Oturduğu koltukta sanki çok iri yarıymış gibi bir hâl takınıyor, parmağındaki taşlı yüzük, çenesi ve iki kaşının tam ortasındaki işaretler ile burnunu süsleyerek kulağındaki küpeye bir zincirle bağlanan hızmasıyla adını aldığını anımsatıyordu. Anımsatmaktan da ötedeydi. Eski hanım ağa Şayeste Begüm'ün ta kendisi gibiydi şuan. Onun gibi duruyor, onun gibi görünüyor, onun gibi bakıyordu. Çaprazında oturmuş kendisi izleyen amcalara ise genç hanım ağadan gözlerini alamıyorlardı. Sanki karşılarında oturan doğduğu gün kucaklarına alıp sevdikleri yeğenleri değil de, kucağında büyüdükleri eski hanım ağa idi. Kulağındaki küpeye bir zincirle bütünlük sağlayan hızmasına baktı Candar ağa. Yeğeni salondaki ağalar üzerinde bakışlarını gezdirirken göz göze gelmeleriyle tüyleri şahlandı. Şuan aral