Son geceyi evde geçirmek nedense bu defa çok koydu bana. Sabaha kadar uyumadım desem yeri var. Karmakarışıktım. Evde gönlümün deli sevdasını mutfakta bırakıp gitmek hiç kolay değildi ama daha fazla kalamazdım. Öyle kahır dolu saatlerce dolaştıktan sonra, yorgun argın sokağımıza döndüm. Evimin önüne vardığımda ister istemez dönüp onların mutfak camına baktım. Karanlıktı ama yinede bir kıpırtı gördüm ve aniden perde sıyrıldı. Karşımdaydı ve sokak lambasının loş ışığında öyle güzel görünüyordu ki. Beni beklrmiş yine aşkım. Bekle beni işareti yapınca, başımla onayladım onu. Hemen taşlığa girdim ve evimizin kapısının duvarına sindim. Çok geçmedi ve bir anda karşımda bitti. Öyle bakıyorduk bir birimize. Gögsünden çıkardığı zarfı bana uzattı. Fısıldayarak, "birliğine teslim klduğun gece oku olur mu? ilk mektup bu," dedi ve beni şaşırtarak uzanıp yanağıma bir öpücük bıraktı. Engel olamadım kendime. Çektim onu kendime, sımsıkı sarıldım. O başını kaç kez öptüm, saçlarını nasıl kokladım, o kokusunu içime nasıl çektim bilmiyorum. Ağlıyorduk ikimizde. O güzel yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Bulanık gören gözlerim, yüzünün her santimini beynime kazımanın derdindeydi. O ıslak kirpiklerinin çevrelediği gözleri öyle sevgi, şimdiden öyle hasret doluydu ki, o gözlerini deli gibi öptüm. Yüzünün her noktasını öpmeye doyamadım. İkimizde nefes nefese kalmıştık ve soluduğumuz nefeslerimiz yüzümüzü okşuyordu. "ben seninim, çok seviyorum seni Nejat.. senden başka, kimse hiç kimse öpmedi beni, öptürmem.. yalnızca seni bekleyeceğim dudaklarımla," dediya aklım başımdan gitti. Alnına alnımı dayadım.. onu öpmeyi deli gibi istiyordum ama bir yanım yapma diyordu ve kahretsin ki çok ağır basıyordu. Biliyordum, onu öpmemi bekliyordu, istiyordu ama ben bunu yapamazdım ki? Gözlerinin içine baktığımda orda gördüğüm hayal kırıklığı pimimi çekti.. bir daha onu görebilecek miydim ki? Belanın hepsini bir paratoner gibi hep üstüme çekerdim, askerden döneceğim ne malumdu? Ölmeninde, sevmeninde zamanı yoktu ki!
Allah belamı versin!
Tutamadım daha fazla kendimi ve kapandım o kiraz dudaklarını.. yavaş yavaş kana kana, o güzel tadına vara vara, doya doya öptüm onu.. bilmiyordu öpmeyi, öylece durdu.. kaldı.. saflığına, temizliğine bir kez daha hayran oldum, aşık oldum.
"seni unutursam bu yürek çürüsün Füsunum.. döndüğümde ilk iş isteteceğim seni, helalim olacaksın Allah katında'da.. bekle beni, benim seni beklediğim gibi aşkım," dedim. Öyle mutlu oldu ki, ağlarken gülmeye başladı ve beni de güldürdü deli kız. "git hadi.. eve girdiğini göreyim," dedim hiç istemesemde.. bir anda boynuma sarıldı, sonra yanaklarımdan öpüp, dudaklarıma küçücük bir öpücük bıraktı.. ellerimi tuttu, parmak uçlarımı öptü tüm sevgisiyle. Gözyaşı düştü parmağıma ve ah o elleri, ellerimi çok zor bıraktı, koştu gitti.. kalbimide götürdü giderken. Eve girecekken dönüp bana baktı. Eliyle kalbini ve sonra beni işaret etti deli aşkım. "İçeri gir,"işaretimle söz dinledi ve gözden kayboldu.
Şimdi onu öptüğüm o büyülü an hiç beni rahat bırakmıyor.
Ah Allahım nasıl geçecek bu on sekiz ay... nasıl geçer böyle hasretle?
!!!
Sabah sabah sokak yine çok kalabalıktı. Herkese söylemiştim kimse otogara gelmeyecekti. Tantana istemiyordum. Her vatan evladı gibi bizde gidip görevimizi yapacaktık ve Allah nasip ederse dönecektik.
Kalabalıkta gözlerim bir tek onu aradı ve sevdiğini görünce, çok mutu oldu bu gözler. Uzaktan öylece gizli gizli bakıyordu bana. Ah keşke sarılabilseydim ona. "Nejat, lan oğlum sakın askeriyeyide karıştırma, uyma kimseye vallahi basarım Sivas'ı şu yaşlı halimle, haber uçur yeter!" dedi Nimet teyzem. Verdiği elimi öptüm, alnıma dokundurdum. Öz evladı gibi sarıldı bana ve ağlamaya başladı. Öpmediğim el, sarılmadık sokak sakini kalmadı ve dört yaren düştük yola. Atmaca ve ben Sivas'a, Misket İbo ve Serdengeçti Ahmet, Erzurum'a düşmüştük acemi birliğine.
Düştük yollara. Teslim olduk birliklere.. elimizde küçük valizler, cebimizde yine mahallelinin son anda aşından kesip bize verdikleri harçlıklar, başladı askerlik günleri..
Ertesi gün saçlar tıraş oldu, giydik yeşilleri üstümüze, çektik postallarıda.. aman kepinizi kaybetmeyin, cezası büyük dedi bizden daha deneyimliler.. en çokta tuvaletlerde nasıl beceriyolarsa çalınıyomuş bu meret, kaptırıyormuş acemi asker kepini. Allah verede biri bana bunu yapmasa.. yamulturum o dakika.. devletin zimmetli malını şaka bile olsa çalmak ne ya.. anlaşıldı durum.. ben burdan sağ çıkmam ve Atmacamın gözü hep üstümde.. asker ocağı dediğin yerde birlik olur diye düşünüyor insan ama , nefsin olduğu her yerde kötülükte kol geziyor şeytana dost.
İlk geceyi seçtiğim alt ranzada geçirdim ve ilk iş aşkımın bana yazdığı mektubu defalarca okuyarak geçirdim. Ah neler yazmamış ki aşkım...
Ben şimdi, yani daha önce hiç böyle mektup yazmadığım için ne söyleyeceğimi de bilemedim ama bildiğim bir şey varsa ben seni çok seviyorum Nejat'ım.. yıllardır seviyorum aslında ve bu felek takmış kafayı işte bize. Yine verdi ayrılığı ama olsun.. bekleyeceğim ki seni ben.. hep bekledim zaten.. orda dikkat et kendine olur mu? Ne olur kimseye bulaşma, yakma askerliğini..
Nejat.. unutmazsın dimi beni? Düşünürsün değil mi ama öyle nöbette düşünme sakın.. şey sen daha iyi bilirsinde nöbette sigarada içme emi? O ateş gecenin karanlığında görünürmüş, öyle dedi babam annemle laflarken.. üşütme oralarda ben bilmemde oraları ama soğuk olurmuş, öyle diyorlar.. şey... seni sevdiğimi unutma tamam mı?
Hoşça kal güzel gözlüm.
!!!
BİR AY SONRA!...
Ulan yat, kalk, sürün öldük be! Doldur boşalt jandarma Reşat... kaldık birde bir sürü abazanın içinde.. nefret ettim ya.
Santralciyim Allah'tan.. kimseyle fazla iletişimim olmuyor. Atmaca fırsat buldukça yanıma uğruyor, "var mı bir durum yaren?" diye yoklama çekiyor, "asayiş berkemal," dediğimde sevinip uzuyor hemen.
Yine geldi yanıma. Garip bir ışıltı var gözlerinde. "hayırdır?" diyince ben, "bir iki güne kadar aç aç olacakmış... bizde fırsat bu fırsat şu yakındaki mezarlığa kaçıp acık bir şeyler içsek mi?" diye sordu. "aç açına sokayım ya! Bunca abaza o gece delirir artık.. sende bu arada delirdin herhalde... mezarlıkta içki içilir öi oğlum? içtirtmezler orda!" dedim ve ters ters baktım. Anladım, kafayı bulmak istiyordu.. son günlerde Necla'yı sayıklar olmuştu. Aklınca içecek, rahatlayacak... breh breh breh!
"niye içilmesin aga ya.. içinde içmeyizde dışında duvar dibinde içeriz nolmuş?" diye ısrar edince, "oğlum babamdan duymuştum, aynı senin dediğini kendisi ve asker arkadaşları yapmaya kalkmış, hepsininde bardaklarlnın dibi patlamış... uğraşamam ben öyle ruhla, cinle.. geç, unut o işi!" dedim. Tırstı salak! İnandı harbiden. Benim derdim onu içkiden uzak tutmak, yakalansak anamızı ağlatırlar. Şimdiye kadar tek fiske yemedik, bundan sonrada yemeye niyetim yok. Savdım bunu... çıkardım cebimden son mektupla gelen aşkımın resmini.. bakıyorum da bakıyorum..
"kolay gelsin asker!"
Anam anam.. komutana yakalandım iyi mi? Nasıl yerimden fırladım, selamı çakıp, hazır ola geçtim hiç bilmiyorum. Titriyorum Allah canımı alsın!
Tak diye çekti aldı resmi elimden.. uzun uzun baktı. Hazır olda bekliyorum ama her an köteği de bekliyorum. Kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı bile. Resimden ayırdığı gözleri, tam karşıya bakan gözlerimi buldu.
"yavuklun mu asker?" diye sorunca, mecbur, "evet konutanım!" dedim. "Allah kavuştursun o zaman asker!" dedi. Sanki yüreğime serin sular serpildi ama yine de pıstal yemeyi o biçim bekliyorum.
"arkadaşına bırak burayı ve benimle gel," dediya.. ah anladım. İcabıma bakacaktı!
!!!