Başka türlüsü Leyla nın hakkına girmek olurdu. Alparslan için bu işin sonunda Leyla iyi olsun da ne olursa olsundu. Geçti girdi Leyla'nın yanına zalım Ceylan madem oynayacaktı bari yanında oynasındı. Leyla horana başlayan grubun arasında gelinliğiyle zorlanmaya başlayınca, eteğini toplamaya eğildi. Kaşlarını çatılmış eteğini tutup ona yardım eden Alparslan'ı görünce şaşırdı. Alparslan kendine şaşkınca bakan kıza " Eğilme Leyla! " deyince Leyla anlamamıştı ki niye eğilmesin, masumca bir ifadeyle " Ne? " dedi. Alparslan gözleriyle gelinliğin önünü isaret etti "Eteğini ben tutarım sen eğilme sakın! " deyince Leyla aldan ala geçmişti. Şimdi çok şey derdi de dilinin lâl olacağı tutmuştu. Gözlerini kaçırıp sadece "Tamam" dedi. Alparslan bu gelinliği aldıran Elif'i elbette eline geçirecekti. Adil özellikle fidaydayı açtırınca işte askerlerin bekledigi an bu andı. Komutanlarını ortaya getirdiler. Leyla'yı da karşısına aldılar. Meydan şimdi tam seyirlik olmuştu. Leyla kendisine böyle samimi yaklaşan insanların hevesini kıracak değildi. Oda salındı aralarında. Hepsi de Leyla'yı çok sevdi. Laz Ali oynarken Poyraz'a eğildi " Bu yenge de bize sarma saracak bir tip var. Börek de yaparsa varsın Alparslan komutanım onun yerine bizi sallandırsın. " dedi. Hepsi de bundan sonra Leyla'ya abilik yapacak koruyup kollayacaktı. Leyla'ya, Selma Hanım ile Hanife hanım öyle bir altın taktı ki. Leyla içinden bu düğünün sahte yeri nerede? Bir ben sahte biliyorum da herkes gerçek mi biliyor? Diye düşünmeden edemedi. Şaşkın gözlerle Alparslan'a baktı. Ama o da şaşkındı. Kına yakılırken Leyla ağlamadan duramadı. Neden ağlıyorsun? Deseler şuan en çok içini yakan kendisini kına boyunca uzaktan seyretmiş, ama bir kere yanına yöresine sokulmamış babasıydı. Uzaktan seyredecek kadar sevgisi varsa peki Leyla bunca senedir neyin yokluğunu çekiyordu? Alparslan, Leyla'nın ağladığını görünce Elif'e yanına gelmesi için işaret etti. Gelen Elif'e "Git abim oyun havası açtır. " deyince Elif'in canına minetti. Koştu hemen çillibom açtırdı. İşte şimdi olmuştu. Leyla'yı ve diğer kızlarıda topladı meydana. Gün coşma günüydü. Sonrasını sonra düşünürdü. Leyla'yla geçtiler ortaya bütün hünerlerini sergilediler. Güldüler, eğlendiler iyi hoştu da dere gider kumu kalırdı. Alparslan abisinin bakışlarından sonunun pek hayırlı olmadığı belliydi. Eline çok pis düşecekti. Kına bitmişti. Herkes vedalaşırken Gülcan Hanım telaşla Yakup Bey'in yanına geldi. Kulağına eğilip "Biri haber vermiş. Aradı yarına oradayım. İzin vermem Leyla'nın evlenmesine dedi. Ne edecez şimdi bey? " dedi. Gülcan Hanım'ın söylediklerini duyan Yakup Bey'in çenesi kasıldı. Emirhan'a kim haber vermişti? Emirhan fevriydi, toydu. Halit'le olan meseleden de haberi yoktu. Bilse Halit'e saldırırdı. Bu Leyla'yı korumazdı. Halit'i daha da kışkırtıp Leyla'nın başına bela etmiş olurdu.Yakup Bey Leyla'yı annaanne'sinin güvenligi altına almak için çok ugraşmıştı. Şimdi bunun bozulmasına asla izin vermeyecekti. Sinirle aldıgı nefesini dışarıya verdi. Şimdi başına bir de oglu çıkmıştı. Zaten kına boyunca Şükran Hanım'ı, Leyla'nın annaannesini rahasız etmesin diye kollamaktan sıtkı sıyrılmıştı. Yakup Bey'e göre annesinin tedaviye ihtiyacı vardı. Çocuklugundan beri oldum olası annesinin takıntılı hallerinden korkmuştu. Garipdi annesi. Kar da yürüyüp izini belli etmeyenlerdendi. Adamı yakar, sonrada kim yaktı diye merak edip izleyenlerin arasına katışıp oda izlerdi. Çözmüşdü annesini Ümit'in aksine kukla olmayı reddetmiş, biraz da olsa annesinden bagımsız mutlulugu yakalaya bilmişdi. Babasının da normal öldügününü düşünmüyordu aslında. Babaları vefat ettiginde küçük olmasına rağmen annesinin hareketlerini tuhaf buluyordu. Biraz büyüyüp düşündügünde tuhafında dışında bir şeyler vardı. Biliyordu ama kendi kuruntusu mudur? Emin olamıyordu işte. Annesine tedavi olmasını direttiginde ise aldığı sonuç vahimdi. Şükran Hanım " Ben deli miyim? " diye ortalığı ayağa kaldırıyordu. Bu gidişatın sonunda ya Yakup Bey kafayı yiyecekti ya da annesini bir klinige kapattıracaktı. Herkes de rahat edecekti. Hanım'ının telaşlı haline döndü. İyi ki yolu bu gül goncasına düşmüştü de, delirmenin eşiginde şifasını bulabilmişti. "Korkma ben hallederim onu gelsin bakalım. " dedi. Gülcan Hanım eşine güveniyordu. O hallederim dediyse konu kapanmış demekti... Hep beraber Alparslan'nın silah arkadaşlarını yolcu ettiler. Hiç dinlenmeden gelmiş, şimdi de geri döneceklerdi. Bekir Yüzbaşı, Alparslan'la vedalaşırken "Niye sadece bir hafta izin aldın? Düğünden sonra hemen göreve dönmekte anca senin işin olurdu. Onu da yapmışsın ne cins adamsın? " dedi. Alparslan arkadaşına baktı "Yok bir haftadır bensiz göreve gidersiniz de, birinizin haberini alırım diye diken üstünde bekledim. Yeter bu kadar. Zaten Leyla anamlarla burada kalacak. " deyince Bekir, Alparslan'a hayretle baktı "Niye la ananla kalsın? Bizim lojmanlar mis gibi yerin mi yok? Geride bırakılır mı ilk günden? " deyince Alparslan arkadaşına cevap vermeden omzuna vurdu. O da biliyordu. Geri de bırakılmazdı. Ama ne deyipte götürecekti kızı peşine? Hem ne hakkı vardı? O burada daha rahat ederdi. Hem de burnunun dibine Leyla'yı sokup alışmaktan korkuyordu. Hem de deli gibi korkuyordu. Bir alışırsa bir daha bırakamazdı. O yalnız yaşayıp, yalnız ölmeyi kafasına koymuştu bir kere.Kendisine cevap vermeyen Alparslan'ın arkasından bakan Bekir, zaten farklı bir durum olduğunu anlamıştı. Arkadaşı anlatana kadar bir daha da kurcalamayacaktı bu konuyu. Alparslan diğer askerlere döndü. Baktı askerleri Leyla'nın etrafını sarmışlar. Ne deseler zümrüt göz hepsine de gülüyor. Gülsün sıkıntı değildi de işte fazla güzel gülüyordu. Bedava mı dağıtılıyor du bu gülücükler? Herkes de nasiplene biliyordu. Gitti yanlarına " Yürüyün gidin lan! Uçağınız kaçıyor. " deyince toparlandı hepsi. Leyla'ya "Yenge görüşürüz inşallah. " deyince tekrar güldüler. Leyla da onlara gülünce Alparslan "Hasbinallaaah! " diye homudanırken, askerler komutanlarının haline kıs kıs güle güle yola koyulmustular bile. Leyla kendi kendine güldü. Yenge de olmuştu dimi? Aslında bu akşam yakılan kınayı babasına yaksaydılar ya. Neticede sonunda Leyla'dan kurtulmuştu. Leyla'dan kurtulurdu o iş kolaydı da, Leyla'nın girdiği hakkından nasıl kurtulurdu? İşte onu da her şeyi en iyi bilene, görene bırakmıştı. Elif durgunlaşan Leyla'nın boynuna atladı. " Biz gidiyoruz Leyloşum. Biz gittik mi hemen yat uyu hiçbir şeyi düşünme. Yarın yorucu olacak. Biz zaten Suna'yla bu aksam hem düğünün resimlerini çekecegiz. Hem de oynayacagız diye yerimiz de durmadık. Herşeyi çektik valla. "dedi. Leyla burukça güldü. Leyla'nın derdi resim miydi? " Kel başa şimşir tarak diyorsun yani ha Elif. " deyip ufaktan kahkaha attı. Kendisine anlamayan gözlerle şaşkınca bakan Elif'i görünce " Tamam tamam merak etme sen hemen yatacağım. "dedi. Yani Elif'te haklıydı. Sahte düğünün herseyi dört dörtlük olmuştu da resimleri mi eksik olacaktı? Ertesi gün Leyla'nın tam da tahmin ettigi gibi davul zurnayla Leyla'yı almaya gelmişlerdi. Leyla'nın babaannesinden yana hiçbir beklentisi yoktu zaten de, babasından umudunu kesmemişti demek ki. Hala bir umut yanına gelecek mi diye beklemeden edemedi. Ümit bey o gün ne yere sığabildi. Ne göğe sığabildi. Uzaktan da olsa Leyla etrafındaydı. Leyla'yı görünce Zeynep'in hatırası onu boğmuyor muydu? Şimdi Leyla'yı göndermek neden bu kadar zordu? Göğüs kafesine ağrı girmeye başlayınca bir köşeye oturdu. Leyla'ya sarılsa göğsündeki darlık geçer miydi ki? Leyla ne tepki verecekti? Leyla'nın gözünde ne kadar kalmıştı? Cesaret edip Leyla'ya bir adım atamadı. Halbuki Leyla son ana kadar ondan gelecek adımı çok beklemişti. Leyla'nın kuşağını amcası bağladı. Bağlarken elleri titreyen adam içinden Leyla'ya ağıt yakıyordu. Bu gül goncasını bu evden göndermesine sebep olan Şükran Hanım'la, Ümit'in elinden çekeceği vardı. Bundan sonra ikisinin de canına okuyacaktı. Leyla'yı üzmesinler diye çok sabredip susmuştu. Madem artık Leyla yoktu. Yakup bey için onlarda yoktu. Amcasının kolunda evden çıkan Leyla'yı gören Alparslan'ın göğsünün içinde ne oluyordu? Bu gerçek bir evlilik değildi ki. Leyla onun kağıt üzerinde evli görüneceği kuzeniydi sadece. Bir kaç sene belki iki, belki üç sene sonra kağıdında hükmü kalmayacaktı. Niye şimdi göğsündeki deli gibi atıyordu? O bu kadar iradesiz miydi? Leyla ise şuan hissizdi. Neden bu eve fazlalık olmuştu? Neden başka bir eve emanet oluyordu? Peki şimdi gittiği yere ne kadar sığabilecekti? Emanet olarak yaşayabilecek miydi? Leyla kimdi? Leyla, annesiyle birlikte yerini yurdunu da kaybetmiş, hiç bir yere ait olamayan Leyla'ydı işte...Rüzgar savurur Leyla sürüklenirdi...