CTA içerisinde son günlerde meydana gelen çalkantılar, projenin rafa kaldırılması dedikoduları, bütçe kesintilerinin verdiği huzursuzluk ve ara sıra herkesin içinde meydana gelen hararetli kavgalar herkesin canını sıkıyordu. Bir süredir devam eden ekip liderliği tartışmaları kısa bir süre önce bir daha açılmamak üzere kapanmıştı. Nedeniyse bizzat holding başkanının işe el koymasıydı.
Bay Rutherford, çalışmalarından memnun kaldığı idari görevli olan Michael Collins’in tekrar sahalara dönmesi gerektiğine karar vererek onu yeni ekip lideri olarak atamıştı. Bu yüzden onun varlığı Harbert ile Rogan arasındaki liderlik çatışmasının kapanmasını sağlayacaktı ama kişisel problemleri bugün de bir sorun çıkarmıştı. İkisinin tekrar eşsiz bir projeyi lekelemesine izin verilmeyecekti.
Belmonte şimdilik projeyle bir ilgisi olmasa da gelecekte arkeoloji buluntularını incelemek isteyeceğine emindi ve bu yüzden bu çalışmaların eski iki yönetici yüzünden çöpe gitmesine kesinlikle göz yumamazdı. Şimdilik arka planda kalıp çalışmaları izleyecek ve zamanı geldiğinde gerekirse kendisi de arkeoloji kâşiflerine katılacaktı. Çünkü bir zamanlar kendisi de Indiana Jones gibi ders vermekten kaçarak arkeoloji maceralarına atılan özgür bir ruhtu. Planları ters tepmezse en kısa zamanda özlem duyduğu toprak kazılarına kendisi de dönebilirdi. O günlerin fazla uzak olmadığını umuyordu.
Yanında Mike varken Tyler’ın daha önce tanıklık ettiği olayların yeniden cereyan etmesi, yaşananlarla ilgili bir yaptırımın gerekliliğini yeni ekip liderinin de görmesini sağlamıştı. Bay Rutherford farklı düşünse de Harbert ve Rogan’ın aynı anda ekipte olması gereksizdi. Bu yüzden Bay Rutherford ile konuyu yeniden görüşen Belmonte eski yöneticiler hakkındaki inisiyatifi Mike’a bırakmıştı. Bay Rutherford’un müsamaha göstermesinin nedeni kızlarına giden tek yol olarak onları görmesiydi. Bir başka Harbert ve Rogan kavgası daha duymak istemiyordu ve bu yüzden projeye en fazla katkıyı kim sağlayacaksa onun kalması fikrini benimsemişti. Çünkü proje araştırmaları nihayete ererse arkeologların ölümüne sebep olan olaylar aydınlatılacaktı zaten. Ondan sonrada kızlarını bulması daha kolay olurdu.
Holding başkanından gerekli talimatları aldıktan sonra Mike ile konuşan Belmonte, idarenin bu konuda çok katı olduğunu belirterek Harbert ve Rogan konusunda iyi bir karar vermesi gerektiğini söyledi. Bu konuyla ilgileneceğini söyleyen Mike, projeyle ilgili her şeyi inceleyip en az katkısı olan kişiyi gönderecekti. İzin isteyerek Belmonte’nin yanından ayrılan Mike merdivenlere yöneldi. Bay Rutherford tarafından Londra’dan çağrıldığından beri projenin detaylarını incelemekle meşguldü.
Mike yeni odasında incelemeyi henüz bitirdiği evrakları bırakırken duraksadı. Bugün bizzat Harbert ve Rogan’ın tartışmalarına şahit olmasaydı ikisinin de sorun yaşadıklarını düşünmezdi. Kavgalarının görüntüsü aklına geldiğinde Harbert’a karşı hiç de olumlu düşünceler beslemiyordu. İkisi her ne kadar kavga etseler de raporlardan da anladığı bir şeyler vardı. Harbert da Rogan da vakfın projeye müdahil olmasını istemiyordu. Kendisi gelene kadar da liderliklerini garantilemeye çalışmışlardı. Önemli olan bu değildi. Önemli olan ikisinin de en başından beri aynı yerde çalışmasının yanlış olmasıydı.
Raporlarda gelir gider arasındaki dengesizliği detaylıca incelemeseydi bunu fark etmeyebilirdi. Rogan’ın vakıftan daha fazla bütçe alabilmek için ince eleyip sık dokuduğunu görüyordu. Çalışmalarından bir sonuç elde edemiyordu. Çünkü o çalışmaları asla yapmamıştı. Bir şeyler üzerinde çalıştığını gösterse de aslında ortada herhangi bir çalışma yoktu. Aksi gibi benzer şeyleri Harbert da kendi yönetiminde yapmıştı. Bunun sebebi vakıf tarafından desteklenmedikleri takdirde bağımsız olarak faaliyete geçmek istemeleri olsa gerekti. Gelecekte bağımsız bir şekilde çalışacağı zamanlar için bütçesini bu şekilde elde etmeye çalışmışlardı. Bunun için gerekli bütçeyi vakfı dolandırarak elde etmişlerdi.
Rogan ve Harbert’ı kavga ederken gördüğünde liderlik kapışmasının kişisel bir meseleye dayandığını düşünmüştü. Benzer şekilde ekipteki herkes bunu biliyordu ve gruplara ayrılmıştı ama artık tüm yetki ondaydı. Kendisi vakıf için değil, Bay Rutherford adına çalışıyordu. Bundan sonra gerekli olmadıkça personel alınmaması ve kaynak israfından kaçınması gerektiği konusunda da yeterince ültimatom almıştı.
Belmonte’nin vekil müdür olduğu günden beri, CTA genelindeki incelemelerle pek çok kişinin görevine son verilmişti. Zimmete para geçirenler ve yolsuzluk yapanlar gittiği için çürümüş dallar budanmıştı. Geride kalanlar ise daha gür büyüyecek ve sağlam bir iş çıkaracaklardı.
Projeden uzaklaştırılacak ya da davet edilecek kişiler hakkında aldığı kararları katı bir disiplinle uygulamaya koymuştu. Yetenekli olan kişiler zaten kendini belli ediyordu. Projede eski olanlara işi bildikleri için bir şans daha vermeye karar vermişti ama asıl mesele Rogan ve Harbert arasında bir seçim yapmaktı.
Hangisiyle daha uyumlu çalışabilirdi? Harbert olgun bir profesör olsa da fazla sert bir mizaca sahipti. Rogan ise uzun bir süredir ekip lideriydi. Her şeyi tamamen kendi kontrolüne almıştı. İkisini birden saf dışı bırakmaya yanaşamıyordu. Buradan ayrıldıklarında bağımsız olarak hareket etmek için hiçbir engelleri kalmayacaktı ancak başka bir yol da bulamıyordu. Kararını vermeden önce ikisiyle de konuşmalıydı. İşe önce Rogan ile başlayacak ve Harbert’ın davranışlarıyla ilgili sorular soracaktı.
***
Kararlılıkla sabit telefondan Harbert’ın dâhili numarasını tuşlayan Rogan, telefonun çaldığını duydu. Çok geçmeden karşıdan gelen sesle tüm gücünü kaybettiğini hissederek kapattı telefonu. Ne yaptığını sanıyordu ki? Sadece gitmesini istedi diye Harbert’ın çekip gideceğini mi? Geri dönmüşken asla gitmezdi o... Ne yaparsa yapsın, Harbert’ı uzakta tutamayacak mıydı? Hâlbuki bir yol varsa kendisi de gidebilirdi. Eğer burada kalmak için önemli bir sebebi olmasaydı kesinlikle gitmişti.
Geçmişi düşünürken Florida’ya dair birkaç şey anımsayan zihni, onu en kötü hissettiği anda gülümsetti. Unutmaya başladığı bir sima gözlerinin önünde belirirken unutmayı asla istemediği o sıcak gülüş içini ısıtmıştı. Gerçek olduğunu bilseydi, ona sarılırdı ama o bir hayaldi. Tek başına bir şeylere karşı dik durmaya çalışırken hayal bile olsa karşısında beliren simayı görmeseydi delirebilirdi. Belki de sadece onun varlığıydı kendisine dayanma gücü veren şey.
Gençliğinde kumsalında gezindiği sahil evini anımsıyordu. Beyaz kumsalın üzerinde bıraktığı ayak izleri artık eve geri dönüş yolunu bulması gerektiğini söylüyordu. Eğer AYP’nin araştırmaları tamamlanmazsa bu pek de mümkün olmayacaktı. Yerine tekrar oturduğunda ıslanan gözlerini sildi. Bay Collins, önceki odasını aldığı için yeni taşındığı bu odaya alışmaya çalışıyordu. Raflarda kitaplarını sergiliyordu, duvarlardaysa bir harita vardı. Çoğu şey evinde olduğu için bu odaya yerleşmek zor değildi.
Kapısı çaldığında içeri gelen kişiye kaşlarını çattı. Harbert, canını sıkmanın bir yolunu her seferinde buluyordu. “Ne işin var burada?”
Sessizliğini koruyan Harbert, “Peki sen neden aradın beni?” diye sordu. “Diyeceğin bir şey varsa konuşmadan telefonları kapatmak yerine yüzüme söyleyebilirsin Vicky.”
Ondan adını duymaya katlanamayan Rogan cesaretle ayağa kalktı. Harbert’ın tam karşısına geçip “Gitmeni istemekten başka diyecek bir şeyim yok benim.” dedi. “Projeyle ilgilenmediğini ikimizde biliyoruz hâlbuki.”
Ellerini ovuşturan Harbert, “Haklısın, proje umurumda bile değil.” dedi. Eskilerde kalan husumetlerinin buraya geri döndüğü zaman yeniden canlanması kaçınılmazdı. Rogan’a doğru yürüyerek kontrollü bir sesle fısıldadı. “Başarısız olduğunu görmekten başka da bir şey umurumda olmaz.”
Sessiz kalmanın, Harbert’ı daha çok cesaretlendireceğini düşündü Rogan. “Ben de senin için aynı şeyi düşünüyorum.”
Harbert, Rogan’ın korumaya çalıştığı tavrının gururdan mı yoksa üstünlük kaygısından mı geldiğini bilmiyordu. Odasından çıkması için arkasındaki kapıyı işaret eden kadının, “Merak etme Harbert, düştüğün günleri de göreceğim.” demesi onda çok ters bir etki yarattı. Daha sonra Harbert’ın yaptığı şey, incelen bağları çoktan koparmış ve kimsede sabır denen bir şey bırakmamıştı.
O an yüzüne inen sert bir tokatla başı yan tarafa kayan Rogan, kapıda duran Mike ile göz göze geldi. Yanağını tutan Rogan, Bay Collins’in karşısında küçüldüğünü hissetti. Mike ise şu an karşısındaki bu manzarayı görmeyi hiç beklemiyordu. İlk önce Rogan’la konuşmak isteyerek onun odasına gelmişti fakat gördükleri hiç hoşuna gitmemişti. Rogan’dan uzaklaşan Harbert tek kelime etmese de Mike ikisine de öfkeyle çıkıştı.
“Neler oluyor burada?”