BÖLÜM 15?

1890 Words
Yuva neydi? İnsan öz baba'sının evinde, yuvanın ne demek olduğunu öğrenemezse nerede öğrenirdi? İnsan illa sahiplenilmek mi isterdi? İsterdi ya...Her yaprağın bile ait olduğu bir dalı yok muydu? Peki Leyla'nın bir kuru yaprak kadar değeri olamaz mıydı? Leyla'nın dalı annesiydi de, dalı kırıldığı için mi yerde kalmıştı? Daha yeşili solmadan yere düşen yapraktı Leyla. Yere düşen yaprağa gelen basar giden basardı değil mi? Leyla'da yerdeki yapraktan hallice idi işte. Ama şimdi çok farklıydı. Sanki yeniden bir dalda tomurcuk olmuş, yaprak açacak gibiydi. Misafirler gittikten sonra mutfağı toplamaya giren Leyla'yı, düşünceler sarmıştı. Alparslan Hiç göndermeseydi ya Leyla'yı.Hep burada Alparslan'la kalsaydı ya. Çok mu şey istiyordu ki? Çoktu tabii...Adamın peşine neredeyse zorla takıp göndermemişler miydi? Bir kere zaten istememekte Alparslan'da haklıydı. Koskoca Yüzbaşı Leyla'yı ne yapsındı. Leyla'ya bir kaç kere çocuk bile demişti. Onun Leyla'ya ihtiyacımı vardı sanki? Zaten fazla yakışıklıydı. Onun peşinde kim bilir kimler vardı? Kala kala Leyla'ya mı kalacaktı? Leyla'nın kendi düşüncelerinden canı sıkılmaya başlamıştı. Zaten de oldum olası iç sesiyle dövüş dalaş anlaşırdı. Şimdi neredeyse vurgun çıkaracak hale gelmişti. Ne demekti? Alparslan kime kalacak? Alparslan, Leyla'nın çift nikahlı kocasıydı. O yüzbaşı begense de, begenmese de başka çaresi yoktu. Leyla'yakalacaktı! Leyla kararını verdi. Alparslan ona git demedigi sürece gitmeyecek, burda kocasıyla kalacaktı. Mutfak taşında işi bitince ellerini kuruladı. Arkasını dönmesiyle irkilmesi bir olmuştu. Koca cüssesiyle kapının pervazına yaslanmış, Alparslan ona bakıyordu. Hiç de adamı farketmemişti. Ne zamandır orda durmuş bakıyordu kimbilir? Allah vere de içinden düşünürken sesli konuşmamıştı. Bazen kendini kaptırıp söylendigi bile oluyordu. Allah göstermesindi, ama az daha adama rezil olacaktı. Korkan kızı gören Yüzbaş'ının dudagının kenarı kıvrıldı. Bu ürkek ceylan etrafını unutacak kadar nerelere dalıp gitmişti? Alparslan'ın ne düşündügü belliydi de, bu zümrüt göz ne düşünüyordu? Alparslan omzunu dayadıgı pervazdan dogrulup mutfaga dogru ilerledi. Mutfak masasının kenarındaki sandalyeyi çekip oturdu. "Korkuttum mu Zümrüt Göz? "Diye sorunca Leyla, Alparslan'a göz devirdi. Korkutmuştu tabi. Bu adam sessiz sessiz ne diye duruyordu orda. İnsan varlığını bir belli ederdi yani. Dayanamayıp söylendi " İki demlik çayı içince, evin içinde operasyona mı çıkayım dedin? Gece gece Allasen! " diyen Leyla Alparslan'a kahkaha attırdı. Vay ulan ayak üstü karısından ilk azarını bile yemişti. O değil şimdi Leyla'ya bir operasyon çekecekti. Görecekti Zümrüt Gözlü karısı. Neyse şimdi öyle yetkiyi kötüye kullanmak olurdu. Kahkaha atan kocasının yakışıklılıgına bakarken siniri geçen Leyla'da gülümsedi "Birşey mi isteyecektin? " Diye sorunca Alparslan derince bir iç çekti. Çok şey istiyordu da, istemek hakkı mıydı? Onu bilmiyordu. Leyla'ya baktı "Yarın gelir alırım seni. Market alışverişine çıkarız diyecektim Zümrüt Göz. Bir de senin telefon numaranı ver de, seni evde bırakınca aklım burda kalıyor" Leyla'nın numarası yoktu ki. Halit arayıp rahatsız edince numarasını kapatmak zorunda kalmıştı. En son dügün alışverişinde hattını açmıştı. Onda da Halit'tin saldırısına ugramıştı. Daha da o numarayı hiç kullanmadı. Bir daha da yeni hattı kimden isteyecekti? Arayacak anası babası olsaydı böyle mi olurdu? Nerdeyse bir aydır telefon kullanmıyordu. Ama kimse fark etmemişti. Etrafında olan herşeyin haberini de zaten başkasından alıyordu. Mesela evlenecek mi? Amcasını ararlardı. Ya da gelin alışverişine mi çıkılacak? Gülcan yengesi bilse olurdu. Leyla nasıl olsa ondan haber alırdı. Leyla'nın kendine ait bir hayatı mı vardı? Zaten fazla arkadaşıda yoktu. Liseden bir kaç tane arkadaşı vardı. Suna'yla desen bütün gün yan yanaydı. Bir de konuşup görüldüğü Emirhan abisiyle, Seymen abisi vardı. Onlar Leyla'yı arardı işte. Emirhan Abi'si de çoğunlukla Gülcan yengesinin telefonundan görüntülü arardı. Topluca konuşurlardı. Ama Seymen abisi günü geçmez her gün arayıp halini hatırını soruyordu. Seymen'e de, Halit'i hiç söylememişti. Acaba ondan mı öyle hayal kırıklığı içinde yüzüne bakmıştı? Onları hatırlayınca da içi daraldı. Arayıp konuşsa anca rahatlayacaktı. Alparslan'a "Benim numaram yok ki. Halit numaramı arayamasın diye kapatmıştım." deyince Alparslan şaşırdı. "Ne zamandır numaran yok? " Diye sorunca Leyla omzunu silkeleyip "Bir aydır yok" dedi. Bir aydır numarası yoktu da bu kıza nasıl ulasıyorlardu bu millet? Kimse de yeni numara alıpta vermemiş miydi? Alparslan anlayacağını anlamıştı. Sorsan hepsi Leyla'yı çok düşünüyordu. Ama arayıp daha nasılsın diye soran bile yoktu. Hepsinin derdi Leyla'yı öteye beriye çekiştirmek olmuştu. Alparslan'ın canı acayip sıkıldı. Kendisi de şimdiye kadar Leyla'yı hiç arama gereği duymamıştı. Ötekilere kızıyordu da, kendisi de onlardan farklı mıydı sanki? Ümit'e de içinden sövdü. Adam kızını hiç mi aramazdı? Gerçi Halit'e kızını yem eden adamdan ne beklenirdi. Şaşırmaması lazımdı. Yarın Leyla'ya yeni telefonla, hat almayı kafasına yazdı. Bir de şu nikah yüzüğü işi vardı. Yer yemez hemen onu da daralttıracaktı. "Tamam yarın telefon işinide hallederiz. Başka ev için ne gerekiyorsa söylersin onları da alırız. " dedi. Leyla mahçupça kafasını salladı. Her şeyini Alparslan mı karşılayacaktı? Keşke onunda para kazanabildiği bir işi olsaydı. Çalışmak istese Alparslan kızar mıydı acaba? Güya da hiç yük olmayacaktı. Leyla'dan âlâ yükmü olurdu? Leyla iyi geceler dileyip mutfaktan çıktı. Daha eşyalarını küçük odaya yerleştirememişti bile. Onları da yarın yapmaya karar verdi. Şimdilik bazaya temiz çarşafları serse yeterliydi. Bugün Alparslan'ın odasında temiz çarşafları görmüştü. Gidip ordan alacaktı. Çıkmak için odasının kapısını açmasıyla, Alparslan'a çarpması bir olmuştu. Allah aşkı için ne yapıyordu bu adam kapının dibinde? Öff altı üstü bir insan etiydi çarptığı, demir miydin be mübarek? Leyla'nın Alparslan'a çarpan alnı niye bu kadar acımıştı? Alnını tutup Alparslan'a baktı. Bu adam bir de gülüyordu. Bütün akşam Leyla Alparslan'dan az uzaklaşsa ya bir şey isteyip yanına çağırmıştı. Ya da kendisi gelip Leylan'ın dibinde bitiyordu. "Bu gece benim odamda yat zümrüt göz. "deyince Leyla'nın ağzı şaşkınlıktan açıldı. Ne diyordu bu adam şimdi? Leyla'nın şaşkın suratını gören Alparslan kendine küfür etti. Kız yanlış anlamıştı da kıza öyle denir miydi? "Yani sen benim odam da yat yarın bu odaya yeni yatak, dolap alırız. Bu gece ben burada yatarım." Leyla anlamamıştı ki ne fark edecekti? Bu da yatak değil miydi? Yatardı burada ne olacaktı? Hem yenisine de gerek yoktu ki. "Neden yenisini alıyoruz? Hem ben bugün baktım Bu da gayet iyi durumda. Yatarım ben burada " deyince Alparslan "olmaz Leyla o yatak daha önce lojmanı kullananlardan kalma. Ben burayı kullanmadığım için önemsemedim. Ama senin şimdi başkasının yattığı yatakta yatıracak değilim. Bu gecelik benim odamda idare et yarın bu yatağı değiştireceğim " dedi. Leyla sessizce "Tamam" deyince Alparslan, Leylan'ın demin çaprtığı alnına baktı. Hafif kızarmıştı. O kadarcık çarpmayla nasıl hemen kızarabilmişti. Bu Zümrüt Göz'ün teni çok beyazdı ondan öyle olmuştu. Alparslan, Leylan’ın demin çarptığı alnına baktı. Hafif kızarmıştı. O kadarcık çarpmayla nasıl hemen kızarabilmişti? Bu zümrüt gözün teni çok beyazdı. Ondan öyle olmuştu. Bir insan da nasıl bu kadar beyaz olurdu? Bir insan da hiç mi kusur olmazdı? Yoktu işte. Yoksa kendisi mi Leyla'yı kusursuz görüyordu? Leyla’yla göz göze gelince kendisini toparladı. En iyisi gidip yatsa daha hayırlı olacaktı. “O zaman ben yatayım” dedi. Küçük odaya yönelen Alparslan’ı , leyla durdurdu. “Yatağa çarşaf serecektim” deyince Alparslan kafasını salladı. Çocuk dediği kız şimdiden evini çekip çevirmeye başlamıştı. Leyla’yı seyrederken yüzü istemsizce gülüyordu. İçinden hep gülmek geliyordu. Bu adi dünyada gülünecek ne var da gülelim diyen adam Leyla’sına gülecekti işte… Bu dünyada gülecek Leyla’sı varmış ulann! Şimdi evin içinde seke seke dolaşan zümrüt gözü, tutup kucaklayası yüzünün her köşesini öpesi geliyordu. Her öpücüğe binlerce kahkaha atası vardı. Leyla’sının şerefine kahkahalar atacaktı işte. Çarşafı seren Leyla ise odadan çıkmadan Alparslan’a işe gitmek için sabah kaçta kalkacağını sormak istiyordu. İkidir tam soracak gibi oluyordu. Cesareti geri kaçıyordu. Birden mi sorsaydı ki? Ya adam sanane derseydi? Yok artık sanane demezdi de, Leyla sanki Alparslan’la evli olma işinde çok hevesli görünmekten korkuyordu. Mesela çoğu şeyi Alparslan’ı sıkmadan gözlemleyerek öğrenecekti. Neyse dedi. Sormaktan vazgeçti. Sabah namazından sonra yatmaz. Kahvaltı hazırlardı. İlk gün işe gidiş saatini de ögrenmiş olurdu. Yatmaya giden Leyla'nın ardından, Alparslan'ı uyku tutsa iyiydi. Bazada çok darmış diye homurdandı. Leyla bile zar zor sıgardı bu bazaya. Bir de yenisine itiraz ediyordu. Alparslan'ın fark ettigi ise Leyla bu bazayı temizleyerek yatacaktı. Ama Alparslan'ın yatagının çarşafını bile degiştirmeden yatmıştı. Dur şimdi Leyla'yı düşünmenin hiç dogru zamanı degildi. Yoksa gece gece bu bazayı camdan aşagı atıp, gidip zümrüt gözün yanına kıvrılıp yatma fikrine yenik düşecekti. Sabah Leyla ezanla kalktı. Dolapta olan malzemelerden güzel bir kahvaltı hazırladı. Çayıda demledi. Ocagın üstüne hazır etti. Oturup heyecanla kocasını beklemeye başladı. Alparslan sabah kalktığında huysuz olur muydu ki? Ses yapıp rahatsız etmemek için çok uğraşmıştı ama. Acaba sabah kahvaltı yapmayı seviyor muydu? Yavaş yavaş ne sever ne sevmez, her şeyi öğrenip ona göre sofra kuracaktı. Alparslan sabah ezanında Leyla'nın kalktığını zaten duymuştu. Namaza kalktığını düşünüp rahatsız etmemişti. Şimdi Leyla'yı kahvaltı sofrasının başında onu beklerken bulmayı hiç beklemiyordu. Mutfağın kapısından kendisine bakan kocasını gören, Leyla'nın eli ayağı birbirine dolandı. Alparslan Leyla'ya nasıl bakıyordu öyle. Tövbe yarabbi bir gece de bu adama ne olmuştu. Bu şimdi Leyla'ya doğru niye böyle geliyordu. Leyla yavaş yavaş üstüne doğru yürüyen adamı anlamıyordu ki. Adam ona nasıl tepki vereceğini bile şaşırtmıştı. Bir de sırıtıyor muydu? Bu adama üniforması niye bu kadar yakışıyordu? Leyla da bir garipti yani. Adamın üzerine bakılacak vakit miydi şimdi? Alparslan'a bakarken şaşkınlıktan açılan ağzını kapattı. Duruşunu dikleştirdi. Ama ne çare adam hala geliyordu. Alparslan ürkek ceylanın mutfakta onu beklediğini görünce kendini tutamamıştı. Biraz oyundan kime ne zarar gelirdi? Leyla'ya yaklaştıkça zümrüt göz geri geri adımlıyordu. Şaşkın suratını gördükçe kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. Leyla'nın dibine kadar yürüdü. Leyla geri geri giderken mutfak tezgahına dayanınca, gidecek bir yeri kalmamıştı. Alparslan kızın üzerinden doğru mutfak dolabına uzandı. Dolaptan çıkardığı çay bardağını aldı. Dibinde duran şirin ceylana baktı. Ceylan'ı öyle köşeye sıkıştırırlardı işte. Kızın haline gülmemek için alt dudağını ısırmıştı. Gene de keşke oyun için bile olsa bu kadar yaklaşmasaydı keşke. Zümrüt gözün kokusu yine burnuna dolmuştu. Leyla'yı tuzağa düşüreyim derken resmen kendi tuzağa düşmüştü. Hemen kızdan uzaklaşıp "Günaydın zümrüt göz" dedi. Bardağına çay doldurmaya başladı. Leyla da cevap verecek hal mi kalmıştı? Sessizce "Günaydın" diye mırıl mırıl mırıldanarak mutfaktan çıktı. Eline yüzüne su çarpsa iyi olacaktı. Bu Yüzbaşı bildiğin onunla eğleniyordu. Onunla bir evde nasıl duracaktı. Söylene söylene elini yüzünü yıkadı. Allah vere de anneannesi yanlarına kalmaya çabuk gelseydi bari. Sonra Alparslan'ın sofraya gülerek baktığını hatırladı. Kocası kahvaltıyı seviyordu. Belli ki kahvaltı da çay icmeyi de seviyordu. Kahvaltı masasında Alparslan'ın dikkatini çekense bu zümrüt göz habire Alparslan'ı kolluyordu. Mesela yediği bir şey varsa, hemen birazdan bakıyordu ki tabak önüne yaklaşmış oluyordu. Bardağında çayı bitmişse hemen doluyordu. Karnı doymuştu da Leyla'nın hallerine doyamıyordu ki. Her sabah böyle olacaksa Alparslan'ın vay halineydi yani. Leyla Alparslan'ı işe uğurladı. Ardından evi toparladı. Sıra yemekleri yapmaya gelince yapmadan önce kendisine bakmaya gelen Fatma Ablasına, Alparslan'ın sevdiği yemekleri sordu. Alparslan etli ve zeytinyağlı yemekleri seviyordu. Fatma Abla'sı, Leyla'ya etli kuru fasulye nasıl pişirilir gösterdi. Yanına cacık da yapıp dolaba koydular. Evde yemekleri Gülcan yengesi yapıyordu. Tatlıları da Suna ile Leyla beraber yapıyordu. Leyla tatlı işinde ustaydı da, yemek işinde kendine güveni yoktu. Onda da Fatma Ablası Hızır gibi yetişmişti. Ne var ne yoksa ondan sorup öğrenecekti. Tatlısını da yapıp kenara koyan Leyla, Alparslan gelene kadar hazırlanmaya koyuldu. Üzerine siyah boydan uzun elbisesini giydi. Elbisenin üzerinde ince çiçek desenleri vardı. Belden oturtmalı elbisenin etekleri topuklarına kadar uçuş uçuş geliyordu. Bunu çeyiz alışverişinde Elif'le beğenip almışlardı. Elbise çok güzeldi de tek sıkıntısı biraz dardı. Elif illa da al demese belki de almazdı. Uzun saçlarını belden aşagıya saldı. Biraz da Selma Yenge'sinin aldığı altınlardan abartmadan taktı. İyi ki de hevesli görünmeyecekti. Resmen adam için hazırlanmıştı. Ama Leyla napsındı? Çocuk muydu o? Leyla'ya ikidebir çocuk diyordu. Hem daha adama alyans taktıracaktı. Durduğu yerde mi olacaktı bu işler? Kapı çalınca koştu kapıyı açtı. Alparslan da zaten anahtar vardı da işte kapıyı ona gene Leyla'sı açsın istiyordu. Kapıyı Leyla açtı açmasına da ulan Leyla niye giderek güzelleşiyordu? Alparslan'a yazık değil miydi? İnşallah tahmin ettiği şey olmazdı da zümrüt göz bu elbiseyle alışverişe gelmezdi.

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD