Bölüm 4-Oyuncak Ayı

1196 Words
Tam tepemde duruyordu,gölgesi üstüme düşüyordu.O an bunu neden yaptığımı bilmiyordum ama yapmam gerektiğini hissettim ve boynumda ki atkıyı,burnumun üstüne kadar çektim,sadece gözlerim gözüküyordu. Tepemde duran adam beni tutup sırt üstü çevirdi,ikimizde nefes nefeseydik,debelenip ondan kurtulmaya çalıştım ama çok güçlüydü bütün çabam boşa gidiyordu.Can havliyle kurtulmaya çalışırken elim bileklerine de gitmişti,bileğini tutarken bir metalin soğukluğunu avuç içlerimde hissettim.Metalin etrafında,bileğini saran,deri mi plastik mi olduğunu anlamadığım bir bileklik vardı. Debelenmemi durdurmak için bileklerimden tutup başımın yanında yere sabitledi."Bırak beni" diye bağırdım.Ama o hiç konuşmadı.Sadece öylece durdu ve suratıma baktı.Korkuyla,nefes nefese durmuş başıma gelecekleri bekliyordum. Yarı kırık bir sokak lambasının tam altındaydık.Onun sırtı sokak lambasına dönük olduğu için yüzüne hiç ışık vurmuyordu.Zaten yüzü gözlerine kadar kapalıydı,kafasında ki kapşon yüzünü daha çok karanlığa gömüyordu.Hiçbir şey görmüyordum.Sesini duymuyordum.Ondan aldığım tek şey kokusuydu,hoş okyanus gibi bir parfüm kokusuydu.Anlamadığım bir şekilde tanıdık gelmişti bu koku,hem çok tanıdık hem de çok uzak.Ama nereden tanıdığımı bilmiyordum. Ben çırpınmaktan yorulmuş öylece dururken,o sadece bakıyordu.Tek bakabildiği yer gözlerimdi,uzun uzun baktı.Rahatsızca kıpırdandım. Gözlerim dolmaya başladı"Bırak beni," diye bağırdım tekrar,"bırak beni lütfen gideyim." dedim güçsüzce.Hala hiçbir tepki vermiyordu.Bir damla yaş gözümden aktı ve başımın yanında duran elini ıslattı,elini birden geri çekti,o an odağını kaybettiğini düşünüp,boşta kalan elimle yerde bir şeyler aramaya başladım ve avuç içi kadar bir taş bulup vakit kaybetmeden şakağına taşı geçirdim. Bir küfür savurup kaşını tuttu ve geriye doğruldu.Üzerimde ki ağırlığı azalınca olabildiğince gücümle geri geri süründüm ve ayağa kalktım.Korkuyla bir anlığına ona baktım,dizlerinin üstünde durmuş bana bakıyordu.Hiçbir şekilde hareketlenmemişti.Vakit kaybetmeden koşmaya başladım.Uzun bir süre arkama bakmadan koştuktan sonra durup geliyor mu diye kontrol ettim, kimse yoktu. Nefes nefeseydim,tüm vücudum titriyordu,korkuyla etrafıma baktım ve "Şükürler olsun" dedim.Sonunda tenha sokaklardan kurtulup,anayola çıkmıştım ve vızır vızır araçlar geçiyordu.Bir taksi gördüm,şans bu ya Kasele ya hep gelirdi ya hiç gelmezdi.Durdurup bindim. Taksi şoförü iyi bir amcaydı,halimi görünce,"kızım neyin var?" diye sordu.Hiçbir şey anlatamadım,sadece buradan gitmek,olabildiğince kaçmak istiyordum. Şoföre yürürken kaybolduğumu,panik atağım olduğu için de bu hale geldiğimi söyledim.Evimin adresini verdim ve yola çıktık.Telefonuma baktım,ailemden gelen bir sürü arama ve mesaj vardı.Şimdi mi yani? "Bahtıma sıçayım" diye homurdandım. "Efendim kızım?" dedi taksici amca. "Sana demedim amcacım" dedim gülümsemeye çalışarak. Kendimi korku filminden fırlamış gibi hissediyordum.Kaybolup tanımadığım bir sokakta kendimi bulmam,şebekenin çekmemesi,bıçaklanma olayını görmem,o garip siyah giyinimli adam... "Yok canım,kesinlikle alternatif bir evrene geçmişimdir." diye söylendim içimden,çünkü bu kadar saçmalıkla aksi mümkün değildi. Eve vardığımda annemle babam açtı kapıyı,ikisininde beti benzi atmıştı.Direkt babama sarıldım,babamın güvenli kolları ve evimin sıcaklığı o kadar iyileştiriciydi ki...Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım.Şaşkın gözlerle bana baktılar. Telefonuma ulaşamayınca çok meraklanmışlar,hatta babam dışarıya beni aramaya çıkmış,polise gitmek üzereylermiş. Ben olanları yine tam olarak anlatamadım.Çünkü çok korkacaklardı,her yeri telaşa vereceklerdi.Bunun olmasını istemedim.Onun yerine yürüyüşe çıktığımı sonra da havanın karardığını farketmediğimi ve kaybolduğumu ardından da bir taksi bulup eve geldiğimi söyledim. Annem sıcak çikolata yaptı,babamda bana yünlü bir battaniye getirip beni sardı.Babam başımı,annemde soğuktan buz tutmuş ayaklarımı okşarken kanepede uyuyakaldım. *** 2 gün sonra... Her şeyin üstünden iki gün geçmişti.O gece yaşadığım olayın ardından gelen iki gün boyunca odamdan çıkmadım,okula da gitmedim.Ailem sorguladığında ise,kaybolduğum gün çok üşüdüğümü kendimi hasta hisettiğimi,dinlenirsem eğer geçeceğini söylüyordum.Sedayla ise bize geldiğinde görüşüyorduk.Ona her şeyi anlatmıştım.Bana çok kızdı,o haldeyken tek başıma yürüyüşe çıkmamalıymışım. "Haklıymışsın,gerçekten sende salak cesareti var Kasel.Ya başına bir şey gelseydi,nasıl yaparsın bunu..." diye ve buna benzer daha birçok şey daha söyledi. Sonrada,"Sana bir şey olsaydı ben ne yapardım?"dedi,gözleri dolarak.Birlikte sarılıp ağladık.Bir daha böyle bir şey olmayacağına dair ona söz verdim. Şimdi ise okuldaydım,daha ilk ders başlamamıştı.Seda ile kantinde oturmuş kahve içip,açma yiyiyorduk. "Ya seni ararsa?Bulmaya çalışırsa..." dedi Seda. "Arasa bile tanımaz,"dedim"Atkıyı burnumun üstüne kadar çekmiştim." "Peki sen onu hiç mi görmedin?"diye sordu bu sefer. "Hayır," dedim, o anları hatırlayınca göğsüm sıkışıyor,başım ağrıyordu.Hayatımın en kötü,en boktan günüydü."Ona dair hatırladığım tek şey kokusu."diye devam ettim."Kokusu...tanıdık geldi Seda." "Olabilir canım,dünya üzerinde aynı parfümü kullanan birçok insan var."dedi. Söylediği mantıklı gelmişti."Bir de bileğinde bileklik vardı." dedim. "Hmm" diye ses çıkardı Seda,aşağı yukarı başını salladı. "Acaba...acaba adam ölmüş müdür dersin?" dedim tedirgin gözlerle. "Sen bunları düşünme,onun için yapacak bir şeyin yok." "Var...Polise gitmeliyim." dedim sesim titreyerek. "Hşşş,"dedi Seda,sessiz olmam için."Onları şikayet ettiğin için ya senden intikam almak isterlerse,o zaman ne yapacaksın?Daha ailen bile bilmiyor." diye fısıldadı. "Seda ben,ben kendimi çok kötü hissediyorum,o adamın yalvarışları geliyor sürekli aklıma,vicdan azabı çekiyorum."dedim gözlerim dolarak.Atlatamıyordum işte atlatamıyordum.Ne yapacaktım ben, bunu nasıl aşacaktım. "Atlatacaksın Kasel.Bunu birlikte aşacağız tamam mı?Kendini ve aileni düşün.Okulunu düşün.O adamları değil. Sen hiçbir şey görmedin,yaşamadın.Tamam mıyız?" dedi Seda ciddiyetle gözlerime bakarak. "Ben..." "Tamam mıyız dedim?" "Tamamız." dedim en sonunda. "Hem,"dedi,"Sana çok şaşıracağın bir şey anlatacağım." Boş gözlerle ona baktım,yaşadıklarımdan sonra artık beni hiçbir şeyin şaşırtacağına inanmıyordum."Neymiş?" dedim. "Sen okulda yokken,Polat yanıma gelip bana seni sordu." dedi. Buna gerçekten şaşırdım.Şok olan gözlerle Sedaya baktım. "Neden okula gelmediğini sordu,tedirgin ve utangaç duruyordu,hırka olayı ile ilgisi var mı dedi,hayır,kendini hasta hissediyor,üşütmüş,dedim." Yüzümde bir gülümseme peydah oldu,"Görüyor musun,seninle konuşmak için bahane uydurmuş." dedim. "Ne...Ne alakası var!" dedi Seda,"Seni merak etmiş."dedi. Güldüm,"Beni niye merak etsin koskoca Polat Boran!" dedim,"Sencede tanımadığı bir kızı merak etmesi çok saçma olmaz mıydı?Bence kesinlikle seninle konuşmaya çalışmış." dedim. "Emin misin?" dedi Seda,yüzünü buruşturarak,"Belki de hırka olayından dolayı vicdan yapıyordur,olamaz mı?" "Hiiiiç sanmam,"dedim kaşlarımı kaldırarak,"Hem vicdan nerede onlar nerede?Onlar vicdansız,onlar taş kalpliler." dedim,o gün yaşadıklarım aklıma gelerek,o anları tabi ki unutmamıştım.Aklıma geldikçe hala üzülüyordum.Ama ilk yaşadığım zamanki gibi canım yanmıyordu.Neticede ruhumu derinden sarsan başka bir şeyle karşılaşmıştım."Seninle konuşmaya çalışmış işte kabul et." diye devam ettim direterek. Seda gülümsedi,"Peki madem öyle olsun." dedi. Açmalarımızı bitirip kalktık.İlk ders başlamak üzereydi.Kitaplarımızı almak için dolaplarımızın önüne geldik.Dolaplarımız sınıfımızın hemen yanında,koridordaydı.Sedanın dolabı benimkiyle bitişikti.Kırmızı renkteki kapağı açtım,ve karşımda 20 cm boylarında kahverengi bir ayıcık duruyordu,ayıcığın bej rengi bir hırkası vardı.Ayıcığı ve üstünde ki notu elime aldım.Notta; 'Bu ayıcık yanında olduğu sürece seni her zaman koruyacak' ,yazıyordu. İlk kez dolabıma konan bir hediyeye karşı duygusallaştım.Son zamanlarda yaşadığım şeyler yüreğime bu kadar ağır gelirken,bu ayıcık ve not o aradığım sevgiyi ve güveni veriyor gibi hissettim.Ayıcığa baktım ve göğsüme bastırıp sarıldım.Gözlerim doldu ve birkaç damla yaş öylece yanaklarıma salındı.Seda kırgın bir şekilde gülümsedi ve gözyaşlarımı sildi. İlk kez dolabıma sürekli hediye bırakan bu gizemli kişiyi merak ettim. Tam o sırada karşıdan Kartal ve Polatın geldiğini gördüm.Üzerlerinde ki deri ceket, deri eldivenler ve dağınık saçlarından anladığım kadarıyla okula motorlarıyla gelmişlerdi.Kartalın tane tane alnına dökülen siyah saçları,bal rengi gözleriyle birleşince güzel bir ahenk oluşturuyordu.O kadar yakışıklıydı ki...Kalbim yerinden çıkıp Kartala koşmak istiyor gibi güm güm atmaya başladı. Sonra o berbat günü hatırladım ve kendime geldim."Bence salağın teki hiç hoşlanmam böyle tiplerden..." cümlesi zihnimde yankılandı.Göğsümde acı bir ateş yandı,aşağılanma duygusu yine yakama yapıştı ve bir deve kuşunun başını kuma gömdüğü gibi ben de başımı dolabın içine gömmek istedim.Tam dolaba doğru dönecektim ki arkadaşından kaçarken hızla koşan çocuğu fark edemedim ve çarpıştık.O omzuma çarptı,çarpmanın etkisiyle ayıcık elimden düştü ve tamda Kartal ve Polatın önünde durdu.Herhalde üstüne basıp geçecekler,diye üzüntüyle içimden söylendim.Onlar üstüne basmadan,ayıcığı almak için eğilmiştim ki tam o sırada Kartal da eğilmişti.Ayıcığı ilk eline alan o oldu. Dip dibeydik,birkaç saniye ayıcığa baktı,"Bu ayıcığı oynayan bebek sen misin?" diyerek gülümsedi ve sonrada ilk kez suratıma bakarak ayıcığı uzattı. Suratıma bakar bakmaz,gözleri gözlerime kilitlendi,gülüşü söndü.(Herifin resmen beni görünce hayatı kararıyordu!) Benim için ise dünya durmuştu.Onun gözlerimde kaybolan gözlerine bakmaktan kendimi alamadım.Yıllar önceki göğüse çarpma olayından sonra ilk kez bu kadar yakınlaşmıştık.İlk kez...Sonra beynimde şimşek çaktıracak bir şey farkettim.O gece o siyah giyimli adamdan aldığım kokuyu şimdi Kartaldan alıyordum.O okyanus kokusu...Şimdi tekrardan burnumu sızlatıyordu!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD