Şirkete geri geldiğimizde Caner dört köşe olmuş bir şekilde odasına gitti. Leyla yanıma gelip “Hayırdır?” diye sordu. “Hayır, hayır. Caner Bey ile önemli bir işi bağladık. Ben, Fransızca konuşmasaydım, zor olurdu,” dediğimde el çırptı. “Seni kovmaması için güzel sebep. Çelik Bey, öğrenirse seni asla kovdurmaz,” dedi. Doğru, söylüyordu. Caner’den çok Çelik Bey’in gözüne girmeliydim. Bunun için de Akel’i kullanabilirdim. Yanında Akel’i arayıp tepkilerini ölçebilirdim. “Caner Bey, asla söylemez ki,” dediğimde gülüp “Ben, söylerim. Sen merak etme. Bütün şirkete yaymam bir dakikamı alır,” dedi. Şirketin dedikoducusu ortaya çıkmıştı. Özge Hanım’ın, Caner’in odasına gittiğini gördüm. Leyla “Özge Hanım, yıllardır Caner Bey’e aşık. Ne yaptıysa tavlayamadı. Garibim, sürekli şansını deniyor,” d