Keyifli okumalar
Bir kış günü evde yalnızlığımla boğuşurken pencerenin önüne oturmuş dalgın dalgın boş sokağı izliyordum. Elimde tuttuğum sıcak, dumanı tüten kahvemden küçük bir yudum alarak içimi ısıtmasını umdum ve kalın hırkama daha da sarıldım. Hava, mevsim normallerinden oldukça soğuktu. Bulutlar öfkelenmişçesine kararmış, birazdan sağanak yağmurun geleceğini haber verir gibiydi. Böyle kasvetli havalarda sessizliğe bürünüp düşünmeyi seviyordum.
Ben Asel Vural İstanbul 'da abimle birlikte yaşıyorum. Hayatımda abimden başka kimsem yok çünkü annem ve babam ben daha küçükken ölmüşlerdi. Onları hiç tanımıyordum. Onlara dair hiçbir şey bilmiyorum benim hayatımda hiç anne ve baba diyebileceğim birileri olmadı, küçükken düşüp bir yerimi incittiğimde endişeyle yanıma koşan bir babam olmadı, üzülüp ağladığımda şefkatle gözyaşlarımı silen bir annem olmadı, mezuniyetime gelip ben diplomamı alırken beni gururla alkışlayan bir babam olmadı, benimle ağlayan benimle beraber gülen bir annem olmadı, onları tanımayı öyle çok isterdim ne yazık ki varlıkları sadece hayallerimde yer alan bir boşluk olarak kaldı. Karanlıkta kalmış bir gölgeden öteye gitmiyor. Abim ise ne zaman annem ve babam ilgili bir konu açsam konuşmama izin vermeyerek beni susturuyor. O böyle davrandıkça merakım daha da artıyor, içimi kemiren bir hal alıyordu.
Abim, annem ve babam hakkında konuşmaya pek yanaşmasa da ailemle ilgili konuşma çabalarım bazen işe yarıyordu. En son aramızda geçen konuşmada "Karan soyadını ve Ela gözlerini annemden aldın. Lütfen artık soru sorma Asel, beni üzüyorsun." demişti. Bezgince konuyu tamamen kapatmıştı. Aldığım cevaplar beni tatmin etmese de bu konuşmayı düşündükçe gözlerimi annemden aldığımı bilmek beni mutlu etmeye yetiyor ama yıllar geçtikçe anne ve babama olan ihtiyacım özlemim artıyor ve içimdeki eksikliği dindiremiyordum. Sanki içimde koca bir delik var ve ne yaparsam yapayım kapanmıyor, beni içine çekiyor gibi kalbim yoğun bir sevgi ihtiyacıyla sızlıyor, göğsüm özlemle daralıyordu.
Hayattaki yegâne varlığım, beni önemseyen ve değer veren tek insan abim içimde yer edinen baba ve anne yokluğunu elinden geldiğince bana hissettirmemeye çalışır, her açıdan eksiklerimi tamamlar, sığınılan bir liman gibi bana huzur ve güven verirdi. Abim büyük bir otel sahibi olduğu için maddi anlamda hiçbir eksiğim yok.
Ben daha küçükken İstanbul 'dan İzmir'e taşındık. Abim yanımdayken ben zaten her şeye sahibim. Çok zor günler yaşadık, abimde bu olanaksızlığı dert etmiyor, hep güçlü durmaya çalışarak zor günleri bir şekilde atlatmayı başarıyordu. Onun bu mücadeleci yapısına, sonsuz sabrına, sakinliğine ve azmine hayrandım açıkçası abimle tek ortak yanımız buydu.
Sabah karnıma giren şiddetli ağrı ile uyandım, birkaç haftadır sebepsiz ağrım oluyordu. Yataktan kalkıp hemen lavaboya gittim. Ben Asel Vural 22 yaşında boyum 1, 90 , kilom ise 42 belime kadar uzanan siyah saçlarım kahverengi gözlerim var. Lavaboda işlerimi hallettikten sonra dolabın önüne geçtim. Bugün iş görüşmesi vardı. Dolaptan giysilerimi çıkarıp giyindim, saçlarımı tarayıp topladım. Abim kızdığı için makyaj yapmadım. Aynada kendime son kez bakıp aşağıya indim. Semra Ablaya "Geç gelirim işin bitince çık." dedim. Boyum uzun olduğu için topuklu giymedim.
Evden uzaklaştığım sırada sokağın başında birkaç kişi toplanmış sohbet ediyorlardı. Umarım o şizofren karşıma çıkmaz onlara bakmadan hızla yürüdüm tam o sırada arkamdan Asel diye seslendi. Arkama baktığımda Efkan'ı fark ettim. Harika! Güne ne de güzel başlamıştım böyle, kesinlikle en şanssız günümde olmalıyım! Efkan'ın her zaman ki gibi umursamaz bir tavrı vardı.
Tekrardan "Asel" diye seslendiğinde bıkkınlıkla gözlerimi devirdim. Bezgin bir sesle "Ne var Efkan?" diye cevap verdim. Bana karşılık olarak çarpık ve kötümser bir şekilde gülümsedi. "Acelen ne, bu kılıkla nereye gidiyorsun? Dur biraz sohbet edelim. Memnuniyetsiz bir şekilde yüzümü buruşturdum. "Seninle mi?" diye sordum sıkılmış bir ses tonuyla konuşmama devam ettim. "Kendimi çatıdan atmayı tercih ederim." Yanında duran serseri arkadaşları gülünce Efkan'ın sırıtışı anında kayboldu. Onlara dönerek "Kesin lan." Diyerek sertçe bağırdı ardından derin bir nefes alıp bana kötü kötü bakmaya başladı. "Elbet bir gün sevgilim olduğunda bu lafları hatırlatacağım."
Alaycı bir tavırla, "Rüyanda bile göremezsin." diye karşılık verdim. Yok, artık daha neler! Dudakları ağır ağır kıvrılmaya başladı. Kötücül bir tebessümle baktı. "Gerçeğini göreceğim güzelim rüyaya gerek yok."
"Nasıl olacakmış o?" diyerek dalga geçmeye devam ettim. "Hayal dünyan çok genişmiş, maşallah tüm dünyaya yeter." Kaşlarını çattı, dudakları düz bir çizgi halini alırken kahverengi gözleri öfkeyle karardı. Pekala, artık çenemi kapatsam iyi olacak sanırım.
"İster gönüllü ister zorla ama yakında." dediğinde anında başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki, içim ürperdi ama sakin kalmaya gayret ettim. "Hastasın sen git bir tedavi ol bulaşma bana yoksa abimin sana yapacaklarından ben sorumlu değilim." Sonra öfkeyle olduğum yerde durdum ve sinirle ona doğru dönüp dik dik suratına baktım. "Biliyor musun Efkan, benden alacağın tek şey ancak bu tekme olur." dizimle tekme attım ve kaçtım.
"Seni var ya, Sen benimsin lan! Benim bunu kabulleneceksin! Benim olacaksın, kendi ayaklarınla geleceksin." saçma sapan bağırmaya başladığında omzumun üzerinden geriye bir bakış attım. Ruh hastası kafayı benimle bozmuştu, elinden gelse tecavüz edecek, gerçi bu yapmayacağı anlamına gelmez. Bana doğru geleceği sırada Kerem kolunu tuttu, bir şey söyleyip sakinleştirmeye çalışıyordu. Efkan ise hem bana bağırıyor hem de Kerem'in elinden kurtulmaya çalışıyordu. Onu düşününce midem kasıldı. Efkan Uzun, göz kamaştırıcı ve tepeden tırnağa uğursuz bir adamdı.
Arabama atlayıp gaza bastım. Oradan hemen uzaklaşmıştım. Yaklaşık 20 dakika sonra zorda olsa Karan şirketine geldim. Yolda gelirken birkaç kişi ile kavga etmiş ve levyemi çıkarmıştım. Levyeyi gören arabasına geri binip gitmişti. Sinirli sinirli binadan içeriye girdim. Danışmada kendini sergileyen kıza seslendim.
"İş görüşmesi için gelmiştim. Mimarım yardımcı olur musunuz?" dediğimde bana ateşli bir bakış atıp "Beşinci kata çıkarsanız orada size yardımcı olacaklardır." dedi. Beni yiyecek gibi bakıyordu. Göz devirip "Teşekkür ederim ama tipim değilsin öyle bakmayı kes lütfen." dedim. Yanından hızla uzaklaşarak asansöre bindim, beşinci kata geldiğimde karnıma bir ağrı saplandı. Acilen lavaboya gitmeliydim asansörden fırladığım gibi yerleri silen kadına lavaboyu sordum. Gösterdiği yere gittim kapısına şerit çekildiğini gördüm. Bu durumda daha fazla vakit kaybetmeden etrafa baktım. Yan taraftaki erkek tuvaletine girdim, şansıma kimse yoktu. Hızla işimi hallettim. Kabinden çıktığımda kapıdan biri hızla içeriye girdi ve beni fark etmeden işini yapmaya başladı. Takım elbiseli oldukça fit ve ultra yakışıklı birisiydi.
Tam kabine geri saklanacak iken bir an göz göze geldik. Ne kadar bakmamaya çalışsam da göreceğimi görmüştüm. Adam bana şaşkınca ve sinirle bakarken koşarak tuvaletten çıktım. Tenha bir yere saklanıp çantamdan çıkardığım ıslak mendil ve dezenfektan ile ellerimi temizledim. Umarım bu olayı unutur, yoksa burada çalışamam sakinleştikten sonra saklandığım yerden çıkıp sekreterin yanına gittim.
"Merhaba ben Ares bey'le görüşeceğim de kendisi odasında mı?"
Sekreterin bana bakmasıyla yakın arkadaşım olması şoku ayağa kalkıp birbirimize sarılarak sohbet ettik
"İnanmıyorum sen şimdi burada mı çalışacaksın?"
"Evet girişteki sekreterin beni yiyecek gibi bakması dışında herşey güzel"
"Sorma o koca göğüslerini patrona gösteriş yapıyor."
"Yalnız patron çok sinirli onun yanında sakın ters bir şey deme"
Arzu aniden ayağa kalkınca ona baktım. Lavaboda gördüğüm adam bana bakınca ters bir bakış attım. Arzu araya girerek dikkati kendine çekti.
"Ares bey sizinle görğşmesi olduğunu söyledi."
"Gelsin"
Odasına girdiğinde bende peşinden girdiğimde odanın düzenine ağzım açık şekilde baktım. Siyah beyaz karışım renkler kahve tonda eşyalar namı değer patronum öksürerek kendini belli etti.
"İncelemen bittiyse elindekini masama koy"
Tedirginlikle masaya yanaşırken ayağımın kaymasıyla onun kucağına düşmem bir oldu. Elim pantolon üstünde sert bir şeye değince aniden ayağa kalktım. Bir bu eksikti.
"Be-Ben çok özür dilerim gerçekten"
Kapalı gözlerini açıp bana baktığında yutkunmakta zorlandım. Sakarlığımın tutacağı tutmuştu. Eliyle işaret ettiği yere oturunca nefes almak bile zor geliyordu.
????
Umarım bu yaşadıklarım bir kabus olur. Odaya telefon zil sesi geldiğinde masanın üstündeki telefonu alıp kulağına koydu.
"Söyle"
Bu cümle sanki karşı taraf için bir emirdi. Ne duyduysa aniden ayağa kalkıp ceketini alıp çıkacakken arkasını döndü. Bakışları benim üşümeme neden oluyordu.
"Asel Hanım yarın tekrar gelin"
Bu cümle de benim için emirdi. Odadan çıkarak Arzu'nun yanına gidip onun birlikte kahve içtim.
"Arzu bu patron nasıl bakıyor öyle resmen ödüm kopuyor."
"O her zaman öyle çocukken annesi ve babasını kaybetmiş o günden sonra yüzü hiç gülmedi."
Arzu'nun söylediklerini düşündüm. O da tıpkı benim gibi yaralıydı. Aklıma lavaboda olanları gelince Arzu'ya dönüp anlatmamla kahve boğazında kaldı.
"Nee nasıl?"
"Kızım sessiz olsana."
"Öyle oldu kaçacaktım ama göreceğimi gördüm."
Arzu bir anda kahkaha atınca sinirim bozuldu. İç sesim bana içten kızıyordu. Benim canım arkadaşım kendine geldiğinde derin nefes aldı. Bende gülmekten ölecek sanmıştım.
"Asel Allah aşkına erkekler tuvaletinde ne işin var senin."
"Bayanlar tuvaleti bozuktu bende sıkıştım oraya girdim."
Telefonum çalınca arayana baktım. Abim beni evde bekliyordu. Ayağa kalkıp Arzu'ya sarıldım.
"Yarın tekrar geleceğim."
"Yarın ben izinliyim başka bir sekreter olacak sen ona söylersin."
Başımla onay verdikten sonra arabama binip yola çıktım. Şimdi bu işi abime nasıl söylesem diye düşünüyorum kesin yine bir kavga çıkacak ama başka çarem yoktu. Bende her kadın gibi kendi ayakları üzerinde durup meslek sahibi olmak istiyordum...
Bölüm sonu