26. Köprü: İki Yaralı Yürek

680 Words
Genç kadın koca bir dünyanın yükünü taşıyamayacak bir noktaya gelmiş ve bundan kurtulmaya çalışıyordu. Bir köprünün üzerinde durarak altında uzanan gölü izledi önce. Hafif bir meltemin esmesi ile irkildi ve sonra da saçları uçuşmaya başladı. Kollarını açarak sanki tüm dünyayı kucaklıyordu. Derin bir nefes alarak daralan ciğerlerine hava çekti. Arkadan gelen bir ses işitti ancak bu ses tıpkı bir boşluğun içinde vücut bulmuş gibiydi. Yaklaşan genç adam neredeyse fısıltıyla, “Yanında olmama izin ver. Sadece bir dakika.” dedi. Bu sözlere içten içe sımsıkı sarılan kadın kıpırdanmadı bile. Kocaman açtığı kollarıyla beklemeye devam etse de konuşan sesin sustuğunu biliyordu. Leonard’ın nefesini ensesinde hissettiğinde iç geçirecek gibi oldu. Çünkü genç adam arkasındaydı ve o da kollarını açmıştı. O andan sonra ikisinin kolları bir bütün oldu ve ellerinin birleşmesi de fazla uzun sürmedi. Melankolik sesiyle bu sefer fısıldar gibiydi. Eğer bir şair onun pürüzsüz ve kadifemsi sesini duyabilseydi bir romantik olduğunu söylerdi. Büyüleyici bir şeyi anlatmak için kadına şiir okuduğunu düşündürüyordu nazik fısıltısı. “Akşamın sıcak havasını hissedebiliyor musun? Rüzgârın tenine dokunduğunu, saçlarında dolaştığını ya da okşarcasına saçlarını uçuşturduğunu hayal et.” Ruhu okşayan kadife sesi kısıldıktan sonra ciğerlerindeki havayı nazikçe Leyla’nın tenine üfledi. Bundan tedirgin olan kadını ürkütmemek adına konuşmaya devam etti. “Sesleri dinle! Ağaçların yaprakları hışırdıyor, duyuyor musun?” Gece karanlığına odaklanan gençler, esintinin tenlerini okşadığını hissediyor, arasından geçtiği ağaçları hışırdattığını duyuyorlardı. Sanki her bir yaprak tanesi, farklı renklerde canlanıyordu gözlerinde. Leonard, tekrar can bulan sesiyle sözlerine devam etti. “Tabiattaki her şey, bir doğa şarkısı söylüyor. Hayattaki en güzel fısıltıyı dinliyorsun şimdi. Genç adam derin bir nefes alarak “Ayaklarımızın altındaki gölün dalgalandığını biliyorsun. Rüzgâr onunla da kucaklaşmış anlaşılan.” dedi. “Gözlerin gece gökyüzünü düşlediğinde, yıldızları görüyor değil mi? Şu an üzerimizdeki gök, karanlık bir gecede var olabilecek en parlak yıldızlara sahip. Sayamayacağın kadar çok ışık var orada.” Çok kısa bir süre duraksadıktan sonra, ruhu dinlendiren huzur verici ses tonu duyuldu yine Leonard’ın. “Her ne kadar yaz mevsiminde olsak da sadece baharda yetişen çiçeklerin kokusunu alabilirsin. Yaz yağmurları yağmış olsaydı, toprak kokusu bizlere bir armağan olurdu şüphesiz.” Her konuşmasından sonra olduğu gibi yine duraksayarak söylediği şeyleri Leyla’nın zihninde canlandırabilmesi için bekledi. “Gecenin karanlığına bürünen bu dünyanın, günışığı altında nasıl görüneceğini hayal et bir kere. Rengârenk bir dünyaya gözlerini açtığını hisset. Bu güzellikleri hem geceyle hem gündüzle birlikte görebildiğinde cenneti dünyadayken kucaklarsın.” Leyla bekledi. Leonard sadece bir dakika demişti fakat bu hayatının en güzel bir dakikasıydı. Şimdi zamanı durdurabilir miydi ki huzura kavuştuğunu hissettiği anda? “Aç gözlerini...” diye fısıldadı genç adam. Leyla, bir rüyadan uyanırcasına gözlerini açtı. Hissettiği rüyanın etkisinden kurtulmak istemediği için bu sefer sımsıkı kapattı gözlerini. Uyanınca her şeyin ters gitmesinden korkuyordu. Leonard ellerini onun parmaklarına doladığında “Ben yanındayım, korkma.” dedi. Gözleri hafifçe aralık bir şekilde başını sağa çeviren Leyla, onun adını fısıldadı. “Leonard.” Genç adam yüzünü ona doğru döndü. Parmaklarını nazikçe Leyla’nın ellerinden çekti ve karnında birleştirdi. Buna müteakip Leyla gözlerini kapattı. Leonard ona daha sıkı sarıldı ve kendine bakan yüzüne doğru eğilip “Ne güzel bir gece.” dedi. Leyla, düşüncelerine yenik düşerek kollarını indirdi. Elleri genç adamın bileklerine yapıştı. Gözleri hâlâ kapalı bir şekilde “Karanlık bir gecenin içinde bile tüm bu güzellikleri nasıl görebiliyorsun?” diye sordu. “Bahsetmeseydin muhtemelen ben farkına bile varmazdım.” Aradaki sessizliğin üzerine Leonard, “En azından orada olduklarını artık biliyorsun.” diyebildi. Şimdi tamamen kollarının arasında olan kadına, “Görmek için dikkatli bakmak zorundasın.” diye fısıldadı. Leyla, hafifçe araladığı gözleriyle hâlâ arkasındaki adamın, kendisine sımsıkı sarıldığını fark etti. Yüzünü az çok görebiliyordu. O da gözlerini kapatmış ve açmıyordu. Bileklerini kavrayan eller, hâlâ üzerinde olduğu halde yüzünü ona döndü. Parmaklarını gevşeten Leonard sessizce çığlık atar gibi bakıyordu. En az kendisi kadar yardıma muhtaçtı. Sorgu sual etmeden arkasına döndü ve adama sarıldı. Hiçbir şey söylemedi ve başını Leonard’ın göğsüne yasladı. Kalp atışlarını duyarak sakinleşti. Nedense sonra başını kaldırdı. Genç adam, yanağını okşayarak tekrar sarıldı ona. İki yaralı yüreğin birbirini anlayabileceği nadir anlardan birini yaşıyorlardı. Bu akşamın içinde kendilerine kalan da bu özel anlar olacaktı. Gerisini tarif edemezlerdi ve sadece sessiz bir kucaklamanın verdiği güven duygusuna sarılabilirlerdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD