“Kuzey!” Sesim bütün ormanda yankılanırken etrafımızdaki ağaçlara konan kuşlar da benim acı feryadımla uçuşmaya başladı. Onlar da içimin kor gibi yandığının farkına varmış, acı acı bağırmaya başlamışlardı. Kafamı kaldırıp göğe baktım. Kuzey’le yollarımızın ayrıldığı gün hava nasıl kötüyse şimdi de öyleydi. Kapkaranlık bulutlar bütün mavi gökyüzünü kapattı. Onlar da benim acımı paylaşıyordu. Acımı herkese göstermek ister gibi bir kez daha bağırdım. “Kuzey!” Sesim yankılanıp tekrar kulağıma çarptı. Bağırdım ama o gözlerini açmadı. Aşık olduğum, bana sonsuzluğun simgesi olan, yaşamayı sevdiren, deniz mavisi gözleri sanki bundan sonra hiç açılmayacak gibi kapanmıştı. O gözler bana bir daha bakmazsa ben ne yapardım? O gözleri zaten dört yıl boyunca hiç görememiştim. Bir yağmur damlası