Bölüm 3-Siyah Giyen Adamlar

918 Words
Erkekler soyunma odasının önünden geçerken içeriden birtakım sesler duyduk.Melikeyle durup seslere kulak kesildik.Biraz dinleyince seslerin kime ait olduğunu anladık.Bu iki kalın ses Kartal ve Polata aitti. Sadece ikisinin sesi geliyordu.Maçtan sonra ki dersleri yine spor dersiydi.Büyük ihtimalle diğerlerinden önce gelmiş ve üstlerini değiştiriyorlardı.Aralarında konuşuyorlardı,Seda ile beraber durmuş pür dikkat onları dinliyorduk. "Hala sıcak mı bari?" dedi Kartal. "Hayır soğumuş." dedi Polat. Kartal güldü.Ne kadar öfkeli ve kırgında olsam gülüşü yine kalbimi eritmişti.Sonra bu kadar zayıf olduğum için kendime kızdım. "Hırkayı iyice kontrol ettin mi,oralarda bir yerde poposunun izi kaldığına eminim." dedi Kartal. Sedayla birbirimize baktık,gözlerimiz kocaman açılmıştı.Benden bahsediyorlardı!Kalbim hızla çarpmaya başladı. "Tatlı kızdı ama komikti." dedi Polat. Sedaya baktım yüzü gerilmişti,benden tarafa bakmadı.Şaşkınlıkla dinlemeye devam ettim daha ne diyeceklerdi? Birkaç saniye sessizlik olduktan sonra Kartal konuştu; "Bence salağın teki,hiç hoşlanmam böyle tiplerden." dedi ciddi bir sesle. Hissediyordum,kalbim bin parçaya bölünmüştü.Gözlerim doldu.Sanki göğsümün üstüne ağır bir şey oturmuş gibiydi. Seda tedirgin gözlerle bana baktı,göğsümdeki acının el verdiği kadar kesik kesik fısıldadım; "Ölmek istiyorum." *** Sonrasında ise hemen oradan çıktık,zaten son dersti eşyalarımızı alıp okuldan da çıktık.Hızlı adımlarla evin yolunu tuttuk.Ben yine ağlıyordum... Seda beni nasıl teselli edeceğini şaşırmıştı çünkü o da şoktaydı. Yol boyunca ağladım,ağlamalarımın arasından,"Ey güzel Allahım,hadi birinci darbeyi yolluyorsun da ikinci darbe niye?Sağ kalma ihtimalim olmasın diye mi..." diyerek söyleniyordum. Sedanın evinin önüne geldiğimizde,beni evine davet etti."Hadi bize geçelim,ikimize de sıcak çikolata yaparım,sıcak su torbası da ayarlayıp ayaklarımızın altına koyarız,her zaman yaptığımız gibi..." dedi. "Ben,eve geçsem sorun olur mu?Kendimi yorgun hissediyorum,yatmak istiyorum." dedim artık çıkmaya mecali kalmayan sesimle. "Seni yalnız bırakmak istemiyorum,bende geleyim seninle."dedi Seda. "Hayır, inan ki gerek yok,gider gitmez yatarım zaten.Hem sende biraz dinlen." dedim burnumu çekerek.Artık ağlamaktan gözlerim acıyordu ve kıpkırmızı olduklarına emindim. "Emin misin?" dedi Seda. "Tabi ki eminim,hem bugün başıma daha fazla bir şey gelemez çünkü Kartal uzakta."dedim gülerek. Seda da güldü,"Bu halde bile espiri yapıyorsun ya..." diye söylendi. Biraz daha Sedanın telkinlerini dinledikten sonra sarılıp vedalaştık.Ben evimin yolunu tuttum,evim Sedaların evine çok uzak değildi.Normal şartlarda bu durumu her zamanki kötü durumlar gibi Sedanın yanında kalıp burnumda sümük gözümde yaş kalmayana kadar ağlayarak en sonunda da espirili sohbetlerle günü kapatarak hallederdim.Ama bu sefer kendimi o kadar kırgın,aşağılanmış ve yorgun hissediyordum ki bunu yapacak halim yoktu.Sadece eve gidip ağlaya ağlaya yatakta sızmak ve uzun derin bir uykuya dalmak istiyordum. Ama bir sorun vardı ki bu kızarmış gözlerle eve gidersem aileme durumu açıklayamazdım.En azından belki ağlamaktan şişen gözlerim biraz daha normale döner umuduyla evin yolundan sapıp soğuk havada yürümeye devam ettim. Yavaş yavaş ıssızlaşmaya başlayan sokaklarda yürürken soğuk hava yüzüme vuruyordu ama çok iyi hissettiriyordu. Düşüncelerde zihnime vuruyordu,bu kötü hissettiriyordu.Sanki hiç gitmeyecek bir acı gibiydi,aşk ve sevmek ne zordu.Yıllardır aşık olduğum çocuk bana salak demişti,hiç hoşlanmazmış benim gibi tiplerden, bunu düşününce aşağılanma duygusu yine bir öküz gibi göğsüme oturmuş,birkaç damla daha göz yaşı dökmüştüm. İşin garip tarafı ağlamaktan şişen gözlerim biraz daha düzelir umuduyla yürümeye devam etmiştim ama ben daha çok ağlayarak gözlerimi daha kötü hale getiriyordum. "Off ne yapıcam ben şimdi..." dedim çaresizce,"Başıma daha kötü ne gelebilir..." dedim acıyla gökyüzüne bakarak. Kafamda ki düşüncelere ve onlara ağlamaya o kadar yoğunlaşmıştım ki,havanın karardığını farketmemiştim.Üstelik tanımadığım bir sokaktaydım.Dar,iki tane sokak lambasının zar zor aydınlattığı bir sokaktı. "Neredeyim ben" diye söylendim.Nasıl buraya geldim?"Kartal haklıymış,gerçekten salağım!." Karanlıkta yön bulma yeteneğim çok kötüydü,telefonumu çıkarıp babamı aradım,o beni burada bulur ve alırdı ama ulaşamadım.Sonrasında hemen annemi aradım ulaşamadım...Melikeyi aradım çalmadı bile.Çünkü şebekem çekmiyordu. "Ne saçmalık bu!" diyerek sızlandım.Herhalde çok fazla yürüyüp alternatif bir evrene geçmiş olamam değil mi?diye düşündüm. Telefonu havaya kaldırıp yürümeye başladım,solumda bir sokak daha vardı oraya saptım,biraz daha ilerledim ama şebeke bir türlü çekmiyordu. Sonra sokağın ilerisinde bir sokak lambasının altında birkaç adam gördüm,aralarında konuşuyorlardı.Aramızda çok mesafe yoktu,bana yardım ederler umuduyla onlara doğru yürüdüm. Biraz yürüdükten sonra adamların ikisinin yüzünün kapalı olduğunu,kafalarına da kapşon geçirdiklerini gördüm.Karşılarında ise korkudan titreyen orta yaşlarda bir adam vardı,o normal giyimliydi.Bu siyah giyinimli iki garip tipi gördükten sonra yardım istemekten vazgeçtim.Tam geri geri gidecekken,siyah giyinimli adamlardan biri cebinden bıçak çıkardı,orta yaşlı adam ellerini havaya kaldırıp yalvarmaya başladı.Ben ise o bıçağı görür görmez kaçmam gerekirken oracıkta dondum.Bazen tehlike anında beyniniz kaç moduna hemen geçemez,benimki de çok istikrarlı çalışmayan bir beyindi ve evet,geç kalmıştı. Bıçaklı adam,orta yaşta ki adamı tam üç kez üst üste bıçakladı.Korkuyla,şokla olanları izledim.Kaçamadım tek tepkim avazım çıktığı kadar bağırıp dizlerimin üstüne çökmek oldu.Bıçaklanan adam yere devrilirken diğer ikisinin gözleri bana çevrildi.O an kendime geldim,sanki oradaki varlığımı yeni farketmiş gibiydim.Kaçmak için ayağa kalktım ama panikten geri popomun üstüne düştüm. Bıçaklayan adamın bana doğru hareket etmeye başladığını gördüm.Diğeri yaralanan adamın başında durmaya devam etti. O an var gücümle ayağa kalkıp koşmaya başladım.Belki de hayatımda bu kadar hızlı koştuğumu hatırlamıyordum.Adrenalin denen hormona ilk kez şükrettim.Ama arkamdaki de hızlı koşuyordu.Mesafeyi kapatacak diye ödüm kopuyordu.Soğuk hava ciğerlerimi yakıyor,kalbim güm güm atıyordu.Etrafta kimse yoktu.Hoş,olsa bile durup yardım ister miydim bilemem.Çünkü arkamdaki oracıkta enseme yapışırdı.Hem yardım istediğim kişinin de başı belaya girebilirdi. Her zaman atletik bir vücuda sahip olduğum ve ortaokulda koşu takımında olduğum için övünürdüm.Hızlı koştuğuma inanıyordum.Ama arkamdaki ya bir canavardı ya da Hüseyin Bolt, çünkü mesafeyi kapatmak üzereydi. Yan tarafımda kocaman ağaçların olduğu büyük bir park gördüm belki orada bir yere saklanırım umuduyla parkın içine girdim. Bisiklet yolunun üstünde koşmaya devam ederken arkamdaki hayvanın beni yakalamasına ramak kalmıştı.Tam elini uzatıp çantamı tutacakken eline çantamın zincirine takılı olan peluş kurbağam geldi ve onu tuttu.Var gücümle kendimi ileri ittim o da kurbağayı çekiyordu,tam gücüm tükenmek üzereyken kurbağa çantamın zincirinden koptu.Ama yine de kurtulamadım çünkü birden şiddetle arkamdan çekilen güç boşa çıkınca ileri savrulup düştüm. Nefes nefese yerde öylece durdum.Yüzüm yere bakıyordu ama ayak seslerinden bana yaklaştığını anlayabiliyordum.Tam tepemde durdu,gölgesi üstüme düşüyordu.O an bunu neden yaptığımı bilmiyordum...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD