İnsan uyanıkkende rüya görür mü? Olur mu ki böyle bir şey? Gözlerime inanamam bir türlü. Nefesimi tuttum, ciğerlerimden geri solumaya korkarım. Utanmasam ellerimle gözlerimi ovmak isterim. Tek bir kelime eyecanla, korkuyla, aceleyle kopuverdi dilimden ve dökülüverdi titrek dudaklarımdan.
"Abiii!"
"Abiin ya! Aslında seni eşek sudan gelinceye kadar dövmek var ama, kıyamam ki sana ben!"
Bir anda abimin çok sevdiğim o güçlü mü güçlü kollarının arasında buldum kendimi. Sıcaklığını ve benim gibi titreyen bedenini bedenimde isstettiğimde, bu gözceğizlerin gördüğünün, te bu kulacıklarımın duyduğunun gerçek olduğunu anladım ve o an, mutluluktan göğüs kafesimin içinde kırk takla atan kalbim, durur gibi gelir bana.
Benliğimi kuşatan sevincimin yanında son derece şaşkınım da. Nasıl olur da dışarı çıkabilir ki ?
"Ama sen?" derim sadece. Beni hiç bırakmadan bahçe kapısını kapadı.
"Ne çok özledim ben bu kapıyı, bahçemizi..."
Ağlar çocuk gibi, emde ne ağlar!.. Alnıma kocamanından sımsıcak bir öpücük kondurdu ve bıraktı beni. Baaçemizin avlusunda durup etrafa bakmaya başladı. Annemin eskiden kalma alışkanlıkla yer yer paslanmış, yazıları resimleri silinmeye başlamış koca koca peynir, üstündeki kıpkırmızı domates resminin bazı yerlerini hala koruyan salça tenekelerine ektiği kırmızı, pembe gönlüm sende dediğimiz pembenin birkaç tonu ve beyaz renkte çiçekleriyle sakız sardunyalara, mis kokulu boy boy fesleğenlere, renk renk güllere tek tek göz gezdirirken hüzünle gülümser durur.
“Annem babam iyi mi?” diye sorunca ne derim bilemedim.
“Seni görünce daa iyi olurlar abim,” dedim.
“Kız şu konuşmanı bir düzeltmedin ya? Onca okula gittin, yetmedi kendi bölümünü birincilikle bitirdin, nedir bu Trakya şivesi sevgin anlamadım. Bari benimle böyle konuşma,” diyiverince hiç gülesim yoktur ama güldürür beni işte.
“Tamam abi, senin istediğin gibi konuşurum ama ne yapayım, çok seviyorum kendi ağzımızı,” diye eklemeden de yapamadım. Onunla aramızda yedi yaş var. O otuz ikisinde, ben yirmi beş.. tıpkı çocukluğumuzda yaptığı gibi kaküllerimi karıştırır yine.
"Annem ne..."
Dışardan duyduğumuz sesle sustu bir anda abim. Birbirimize bakarken gülümsedik.
"Kardeşceğzim Ümmü, nerden gelirsin be büyle yorgun argın bu sıcakta ee?"
"Abe iki gözüm, astaneden gelirim. Azcik yürürüm diye düşünür dururdum, bir bakarım astanenin kapısındayım. İlaç yazdırırım doktorceğzime, biter te bu lanet tansiyon ilaçlarım bee! Şeker gibi çifter çifter yutarım ep bu aralar!"
"Abe delirdin sen eralde, güneş tepeciğimizden vurup durur, sen yürümenin derdine düşersin! Ayır aber var mı bizim ınzırdan diye merak eder dururdum, onun için gelirim bende sana.. te şu kadarcık yolda üldüm ben be! Geç adi geç. Ayran yaparım ikimizede. Geberip gideriz büyle sıcaktan beyaa!"
Porto açılıp önce annem, ardından da teyzem içeri giripte abimi görünce ikisininde rengi bembeyaz oldu bir anda beya. Anacığımın dizleri daa fazla taşıyamadı onu eralde, pat diye yığılıverdi yere. Abim, "anneeem!" diye koşunca yanına, emen onu bileğinden tutup nabzına baktı. Derin bir nefes verirken, "ohh çok şükür!" dedi korkusunun eşlik ettiği raatlamayla.
“Kız ne durup durursun bostan korkuluğu gibi, gel annenin başını tut!”
Teyzemin bağırtısını duymasam öyle kalırım olduğum yerde. Emen koşturup annemin yanında dizlerimin üstünde yere oturdum, başını alıp dizlerimin üstüne bıraktım.
Abim annemin göz kapaklarını kaldırıp gözlerine bakar, bende tüm merakım ve korkum ile tepeden onları izlerim.
Abariii! annemi safi beyazları görünür be! Renkliler nereye gitti? Kadını sanki şeytan çarptı beya! Selamün kavlen, tövbe yarabbim..
“Abim anneme ne olur böyle? Ben çok korkarım.. uyanmazda?”
“Kız sen biraz saf mısın yoksa bana mı öyle geliyor, heyecandan bayıldı görmüyor musun?”
Ay sonunda saf da ilan edildim. Sanki günde on defa bayılan insan görürüm.
Abim, annemi uyandırmaya çalışır ama ne gezer? Ben annemin başını bırakmazken, abim yere dayadığı tek dizinden güç alıp, annemi kendisine doğru çekti ve onu kollarının arasına aldığı gibi yerden doğruldu. Kucağında annemle evin kapısından içeri girerdi ki titizlik astası teyzem, “ayy kunduralarını çıkar beyaa!” diye resmen çığlık atar, abim kucağında annemle dönüp teyzeme ters ters bakar, bende ikisine bakar dururum.
“Derdin bu mu yani şimdi teyzem, yuh yani yuh!”
Abimin kükremesiyle teyzem korku belasına yalancıktan gülümsedi. Abim başka içbir şey demeden kucağında annemle döndü ve içeri girdi. Bende abimin ardından içeri girerdim ki teyzem koluma yapıştı ve birazda abimden korku belasına fısıldar gibi, “Gözde emen sabunlu bez yap, Sinan’ın geçtiği yerleri sil kızçem,” dedi bana beya!
“Amman be teyzem kasap et derdindedir, koyun can derdindedir senin bu söylediğin beya! Sıçasın içine alıların, kilimlerin!.. annem iyi olsun yeter be teyzem!” diye yapıştırdım cevabı. Duyduğundan memnun olmaz tabii…yani bizimkilerin bu titizlik astalığından canımdan bezerim. En olmadık anda, en olmayacak yerde böyle saçmlarlar, canımı sıkarlar beya. Annemde ondan aşağı kalmaz.. ben teyzeme söylene söylene eve daldım. Abim annemi ayattan geçirmiş, yatak odasına götürmüş. Annemin ağlama sesini dıyduğumda aydığını anladım.
“Abe kızanım sen nasıl çıkarsın dışarı, kaçtın mı, saldılar mı, ay gelip burdanda götürmesinler seni eflatçım.. oyy ne özlemişim ben seni kızanım.”
Annem yurttan sesler korosu gibi ağıtlar yakar, abim onu sakinleştirmeye çalışır, benim telefon durmadan çalar ve ben ne yapacağımı iyice şaşırırım.
Evin içinde yönünü kaybetmiş roket gibi döner dururum. Vallai başım döndü sonunda. Niayet telefonu mutfakta tezgaaın üstünde bulunca emen arayan kim diye bakmadan cevap verdim. İç fark etmeden baaçeye çıkmışım.
“Küheylan nasılsın, abini arıyorum cevap vermiyor bana, geldi mi Şarköy’e evine?”
Tanırım ben bu sesi artık. Adımın Gözde olduğunu bildiği alde ısrarla Küeylan demeye devam eder bana kerkenez!
“Küeylan senin babandır Arda efendi!” diye resmen tıslarım buna. Manyak erifin kulağımın dibinde patlattığı kaakaalar tee Oşköy’den duyulur beya.. öyle güçlü güler inek arabası.
Delirmiş gibi bas bas bağırdığımı duyan abim bu defa yanıma koşar ve telefonu elimden iç beklemeden kapar.
“Ben bu herifi öldürürüm abii. Senin yüzünden adım Küheylan kaldı be. Bak söyle ona, bana bir daha o ismi söylemesin!.. Hem nerden buldu o manyak benim telefonumu, sen mi verdin?”
Avazım çıktığı kadar bağırırdım ve bir anda abimin ağzımı eliyle kapamasıyla nefes alamaz oldum. Ben onun elinden kurtulmaya çabalarken, o da Arda gıcığı ile konuşmaya çalışır.
“Geldim aga geldim de arayamadım işte. Annem beni görünce fenalaştı, onunla uğraşıyordum,” dedi tüm telaşıyla.
Abimi dinlerken ister istemez sessiz kalırken, onunla mücadele etmeyi de bırakmıştım. İkisinin arasındaki samimiyet dikkatimi çekti. Abim öyle kolay kolay kimseye aga veya başla türlü hitaplarda bulunmazdı ki.
Sessizleştiğimin farkına varan abim beni çok şükür ki serbest bıraktı ve portoya doğru ilerlemeye başladı. Ne konuştuklarını duyamaz oldum ama merak etmektende geri kalmadım. Ufak ve sessiz adımlarla abimin arkasına yanaşıp kulağımı telefona doğru uzattım ama erif hisetti tabii hızlanan nefesimi v elbetteki ona yakalandım. Benim kulak abimin elinde, bende yerimde tepinir dururum.
“Bir dakika Arda kardeş,” dedi ve burnumun dibine kadar girip, “insanın başına ne gelirse ya fazla meraktan, ya da gerisini elbette sen biliyorsun hınzır,” dedi bana ve acıtmaya başladığı kulağımı bıraktı bir anda. O ırsımla abime dil çıkardım ve gerisin geri dönüp evin içine girdim.
Annemin yanına gitmiştim ki ardımdan abim geldi ve telefonumu bana uzattı.
“Beygir diye biri arıyor seni?” derken gözlerimin içine de kuşku ile bakar. Doğrusu zamanlaması mütiiştir beygirin. Kendimi artık patlamak üzere olan bir volkan gibi hissetmeye başlamıştım ve o kızgınlığımla telefonumu abimin elinden bir ışımla kaptım. İç konuşmadan kapadım telefonu. Bu areketim karşısında abimin şüpeli bakışları daha da keskinleşir. Öyle ki beni baştan aşağıya ortadan er an ikiye bölebilir beya. “Beygir” Aluk’tan başkası değildir. Beni onca küçümseyen, ezen erif şimdi peşimden koşar durur ve bizi kendi kendisine nişanlı ilan ettiği gün zorla, atta binbir türlü oyun ile telefon numaramı edinmişti.
Pışşııık sana beygir efendi! Daa çok koşarsın peşimden!
Çok daraldım bir anda ve kendimi odama zor attım ama telefon susmaz ki! Emde iki arama birden. Biri az önce kim olduğuna bakmadan açtığım numara yani Arda komiser, diğeride uslanmak nedir bilmez beygir agadır. Önce Arda beyin aramasına cevap vermek istedim ve onun numarasını onlayladım.
“Ne vaaaar, niye ararsın ikide bir sen beni be?”
“Gerçekten o Haluk denen artistle nişanlı mısın?” diye sorunca bir anda ne diyeceğimi bilemedim ki!..
em ne diye bunu öğrenmek isterki bu dingil?
“Az bekle!” dedim ve diğer beygire baktım.
“Niye beni meşgule atıyorsun, yoksa o Arda denen polisle mi konuşuyordun?”
“Ebeninki ile konuşuyorum oldu mu? Arama beni beya arama.. bıktım senden de.. “dedim sustum bir anda.
“Başka kimden bıktın söyler misin Gözde? Hazırlık yapmaya başlasan iyi olur! Ben kararımı verdim sonunda. Annemler seni istemeye gelecekler!” demesin mi bana?
Lap diye kapadım telefonu ve aynı anda Arda komiseri kapatmak istedim ama telaşla onun numarasını açmışım bu defa.
“Kimle konuşuyordun?”
“Aaaa yettiniz bee! Elinin körüyle konuşuyordum oldu mu?” dedim ve bu defa da telefonu onun yüzüne kapadım.
Anlayamadığım bir şekilde kendimi bir kuşatma altında buluverdim ve ben nasıl bu ale geldim gerçekten iç anlamam.
Ayatımda iç kimse yokken şimdi iki kişi aynı anda bana aynı soruları sorup durur.
Odamın kapısı açıldı ve abim içeri girdi bir anda. Bana çok kızgın bakar aslında benim ondan korkmam gerekir ama ne korkması? Tam tersi ona da, annemede çok kızgınım şimdik. Te bu ikisi başıma sararlar o iki manyağı.
“N’oluyor kız sana? Deli gibi bağırıyorsun durmadan?” diye çıkışınca bana, Allaaa kim tutar ki beni?
“Senden ötürü beya, annemden ötürü beya! Sardınız o delileri başıma şimdi uğraşıp dururum! Yetti be yetti. Söyle o Arda mıdır nedir o komisere, içbir türlü beni aramasın! Anamda bir yerlerine kına yaksın! Airetliğinin kızanını başıma bela etti!.. istemem ben evlenmek be istemem beya! Bak abi söyle anneme babama ben evlenmem!.. evlenmeyeceğim! Git söyle onlara.. vallahi Şarköy’ü dar ederim onlara!.. kendierini Karıştıran yolunda yalın ayak bulurlar!” diye bas bas bağırdım. Bağırdım ama peki sonra ne oldu?
~ ~ ~