Gece çökmüş, kamp sessizleşmişti. Son savaşın gerginliği herkesin üzerinde ağır bir yük bırakmıştı. Zafer kazanılmış gibi görünse de, Leyla içindeki büyünün onu yavaş yavaş ele geçirdiğini hissediyordu. Her savaştan sonra, bu kudretin onu nasıl zorladığını daha iyi anlıyordu. Ancak şimdi, yanında Ardin vardı. Onun gücü ve bilgisi, Leyla’nın direnişini bir adım öteye taşımıştı. Fakat bu işbirliği, aynı zamanda içindeki şüpheleri de artırıyordu. Ardin’in niyeti gerçekten de Seçilmişler’i durdurmak mıydı, yoksa başka bir şeyin peşindeydi?
Leyla, kampın etrafında dolaşırken Ardin’in bir köşede, sessizce düşüncelere daldığını gördü. Ardin, son birkaç gündür hep bu haldeydi; uzaklara bakıyor, sessizce bir şeyleri planlıyor gibiydi. Leyla, ona yaklaşmadan önce derin bir nefes aldı. Aralarındaki ilişki, yalnızca stratejik bir ittifak değil, daha karmaşık bir bağa dönüşüyordu. Bu bağ, her ikisi için de büyük bir yük anlamına geliyordu. Leyla’nın adımlarını duyan Ardin, başını kaldırdı ve ona doğru baktı.
"Yine düşüncelere dalmışsın," dedi Leyla, Ardin’in yanına oturarak. "Ne hakkında bu kadar düşünüyorsun?"
Ardin, Leyla’ya döndü ve hafifçe gülümsedi. "Seçilmişler’in bir sonraki hamlesini kestirmeye çalışıyorum," dedi sessizce. "Onlar da boş durmuyorlar. Bizi izlediklerini biliyorum."
Leyla, Ardin’in bu sözlerine karşılık kaşlarını çattı. "Sence ne yapacaklar?" diye sordu. Seçilmişler’in sıradaki hamlesi, Leyla’nın en büyük endişesiydi. Maruk’un öldürülmesinden sonra, Seçilmişler geri çekilmiş gibi görünse de, Leyla bunun sadece bir yanılsama olduğunu biliyordu. Seçilmişler, asla pes etmezlerdi. Onlar, her zaman daha güçlü bir şekilde geri dönerlerdi.
Ardin derin bir nefes aldı. "Onlar sadece seni değil, bu dünyayı da kontrol etmek istiyorlar," dedi. "Senin gücün onlar için bir tehdit. Bu yüzden seni durdurmaya kararlılar. Fakat artık Maruk yok. Onun yerine daha güçlü bir lider geldi: Seraphine."
Leyla, Seraphine ismini duyduğunda duraksadı. Seraphine, Seçilmişler arasında efsanevi bir büyücüydü. Onun adı, Leyla'nın çocukluğundan beri fısıltılarla duyduğu bir isimdi. Seraphine, Seçilmişler'in en güçlü liderlerinden biriydi ve büyü gücü, Maruk'tan çok daha tehlikeliydi.
"Seraphine mi?" diye tekrarladı Leyla, gözlerinde hafif bir korku ve şaşkınlıkla. "Onun savaşa katılacağını düşünmemiştim."
Ardin başını salladı. "Seraphine, Maruk’tan farklı. O, sadece gücü değil, aklıyla da yönetir. Seni durdurmak için her şeyi yapacaktır."
Leyla, bu yeni tehdidi düşündüğünde içinde bir huzursuzluk hissetti. Seraphine, sadece fiziksel bir düşman değildi; zihinsel ve ruhsal bir tehlike de oluşturuyordu. Onunla savaşmak, Leyla için sadece büyü gücüyle değil, aynı zamanda zekasıyla da başa çıkması gereken bir meydan okuma olacaktı. Ardin’in bu bilgiyi paylaşması, Leyla’nın ona olan güvenini bir nebze artırmıştı. Ancak yine de Ardin’e tam anlamıyla güvenmek zor görünüyordu.
Leyla, derin bir nefes aldı ve Ardin’e baktı. "Bu savaşı kazanmak zorundayız," dedi kararlı bir sesle. "Seraphine’le yüzleşmekten başka çaremiz yok."
Ardin, Leyla’nın gözlerindeki kararlılığı gördüğünde, onun ne kadar güçlü bir lider olduğunu bir kez daha anladı. "Birlikte yapabiliriz," dedi Ardin. "Ama sana bir uyarıda bulunmalıyım, Leyla. Seraphine sadece büyü gücünü değil, zayıf noktalarını da hedef alacaktır. Seni zihinsel olarak kırmak için her şeyi yapabilir."
Leyla, Ardin’in bu uyarısını dikkatle dinledi. Seraphine’in gücünü hafife almayacaktı, fakat onu durdurmak için ne gerekiyorsa yapacaktı. "Zihinsel olarak güçlü kalmalıyım," dedi Leyla. "Bana yardım edeceksen, zihnimi de korumamı sağlamalısın."
Ardin başını salladı. "Bunun için buradayım," dedi sessizce. "Ama seni uyarmam gereken bir şey daha var."
Leyla, Ardin’in yüzündeki ciddiyeti fark etti. "Nedir?" diye sordu merakla.
Ardin, bir süre sessiz kaldıktan sonra yavaşça konuştu. "Seraphine, sadece senin gücünü ele geçirmek istemiyor," dedi. "Aynı zamanda bizim aramızdaki bağdan da faydalanmak isteyecek. O, duygusal zayıflıkları manipüle eder."
Leyla, bu sözler üzerine bir an duraksadı. Ardin’in sözleri doğruydu. Aralarındaki bağ, sadece işbirliği değil, çok daha derin bir duygusal karmaşıklık taşıyordu. Seraphine, bu bağı kendi lehine kullanmaya çalışabilirdi. Bu durum, Leyla’nın içindeki karışıklığı daha da artırdı. Hem savaş meydanında hem de kendi iç dünyasında mücadele etmek zorundaydı.
"Sana güvenmek zorundayım," dedi Leyla, Ardin’e bakarak. "Ama Seraphine’e karşı zihinsel olarak da güçlü olmalıyım."
Ardin, Leyla’nın bu kararlılığına hayranlıkla baktı. "Birlikte başaracağız," dedi. "Ama bu savaş, sadece büyü ve kılıçlarla kazanılmayacak. Zihinsel gücünü korumak zorundasın."
Leyla, Ardin’in bu uyarısını ciddiye aldı. Seraphine, sadece fiziksel bir düşman değildi. O, insanların zayıf noktalarını kullanarak onları yok edebilen bir manipülatördü. Leyla, bu savaşı kazanmak için kendi içsel gücünü daha da güçlendirmek zorundaydı.
Ertesi sabah, direnişçiler bir sonraki büyük saldırı için hazırlık yapmaya başlamışlardı. Seçilmişler’in Seraphine liderliğindeki büyük kalesine yapılacak saldırı, hem stratejik hem de büyüsel olarak son derece zorlu olacaktı. Leyla, büyüsünü daha dikkatli kullanmak zorundaydı, çünkü Seraphine’nin karşısında en ufak bir hata bile büyük bir yenilgiye neden olabilirdi. Ardin ise bu savaşta Leyla’ya stratejik ve büyüsel anlamda yardım etmek için yanında olacaktı.
Saldırı gecesi geldiğinde, Leyla ve direnişçiler Seraphine’in kalesine doğru ilerlediler. Herkes sessizdi. Seraphine’in kalesi, büyüyle korunan yüksek duvarlarla çevriliydi. Kaleye girmek, sadece fiziksel değil, büyüsel bir meydan okuma anlamına geliyordu. Leyla, bu büyülü savunmaları kırmak için içindeki gücü toplarken, zihnindeki Seraphine’in varlığını hissediyordu. Seraphine, onu izliyordu. Leyla, zihninde onun fısıldayan seslerini duyabiliyordu.
"Bu gücü kontrol edemeyeceksin," diye fısıldadı Seraphine’in sesi. "Sana hükmedeceğim, Leyla."
Leyla, bu sesleri bastırmaya çalıştı, ama Seraphine’in zihinsel baskısı gittikçe artıyordu. Leyla, Seraphine’in onu manipüle etmek için zihinsel saldırılar düzenlediğini fark etti. İçindeki karanlık güç, Seraphine’in fısıldayan sözleriyle daha da büyüyordu. Leyla,
bu zihinsel savaşı kazanmak zorundaydı. Büyüsünü kontrol ederken, zihnindeki Seraphine’in etkisini de bastırmalıydı.
Tam o sırada, Ardin Leyla’nın yanında belirdi. "Bunu başarabilirsin," dedi yavaşça. "Seraphine’in seni etkilemesine izin verme. Onun oyununu bozabilirsin."
Leyla, Ardin’in bu sözleriyle biraz olsun kendine geldi. Derin bir nefes alarak zihnindeki Seraphine’in sesini bastırmaya çalıştı. Büyüsünü serbest bırakırken, zihnini Seraphine’e karşı kapattı. Duvarlardaki büyülü savunmalar, Leyla’nın gücüyle çatırdamaya başladı. Ancak bu sırada, Seraphine’in zihinsel baskısı daha da arttı.
Leyla, zihninde Seraphine’in yankılanan fısıltılarına karşı koymaya çalışırken, büyüsünü kullanmaya devam etti. Fakat Seraphine’in gücü, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir saldırıya da dönüşmüştü. Leyla, bu saldırıya karşı zihinsel olarak savunmasızdı, ama Ardin’in varlığı ona güç veriyordu.
Ardin, Leyla’nın yanında durarak ona büyüsel ve zihinsel anlamda destek verdi. Birlikte, Seraphine’in büyüsel savunmalarını kırmayı başardılar. Ancak bu zafer, Leyla’nın içindeki karanlık gücü daha da açığa çıkarmıştı. Seraphine, sadece bir düşman değil, aynı zamanda Leyla’nın içindeki karanlığın bir yansıması gibiydi.
Savaş sona erdiğinde, Leyla ve Ardin, kalenin önünde yorgun ama zafer kazanmış bir şekilde duruyorlardı. Leyla, içindeki karanlık gücün büyüdüğünü hissediyordu, ama aynı zamanda Seraphine’in zihinsel saldırısına karşı koymayı başarmıştı. Ardin’in yardımıyla bu zaferi kazanmışlardı, fakat bu savaş sadece bir başlangıçtı. Leyla, içindeki gücü kontrol etmeyi öğrenirken, Seraphine’in gerçek tehdidiyle yüzleşmek zorundaydı.
---
Leyla’nın zaferi kısa sürdü. Seraphine’in zihninde bıraktığı izler, savaştan sonra bile onun peşini bırakmıyordu. Her ne kadar kalenin büyülü savunmalarını kırmayı başarmış olsa da, Seraphine’in fısıldayan sözleri, Leyla’nın zihninde yankılanmaya devam ediyordu. Her an, o soğuk ve hesapçı sesin geri döneceğinden korkuyordu. Seraphine, sadece fiziksel bir tehdit değil, aynı zamanda Leyla’nın zihinsel gücünü test eden bir varlıktı.
Direnişçiler kalenin kontrolünü ele geçirmişlerdi, ancak zaferin getirdiği coşku kısa sürmüştü. Leyla, kampın etrafında sessizce dolaşırken, kafasındaki karanlık fısıltılar onu rahat bırakmıyordu. Zihninde Seraphine’in sesini hâlâ duyabiliyor, onun etkisinin derinlere işlediğini hissediyordu. Bu yalnızca bir düşmanla değil, aynı zamanda kendi içindeki karanlıkla da savaştığı bir dönemdi.
Ardin, Leyla’nın sessizliğini fark etmişti. Onun içindeki huzursuzluğu ve mücadeleyi anlıyordu. Seraphine’in etkisi Leyla’yı derinden sarsmıştı, ama Leyla’nın bu savaşı tek başına kazanmasına izin vermemeye kararlıydı. Ardin, Leyla’nın yanına yaklaştı ve sessizce onun düşüncelere dalmış halini izledi.
“Seraphine seni hala rahatsız ediyor, değil mi?” diye sordu Ardin, sesinde hafif bir endişeyle.
Leyla, Ardin’in bu sözleriyle irkildi. İçindeki korkuları gizlemeye çalışsa da, Ardin’in onları fark ettiğini biliyordu. Leyla derin bir nefes alarak Ardin’e döndü. “Evet,” dedi yavaşça. “Onun sesi hala zihnimde yankılanıyor. Sanki beni kontrol altına almak için bekliyor.”
Ardin, Leyla’nın bu itirafına karşılık bir süre sessiz kaldı. “Seraphine, sadece fiziksel bir düşman değil,” dedi sonunda. “O, zihinsel gücünü kullanarak seni kırmaya çalışıyor. Ama sen bundan daha güçlüsün, Leyla.”
Leyla, Ardin’in gözlerindeki ciddiyeti fark etti. Onun desteği, bu süreçte önemliydi, ama Leyla yine de içindeki karanlıkla başa çıkmak zorundaydı. Ardin’in ona verdiği güven, bir nebze olsun içindeki korkuyu bastırıyordu, fakat Leyla, kendi gücünü kontrol edemediği sürece Seraphine’in onu etkisi altına alacağını biliyordu.
“Beni izliyor,” dedi Leyla sessizce. “Ne zaman büyümü kullansam, onun gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyorum.”
Ardin, Leyla’nın sözlerine karşılık hafifçe başını salladı. “Seraphine, senin gücünü kontrol etmek istiyor,” dedi. “Ama senin iraden, onun gücünden daha güçlü olabilir. Eğer zihnini güçlü tutarsan, Seraphine’in seni ele geçirmesine izin vermezsin.”
Leyla, Ardin’in bu sözlerini duyduğunda bir an rahatladı. Fakat içindeki şüphe ve korku hala canlıydı. Seraphine’in gücü, sadece büyüsel değil, zihinsel bir saldırıydı ve Leyla bu güce karşı kendini savunmaya çalışırken, içindeki karanlıkla da başa çıkmak zorundaydı.
Bir süre sonra, Ardin Leyla’nın yanından ayrıldı ve kampın diğer ucuna doğru yürüdü. Leyla, onu sessizce izledi. Ardin’e güvenmek, onun için hala zorlu bir karardı. Ardin, geçmişte Seçilmişler’in bir parçasıydı ve Leyla, onun tam anlamıyla taraf değiştirdiğine hâlâ inanmakta zorlanıyordu. Ancak Ardin, Seraphine’e karşı bu savaşta en büyük müttefiki olabilirdi.
Gece çöktüğünde, kamp sessizleşmişti. Herkes dinlenmek için çadırlarına çekilmişti, ama Leyla’nın zihninde huzur bulmak imkânsızdı. Gözlerini kapadığında, Seraphine’in fısıltılarını yeniden duymaya başladı. “Gücün seni ele geçirecek,” diyordu Seraphine’in sesi. “Onu kontrol edemeyeceksin. Benim olacaksın, Leyla.”
Leyla, bu sesleri bastırmaya çalıştı, fakat Seraphine’in zihinsel baskısı gittikçe artıyordu. Leyla, içinde büyüyen korkuyu kontrol etmeye çalıştı, ama Seraphine’in varlığı ona her an yaklaşan bir gölge gibi hissediliyordu. Bu güçle başa çıkmak için ne gerekiyorsa yapmalıydı, ama her geçen gün bu karanlık büyü daha da büyüyordu.
Leyla, bir süre sonra dışarı çıkıp temiz hava almak istedi. Çadırından çıktı ve kampın biraz dışına doğru yürüdü. Sessizlik, sadece düşüncelerini daha da ağırlaştırıyordu. Ormanın derinliklerinde yankılanan rüzgar, Seraphine’in fısıldayan seslerini daha da canlı hale getiriyordu.
Tam o sırada, arkasından bir ses duydu. Hızla döndüğünde Ardin’in ona yaklaştığını gördü. Leyla, Ardin’in neden burada olduğunu merak ederken, Ardin onun endişesini hemen fark etmişti.
“Yalnız kalmana izin veremem,” dedi Ardin, ona doğru yaklaşarak. “Seraphine, seni bu zayıf anlarında ele geçirmek isteyecek.”
Leyla, Ardin’in bu sözlerine karşılık hafifçe başını salladı. “Kendimi zayıf hissetmek istemiyorum,” dedi. “Ama onun varlığı her geçen gün daha da ağırlaşıyor.”
Ardin, Leyla’nın yanında durdu ve gözlerinin içine baktı. “Bunu aşabileceğini biliyorum,” dedi. “Ama yalnız başına yapmana gerek yok. Bu savaşta yanındayım.”
Leyla, Ardin’in bu desteği karşısında bir an duraksadı. Ardin’in ona gerçekten yardım etmek istediğini hissediyordu, fakat içindeki şüpheler hâlâ güçlüydü. Ardin’in geçmişteki sadakati, Leyla’nın zihninde bir engel oluşturmaya devam ediyordu. Ancak şu anda, ona gerçekten güvenmek zorunda olduğunu da biliyordu.
“Bu savaş sadece Seraphine’e karşı değil,” dedi Leyla yavaşça. “Kendime karşı da bir savaşı kazanmalıyım.”
Ardin, Leyla’nın bu itirafını duyduğunda, onun ne kadar zor bir durumda olduğunu daha iyi anladı. Seraphine, Leyla’nın gücünü değil, iradesini kırmak istiyordu. Eğer Leyla kendi içindeki karanlığı kontrol edemezse, Seraphine’in onu ele geçirmesi kaçınılmaz olacaktı.
“Bu savaşı birlikte kazanacağız,” dedi Ardin, kararlı bir sesle. “Ama senin bana güvenmen gerekecek, Leyla. Eğer gücünü kontrol edemezsen, Seraphine kazanacak.”
Leyla, Ardin’in bu sözlerinin doğruluğunu biliyordu. Ona güvenmek zorundaydı. Ardin’in desteği, bu savaşta en büyük kozlarından biri olabilirdi. Fakat aynı zamanda, içindeki karanlıkla da yüzleşmek zorundaydı.
“Tamam,” dedi Leyla yavaşça. “Sana güveneceğim. Ama Seraphine’in oyunlarına karşı birlikte savaşmalıyız.”
Ardin, Leyla’nın bu kararlılığı karşısında başını salladı. “Birlikte başaracağız,” dedi. “Seraphine’e karşı birlikte savaşacağız. Onun gücü, senin iradenin karşısında duramayacak.”
Leyla, Ardin'in sözlerini zihninde tartarken, Seraphine’in zihnine yerleştirdiği karanlık fısıltılar her geçen dakika biraz daha derinleşiyordu. İradesi zayıfladıkça, bu fısıltılar sanki gerçek oluyormuş gibi kulaklarına ulaşıyordu. Seraphine'in sesi, karanlık bir yankı gibi onu takip ediyordu: “Ardin'e güvenemezsin, o seni sonunda yarı yolda bırakacak. Senin gücün, sadece seni tüketmek için var. Sonunda hepiniz bana boyun eğeceksiniz.”
Leyla, bu seslere karşı koymaya çalışırken, Ardin’in yanında kalması ona bir nebze olsun güven veriyordu. Fakat bu güven ne kadar kalıcıydı? Leyla, Ardin'e tam anlamıyla güvenip güvenemeyeceğini bilemiyordu, ama Seraphine’e karşı savaşı kazanmak için onun yardımı olmadan başa çıkamayacağını da hissediyordu. İçindeki büyü, her geçen gün daha kontrolsüz hale geliyor, ama Seraphine’in varlığı bu kontrolsüz gücü daha tehlikeli bir silaha dönüştürmeye çalışıyordu.
Gece ilerledikçe, Leyla bir kez daha Ardin'le birlikte Seraphine’in kalesine doğru yola çıkmaya hazırlandı. Bu kez karşılaşacakları düşman, yalnızca Seraphine ve Seçilmişler değil, Leyla’nın kendi içsel karanlığıydı. Ardin, sessizce hazırlık yaparken Leyla’yı izliyordu. Gözlerinde derin bir kararlılık vardı, ama aynı zamanda bir şeylerin onu zorladığını da biliyordu. Ardin, Leyla'nın büyüsünü kontrol edemediği anları görmüştü. Onun yanında olması, bir güvenceydi, ama bu güvence Leyla'nın zihnindeki şüpheleri tamamen ortadan kaldıramıyordu.
“Leyla,” dedi Ardin, sessizliği bozarak. “Bu kez farklı olacak. Seraphine’e karşı sadece fiziksel bir savaş vermeyeceğiz. O, zihninle oynayacak ve seni kırmaya çalışacak. Hazırlıklı olmalısın.”
Leyla, Ardin’in bu uyarısını duyduğunda başını salladı. Zihinsel savaş, onun için en zorlayıcı olanıydı. Seraphine’in zihinsel baskısı, Leyla’nın iradesini zayıflatıyordu, ama Ardin’in uyarılarına kulak verip kendini hazırlamak zorundaydı. Zihnini güçlü tutamazsa, bu savaşı kaybetmesi an meselesiydi.
Saldırı başlamadan önce, direnişçiler Seraphine’in kalesine doğru ilerlemeye başladı. Karanlık ormanın içinden geçerken, Leyla’nın zihni bir kez daha Seraphine’in yankılarıyla doluyordu. Her adımda, Seraphine’in fısıltıları daha yüksek ve daha tehditkâr hale geliyordu. “Sen güçsüzsün, Leyla. Beni asla durduramayacaksın. Ardin bile seni kurtaramaz.”
Leyla, bu sesleri bastırmaya çalıştı. Ardin’in varlığı, ona bir tür destek sağlıyordu, ama bu desteğin ne kadar kalıcı olacağını bilemiyordu. Seraphine’in gücü, Leyla’nın zayıf anlarında kendini daha da güçlü bir şekilde hissettiriyordu. Ama Leyla, bu savaşı kazanmak zorunda olduğunu biliyordu.
Kaleye vardıklarında, Seraphine’in büyülü savunmaları Leyla’nın hemen dikkatini çekti. Kalenin etrafını saran büyüsel bir aura vardı ve bu aura, Leyla’nın gücüne karşı bir savunma kalkanı gibiydi. Seraphine, Leyla’nın büyüsüne karşı hazırlıklıydı. Leyla, büyüsünü kullanarak bu savunmaları kırmak zorundaydı, ama bunun Seraphine’in zihinsel saldırılarına daha da açık hale gelmesi anlamına geldiğini biliyordu.
“Ben büyüyü kıracağım,” dedi Leyla, Ardin’e dönerek. “Ama sen de Seraphine’in etkisini bertaraf etmeye çalışmalısın. O benim zihnimi ele geçirmeye çalışacak.”
Ardin, Leyla’nın kararlılığını gördüğünde başını salladı. “Birlikte başaracağız,” dedi. “Seraphine, seni ele geçiremeyecek.”
Leyla derin bir nefes alarak ellerini açtı ve içindeki büyüyü çağırmaya başladı. Büyü, yavaşça avuçlarının arasında toplanarak kalenin etrafındaki büyülü bariyere doğru yöneldi. Her adımda, Seraphine’in varlığını daha da derinlemesine hissediyordu. Zihninde yankılanan fısıltılar, giderek daha güçlü hale geldi. “Bu büyü seni yok edecek, Leyla. Bunu kontrol edemezsin.”
Büyü bariyeri sarsılmaya başladığında, Leyla’nın zihnindeki Seraphine’in baskısı da arttı. Zihni karanlık bir denizde savruluyormuş gibi hissediyordu. Seraphine, onun zayıf anını kolluyordu. Leyla, içindeki gücü kontrol etmeye çalışırken, aynı zamanda zihnini Seraphine’e karşı kapatmak zorundaydı. Ancak bu hiç de kolay değildi.
Ardin, Leyla’nın yanında durarak ona zihinsel anlamda destek vermeye çalıştı. “Sakin ol,” dedi yavaşça. “Seraphine’in seni ele geçirmesine izin verme. Gücünü kontrol edebilirsin.”
Leyla, Ardin’in bu sözleriyle biraz olsun rahatladı. Büyü bariyeri çatlamaya başladığında, Seraphine’in sesi daha tehditkâr bir hale geldi. “Onu dinleme, Leyla. Gücün seni ele geçirecek. Ardin bile seni kurtaramaz.”
Leyla, bu sesleri bastırmaya çalıştı. Zihnindeki karanlıkla savaşı, fiziksel çatışmadan çok daha zorluydu. Seraphine, onun zihnine girmek için her yolu deniyordu. Büyüyü kontrol etmek, giderek daha da zorlaşıyordu, ama Leyla pes edemezdi. Kalenin büyülü savunmalarını kırmak zorundaydı, yoksa direnişçilerin bu savaşı kazanma şansı olmayacaktı.
Bariyer nihayet kırıldığında, Leyla bir an için rahatladı. Fakat tam o sırada, Seraphine’in gücü doğrudan ona çarptı. Zihninde yankılanan karanlık, birdenbire gerçek bir saldırıya dönüştü. Leyla’nın dizlerinin üzerine çökmesine neden olacak kadar güçlü bir zihinsel darbe aldı. Seraphine, zihinsel olarak onu kırmaya çalışıyordu.
Leyla, Seraphine’in etkisine karşı koymaya çalıştı, ama zihni adeta bir savaş alanına dönmüştü. Kendi içindeki gücü kontrol edemediğini hissediyordu. Zihninde yankılanan fısıltılar, onun iradesini kırmaya çalışıyordu. Seraphine’in sesi daha da yaklaştı: “Bu senin sonun, Leyla. Gücün seni tüketecek.”
Tam bu sırada Ardin, Leyla’nın yanında diz çökerek onun elini tuttu. “Sakin ol, Leyla,” dedi. “Bu savaşı birlikte vereceğiz. Seraphine seni ele geçiremeyecek.”
Ardin’in dokunuşu, Leyla’ya zihnini toparlaması için bir fırsat verdi. Derin bir nefes aldı ve Seraphine’in etkisini geri püskürtmek için içindeki son gücünü topladı. Zihnindeki fırtınayı kontrol altına almaya çalıştı. Seraphine, onu zihinsel olarak ele geçirememeliydi.
Leyla, gözlerini kapatarak zihnindeki karanlığı bastırmaya çalıştı. Seraphine’in saldırısı güçlüydü, ama Leyla’nın iradesi de en az onun kadar güçlüydü. Zihinsel bir mücadeleydi bu; sadece büyüyle değil, aynı zamanda ruhuyla da savaşmak zorundaydı.
Bir süre sonra, Leyla zihnindeki fırtınayı yavaş yavaş kontrol altına almaya başladı. Seraphine’in fısıltıları zayıflıyordu. Leyla, içindeki gücü toplarken
, Seraphine’in zihinsel saldırısını geri püskürtmeyi başardı. Bir an için zihni tamamen sessizleşti.
Ardin, Leyla’nın gözlerine bakarak gülümsedi. “Başardın,” dedi. “Seraphine’in saldırısını geri püskürttün.”
Leyla, derin bir nefes alarak Ardin’e baktı. Zihinsel savaşı kazanmıştı, ama bu zaferin bedelini de hissediyordu. Seraphine’in etkisi hala tamamen yok olmamıştı. Fakat bu kez, onu geri püskürtmeyi başarmıştı.
Kalenin savunmaları kırıldıktan sonra, direnişçiler içeri girdi. Seraphine henüz ortalıkta görünmüyordu, ama onun varlığı her yerde hissediliyordu. Leyla, bu savaşın henüz bitmediğini biliyordu. Seraphine, son kozunu oynayacaktı ve Leyla, bu yüzleşmeye hazır olmalıydı.