Bölüm 1: Eski Bir Hatıra

743 Words
İçimdeki çığlıkları susturamıyordum. Yazmam sayfalara akmam, sonra da yok olmam gerekiyordu.  Neden insanlar bu kadar kötüydü, her seferinde birileri karşıma geçip ne kadar saf olduğumu söylemek zorunda mıydı?  Babamın eskiden bana verdiği küçük taşı sıktım umutsuzca, çocukluğumdan beri hep bana şans getireceğine, beni zor durumlardan kurtaracağına ve onun sihirli olduğuna inanmıştım. Gerçek şu ki insan büyüdükçe sihir kayboluyor...  O'nunla bir kış akşamı tanışmıştım. Kapkara gözleri bir kuyunun içine düşüyormuşum gibi hissetmeme sebep oluyordu. Okuldan çıkmış eve gidiyordum, birkaç ay önce babam bir kazada ölmüştü ve benim için çok umutsuz bir dönemdi. Siyah bir araba önümden geçmiş tüm suyu üstüme sıçratmıştı. Birden beliriverdi, yoktan var olmuş gibi oradaydı.  "Ben size yardım edeyim." Bu bir soru değildi, hiç tanımadığım gibi kendinden emin bir ses tonuyla yarısı çamur olmuş çantamı elimden almıştı, bense sadece gözlerine bakıyordum... Orada kaybolmuştum. Ama daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını... Artık kendi kader çizgim üzerinde değildim, o yazacaktı, ben yaşayacaktım. Karşıma geçip "Bundan sonra böyle olacak" diyecekti... Ben susacaktım... Susmak hep yazgımı başkalarının avuçlarına bırakmıştı zaten. İstemediğim bir bölümde okuyordum annemin zorlamasıyla, istemediğim bir nişanlım vardı. Sırf babasının yakın arkadaşının oğlu diye bir insan nişanlanır mıydı? Ben yapmıştım işte daha doğrusu birileri benim adıma yapmıştı.  Çantamı taşıyan kara gözlü şövalyem beni eve kadar bırakmıştı, daha önce hiç bu kadar kısa sürmemişti evin yolu. Ertesi sabah okula giderken de yolun karşısında beni bekliyordu, sonraki gün de sonraki ay da... Nişanlım Cem benimle görüşememekten fazlasıyla şikayetçiydi. Annemse halimin tuhaflaşmasını babamın ölümüyle bağdaştırmış çok çalıştığım yönünde yalanlar uyduruyordu sürekli Cem'e ve ailesine. Kapkara gözlerinde kaybolduğum Yağız ise üçüncü ayımızın sonunda "Evlen benimle" dedi. Birden ağlamaya başladım ve ailemi baskılarını Cem' i bir solukta anlattım. Sonra umutsuzca dudaklarında gezdirdim dudaklarımı, beni affet dercesine... O an öl dese ölecektim... "Herkes bir şansı hak eder Selin. Bu gece ailene beni anlat, eğer kabul etmezlerse seni burada bekliyor olacağım." Kafamı salladım, korkuyordum ama O'na hayır diyemezdim. Eve girdiğimde Cem ve annesi annem ve erkek kardeşimle sohbet ediyordu. Bu kadarı fazlaydı artık. Öfkem damarlarımda yayılıyordu.  "Selinciğim bak Cem'ler sürpriz yapmışlar"  Birden konuşmaya başladım, konuşmak da değil kusmak... Sanki sesim bana ait değilmiş gibiydi. Sanki yıllardır içimde başka birini susturmuştum ve şimdi çığlık atıyordu.  "Çok hoş yapmışlar, ama nedense benim nişanlım anneme sürpriz yapıyor, keşke biraz da beni düşünseydi, belki o zaman onu biraz sevebilirdim"  "Sel...!"  "Sus Anne! Yıllardır konuşuyorsun zaten, yarından itibaren kızın hukuk fakültesine gitmiyor, bir insana doğduğu gün meslek biçilir mi? Ayrıca çok sevgili Cem Beyimizle evlenmiyorum, çünkü az sonra evleneceğim adamla kendi hayatıma gidiyorum"  Arkamı döndüm ve hiçbir şey almadan kapıdan çıktım. Annem koltuğa yığılmış Cem ise ayakta donup kalmıştı ve elbette ki arkamdan koşmamıştı. Yağız beni söz verdiği gibi aşağıda bekliyordu.  Beraber İstanbul'a geldik. Küçük bir ev tuttuk, belediyeye gidip evlendik ve küçük ama mutlu hayatımız başlamış oldu. Bir yıl sonra Yağız eve geç gelmeye başladı, gizli gizli telefon görüşmeleri. ..Ben de şüphelenmeye başladım ama son arananları ne zaman arasam telefona bir adam çıkıyordu. İş, iş, iş... Aldığım cevap hep buydu. Bu karmaşada hamile olduğumu öğrendim ve üç aylık hamileyken bir sabah beni güzelce öptü, bana uzun uzun o kara gözleriyle baktı. Dönüp bir kez daha sarıldı, karnıma dokundu ve gitti...  Hastaneler, karakollar... Hiç kimse bilmiyordu nerede olduğunu... Hiç kimsem yok demişti evlenirken, geçmişini anlatmak istememişti ben de susmuştum. İşte şimdi karnımda yedi aylık bebeğim, alt komşumuzla beraber terzilik yaparak hayatımızı kazanmaya çalışıyoruz. Biliyorum gelecek... Ama artık yazmam lazım... Ya doğumda ölürsem... Ya onun karanlığında ben de kaybolursam... Bunun için sana yazmalıyım bebeğim.  ..........  Bugün doktora gittik, alt katımızdaki Nermin Teyzenle tabii, polisler babana benzer birini bulmuşlar hemen arkasından morga gittik ama ben giremedim sana bir şey olur diye.. Nermin abla gitti, çok şükür o değilmiş.  ............  Sonunda kucağımdasın işte kızım. Hayat çok acımasız, ama baban kızımız olursa ismini Luna koy demişti, onu kıramadım. Canım çok acıyor kızım, içimdeki bu acı O gelmeden geçmeyecek...  ..........  Çalışmak, seni emzirmek, uykusuzluk... Yazmaya vakit bulamıyorum. Dört aylık oldun. Mavi gözlerin bana çekmiş, ne olurdu sanki o kara gözlerini alsaydın da kaybolsaydım biraz yine...  .........  Bugün çok önemli bir şey öğrendim. Kanserim. Sana ne olacak? Baban nerede? Bana ne olacak?  .........  Çok ağrım var kızım. Nermin teyze hem sana hem bana bakar oldu. Onun hakkını ödeyemem. Öleceğimi biliyorum o yüzden evden çıkarken aldığım tek şeyi babamın bana verdiği kolyeyi sana taktım...  ............  Artık kel bir annen var... Kaşım bile yok inanabiliyor musun?  ...........  Seni kucağıma almak istedim alamadım. Halbuki bugün doğum günündü. Bir yaşındasın.  .............  Bugün on sekiz aylık bebeğimden ayırdılar beni. Hastaneye yattım..  Onu çok özledim şimdiden... 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD