2.Bölüm "Mezara Canlı Gömün Bunu"

1105 Words
2.Bölüm “Mezara Canlı Gömün Bunu” Elis iliklerine kadar zangır zangır titriyordu. Karşısında duran ve sürekli ona emirler yağdıran adam, gözünü kırpmadan korumasını öldürmüştü. Bir saniyelik tereddüt dahi etmemişti. İşte o an neyin içinde olduğumu daha iyi kavrayabildi. Cani kaplanın avuçları içindeydi. “Alın götürün kızı dalyaraklar!” Dedi Pamir diğer adamlarına kükreyerek. “Şu sünepeyi güzel odalara koymayın. Direkt bodruma atın.” Elis korkudan delini yutmuş, sözcükler ağzından dökülemez haldeydi. İki adam kolundan tuttuğu gibi çiftlik evine sürükledi. Bodrum katına indirerek soldaki karanlık odaya bir paçavra gibi fırlattı. Pamir kasılmış yüz hatlarını koruyarak bodrum kapısına sırtını yasladı. Kollarını birbirine kavuşturdu. “Bir gün aç susuz kalsın da aklı başına gelsin haspamın. Bu kapı açılmayacak! Bir yudum su verilmeyecek! Bu sünepeye merhamet edenin alnını karışlarım!” diye bir kez daha kükremişti Pamir. Elis korkudan gözlerini kapatarak, hafifçe başını öne eğmişti. “Yapma.” Diyebildi sadece. Az önce yanı başında öldürülen adamın şokunu atlatamıyordu. “Benim sözümü dinlemeyi öğreneceksin.” Dedi emir vererek. “Seni terbiye edicem.” “Benden ne istiyorsun? diye çığırdı sesi kısılana kadar bağırırken Elis. “O sesini kıs, kafanı koparırım senin.” Pamir adamlarına döndü ve emir verdi. “Evlenmeye ikna olana kadar burada aç susuz yaşayacak. Sakın kapıyı açmayın.” “Su vermezsek ölür.” Dedi kısa boylu olan yancı. “Ölmeyecek kadar su verin. Tuvalete bile gitmeyecek, buraya sıçsın.” Demesiyle Elis sorusunu tekrarladı. “Ne istiyorsun benden?” “Ne istediğime karar vermedim. Ben ne istediğime karar verene kadar şimdilik buradasın. Daha fazla canımı sıkarsan, kafana sıkarım.” Demesiyle adımlarını merdivene doğru yöneltti Pamir. Bodrum kapısı Elis’in yüzüne sertçe kapatılmış ve üç kere kilitlenmişti. Elis ağlamaktan kıpkırmızı kesilirken yerde sürüklenerek bedenini duvar kenarına taşıdı. Dizlerini bedenine yaklaştırarak cenin pozisyonu aldı. Hıçkırıkları bedeninin içerisinde patlıyordu. Zihni sürekli o adamın ölümünü tekrarlıyordu. Ağlayarak uyuya kaldı. Ne kadar zaman geçtiği bilinmeksizin, Elis silah sesiyle olduğu yerde zıplayarak uyandı. Göz bebekleri bodrumun içinde bir sağa bir sola çevrildi. Kedi yavrusu gibi bodrumun bir köşesinde oturuyordu. Merdivenden inen ayak sesleriyle duruşunu hafifçe dikleştirdi. Kilitli olan kapı açıldı. İçeriye sadece bir bardak su konduğunda bir gün geçtiğini anladı. Kapı hızlıca kapanarak tekrar üç kere kilitlendi. Bodrumun pis yerlerinde emekleyerek kapının önünde duran bir bardak suyu eline aldı ve sadece yarısını içti. Yattığı duvar dibine bardağı yavaşça koydu. Biraz daha uzanarak gözünü kapattığında bambaşka derin bir uykunun kollarındaydı. Zihni bedeni canlı kapabilmek için adeta kendini uykuya vermişti sanki… Kapının sertçe açılma sesiyle başı hafifçe yattığı yerden doğruldu. Odadan içeri sızan ışıkla gözlerini kıstı. Kendisini buraya kapatan uzun boylu kalın kaşlı adamı gördüğünde biraz daha dik durmaya çalıştı lakin başarısızdı. “Sana söz dinlemeyi öğreticem.” Dedi Pamir tek kaşını kaldırarak. “Benden ne istiyorsun?” dediğinde sesi zorlukla ve mırıltıyla çıkmıştı. “Evliliğe ikna olacaksın yada geberip gideceksin.” Dedi duraksayarak. “Neyse ki çok anlayışlı bir adamım, seçim hakkı sunuyorum. Şanslısın.” “Geberip giderim.” Dedi Elis. Konuşmak için son güçlerini harcıyordu. Pamir dikildiği kapıdan kenara çekilerek yukarıdaki adamlarına ıslık çaldı. “Getirin. Malzemeyi aşağı indirin.” El sallayarak hızlanmaları için işaret etti. “Hediye paketini hemen yengenize teslim edin. Ona ilk ve son hediyem olacak.” Demesiyle birlikte keyifle duvara yaslandı. Alaylı sırıtmasını yüzüne yaydı. Kapıdan içeri bodrum katına kocaman tabut girmesiyle Pamir’in gevşek gülümsemesi arttı, Elis’in gözleri ise yuvasından fırlayacak gibi oldu. Bu adam manyağın tekiydi. Ağır rahatsızdı. Ölmeden önce tabutunu bodrum katına taşıttırmıştı. “Sen…” dedi Elis duraksayarak. “Sen hastasın.” Elis’in dediklerini duymazdan geliyordu. Adamlarına dönerek kollarını iki yana sarkıttı. “Yeterince vakit kaybettim. Geberince tabuta koyarsınız sünepeyi… Su vermek yok, yemek vermek yok. Günde bir defa mutlaka kontrol edin, ölüsü fazla kokmadan gömersiniz.” Adımlarını karanlık bodrumun içine ilerletti. Elis’in bulunduğu yere çömeldi. Alaycı gülümsemesini dudak kenarlarına yaydı. Sağ elini havaya kaldırarak parmaklarını hafifçe Elis’in yanaklarında gezindirdi. “Yada seçimini değiştirebilirsin sünepe.” Dediğinde bakışının altında küçümseme yatıyordu. Elis içinde volkan olup taşan öfkesini tutamayarak Pamir’in yüzüne sertçe tükürdü. Odanın içindeki adamlar Elis’e saldırmak için adım attıklarında Pamir elini havaya kaldırarak gelmelerini önledi. Tadı oldukça kaçmıştı. Ayağa kalkarak yüzünü temizledi. “Yancılar alın bunu… Nereye götüreceğinizi biliyorsunuz. Merhamet etmeyin.” İki adam Elis’i kollarından tutarak zorla kaldırdı. Sert biçimde tabutun içine koyduklarında çırpınması işe yaramadı. Her yer kapkaranlıktı ve tabutun içindeydi. Çığlıkları tabutun boşluklarından etrafa taşıyordu. Korkudan aklını kaybetmek üzereydi. “Kazdırdığımız mezara canlı gömün bunu.” Dedi Pamir sertçe emir savurarak. “Abi, sen ciddi misin?” “Kesin lan! Ne diyorsak o... Siktiğimin sünepesiyle uğraşacak vaktim yok. Şimdi gider babasının alnına sıkarım. Sıradan ailesini gebertirim, konu böylelikle kapanır gider.” Elis tabutun içinden tüm söylediklerini duydu. Son direnişlerini bırakarak pes etti. Pisi pisine öleceği yetmezmiş gibi birde ailesi de öldürülecekti. Buna izin veremezdi. “Seninle evlenicem.” Dedi bağırarak tabutun içinden. “Bu ses senden mi geldi Tayfun?” dedi Pamir alaycı tavırla yancısına bakarak. “Seninle evlenicem!” diye tekrardan bağırdı Elis. “Açın tabutu.” Dedi Pamir. Adamlar tabutu ellerinden indirerek kapağını açtıklarında Elis boğulurcasına nefes nefese doğruldu. Ciğerleri patlarcasına nefes alıyordu. Korkusundan aklı örtülmüştü. Pamir adımlarını tabutun kenarına taşıdı. Yavaşça eğilerek mırıldandı. “Bir şey mi diyecektin?” “Seninle evlenicem.” Dedi dudaklarının arasında tıslayarak. “Yok.” Dedi Pamir kaşlarına çatarak. “O öncedendi. Yüzüme tükürünce kalbim çok kırıldı. Kalp kırıntılarımın iyileşmesi için seni gömmem gerek.” Dediğinde yapmacık tavırla dudağını bükmüştü. “Ruh hastası.” Diye mırıldandığında Pamir dediğini duymamıştı. “Ne zırvalıyorsun sünepe?” demişti anlamamazlığa vurarak. Duymak istediği sözcükler bunlar değildi. Terbiye olmuş insanın ağzından çıkan sözleri duymak istiyordu. “Özür dilerim, benimle evlenir misin?” dedi sıkıntı içerisinde. Korkudan zangır zangır titriyordu. Tabutun içerisinde canlı biçimde oturuyordu. Yaşadıklarını sindirmek onun için uzun sürecekti. Pamir alaycı sırıtmasını yüzüne yaydı. Taşa oturarak geniş bir kahkaha attı. “Gördünüz mü? Yengeniz bana evlenme teklifi ediyor.” Dediğinde alaycı bakışlarını Elis’ten ayırmamıştı. “Aferin… Sen terbiye olacağa benziyorsun. Biraz uğraştıracaksın….” demesiyle Pamir ayağa kalktı. Elis’e tabutun içinden kalkması için elini uzattı. Elini tutarak kalkmaya çalışırken Elis’i bir paçavra gibi tabutun içine geri itti ve yaklaşarak burnunun dibine kadar girdi. “Benim sana merhamet ettiğim kadar var olacaksın.” Dedi ciddileşerek. Elis’i arkasında bırakarak bodrum kapısına yöneldi. Elis tabutun içinden fırlayarak atladı. Pamir’in peşine takılarak mervidenlerden çıkarken arkasından seslendi. “Seni öldürmemden korkmuyor musun?” Pamir merdivenin yarısında duraksadı. Arkasını dönerek kahverengi gözlerini Elis’in ela gözlerine kilitledi. “Aksine, beni sen gebert istiyorum. Sadece şimdilik zamanı değil, ufak birkaç intikam işim var. Sonra kafama sıkarsın.” Arkasını dönerek merdivenlerin hepsini çıktı. Arkasından yürüyerek kendisini takip eden Elis’e son uyarıda bulundu. Sesi oldukça net ve emreder tonda çıktı. “Derhal çiftlik evine geç. En üst katta sana ayırdığımız gelinliği giyerek aşağı in. Hazırlanmak için bir saatin var sünepe.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD