Gülcan Hanım, Suna ile Elif'e "Abi'nizi Leyla'nın yanına gelin odasına götürün gızım. Birazdan başlarlar. Leyla'nın yanından yöresinden ayrılmayın emi guzularım. Hadi bakam gidin belkide gene aglardır o şimdi." dedi. Suna Alparslan'a dönüp " Buyur abi götüreyim seni. " deyince Alparslan kızların peşine takıldı. Bu ürkek Ceylan niye aglamıştı acaba? Suna'ya soracak gibi oldu. Vazgeçti niye agladıgını bilse ne olurdu? Bilmese ne olurdu? Elif, Suna'ya " Maşallah kugu gibi olmuşsun kız. " deyince Suna güldü " Sen de valla şahane olmuşsun. Sen şimdi bir de Leyla'yı gör bakmaya doyamazsın. Annem sabah beri nazar duası okuyor kıza. Görsen gelinligi de vucuduna tam oturdu. İkide bir de aglamasaydı iyiydi. Makyajını kaçıncıya düzelttim. Yüzü şişmez inşallah. " Deyip sıkıntıyla üfleyince Elif "aaa niye aglıyor yaa? Dur şimdi güldürürüz onu. Valla birlikte çilli bom oynayıp çoşacagız daha. " dedi. Alparslan Elif'e ters bakış atıp " Lahavleee! " diye homurdanınca Elif kıkırdayarak güldü. Abisi bu akşam istedigi kadar homurdansındı. Elif bildigini yapacaktı. Suna'nın açtıgı odanın kapısından önce Elif girdi. Leyla'yı görünce "hiiiii Leylaaa! Ama nasıl güzel olmuşsun böyle?! İnci gibi parlamışsın gelinligin içinde. " diye neşeyle iki adımda yaklaşıp Leyla'ya sarılınca, Leyla kıkırdayarak güldü. Bu kızların neşesini seviyordu. Elif'in arkasından içeri giren Alparslan, kapıyı kapatıp kızlara döndü. Döndü dönmesine de dönmez olaydı. Elif'e gülücükler atan Leyla'yı görünce afalladı. Ulann! Bir insan niye bu kadar güzel olurdu? Bu kadar güzel olması lazım mıydı? Şart mıydı? Koskoca adamın iki dakikada dengesi şaşmıştı. Şimdi iyi mi olmuştu? Leyla'nın gülüşünden gözünü kaydırabildigi an, omuzları açık gelinligi farketti. İpek gerdanı oldugu gibi meydana serilmişti. Sonra kızın saçları gözüne çarptı. Yarısı duvakla arkadan tutturulmuş, yarısı beline kadar bukle bukle salınan saçlar zarif omuzlarından aşagıya şelale gibi dökülmüş. Alparslan kıza bakarken agzının kurumaya başladıgını fark edince yutkundu. Kaşlarını çattı bu omuzları açık gelinligi kim seçmişti? Tahmin etmesi zor degildi. Kesin kardeşi Elif'in halt yemesiydi. Bakışlarını tekrar Leyla'nın yüzüne getirdigin de hafif kızarmış minik burnunun ucunu sonra zümrüt gözlerini inceledi. Onlar gelmeden önce burada agladıgı çok belli oluyordu. Alparslan o an Leyla'nın kızlarla gülüşmeyi bırakmış, ıslak kirpiklerinin altından kendine baktıgını fark etti. Kızı süzerken kendini fazla kaptırmıştı. "Hay ben böyle işe! " diye homurdandı. Resmen açık açık kızı baştan aşaya süzmüştü. İçinden kendi kendine söylenmeye başladı "Ulan Leyla iki dakikada aklımı çorba ettin gene! " dedi kimse ne dedigini anlamamıştı ki. Elif abisini çok iyi tanıyordu o niye homurdandıgınıda adı gibi biliyordu. Oh olmuştu abisine! Özellikle bu gelinligi alsınlar diye kırk takla atmıştı. İntikam soguk yenen bir yemektir, bunu bilmeyen işi bilmeyen kişidir. kıkırdayarak güldü abisine döndü. "Off abi yaa bütün gece homurdanma gözünü seveyim. Hadi Leyla'yı alıp çıkalım artık. " dedi. Leyla Alparslan'ın kendisine baktıgını görünce utanmıştı. O ne biçim bakmıştı? Allah aşkına hiç öyle yiyecek gibi bakılır mıydı insana? Hem bu ne biçim askerdi, asker miydi manken miydi belli degildi. Takım elbiseyle daha mı yakışıklı olmuştu ne? Sanane be Leyla! Adam seni ne ilgilendirir diye düşünürken, kızlar son kez makyajını düzeltmişti bile. Evden dışarı çıkmadan Alparslan'ın kendisine uzattıgı koluna titreyen elleriyle girdi Leyla. Alparslan koluna giren ürkek Ceylan'ın titredigini farketmişti zaten de hadi o kızdı heyecanlanırdı. Kendine ne oluyordu? İşte onu anlayamamıştı. İki genç öyle yada böyle dönüşü olmayan yola girmişlerdi. Aslında ikisi de bu bilinmezliklerle dolu yoldan korkan yol arkadaşı olmuştu artık.
Kapıdan çıkarken Leyla derin bir nefes çekti. Kafasını yavaşca kaldırdı. Gördügü kalabalıkla nerdeyse içeriye geri kaçacaktı. Babaanne'si kim var kim yok çagırmıymıştı? Bahçe desen ışıl ışıl parlıyodu. Garsonlar masalara habire servis yapıyordu. İçinden " Küçük dedikleri dügüne bak! " dedi. babaannesi yapmıştı gene yapacagını. Kimbilir amcası ne kadar harcamıştı? Birdaha bir göz gezdirdi bu kadar insanın içine mi gireceklerdi şimdi? Döndü göz ucuyla Alparslan'a baktı. Yanında ifadesiz duvar gibi duruyordu. Ne ruhsuz herifti bu da yahu? Gayette rahattı, azcık kendi de rahat olabilseydi ya keşke. Alparslan kolunu fark etmeden sıkan Leyla'ya baktı. Bu ürkek Ceylan kaçtı kaçacak gibi duruyordu. Dudagının kenarı kıvrıldı Leyla'ya dogru egildi "Sakın beni bırakıp kaçayım deme zümrüt göz! Titreme artık. Yavaşça yürü bana ayak uydur. Altı üstü nedir? Herkes evleniyor iki dans edip oturacaz. " deyince Leyla'nın komigine gitti, kocaman gülümseyerek Alparslan'a "Tamam" dedi. Leyla'nın güldügünü gören Alparslan 'da akıl mı kalıyordu sanki? Bir de "Tamam" diyen agzı dikkatini çekti. O ne güzel tamam demekti. Dans için müzik çalmaya başlayınca Alparslan Leyla'yı yavaşca kollarının arasına çekti. Leyla utançla etrafına baktı herkes de onlara bakıyordu. Üstelik gülerek izliyorlardı. Daha çok utandı.Fark etmeden saklanabilirmiş gibi iyice Alparslan'a sokulup kafasını önüne egdi. Böyle iyi olmuştu. Artık etrafını görmüyordu. Leyla'nın alnı az daha yaklaşsa Alparla'nın gögsüne çarpacaktı. Alparslan çocuk gibi gögsüne saklanan Leyla'yı görünce kahkaha attı. Leyla hafiften şaşırmış yüzüyle kafasını kaldırıp Alparslan'a baktı. Kendine güldügünü anlayınca kaşlarını çattıp, kafasını tekrar egdi. Mırıl mırıl sesiyle "Gülme! " deyince Alparslan tekrar güldü. Şirindi Leyla... Hele şimdi Alparslanın dibinde daha da şirindi. Komutanlarını gülerken gören askerlerden toplu şekilde ohaa! nidası yükseldi. Şaşkınlıktan şaşkınlıga düşüyorlardı. Laz Ali " Ha o gülen adam Alparslan komutanım mı? Yoksa ben göz yanılması mı yaşıyorum? " deyince Bekir Yüzbaşı ters ters bakıp "Madem gülmeyi biliyordu da bu zamana kadar ne tosarıyodu bu herif?" diye homurdanınca askerler gülmeye başladılar. Adil iç çekti. Kaç senedir kızların agzından girmiş burnundan çıkmıştı bir tanesine de he dedirttirememişti. "Ulan Allah insana Alparslan komutanımdaki gudubet şansından versin be! Kim alacak onu bu suratsızlıkla derken alan hurinin biri oldu.Yenge ye yazık oldu ama çok yakışmışlar be. " deyince Poyraz "Yandık la bu yenge bizim komutanı böyle güldürebiliyorsa, bir de kızdırdıgını düşünün. Yengeyi camdan sallandıramayacagına göre gelip bizi sallandıracak. Bomba bizim dibimize döşenmiş selamız okunacak haberimiz yok. " deyince hepsi donmuş yüzlerle birbirine bakmaya başladılar. Resmen topluca aydınlanma yaşamışlardı. Alparslan ve Leyla'nın dansı bitince meydan Alparslan'ın silah arkadaşlarına kalmıştı. Alparslan'ı hiç oturtmadan yanlarına katıştırdılar. Bağıra bağıra halaylar çekildi. Horonlar tepildi. Sahte dügüne dillere destan eglenceler eşlik etmişti. Onlar eglenirken Elif, Leyla'ya Abisi Kerem'i ve sözlüsü Sena'yı tanıştırdı. Kerem, Leyla'ya direk sarıldı " Hoş geldin abim."dedi Leyla'ya bakıp gülümsedi "Hanife Sultan'a benziyorsun. O'nun gençlik fotoğraflarından çıkmış gibisin. " deyince Leyla gülümsedi "Hoş bulduk abi. " dedi Kerem Leyla'nın içini ısıtmıştı. Elif'ile Sena Leyla'yı kaptıkları gibi oyun alanına çekmeleri bir oldu. Bu gece oturmak yoktu... Leyla kendini halayın içinde bulunca kuzenlerinin neşesine ayak uydurdu. Zaten endamlı olan Leyla, Elif, Suna ve Sena dördü yanyana oynamaya başladılar. Kerem' de yanlarına girince neşeleri iyice artan gençler, hayran bakışlar altında eglendiler. Elif, Leyla'nın bir yanına Kerem'de öbür yanına geçti. Hem Leyla'yla sohbet ettiler, hem güldürdüler. Leyla'yı güldürdükçe dügünün kendinin sahte dügünü oldugunu unutturmuştular bile. Alparslan halayın içinde cıvıldayan Leyla'yı görünce şaşırmadı degildi. Bu ürkek Ceylan oynamaz sanmıştı. Büyük yanılmıştı. Oynuyordu hem de ne oynamak. O narin omuzlarıyla, şelale saçlarıyla süzüm süzüm süzülerek gayette güzel oynuyordu. Alparslan'ın yanında halaya duran Orhan baktı. Alparslan'ın vucudu burda aklı yok. Alparslan'ın baktıgı yere bakınca şaşırdı. Alparslan, Halit'i beraber paketledikleri gün işin dogrusunu anlatmıştı Orhan'a. Orhan zaten Alparslan'ın evlenmesine şaşırmıştı. İşin aslını feslini ögrenince taşlar yerine oturmuştu. Eee... iyi tamamdı da şimdi bu kıza niye böyle içi gider gibi bakıyordu? Derken sadece bakmıyor bir de gülüyordu bu dürzü "Ohaa! " dedi "Gülüyon mu lan sen? " deyince Alparslan gözlerini Leyla'dan çekip Orhan'a baktı. Orhan'a dönünce yüzü gene ifadesizleşince Orhan sinirlendi "Kaç senelik beşikten arkadaşınım lan! Madem gülüyordun da bize miydi garezin? Bizi gülmeye layık göremedin mi la? Şu haline bak iki gün de hanımcı olunur mu? Hani lan sahte mahte göstermelik bir şeydi? " Alparslan bezgin gözlerle Orhan'a baktı "Karım mısın Orhan sen benim? Üstüne kuma mı aldım? Niye heyheylendin bu kadar? " Öyle deyince de Orhan yüzünü ekşitti " Yürü git lan kızın yanına! Cigerci kedisi gibi bakıp durma bari. Anlaşıldı sen birinin ahını almışsın Allah'ta seni iki güne bu dilbere meftun etmiş. " Alparslan Orhan'a baktı sahi ne oluyordu kendine? O, iki güne kimseye kapılacak adam degildi. Konuştugu görüştügü olmamış degildi. İstese istedigi kızla da görüşürdü. Ama bunlar onun için boştu. Peki şimdi ne olmuştu da niye Leyla'yı görünce o boşlugun içi dolup taşar gibi oluyordu? Peki bu işin sonu ne olacaktı? Ne olacagımı vardı. Alparslan Leyla'yı burada bırakıp gidecekti. Leyla okuyacak kanatları iyileşecek, güçlenecek sonra da özgür olacaktı.