BARAN

1011 Words
Çırak Hasan dışarıda öylece gözlerini yola dikmiş olan Baran'a baktı, telaşla yanına gidip. "Abi çok kötü olmuş, hadi gel bir Doktora gidelim." Demesiyle. Baran; "Az önce Kerim amca bağırarak ne söyledi?." "Turna geldi, dedi.Mahallenin kızıymış, abi. İyi de öyle biri yok ki mahallede, herhalde kulaklardan dolayı karıştırdı Kerim amca." "Geldin demek muhacir kız ." "Efendim abi." "Yok bişey." Deyip karşıdan gelen ortağı, dostu olan Kenan'ın bir şey demesine fırsat vermeden gitti. Kenan Hasan'a bakıp. "Ulan yine acemiliğin üstünde kırılan bardakları geçtim kardeşimi haşlamış sın lan." Hasan açıklama yapmaya hazırlanırken, Kenan bir zamanlar Hasan'dan daha berbat bir çırak olduğunu hatırlayıp. "Tamam oğlum tamam." Hasan kaldırımdan geçen ellerinde pazar yüküyle gördüğü Asiye ablasını Kenan abisine işaret edince, Kenan arkasını dönüp başını yerden kaldırmadan rüzgardan yüzene düşen sarı perçemlerini ellerindeki poşetlerle oflaya,puflaya düzeltmeye çalışan Asiyeyi gördü. Ne çok seviyordu bu kadını. Şimdi gitse elinden poşetleri alsa Asiye için iyi olmazdı. Kenan, Asiye'ye kendini layık görmüyordu. Asiye'nin anasının hayalindeki damat adayı değildi Kenan. Başta yetimhane çocuğuydu, buraya yetimhaneden 16 yaşındayken kaçıp gelmişti. Turna'nın dedesi Halit amca olmasaydı bu mahallede barınamazdı biliyordu bunu Kenan. Herkes ya hırsız olacak yada milletin karısını kızını rahatsız edecek demişti. Ama Turna'nın dedesi Halit amca sadece şu sözü söylemişti. "Utanacaksınız hemde çok utanacaksınız." Kenan utandırmıştı mahalleyi. Halit amca Kenan'ı alıp kendi evinde yaşamaya ikna edemeyince, Kenan kahvede yatıp kalkmaya başlamıştı. Halit amca ölmeden önce kahvenin tapusunu Kenan'la, Baran'a bırakmıştı. Güzel adamdı Kenan abi bir kere mertti, uzun bir boyu vardı gözleri siyahın en güzel tonuydu. Kış günü üzerinden hiç eksik olmayan siyah deri ceketi ,saçlarının hafif kaşlarının üstünde olması, kirli sakalıyla belki Asiye'nin anası için değil ama hiç kuşkusuz mahalledeki bütün annelerin gözünde kızları için ideal bir eşti. Kenan, Hasan'a Asiye'ye yardım etmesi için işaret edince, Hasan ,Asiye ablasının yanına gidip poşetleri elinden almak istemiş. Asiye ,Kenan'a ela gözlerini dikip Hasan'ı terslemeye başlamıştı. "Taşıyamayacaksam ne diye alayım tüm bunları?" Kızıyordu Asiye, Kenan'a onun için daha bilmem kaçıncı görücüde kusur bulacaktı? Baran yıllar sonra kehribarın ayak bastığı taşlı sokaklardan ağır ağır yürüdü. Onun gitmesiyle mahalledeki her evin duvarlarını şiirlerle kuşatmıştı Baran. Mahallenin erkekleri kim bu deli adam diyip küfürler yağdırıyorlardı. Sanıyorlardı ki kız kardeşleri için tüm bu şiirler onlar maviye boyanmış şiirleri beyaz boyayla kapatınca Baran yine beyaz boyanın üstünü yine şiirle dolduruyordu. Kendi sokağındaki duvara kehribar yazmıştı. Yıllar sonra yaşadığını hissetti. Baran. Göğsündeki ağırlık uçup gitmişti artık. Başını gökyüzüne kaldırıp Allah'a şükretti, Turna'yı yeniden görebileceği için. Onsuzluk ölüm sancısı gibi bir şeydi. Her gece düşünmüştü. onu yağmurlu havalarda içi hep korkmuş. "Tek başına ne yapar?" Diye kendini yeyip bitirmişti. Bir kez daha Asmin'e lanet etti Baran. Yine eskisi gibi kısık sesle, şarkı mırıldanıp kehribarın sokağına gitmeye başladı. Yolda oto yıkamanın sahibi olan yıllardan beri hiç haz etmediği Alaz'ı görünce başıyla selam verdi.Alaz "Acaba başka birine mi selam verdi? " Deyip etrafına baktı etrafta kimse yoktu Baran'ın kendisine selam vermesi olur iş değildi. Alaz kendi kendine. "Ne oluyor lan bu adama kafasına saksı mı düşmüş?" Turna ellerindeki poşetlerle eve vardığında uzun kahverengi saçlarını topuz yapıp, koltuğun üstüne bırakmış olduğu çantasından çıkardığı kır çiçekli turuncu saç bandajını kafasına geçirip, temizlik bezini,cam sili alıp yukarıya çıktı. Dedesine ait olan eski teypten radyoyu yüksek sesle açıp camlara girişmeye başladı. Turna sanki teypten yükselen ses azmış gibi bir de şarkıya kendisini katıp devam etti. Çiğdem kendisine ait olan pastanesine giderken sokakta çizgi oynayan kız çocuklarını görünce etrafına bir göz attı. Zira kendisi 25 yaşında nişanlı bir kadındı. Sokakta çizgi oynaması çocuklar tarafından nişanlısı olan Kadir'e yetiştirilmesin diye çocuklara şekerleme vermek zorunda kalmıştı. Çiğdem,çilli kızın elindeki mermer taşını hemen kapıp karaya bulanmış olan kare şeklindeki çizgiden bir tur döndüğünde,buna bozulmuş olan çilli kızın yanaklarından öpüp; "Sana ve arkadaşlarına limonata ve kurabiye ısmarlasam affeder misin beni?" Çilli kız olumlu anlamda başını sallayınca Çiğdem dükkanına gitmeye başladı. Yıllardır kimsesiz olan eski evden şarkı sesi ve ona eşlik eden kadın sesini duyunca durdu. Yanıldığını zannediyordu Çiğdem. O evden ses gelmesi imkansızdı, yürümeye devam edince, müzik sesinin kesildiğini duydu. Ama kadının şarkıya yine devam etmesiyle Çiğdem tahta kapıyı çalmaya hatta yumruklamaya başladı. Turna kapının sesini duyunca; "Kim bu şimdi? tamam geliyorum." Kapı ritmik bir şekilde vurulmaya devam edince, Turna sinirlenip merdivenlerden; "Tamam be kardeşim! ne bu böyle alacaklı gibi ,geldik işte." Deyip kapıyı açınca, karşısındaki esmer ,yeşil gözlü bir eli belinde olan kendisine kaşlarını çatmış olan cazgır Çiğdem'i tanımıştı. Ama kendisini tanıyamayan dostuna burun direklerinin sızlamasıyla; "Cazgır." Deyip sarılmıştı. Çiğdem kendisine sarılan kadına hiç tepki vermedi. Turna, Çiğdem'den ayrıldığında. "Benim Çiğdem. Turna." Çiğdem, Turna'ya öyle çok sıkı sarılmıştı ki Turna'nın nefesini kesecekti sanki. Çiğdem, Turna'dan ayrılıp, özlemi bir kenara bırakıp Turna'ya çıkışmaya başlamıştı. "Nerdeydin kızım sen, ha nerdeydin? birden kayboldun." Çiğdem'in sarf ettiği sözler Turna'nın zoruna gitmişti. "Gitmem gerekiyordu." "Gitmesi gerekiyormuş, ne kadarda kolay söylüyorsun öyle." Turna'da Çiğdem gibi sesini yülkselterek. "Gitmek benim için kolaymış gibi konuşuyorsun sizi ,mahalleyi, onu bırakıp gitmek kolay değildi, hem de hiç ." "Seni ne kadar çok aradı biliyor musun?" Turna bunu duymak istemiyordu. merdivenlere çıkmaya çalışınca, Çiğdem kollarını iki yana açıp ona engel oldu. "Yine kaçıyorsun adam seni ne kadar çok aradı biliyor musun? diyorum sağırmış gibi davranıyorsun senden sonra ne oldu biliyor musun?" Geçmiş Turna'ın gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçmeye başlamıştı,koşullar sevmek için el vermiyordu. Burası küçük insanların hayata tutunmaya çalıştığı mahalleydi ve Baran o zaman bile sevmişti Turna'yı. Turna, Baran'ın çocuk yanıydı. Ona ilk söylediği söz muhacir kız olmuştu.Turna annesinin öğretmenlik mesleğinden dolayı memleketin hemen, hemen her yerini dolaşmıştı. Baran, Turna'ya bu yüzden böyle sesleniyordu. muhacir kız demişti bir keresinde Turna'yı okuldan bisikletiyle alırken arkasındaki kızın ikisini yağmurdan korumak için gökyüzüne açtığı kırmızı çiçekli şemsiyeyi alıp başlarından atarken daha iyi duymasını istiyordu. Zira bunu bir daha söyleyebileceğinden emin değildi.. "Son durağın burası olur inşallah muhacir kız " Demişti bu seninle yaşlanmak istiyorumun diğer adıydı .Öyle bir adamdı Baran. Seviyorum, aşığım gibi sözleri hiç kullanmazdı. O her zaman farklı bakardı . Bazen öyle bir şey söylerdi ki büyülenmiş gibi olurdu insan. Eğer babası, Baran'a, ailesine ihanet etmeseydi Baran'ın hayatı çok farklı olabilirdi. Turna geçmişi unutmak istiyordu. "Bilmek falan istemiyorum. Onun hakkında hiç bir şeyi bilmek istemiyorum." Çiğdem bir çırpıda; "Asmin başka bir adamla kaçtı, sana ve Baran'a acı çektirmek hoşuna gidiyormuş manyağın."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD