Sıradan hayatımın sonu, tanımadığım bir adamla tek gecelik bir ilişki yaşadığımda başladı. Onu tanımıyordum çünkü onun kim olduğunu hatırlayamayacak veya umursayamayacak kadar sarhoştum ve kalbim kırılmıştı.
"Hmm..."
Göz kapaklarım ve vücudum çok ağır geliyordu. Sabah oldu mu? Bir de tabi iş var. Bugün işe gitmek zorundayım!
Gözlerim hala sımsıkı kapalıyken derin bir nefes aldım. Saat kaç bilmiyorum ama yerimden kalkmak istemiyordum. Bu yatak o kadar yumuşak ve rahat hissettiriyor ki sonsuza kadar içinde uyuyabilirim.
Bekle bir dakika!
Hızla gözlerimi açtım ve oturur pozisyona geçtiğimde nefesim kesildi. Biliyordum… Bu benim yatağım değil! Peki neredeyim ben?
Perdenin aralığından yüzüme vuran güneş ışığıyla gözlerimi kısarak etrafa bakınmaya başladım. Vücudum hala uykudan ve belki de dün gece içtiğim tüm içkilerden yorgun ve ağır geliyordu.
Etrafa baktığımda çok lüks bir otel odasındaydım ve yalnızdım. Krem duvar kağıdı ile dekore edilmiş geniş bir odada, büyük bir yatakta oturuyordum. Oda, krem ve altın renk tonlarının karışımı ile lüks bir şekilde dekore edilmiştir.
Şok oldum, ne kadar hatırlamaya çalışsam da buraya nasıl geldiğimi hatırlayamadım. Telaşlandım. Bana ne oldu? Buraya nasıl geldim? Arkadaşlarım nerede?
Çok fazla düşünmek başımı ağrıtmaya başladığında şakaklarımı ovdum. Şu an saat kaç? İşe gitmem gerekiyordu. Geç kalmak gibi bir lüksüm olamazdı.
Oturduğum yerden ayaklandığımda üzerime örtülen saten pikenin doğrudan cildime sürtündüğünü hissettim. Vücudumu örten pikeyi düşmeden tutmak en kötü şüphemi doğruladı.
Evet, tamamen çıplaktım. Çıplak!
Kendimi en kötü senaryoya hazırlarken gözlerimi kapattım. Bunun benim başıma geldiğine inanamıyorum. Dün gece ne oldu? Ben biriyle mi yattım? Nasıl oldu bu?!
Gözlerimi araladığımda bakışlarım yerdeki kıyafetlere çarptı. Sanki üstümden aceleyle çıkarılmış gibi kıyafetlerimin her yere gelişigüzel dağıldığını gördüm. Eldeki duruma odaklanabilmek için akşamdan kalmalığımın geçmesini dileyerek birkaç kez hızla gözlerimi kırpıştırdım. Gerçekle yüzleşme kararlılığıyla, çıplak bedenimi ortaya çıkarmak için tüm pikeyi üzerimden çektim. Belli başlı yerlerdeki morluklar dün geceyi hiç tanımadığım hatta hatırlamadığım bir adamla geçirdiğimi kanıtlar nitelikteydi. Her şey çok açıktı ama ben inkar için elimdeki tüm kartları ortaya sermiştim. Kendime inanamıyordum!
Yatakta tekrar etrafa bakınırken hafifçe inledim. Yatağın ortasındaki leke ve durumu, dün gece burada olanları hayal etmeye pek yer bırakmıyordu.
"Ah, hayır!" Alarm sesiyle telefonumu bulmuş ve ekranında saati görünce "Acele etmezsem işe geç kalacağım" diye bağırmıştım. Nerede olduğumu bilmediğimden geç kalma olasılığım yüksekti.
Üzerimi değiştirmek için eve dönecek vaktim bile yok. Doğruca işe gitmeden önce hızlıca duş alıp giyinmeliydim. Bu benim için tam bir felaketti! Kendi halime üzülecek vaktim yoktu.
"Ah..." Çıplak vücudumun aynadaki yansımasını gördüğümde yüksek sesle iç çektim. Dün gece kiminle ne yaptıysam vücudumda boynum, omzum, göğsüm, karnım gibi birçok yerde izi vardı ve birkaçı da kalçalarım ve bacaklarımdaydı. Neyse ki kıyafetlerimi giysem çoğu görünmezdi. Boynumdaki izleri biraz kapatıcı ile kapatacak ve uzun saçlarım tamamen kapatmazsa diye makyaj yapacaktım.
Vücudumdaki bu izler, dün gece bu otel odasındaki yatakta yaşananlara dair puslu anıları bir anda parça parça canlandırdı. Bilinmeyen adamın dün gece bana yaptıklarına dair kısa hatıra parçaları zihnime akmaya başladı. Beni bu otel odasına kadar tuttuğunu ve o beni öpmeye başlamadan önce benim onu tutkuyla öptüğümü hatırladım.
Ben! Şu yaşıma gelene kadar böyle bir şeyi aklına dahi getirmeyen ben! Ah tanrım!
Sonra beni yatağa ittiğini ve beni soymaya başlarken öpmeye devam ettiğini, nen çıplakken soyunmaya başladığını hatırlayınca çığlık atarken başımı iki yana salladım.
Sanki elleri yeniden vücudumda geziniyordu ve vücudumu keşfe yeni başlamıştı. Vücudumdaki izler yeni oluşuyormuş gibi yerleri yanıyordu. Karnım sancıyordu. Utancımdan ölecektim.
Ellerimle kapattığım yüzüme birkaç defa tokat attım. İlk gecemin böyle olacağını hiç hayal etmemiştim. En azından sevdiğim bir adamla olur diye düşünüyordum ama olan olmuştu. Pişmandım ve aklıma geldikçe üzülecektim. Yine de iyi tarafından bakacak olursak o adamı hatırlamıyordum ve muhtemelen de bir daha asla görmeyecek, görsem bile muhtemelen onu tanımayacaktım. Muhtemelen o da beni tanımayacaktı.
Koşulsuz tek gecelik ilişki. Bana nasıl da yakışıyor! Bunu içimden söylememe rağmen, bu hayatım boyunca yaşadığım ilk tek gecelik ilişkiydi. Üzülüyordum. Hatta içten içe yıkık hissediyordum. Hayatın gerçekliğiyle beklemeden aklımı dürtüyordu.
İşe zamanında yetişmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken kendimi temizledim ve hızlıca duş aldım. Akşamdan kalmalıktan kurtulmak artık daha da kolaylaşıyordu.
Dün geceki olaya zihinsel olarak kilitleyip arkamda bırakarak kapıyı arkamdan sıkıca kapatırken derin bir nefes aldım. Rastgele erkeklerle tek gecelik ilişki yaşayan biri olmadığım kesin ve aslında bu ilk kez başıma geliyordu. Ancak, yapılanları geri alamayacağımı biliyordum. O adam her kimse, muhtemelen bir daha asla karşılaşmayacağım. Şimdi gerçeğe dönme zamanı gelmişti.
…
"Başarabildim mi?" Nefes nefese kalırken içimden mırıldandım.
Taksiden indikten sonra, topuklu ayakkabılarımın izin verdiği kadarıyla olabildiğince hızlı ofise koştum. Yorgunluktan nefes nefese ellerimi dizlerime koydum. Hafif akşamdan kalma halim başımı ağrıtıyordu ve formda olmaktan çok uzak olduğum açıktı. Çalışmak için kendime gelmem ve programa uymam zor olacaktı.
Telefonuma baktığımda tam zamanında gelmiş olduğumu fark ederek gülümsedim. En azından yolunda giden bir şey vardı.
*Yaklaşık 2 Yıl Önce*
"İş dünyası hakkında pek bir şey bilmiyorum ama... Bu mülakatın çok önemli olması gerekiyor, değil mi?" dedi kız kardeşim Yaren bana gururla gülümserken.
Bugün erken saatlerde küçük dairemize teslim edilen mektuba bakarken, sanki kendi gözlerine inanamıyormuş gibi sayfada yazılı kelimeleri tekrar tekrar okumaya devam ederken gözleri büyüdü. Onu suçlamıyordum çünkü bu kadar büyük ve tanınmış bir şirkette mülakat için seçildiğime ben bile inanamadım!
"Sanırım öyle." diye yanıtladım, olabildiğince sakin görünmeye çalışarak.
Ancak içimden sevinç çığlıkları atıyordum. Heyecandan zıplamaktan kendimi zor alıkoyabilmiştim. Bu şirketin kapısından içeri girmemin ilk adımı olsa bile, ülkenin önde gelen reklam ve film yapım şirketi &N'te mülakat yapma şansı yakaladığım için çok heyecanlandım. Evet, bekle beni iş dünyası!
Elinde tuttuğu kağıdı görmek için Yaren’in ince omzunun üzerinden baktım. Yaren yavaşça arkasını döndü ve sonunda kendi gözlerimle görebilmem için kağıdı bana verdi. Kabul kağıdını kendi elimde hissettiğimde tüm olay daha gerçek göründü.
Tek bir kağıt parçasıydı ama sanki düz kağıt yerine metalden yapılmış gibi ağırdı. Bu işe girebilirsem, hayatımın kilidini açabilir ve sonunda tam zamanlı profesyonel bir çalışan olabilir ve maddi yükü üzerime alarak Yaren’in artık sadece derslerine odaklanmasını sağlayabilirim.
"Ben gidip akşam yemeği hazırlayayım! Hadi kutlayalım!"
Yaren odanın arkasındaki küçük mutfağa doğru giderken heyecanla bağırdı. Hayatım boyunca bu ana ulaşmak için çok çalıştım. Bu fırsatın kaçmasına izin vermeyeceğim!
Benim adım Amine. Çevremdekiler kolaylık olsun diye sadece Mine derler. Muhtemelen şimdiye kadar anladığınız gibi, benim ailem Yaren’den oluşuyor. Annem bizi çok küçükken bırakıp gitti. Babamsa iki yıl önce öldü. Yaren ve ben, şehrin çok da iyi olmayan küçük bir mahallesinde yaşıyoruz ve hayatımız boyunca sadece iki yakayı bir araya getirmek için günün her saati çeşitli tuhaf işler yaparak çalıştık.
Masaya yemek koymak için işe giderken, yaşadığımız yerin yakınındaki bir devlet okuluna gidene kadar Yaren’in tüm çocukluğu evde yalnız kalarak geçti. Garsonluk, bahçıvanlık, çiçekçilik, çocuk bakıcılığı ve daha sonra küçük yerel restoranlardan birinde aşçı yardımcısı olarak çalıştım.
Hayatta kalacaksak, özellikle maddi açıdan mümkün olduğunca birbirimize daha az yük olmanın bir yolunu bulmak gerektiğini fark ettim. Birbirimizi desteklememiz gerektiğini öğrendim ve daha az talepkar olarak ve kendime bakmak için elimden gelenin en iyisini yaparak katkıda bulunabilirim. Genç olmaktan nefret ettim, harika bir yetişkin olmak ve yetişkinlerin yapabileceği eğlenceli görünen her şeyi yapmak için sabırsızlandığım için değil, o zamanlar ne kadar işe yaramaz ve çaresiz olduğumdan nefret ettiğim içindi.
Kapının çaldığını duyduğumda küçük yemek masamızda oturduğum yerden içgüdüsel olarak kalkıp kapıya yönelirken, ön kapımızın sert vuruş sesleri beni şimdiki zamana geri getirdi. Bırakın nerede yaşadığımızı bilmeyi, ziyaret eden pek fazla insan yoktu, bu yüzden kapıda kimin olduğuna dair oldukça iyi bir tahminim vardı.
"Merhaba Selda teyze. Ne hoş bir süpriz. Akşam yemeğinde bize katılmak ister misin?” Kırmızı örgü ceketiyle kapımın önünde duran yaşlı ve hafif zayıf teyzeyi selamladım.
"Tebrikler! Haberini duyduğum için uğramak istedim. Tebrik ederim canım."
Selda teyze ellerimi ince parmaklarının içine alıp sıkıca tuttuktan sonra heyecanla haykırdı.
Bu küçük mahallede haberler çok hızlı yayılıyordu? Her iddiasına girerim ki Selda teyze her şeyden haberdar olan Muhtar Hüseyin amcadan haber almıştı. Bu küçük mahallede dedikoduların ve haberlerin yayılma hızı asla hafife alınmamalıdır zaten!
"Bunun için biraz erken. Henüz işi almadım. İçeri gelsene.” diye yanıtlarken ona gülümsedim ve içeri girmesini işaret ettim.
Selda teyze elinde bir çantayla içeri girerken koluma hafifçe vurdu. Kapıyı arkasından kapattım ve koltuğa oturmasını işaret ettim. Evimiz küçüktü, misafirleri ağırlamak için fazla yer yoktu bu yüzden neredeyse hiç kimseyi davet etmezdik. Selda teyze bir istisnaydı çünkü bizim için her yönden abla gibiydi ve benim için ikinci annem gibiydi. Teyze dememin nedeni yaşından dolayıydı. Benim çalıştığım zamanlarda yan evde yaşadığı için Yaren’e göz kulak olur, bize yardım ederdi. Selda teyzeyi bildim bileli yalnız yaşardı ve kendi çocuğu da yoktu. Bu yüzdendi sanırım kısa sürede birbirimizin ailesi gibi olmamız oldukça doğaldı.
"Akşam yemeği hazır!" diye seslendi Yaren mükemmel bir zamanlamayla mutfaktan.
"Ben yardım edeceğim!" Tabakları taşımaya yardım etmek için aceleyle mutfağa giderken seslendim.
"Selda annemin mi sesini duydum?" diye sordu Yaren enerjik bir şekilde. Harika bir ruh hali içinde olduğu belliydi. Benim için Selda teyze, onun için anneydi. Bizim annemiz olmamıştı, bu nedenle hitabına karışmazdım.
"Evet. Daha yeni geldi," diye yanıtladım yumuşak bir sesle, Yaren’in yemeği çıkarmasına yardım ederken.
“Oy benim Yaren’im! Yemeklerin her zamanki gibi çok güzel kokuyor. Benim güzel kızımın elinden çıktığı ne belli! Canım Mine’mi şahsen tebrik etmek için buradayım! Gurur duyuyorum! Çok mutluyum!" Selda teyze ellerini çırparken mutlu bir şekilde söyledi.
Yemek masasına oturduğumuzda üçümüz birlikte yemek yerken sohbet ettik. Böyle anlarda, hayatın tüm zorluklarına rağmen aslında çok şanslı olduğumu düşünürdüm. Evet zengin değildik ama yeterince mutluyduk. Ailem olarak gördüğüm bu iki harika kadın yanımdaydı!
"Kız az daha unutuyordum! Al, bu ayakkabıları görüşmende giyebilmen için getirdim. Gerçek deri ayakkabıların yok, değil mi?” dedi Selda teyze içeri girerken getirdiği çantadan çıkardığı ayakkabı kutusunu bana uzatırken.
"Selda teyze... Ben, çok teşekkür ederim.” diye içten bir gülümsemeyle yanıtladım ve uzattığı kutuyu aldım.
Haklıydı. Mülakat için ne giyeceğime karar veremedim ve bu durum için uygun ayakkabılarım yoktu. Bir şeyler karşılayabilirdik ama her zaman olduğu gibi bu ay da bütçemiz biraz kısıtlıydı.
"Yeni falan değiller ama benim ve hala oldukça iyi durumdalar. Onları denemelisin. Zaten ayak numaralarımız bir.” dedi Selda teyze.
"Teşekkür ederim. Uyar herhalde. Her zamanki gibi bir cankurtaransın!” dedim parlak bir gülümsemeyle.
Şimdi sadece uygun bir iş kıyafeti bulmam gerekiyordu. Siyah etek ve uyumlu bir takım elbise ile basit beyaz bir gömlek gibi bir şey olurdu.
Dürüst olmak gerekirse, mülakat haberi geldiğinden beri o kadar mutlu olmuştum ki, üzerimden atamamıştım. Görüşmeye hazırlanmak için ne yapacağımı düşünememiştim. Mülakat için hazırlanmanın yanı sıra doğru kıyafetleri, ayakkabıları ve makyajı uygulamam gerekiyordu.
Yaren’in yaptığı ev yemeklerinden daha fazlasını ağzıma tıkmadan önce derin bir nefes aldım.
Bunu yapabilirim!
…
O gecenin ilerleyen saatlerinde, görüşmeye çağırılma kağıdının içeriğini detaylı bir şekilde okurken ışık açık yatağımda yattım. Benim için rüya gibiydi. Heyecandan uyuyamıyordum. Gece o kadar geç olmamıştı ama Yaren çoktan odanın diğer tarafındaki yatağında uyuyakalmıştı. Yarın onun için hem okul hem de okul çalışı başka bir iş günüydü ve erken kalkmak zorundaydı. Çok ihtiyaç duyduğu dinlenmesini rahatsız etmemek için mümkün olduğunca sessiz kalmaya çalıştım.
Onun için çok üzülüyordum. Belli etmemeye çalışsa da ben de genç olmuştum. Arkadaşlarıyla gezip eğlenmek varken, evi çevirmek için çalışmak zorunda kalmak çok köyü bir duyguydu.
Yarın iyi bir iş çıkarmalı ve üniversite sınavına çalışmak, güzel bir hayat yaşaması için ona bir fırsat vermeliydim.
Bunun gerçekten olduğunu kendi kendime tekrarlarken davet kağıdını ellerimde sıkıca kavradım. Uğruna çok çalıştığım fırsat tam burada, önümdeydi. Eğer bu işi alabilirsem, o zaman işte Yaren’e daha iyi bir hayat sağlayabilirdim. Umut ediyordum ki çok çalışmayı bırakabileceği bir hayat.
Buralara gelmem açıkçası benim için kırmızı çiçeklerle bezeli kolay bir yol değildi. Dururmuşuz iyi olmadığı için, genel olarak hayatta çok çalışmak zorunda kaldım. Okul ücretlerini ve okula gitmemle ilgili diğer masrafları karşılayamayacağımızı biliyordum, bu da elimdeki tek seçeneğin burs alabilmek için deli gibi çalışmak olduğu anlamına geliyordu. Okul hayatım boyunca hep burslu öğrenciydim.
Burslu öğrenci olmak, notlarımı korumam ve ayrıca öğretmenlere destek olmak için okul için çalışmam gerektiği anlamına geliyordu. Tüm bunları, çabalarımın bir gün beni gelecek vaat eden bir kariyere götürecek meyve vermesini umarak, babam ve Yaren’in üzerindeki yükü azaltmak için isteyerek yapmıştım.
Okulda kimse aşkı için neredeyse hiç zamanım olmadı çünkü diğer arkadaşlarımın aksine, iki yakamı bir araya getirmek için birden fazla yarı zamanlı işte çalışmak zorunda kaldım. Okuldan sonra ve hafta sonları yarı zamanlı işlerde çalışırdım. Yarı zamanlı işlerimden sonra, notumu burs gereksinimlerinin üzerinde tutabilmek için geceye kadar ders çalışırdım. Çok çalışırsam ve emeğimi buna adarsam bir gün aileme destek olmakta başarılı olacağıma inandım
Lise yıllarımda birkaç erkekle çıkmaya başladım ama bu ilişkilerin hiçbiri uzun sürmedi ve aynı şey üniversitede de oldu. Geçimimizi sağlamak için birçok yarı zamanlı işte çalışmak zorunda kaldım ve erkek arkadaşımla geçirecek zamanım olmadı. Sonunda çoğu benden ya ayrıldı ya da kendilerine daha çok zaman ayıran başka bir kızla beni aldattı. Bir noktada bende bir sorun olması gerektiğine inanmaya başladım. Bir erkeği elimde tutamıyordum ve sanırım aile durumumun bu cephede pek yardımı olmadı. Belki de başarısızlığına yol açan bu ilişkilere tüm dikkatimi odaklamak için hiçbir zaman çabam ya da niyetim olmadığı içindi. Eğitimime ve ailemin finansal istikrarına öncelik vermem gerekiyordu, bu yüzden tam zamanlı bir işe girene kadar aşk hayatım arka planda bıraktım.
Kafam o kadar doluydu ki derin ve rüyasız bir uykuya daldığımı fark edememiştim. Gözlerimi tekrar açtığımda sabah olmuştu. Yaren’in yatağına baktığımda boş olduğunu gördüm, bu da Yaren'in çoktan okula gitmiş olduğu anlamına geliyordu. Ellerimle yanaklarıma tokat atmadan önce gerindim ve esnedim.
Odaklan, Amine! Bugün, iş görüşmem için mükemmel takım olan etek ve bluz bulmak için ikinci el dükkanlarını aramaya çıktığım gün. Kabul kağıdı mülakat için olsa da sürecin ilk taraması yazılı sınav olacaktı. Ne olursa olsun geçmeliydim!
Mülakat ise yazılı sınavın hemen ardından olduğu için uygun iş kıyafetleri gerekliydi. Hemen duş aldım, giyindim ve yakındaki alışveriş bölgesine doğru yola çıktım. Hafta sonu olduğu için alışveriş caddeleri kalabalık ve insanlarla doluydu. Hızlıca aklımdaki ikinci el giyim mağazasına yöneldim. Sahibini tanıyordum ve daha önce bu dükkandan kıyafet almıştım. Umuyordum ki ihtiyacım olanı bulmama yardım edebilir ve bana biraz indirim yapabilirdi.
“Selam Minoş! Naber? Bugün belirli bir şey mi arıyorsunuz?’ Dükkanı işleten genç bir kızdı. Saçları turkuaz rengi, dudağında piercingi ve dövmeleri olan neşeli benden birkaç yal büyük bir kızdı Fatma. Ben bu yaşımda enerjim söndürülmüş gibi hissederken o nasıl bu kadar enerji dolu olabiliyor anlayamıyordum.
"Evet gerçekten. Yaklaşan bir mülakatım var, bir gömlek ve etek alabilirsem harika olur.” Gülümseyerek cevap verdim.
"Tebrik ederim! Sonunda denemelerin sonuç veriyor ha!" sırtımı okşarken cevap verdi.
Mağazaya bakmaya başladığımda, “İşi alana kadar tebrikleri saklamalısın." dedim. Fatma’nın önerdiği birkaç seçeneği denedikten sonra, birbirine uyan bir etek ile basit bir beyaz gömlek almaya karar verdim. Doğruca eve gitmeden önce çabucak ödedim ve ona teşekkür ettim. Yazılı sınav iki gün sonraydı, bu yüzden şimdi ve o zaman arasında mümkün olduğunca çalışmalıydım.
...
Sınav ve mülakat öncesi gece, Yaren ve ben şans ve başarı için dua ederken bir süre önce ölen babamızın fotoğrafı da bize eşlik etti. Babam son zamanlarını böbrek yetmezliğinden rahatsızlanarak, hastanede öldü. Dürüst olmak gerekirse, Yaten’in yanında olmaktan yaşımı düzgünce yaşayamamıştım. Onunla ilgili sahip olduğum tüm güzel anılar kalbimdeydi. Her zaman iyi ve kibar bir adamdı. Bizim için endişesi dilinden düşmezdi. Ailesini gerçekten seven ve onun için çok çalışan çok sorumlu bir adamdı. Onun için her zaman söyleyecek çok harika şeylerim vardı. Bizi her zaman ilk sıraya koyardı.
Baba... Lütfen bizi yukarıdan izlemeye devam et. Lütfen endişelenmemek için elinden geleni yap, Yaren ve ben iyiyiz. İkimiz de mutlu olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Her zaman çok çalıştım ve kardeşimi korumak için çok çalışmaya devam edeceğim. Yarın gerçekten büyük bir gün, bu yüzden... Lütfen bana şans ol.
Yaren de ben de dualarımızı sessizce ettik. İkimizin de işimiz bittiğinde birbirimize gülümsedik. Birbirimize bakan gözlerimiz geleceğe dair umutlarla doluydu.
İşi alırsam, Yaren’e daha az zaman ayıracağım denekti. Bu, onu iyi ve yatılı bir okula göndermek sorunda olduğum anlamına geliyordu. İstediğim tek şey ona daha iyi bir hayat sunmaktı. Önünde onun için önemli bir sınav vardı ve bunu gizlemek için elinden gelenin en iyisini yapmasına rağmen, ne kadar stresli olduğunu geceleri denk geldiğim ağlamalarından anlayabiliyordum. Sonuçta aynı evrelerden ben de geçmiştim. Keşke daha erken iyi bir işte çalışabilseydim ve o da daha az yoğun olup bu kadar strese girmemiş olsaydı.
O gece, bazı son dakika hazırlıkları yaptıktan sonra erken yattım. Yarın, ilk yazılı sınavıma gireceğim şirkete gitmek için metroya çok erken yetişmek zorundaydım ve sonra bunu geçersem öğleden sonra mülakata katılacaktım. Yatağıma uzanırken gözlerimi sımsıkı kapattım. Yarın benim günüm olacaktı!