MERHAMETİNDEN ÖPTÜĞÜM KADIN

1042 Words
Turna kulaklarına yapışan adama anlamaz gözlerle baktı. "Bıraksana be adam deli misin sen?" "Demek beni tanımadın ha, ulan insan abisini hiç mi tanımaz ?" diyerek ellerini Turna'nın kulağından çekti Kenan. Turna geçmişi anımsadı. O sadece Kenan'a abi diye sesleniyordu . Ama karşısındaki adam o kadar çok değişmişti ki , karşındaki adamın Kenan abisi olduğunu bir türlü inanmıyordu. Kenan Turna'nın onu tanımadığını anlayıp hafif kafasına vurdu. "Benim kızım ben, Kenan." "Abi." diyerek Kenan'a sarıldı Turna. Kenan'da, Çiğdem gibi sorular sorup azarlamaya başlamıştı. Turna Kenan'ı duymuyordu. O sadece biran önce Baran'ı görmek istiyordu. "Nerede o abi?" Kenan kaşlarını çattığında. "Biliyorum hepiniz merak ettiniz beni, ama şimdi değil abi." Kenan anlayabiliyordu Turna'yı. "Her zamanki yerinde." Turna gözleriyle Kenan'a teşekkür edip koşmaya başlamıştı. Kenan'ın "Dur, dizin... yardım edeyim." demesine kalmadan çoktan köşeyi dönmüştü bile Turna o günü hiç unutmuyordu. Mahallenin tek bir apartmanı vardı. Oda çoktan terk edilmişti. Bu mahallenin, denizi uzaktan da olsa gösteren tek binasıydı . Sonra mahalle ayaklarının altında kalıyordu. O gün babalar günüydü. Baran binanın damından ayaklarını boşluğa salmıştı. Turna Baran'ı orada gördüğünde yanına gitmiş, oda ayaklarını boşluğa salmıştı. Baran hiç bakmamıştı ona. Yüz hatları hem gerilmiş ,hemde acıyı andırıyordu. Turna sanıyordu ki oda babasını özlüyor. "Babamı özledim." dedi Turna. "Elini hiç tutmadım mesela, onunla beraber balığa da gitmedim. Her şeyden önemlisi onu hiç görmedim." "Ben hep nefret ettim." demişti Baran. Turna şaşırmış, Baran'a bakmıştı. İnsan hiç ölen birinden, hele ki babasından nefret eder mi? diye düşündü. Baran'ın babasının yaşadığını bilmeden. Tam cevap vereceği sırada Baran, gökyüzünü işaret etmişti. Turna başını göğe kaldırdığında, ilk defa Turna katarını görmüştü. Turna eski binanın kapısında durdu. Zifiri karanlık olan merdivenlerden ağır ağır çıkmaya başladı. Ne diyeceğini bilmiyordu. Daha doğrusu ağzını açabileceğinden emin bile değildi. Dama çıktığında terlemiş alnını, elbisesinin etekleriyle silip, derin nefes alıp çatı kapısından geçmeye başlamıştı. Turna sanki harabe bina da değildi. Karşısında ışıklandırılmış olan küçük bir kulübe, küçük tüpün üstünde kanayan çay gözüne çarpmıştı. Yere serpilen buğdaylar ve üzerilerine üşüşmüş güvercinler vardı. Güvercin kulübesinin kapısı açıktı. Muhtemelen içerideydi. Çaydanlıktan suyun taşmasıyla, Turna hemen gidip çayı demlemeye başlamıştı. Büyük çaydanlıktan suyu küçük çaydanlığa aktarırken, kaynayan suyun taneleri Turna'nın yara içinde kalmış dizine sıçradığında, "Ah!" Baran çıkan sesle kulübeden çıkıp baktığında Turna'yı görmüştü. O sanki hiç gitmemiş gibiydi .Başı yerdeyken saçlarının pis betona değmesini hiç umursamadan çayı demlemeye devam etmesini seyretti. İçi rahat etmişti. Turna sapa sağlam karşısındaydı. Ona kırgındı. Baran hiç bişe demeden yanından sessizce uzaklaşıp, binanın denize bakan tarafına gitmişti. Turna kunduradan çıkan sesle başını kaldırmadan çayı demleyip, altını kısıp hemen ocağın üstüne aceleyle bırakıp, başını kaldırdığında kimseyi görememişti .Gitmiş miydi yani? kulübeye girdiğinde güvercinlerden başka kimse yoktu. Turna denizi hatırlamıştı. Baran hep oraya karşı duruyordu, yüreği sanki duracakmış gibiydi. Kulübenin yan tarafındaydı Baran. Hemen içeriden çıktı Turna. Kulübenin köşesinden geçtiğinde onu görmüştü .Elleri cebindeydi, sırtı dönüktü. Bu ben sana küstüm demekti. Koskoca adam hiç küser mi? küser efendiler, küser... Hemde onun gidişiyle tüm şehre küser, onu saklayan şehre düşman olur. Turna hiç bir şey demeden, Baran'a yaklaşıp tam arkasında durdu . "Seksen bir vilayet... Tam seksen bir vilayet seni aradım..." Baran'ın sesi bile küsmüştü Turna'ya. Hiç bir ses bu kadar aciz çıkmamıştı. Turna sanki ölecek gibiydi .Konuşmak istiyor fakat sesini boğazında yumru oluşturmuş olan yerden kurtaramıyordu bir türlü. Baran ,Turna'ya bakmadan konuşmaya devam ediyordu. "Söylesene muhacir kız sen hangisindeydin?" Turna, Asmin'le son konuşmasını anımsadı. "Baran seni sevmiyor." demişti Turna, Asmin'e. "Ben onun soyadıyım peki ya sen, sen kimsin ki?" demişti Asmin. Haklıydı Asmin, ne kadar Baran'ı sevmese de haklıydı. "Kimsem yoktu Baran. Annem ölmüştü, sonra dedem bir sen vardın her şeye iyi gelen, sende gidince öksüz kaldım ben. Asmin'le başa çıkamıyordum bir türlü. Çünkü o hep haklı kişi oluyordu. Seni seven ben olduğum halde seni ondan çalmışım gibi konuşuyordu. Gitmek zorundaydım . Baran hiç bir şey demeyip Turna'ya döndüğünde, küçük kadının büyüdüğünü görebiliyordu. Ama onda değişmeyen tek şey, boyunun kendisinin tam göğüs hizasında bitiyor oluşuydu. Bunu çok seviyordu Baran. Sessiz kalıp ,cebinden çıkardığı yara bandını ayaklarının dibine çöküp, çizik olmuş yere yapıştırırken, Turna birden ağlamaya başlamıştı. Bu adam küs olmayı bile beceremiyordu. Baran yara bandını yapıştırıp, aniden çıkıp gitmişti. Turna sessizce hıçkırıyordu . Turna, Çiğdem ve Asiye'ile beraber kendi evini temizlemişti .Öğretmenlik maaşının son parasının alıp, annesine ait olan kitapçı dükkanını işletecekti. Herkes yardım etmeye gelmişti .Baran'ın gözü sürekli üzerindeydi. Bu iki güzel insanın evleri gibi dükkanları da karşı karşıyaydı. Dükkan için mavi boya almıştı Turna. Ama boyacıya para vermek istemiyordu. Zaten kısıtlı kullanması gerekiyordu parasını. Baran'dan yardım istemişti. Hem beraber zaman geçirmek daha iyiydi. Baran boyayı yaparken Hasan çay getirince Turna, Baran'ın görmesini engelleyip Hasan'ı geri gönderiyordu. Ona kendi elleriyle yapmak istiyordu .Öylede yapıyordu. Konuşmayı başlatan hep Turna oluyordu .Baran kısa cevap verip konuşmayı sonlandırıyordu. Küslük devam ediyordu. Ama Turna'nın pes etmeye hiç niyeti yoktu. Kadir çürümüş olan rafları görüp, kendisine ait olan marangozdan, en güzel malzemeyle kitap rafı yapmıştı. Sonunda her şey bitmişti. Aradan bir hafta sonra Turna'yla, Çiğdem beraber dükkanlarına gitmişlerdi. O gün havada yağmur belirtisi vardı. Turna kitapları raflara dizdikten sonra Çiğdem, Turna'yı aramış, kahvaltıya çağırmıştı. Turna, Çiğdem'in dükkanında kahvaltısını ederken Kadir Turna'yı aramıştı .Çiğdem'e sürprizi olduğunu, onu verdiği adrese göndermesini istemişti. Turna kahvaltıdan sonra ,Çiğdem'i bir bahaneyle verilen adrese yollamıştı. Çiğdem gittikten sonra ,Turna, Çiğdem'in yarıda bırakmış olduğu temizliğe girişmeye başlamıştı. Zaten bu havada kimse sokağa çıkmazdı. O yüzden dükkanını kapatıp, Çiğdem'in pastanesinde kalmış, temizliğe devam ediyordu. Hava birden bozulup karanlığa dönüyordu. Anlaşılan yağmur yağacaktı. Turna şekerlemeleri kavanozlara doldururken yağmur yağmaya başlamıştı .Camdan bakmak istediğinde bir köpeğin yağmurdan korunmak için cam tarafına büzülmüş olarak gördü .Turna oldum olalı köpeklerden hep korkmuştu. Ama köpeğin ıslanmasını seyredemezdi. Askı da duran büyük şemsiyeyi alıp, camı açınca Baran'ın kendisini seyrettiğinden haberi yoktu. Baran "Merhametinden öptüğüm kadın hiç değişmemiş." diye geçirdi içinden. Turna camdan şemsiyeyi açıp, köpeği yağmurdan tam koruyacak bir şekilde üzerine geçirdiğinde, bir kap bulup Çiğdem'in dolaba kattığı yemeği kaba doldurup, camdan ürkerek uzanmış, yemeği seri bir şekilde köpeğin önüne bırakmış, son süratle camı kapatmıştı. Merdiveni alıp kavanozlara doldurduğu şekerlemeleri en üst rafa dizerken, gök gürültüsünü duyunca korkmuş, ama inatla devam etmişti. Zoruna gitmişti Turna'nın ,Baran biliyordu çünkü Turna'nın şimşekten korktuğunu. Burun direkleri sızlamaya başlamıştı . Turna devam ediyordu kavanozları dizmeye. Son şekerlemeyi alıp merdivenleri çıkmaya başlamıştı. Tam kavanozu yerine katıp aşağıya inecekti ki ,ani şimşekle, çığlık atıp sarsılınca merdivenlerden kayıp yere yapışacakken, onu havada yakalayan ıslak bedene gözlerini sıkı sıkı kapatıp sarılmıştı. Sarıldığı bedenin kokusu tanıdık geliyordu Turna'ya...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD