3.Bölüm

1131 Words
Dolabımı açıp ilk gün ciddi ve güzel olmak için kırmızı ceket takımı giydim. Ceketimin içinden siyah, askılı ve şifon bir bluz giydim. Ayakkabı olarak da siyah stilettolarımı tercih ettim. Caner’in dibi düşmeliydi. Saçlarıma hafif bukleler yaptım. Kafama sim dökmeyi düşünsem de abartı kaçar diye vazgeçtim. Hafif ama seksi bir makyaj yaptım. Fotoğrafımı çekip Caner’e attım. -Nasılım? Bugün beni karşısında görünce ne yapacaktı, acaba? Sırıttım. Çok geçmeden cevap geldi. Caneraksoy- Bu yaptığın da bir taciz, farkında mısın? Sürekli bana yazmaktan vazgeç. Güldüm. Fotoğraf iki kez açıldı diye bildirim gelince kahkaha attım. Benden hoşlanmadığını söyleyemezdi. -Fotoğrafımı iki kez açan kişi mi diyor, bunu? Laf sokmadan yaşayamadığımı söylemiş miydim? En iyi lafı da Piraye'ye sokarım. Caneraksoy- Delisin sen! Deliyim, divaneyim ama sana! İç sesim coşmuştu. -Bu bir cevap değil. Caneraksoy- Sana laf anlatamayacak kadar işim var. Oyalama taktiği iyi gider. -Hâlâ bir cevap değil. Lafı değiştirmeye çalışman gözümden kaçmadı. Salak değiliz. Alanımızda da yazmıyor. Anlarım, ben. Evde erkek vardı. Ey gidi! Caneraksoy- Bana yazma dedikçe yazmaya devam ediyorsun. Eğer benimle konuşmak istemeseydi engellerdi. Bunu yapmadığına göre zevk alıyordu. Zevk alıyor falan tövbe. -Senin de hoşuna gidiyor. Caneraksoy- Beni taciz etmen mi? Hiç de bile. Taciz mi? Yok artık! -Her erkeğin hoşuna gider. Caneraksoy- Benim gitmiyor. Seni engellememe çok az kaldı. Bunu istemiyordu. İstese çoktan yapardı. -Geri takip yapsana. Ben de az değildim, hani. Caneraksoy- Engel diyorum sen ne diyorsun? -Üzüyorsun beni, Caner. Dudaklarımı büzdüm. Ben mesaj yazarken bile mimiklerimi yapan biriydim. Caneraksoy- Ya kıyamam. -Erkeğim, erim be! Caneraksoy- Bela mısın, kızım? Neden vazgeçmiyorsun? Ay bu da bozuk plak gibi soruyor! -Vazgeçmem için bir sebep yok! Caneraksoy- Belki sevgilim var. Eee, olsa benimle konuşurken biri çoktan engel basardı, bana. Demek ki yoktu. Profilinden de o havayı alamamıştım. -Sıkıntı yok. Ayrılırsın. Bana laf mı yok, reis! Caneraksoy- Sen cidden delisin. -Evet, deliyim. Ama sana. Caneraksoy- Kamyoncu musun? Hayır, senin asistanın! -Yolum sana çıkacaksa kamyoncu da olurum. Caneraksoy- Sen zır delisin! Benden uzak dur! -Çok zor… Görüldü attı. Cevap vermedi. Cevap vermesin, ben canlı canlı soracaktım, bugün. Senden uzak durmam, çok zor. Çünkü artık onun asistanıydım. “Beni karşısında görünce ne kadar mutlu olacak, aşkım benim!” Çantamı da alıp evden çıktım. Allah’tan bugün abim erken çıkmıştı. Abim, üst katımızda oturuyordu. Ben, havalı şekilde yürürken Ferruh abiyi gördüm. “Nereye böyle?” diye sorup beni süzdü. Ferruh abi, Akel’in abisiydi. Bana olan bakışları hoşuma gitmiyordu. Ondan uzak durmaya gayret ediyordum. “İşe,” dedim. “İşe bu kılıkta mı gidiyorsun?” diye sordu. Göz devirdim. “Sana ne!” deyip hızlı hızlı yürümeye başladım. Kendini ne sanıyorsa? Gelip birden kolumdan tuttu. “Akel söyledi. Şirkette işe mi başlıyorsun? Yürü, arabam şurada. Sahipsiz sanmasınlar,” dediğinde kolumu hırsla çektim. “Sahipsiz sansınlar,” deyip ilk gelen taksiye bindim. Geri zekalı ya! Sahip ne ya? Sanki ben eşyayım. Taksiye gideceğim yeri tarif ettim. Çok geçmeden şirkete gelince ücreti ödeyip indim. Heyecanla şirkete girdim. Yukarı çıkıp Leyla’yı buldum. Leyla beni görünce sevinçle bana sarıldı. “İnanmıyorum. Alınmışsın! Buna çok sevindim,” dedi. Kafamı salladım. “Caner Bey’in odası nerede?” diye sordum. “O, bugün öğlede gelecek. Ben, sana odanı göstereyim. Hem de göstermem gerekenler var,” dedi. Birlikte odama gittik. Odam, Caner’in odasının tam yanındaydı. Bu, iyi olmuştu. Her zaman onu görecektim. Leyla’ya sonra anlatmaya karar verdim. İlk günden benim deli olduğumu anlamasın. Bana yapacaklarımı anlattı. “Kolaymış,” dedim. Ben, bu işi başarırım. “Evet, ama dikkatli olman gerekiyor. Caner Bey, tek hatada demediğini bırakmaz. Zaten, bu yüzden sürekli asistanı değişiyor. Gülerek gelen ağlayarak gidiyor,” dedi. Güldüm. “Ben, aldırmam. İsterse sövsün.” Leyla “Hiç de öyle olmuyor. Diğer asistanına, dosyada bir kelimeyi yanlış yazdı diye herkesin içinde demediğini bırakmadı. Zavallı kız da hamileydi. İşi bıraktı,” dedi. Üzülmüştüm. Ama bunu yapamazdı. “Sen, merak etme. Benim buradan gitmeye niyetim yok,” dedim. Leyla benim özgüvenime karşı bir şey diyemedi. Caner beni kovmayacaktı. Kovsa bile gelip ayaklarıma kapanacaktı. Onu, o kıvama getirecektim. Leyla, işi olduğunu söyleyip gitmişti. Ben de Caner’e mesaj attım. -Ne yapıyorsun? Sıkıldıkça ona yazıyordum. Ama ne yapayım? Caneraksoy- Sana ne! Anında mesajıma cevap vermesi, peki! Erim be! -Sanki mesaj atmamı bekliyor gibiydin! Caneraksoy- Sen, her şeyi nasıl anlamak istiyorsan öyle anlıyorsun! Öyleydi! Kendini bu kadar ele verme, yiğidim. -Öyle mi dersin? Sen de çok yalancısın. Caneraksoy- İşim var. Biliyorum. Toplantıdaydı. Ama ben yazınca hemen cevap vermişti. -Ne işi? Caneraksoy- Artık, beni rahat bırakır mısın? Ben senin gibi işsiz güçsüz değilim. Ay, ben senin asistanın oldum, canım. Artık, işim gücüm var. -Nereden biliyorsun? Benim de işim var. Sadece sana vakit ayırıyorum. Sen de ayırsan fena olmaz. Aynen öyle ya! İç sesim buna gülerken onu susturdum. Caneraksoy- Sana vaktimin bir saniyesini bile ayırmak istemiyorum. Yav he he! Yalancı ya. Az sonra Pinokyo gibi burnu uzayacaktı. -O yüzden mi hâlâ bana yazıyorsun? Caneraksoy- Yüz yüzeden bahsediyorum. Lafı kıvırmaktan dansözcülere dönmüştü. -Sen bu yalanları ancak çocuklara anlatırsın. Caneraksoy- Şirkete gitmem gerek! Sakın beni takip etme! Gerek yok, yiğidim. Ben, zaten oradayım. -Ne münasebet! Caneraksoy- Biraz olsun aklın varmış. Aklım olmasa burada ne işim var? -Aşk olsun! Caneraksoy- Olmasın! Olsun ya! Hem de en afilisinden. -Neden ya? Bence olsun! Caneraksoy- Senden gelecek hiçbir şeyi istemiyorum. İstetiriz. -Bence sen, beni hakaret etmek için kullanıyorsun ama bu duygular değişebilir. Ne demişler, büyük aşklar nefretle başlar. Caneraksoy- Ben nefret ettiğim birine farklı duygular beslemem. Beni, hiç tanımıyorsun. Sanki herkes birbirini tanıyor. -Tanırız, yiğidim. Caneraksoy- Kalsın. Beni tanımanı falan istemiyorum. Mecbur tanıyacaktım. Az sonra gelince beni burada görecekti. -Tanıyacağım. Çünkü buna mecbur kalacaksın. Gizli mesajları anlama düzeyini ölçtüm. Caneraksoy- Nedenmiş? Anlamadı. Ben de anlamazdım. -Yakında anlarsın. Caneraksoy- Senden korkuyorum. Üzdün, yakışıklı. -Benden korkma, yiğidim. Caneraksoy- Bana şu kelimeyi söyleme! -Sonradan söylemem için yalvaracaksın! Caneraksoy- Sonrası diye bir şey yok! Olacak! Hem de çok güzel bir şekilde. -Sen bilirsin. Caneraksoy- Ben bilirim çünkü sülüğün tekisin. Ve ciddi değilsin. Ciddiyetsiz kişilerden hazzetmem. Senden de hazzetmiyorum. Dosyamı da senin yüzünden suya düşürdüm. Dosya! Dosya! Amma abarttı be! -Aman ne abarttın ya! Caneraksoy- Çok rahat bir kızsın! -Öyleyim, huyum kurusun. Bu hayata bir kere geliyorduk. Neden olmamış bir şey için canımı sıkayım ki? Caneraksoy- Seni alacak kişiye yazık ya! -Sen kendine acımaya başla, o zaman. Caneraksoy- Sen belanın tekisin! -Senin belanım, dedim ya! Caner’in sesini duyunca telefonu kapatıp sırıtmaya başladım. “Leyla, yeni asistana söyle, odama gelsin!” diye bağırdı. Odasının kapısının açılıp kapandığını duydum. Leyla, odama geldi. “Caner Bey, geldi. Sade Türk kahvesiyle gidersen çok iyi olur,” dedi. “Tamamdır,” dedim. Katta gördüğüm kantine girdim. Sade Türk kahvesi yaptım. İçine tuz koymak istesem de bunun vakti değildi. Kahveyi fincana koyup odasına ilerledim. Kalbimin bu kadar atması normal miydi? Odasının kapısını çaldım. “Gir,” diye bağırdı. Biraz sinirli miydi? İçeri girdiğimde kafasını kaldırmadı. Masanın üzerine fincanı bıraktım. “Kahveniz, Caner Bey,” dedim. Sesimi tanımış olmalı ki şokla kafasını kaldırdı. “Sen?” dedi, şaşkınca. Gülümseyip “Ben yeni asistanınız, Gökçe.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD