Bu nasıl iştir? Durduk yere ne olmuştu şimdi? "Tam da çagıracak zamanı buldular" diye sıkıntıyla söylendi genç adam. Zaten her an göreve gidebilirdi. Ama ailesi ısrarla yanlarına çagırmış, Alparslan'ı zora sokmuştu. Telefon da babannesinin sesi kötü gelmeseydi genede gitmezdi. Ama bu zamana kadar Hanife Sultan hiç boş yere gel dememişti . Gidip ne olduguna bakacaktı.Yoksa böyle göreve giderse adı gibi biliyordu ki bu mesele kafasına takılacaktı. Onu neyin beklediginden habersiz baba evine gelmişti. Duyduklarıyla kan beynine sıçradı. Onu böyle bişey için ailesi nasıl çagırabilmişti? Önce babannesine baktı gerçekten delirecekti. Bir köşede tepkisini ölçen annesi ve babasına döndü "Allah için kafam almıyor. Babannem ne diyor? "dedi. Sakin olmalıydı ailesine hürmeti sonsuzdu. Özellikle babasının yanında sesini yükseltmiş degildi. Ama şimdi bunlar ne demekti? Seni nişanladık mı demişlerdi? Bu nasıl saçma işti? Yüzünü dagda silah tutmaktan sertleşmiş elleriyle sıvazlayıp, sıkıntıyla nefes verdi. Sinirden çenesi kasılmıştı resmen "Yaa sabır!" dedi. Babanne'sine dönüp sordu "Bu nasıl iştir babaanne? Kime sordunuz da bir de nişanladık ne demek? Kafanıza göre böyle bir şey nasıl yaparsınız? . Üstelik benim asker oldugumu bildiginiz halde bunun için mi apar topar beni çagırdınız? Benim yoklugumda timdeki arkadaşlarıma görevde bir şey olursa hesabını nasıl veririm? " dedi. Şuan onun için sakin kalmak çok zordu. Çünkü gerçekten şaşkındı. Oglunun ilk şoku atlatmasını bekleyen Mustafa Bey "Alparslan oglum durum bildigin gibi degil. Anlatacagım önce bir sakinleş. Hele geç otur karşıma. " Ogluna güveniyordu. Oglu herşeyi ögrenince o kız çocugunun elini bırakmazdı. Ne de olsa o askerdi. Herkez'den iyi korurdu. Derince bir soluk çekip anlatmaya başladı "Oglum bir kız çocugunun hayatı söz konusu. Üstelik ablamın emaneti. Zaten bu gerçek bir evlilik olmayacak. Kızı yanımıza almak için çok ugraştım olmadı. Babası engel oluyor. Gerçi baba demeye de bin şahit lazımda neyse şimdi. Zamanında kaçarak evlendikleri için deden Zeynep halanı red etmişti. Zeynep'i kaçıran adam uzaktan akrabamız olur. İpe sapa uymazın tekiydi. Ben o zamanlar daha toy yeni yetme delikanlıydım. Babam ablama çok düşkündü. Öyle bir zoruna gitti ki...Ne ablamın adını etti. Ne de kocası olacak o sorumsuz it ablamı bidaha bize getirdi. Dede'nin malı mülkü için halanı alıp götürmüş. Biz o zaman Halan'da sevdi zannettik. Halan aslında doğru düzgün görmemiş bile ki sevsin. Herşeyi oglanın anası ayarlamış. Halan da kan çıkmasın diye susmuş. Evlilige razı gelmiş. Babam Ablama çok düşkündü. Okumasını istiyordu. Okuya bilseydi ögretmen olacaktı ablam. Bu olaydan sonra babam ablamın hakkı olan mallarını ve çeyizini gönderdi. Ne dügüne gitti ne de ablamın bir daha adını etti. Abla'mın uzun zaman çocugu olmadı. Zaten kocasını da sevemedi. Kaynanasından çektiklerini söylemiyorum bile. Mal mülk ellerinden gitmesin diye baba kapısına da göndermediler. En son on üç sene üstüne ablamın bir çocugu oldu. Çocuk kız olunca kocası hepten zivanadan çıktı. Ablam çok çekti oglum. Babamdan gizli anamı yanına götürürdüm. Yigenime ve ablama el altından hep sahip çıkıyorduk. Deden de anlıyordu aslında, bilmiyormuş gibi görmezden geliyordu yardım ettigimizi. Ablam deseydi beni zorla kaçırdılar, onu orda brakırmıydık? Babam taş üstüne taş bırakmazdı gene alırdı. Sustu demedi...En son ablam gögüs kanserine yakalandı. Kızı çok küçüktü ama herşeyi anlar haldeydi. Babasından sevgi görmemiş. Anasının eteginin dibinde ahu gözlü ürkek bir ceylandı Leylâ. Ablam fazla dayanamadı. Ölmeden bir mektup yazmış. Annesi durumu agırlaşınca Leyla'ya bizi aratmış. Koştuk...Yetiştik ki ne görelim. Leyla çaresizlikten iki gözü iki çeşme aglıyor. Babası olacak it* tuttugu met*resinin evinden gelmeye tenezzül bile etmemiş. Leyla'yı ablam bize emanet etti. Bütün acıları bitmişti ama geriye öksüz Leyla'sı kaldı. Deden halanı son nefesinde bile göremeden kızını kaybetmiş oldu. Leyla'yı almayı çok denedik. Baba'sının sülalesi " Bizim kanımızdır. "dediler engel oldular. Leyla'nın babannesi kızı aldı, küçük oglunun evine yerleştirdi. Leyla'nın amcası abisinin tam tersi oldugu için Leyla'yı metresin eline kalmasın diye sahip çıktı. Deden de halanın mektubundan sonra canlı cenazeye döndü. Ne yedi. Ne de içti. Pişmanlık içini kavurdu. Halan'dan beş sene sonra da dedeni kaybettik. Mustafa Bey geçmişi anlatrken annesine baktı. Hanife Hanım kızına olanları hatırladıkça beti benzi atıyor, sessiz sessiz aglıyordu. Onu üzmeyi hiç istemezdi ama Alparslan'a herseyi anlatması lazımdı. Sıkıntıyla nefes alıp anlatmaya devam etti.Mustafa Bey "Biz Leyla'yı takip etmeyi hiç bırakmadık. Amcasına maddi destektede bulunuyoruz ki kızı babasının eline bırakmasın diye. Gel gör ki kızın zaten okuldan yana yolunu kesti babası. Şimdi de tutturmuş kızı ortagının ogluna verecekmiş. Adam dulmuş oglum. Karısı durmamış gitmiş. İçkicinin kumarbazın teki. Adam otuzbeş bizim Leyla ondokuz yaşında." Alparslan'ın sinir beynine hücum etti. Halasının kocasının dagdaki hainlerden ne farkı vardı? Bu adamı ilk fırsatta eline geçirecekti. "Bu adama neden bişey yapmadın bu zamana kadar baba? " Mustafa Beyde bilirdi Ümit'i dövdürmeyi ama oda hırsını Leyla'dan çıkarır diye korkuyordu. "Olmaz oglum Leyla'yı üzer ona zarar verir. Leyla narin oglum Leyla bir garip kız çocuğu. Konuştuk olmadı. Kavga ettik olmadı. Birbirimize girdik babasıyla nuh diyor peygamber demiyor." Duyduklarını sindirmeye çalışan Alparslan bir kuzeninin olduğunu biliyordu ama hiç görmemişti. Babasıyla babaannesi ara sıra konuşurdu. Babaannesinin bazen çok agladıgını görüp oda üzülürdü ama konunun ayrıntılarından hiç bu kadar haberi yoktu. Olayın kendisiyle evlilige nasıl geldiginide anlatmalarını bekliyordu. Zira ne düşünmesi gerektigini şaşırmış durumdaydı. "Peki" dedi "Benimle nişanlamak nerden çıktı? " diye sordu. Sıkıntıdan başına agrı girmişti. Mustafa bey "Anlatacagım oglum" dedi "Biz çaresiz geri döndük. Leyla arkamızda iki gözü iki çeşme kaldı.Oglum çare sende Leyla'yı korusan bir sen korursun. Vakit yoktu senle konuşmaya. Sen benim oglumsun. Beni yüz üstü bırakma oglum çaresiz kaldık. Karar verdik. Deden halana arsa saklamıştı ne olur ne olmaz güvencesi olsun diye. Bizde Leyla'ya verecektik ilerde. Arsanın üzerinde eskide bir fabrika var. Gittik Leyla'yı istedik karşılıgında arsayı verince yola geldi ümit şer*efsizi. Leyla'yı ordan kurtarmanın başka yolu yok oglum. Zaten kızın yaşı küçük okuması lazım. Yanımızda güvende olacak okuluna devam edecek. Bir kaç sene kagıt üstünde karın olarak gözükse babası ilişemez sonrası zaten Leyla hayatını kurtarmış olur. Babasına göstermelik bir kaç ay görev yaptıgın lojmanda kalır sınavlara girer. Okul başladıgında bizimle durur kimse bişey anlamaz. Bu yaştan sonra beni kendine yalvartma oglum çok çaresizim. "dedi. Evliligin gerçek olmaması Alparslan'ı rahatlattı. Zaten asker adamdı yirmisekiz yaşındaydı, ama evlilik onun için çok uzak bir düşünceydi. Bir kere göreve çıktıklarında aylarca eve dönemedigi oluyordu. Madem zaten kimseyle evlenmeyecekti. Bari bu kıza yardımı dokunsundu. İnşallah verdigi karardan pişman olmazdı. Sıkıntıyla babasına bakıp "Tamam" dedi. O tamam deyince evdeki herkesin yüzü ışıldadı. Ev ahalisi öyle bir rahatladı ki sanki birdennbayram havası gelmişti eve. Özellikle Alparslan'ın annesi Selma Hanım sevindi bu işe. Leyla'yı çok sevmişti. Sevilmiyecek gibi de degildi. Büyük küçük herkes severdi Leyla'yı. Selma hanım oldum olası kız çocuk aşıgıydı. Zaten bir kızı Elif'i vardı. Şimdi bir de Leyla'sı olacaktı. Leyla'yı düşününce içi ferahladı. Leyla tam bir kınalı ceylandı. Gittigi yere hayat verirdi. Bu mutlu ortamda tek sıkıntılı kişi Alparslan'dı. Yüzünü ovuşturdu. Hem duyduklarını daha hazmedememişti. Hem de bundan sonrası ne olacaktı? Başındaki agrı iyce şiddetlenince "Ne yapacaksanız hızlı yapın. Anca bir hafta izin alabilirim."dedi. Sorun yoktu. Leyla'nın amcasıyla Mustafa Bey zaten anlaşmıştı. Kızın babası bir maraz çıkarmadan hızlıca nikah tarihi alındı. Bu süreçte ne Leyla Alparslan'ı gördü. Ne de Alparslan Leyla'yı gördü. Leyla Alparslan'ı merak ediyordu. Kendince korkuları vardı ama kimseye bir şey sormaya cesareti de yoktu. Dayısıyla amcasına güvenmeyi seçmiş, kaderine razı gelmişti. Dayısı ona korkulacak bir şey olmadığını, bunun gerçek bir evlilik değil de okula gidebilmesi için bir yol olduğunu ayrıntılarıyla anlatınca Leyla dayısına sarıldı. Babasının ağzını anca böyle kapatacaklardı. Hem okula gidebilecek hem de babası artık kimseyle zorla evlendiremeyecekti. Leyla'nın amcası ve yengesi gerçekten iyi insanlardı. Leyla'yı ellerinden geldiği kadar korumuş en iyi şekilde yetiştirmeye çalışmışlardı. Evden ayrılmasınada üzülmüşlerdi. Ama varsın Leyla okusun yanımızda olmasın dediler. Böylelikle Leyla babaannesi ve babasının baskısından kurtulmuş olacaktı. Leyla'nın anneannesi Hanife Hanım ise sonunda huzura kavuşmuştu. Yıllar sonra Zeynep'inin yavrusuna gönlüne göre sahip çıkabilecekti. Bu göstermelik bir evlilik olacaktı ama aile dışında kimsenin bilmemesi gerekiyordu.Yıllar sonra Zeynep'inin yavrusuna gönlüne göre sahip çıkabilecekti. Bu göstermelik bir evlilik olacaktı ama aile dışında kimsenin bilmemesi gerekiyordu. Leyla için her şeyi yaparlardı. O sorun degildi de gel gör ki zaman çok kısıtlıydı. Amcasının avlusunda ufak bir kına gecesi yapılacak, ertesi günde resmi nikahlarının kıyılmasına karar verildi. Alparslan'ınsa kendince düşüncesi nikahtan sonra Leyla'yı ailesinin yanında bırakıp hemen görev yerine dönmekti. Zaten Leyla'yı bir daha ne zaman görecekti ki? Ay da yıl da sayılı günlerde baba evine gelirdi. Harici zamanlarda hep Askeriye'de ya da dagda op*erasyonlarda olurdu. Onun hayatı hep böyle geçmişti. Meslegine aşık gözü kara bir Yüzbaşıydı kendisi. Meslegi geregi biraz sert mizaçlı fazlaca da korumacı bir adamdı. Fazla güldügünü de gören olmamıştı. Etrafına karşı her zaman merhametli ve saygılı kişiligiyle bilinirdi. Selma Hanım ogluyla hep gurur duyardı. Sanki bu ailenin güzel genleri hep oglunda toplanmıştı. Oglunun yeşil gözleri, kumral saçlarıyla yakışıklı yüzü çok uyumluydu. Üstelik boylu posluydu da. Yani degme mankenler oglunun getir götürünü yapardı.Tek sorun oglu suratsızdı. Eş, dost, akraba kızları etrafında dönen döneneydi. Hepsine de olumsuz yaklaşmış kestirip atmıştı. Şimdi düşününce Leyla'nın güzelligi bir başkaydı. Huyu suyu kendi gibi güzeldi. İçinden sürekli keşke gerçekten birbirlerini sevseler diye dua ediyordu. Tek sorun Leyla narin ve kırılgandı. Alparslan'ın sert mizacı Leyla'yı üzebilirdi. İşte o zaman Alparslan'ın annesinin elinden çekeceği vardı. Asla gelinini oğlunun üzmesine izin vermeyecekti.