıymış."
"Üniversite sınavını kazandığımı öğrendiği zaman kıyameti koparttı. Kız çocukları okumazmış. Annemle karşı çıkıp ikna etmeye çalıştık ama işe yaramadı. Bende evi terk edip hem çalıştım hem de okudum. Benim tek hayalim iyi bir moda tasarımcı olmaktı."
Elini elimin üzerine koydu. "Bence hayalini gerçekleştireceksin, sende ışık var."
Gözlerimdeki yaşları silip, "Neyse, sen beni boş ver de, şimdi sizinkiler konusunda ne yapmayı düşünüyorsun?" dedim.
"Telefonunu getirsene, halamı aramam lazım. Şimdi yüzleşme sırası bende"
Telefonum kapalı olduğu için pin kodunu girip ona uzattım. "Rehberde Leyla Hanım olarak kayıtlı"
Arama tuşuna bastıktan sonra konuşmaya başladı. "Bir saate kadar evdeyim. Herkes orada olsun. Hepinizle tek tek hesaplaşacağım "dedi ve karşı tarafın konuşmasına fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattı.