Tüm vücudumu esiri altına alan öfke, damarlarımda birer silah gibi bekliyordu. Sinirliydi. Kim benim arkadaşıma dokunmaya cüret ederdi? Kim benim sevdiklerine göz koymaya cüret ederdi? Gerek mafya aleminde gerek gerçek hayatta adıyla nam salmış biriydim ve benim sevdiğim insanlara kimse zarar veremezdi. Öyle bir lüksleri yoktu. “Geliyorum.” Diyip telefonu kapattığımda beni çarık kaslarıyla karşılayan Barbaros ile karşılaştım. Onu tamamen unutmuştum. “Sorun ne?” Dediğinde elimi sinirle saçlarıma atıp karıştırdım. “Bir şeyler içme fikrini başka bir zamana erteleyelim. Arkadaşımı kaçırmışlar.” Çatılan kaşları düz bir hal aldı. “Gidelim.” O odasına gidip valizini hazırlarken aynı şekilde bende hazırladım. Biletlerimizi erken tarihe çekip yarım saat sonra kalkacak olan uçağa yetişmek için