GİRİŞ
Kendinize iyi bakın. Daha önce de dediğim. Her kitabın bir insan gibi bir başlangıcı ve sonu vardır. Başlangıcı ve sonunu bilmeden kitabı kapağına göre yargılamak doğru değildir.
BÖLÜMÜN ADI BAŞLANGIÇ
BÖLÜMÜN ALINTISI
H i s l e r i m i
v e r s i n l e r.
S i z e n e
h i s s e t t i ğ i m i
s ö y l e y e b i l e y i m.
₩ ₩ ₩
Titreyen bir beden.
Nasıl olduğundan emin olmadığınız bir kara haber.
Nefesinizi kesen bir yakarış.
Zamanı durdurmak isteyeceğiniz bir olay.
"A-anne… Anne... B-baba… Baba…"
Sayıklamalarım sancımdan mı olmalı, henüz çözememiştim. Nefesim kesiliyordu. Başımda müthiş bir sancı, kulaklarımı saran ağır bir uğultu, gözlerime düşen kuvvetli bir açıklık. Diyebilecek kelimeler var mıydı da düşünecek vakit bulamamıştım, yoksa canı yanan her insan gibi akıl durulmasına mı gebe gitmiştim.
Olmuyor.
Düşünemiyorum. Ağrıyor, belki yanıyor. Evet, bir yangın yeri olmuş, ta içeride, kaburgalarımın altında, muhtemelen kalp dedikleri organın ötelerinde oluşan bir yanmaydı bu. Allah göstermesindi kimselere.
Eyvah!
Acı diyorlar buna değil mi? O kadarcık mı? Böyle kolay mı? Nasıl yahu? Acı mı cidden? Hislerimi versinlerdi de size ne hissettiğimi söyleyebileydim. Sanki kayıp olmuşlar, kim çaldı da haber etti bilmem ama aniden oldu.
Birden.
Kulaklarıma birkaç cümle çalınınca, bir haber gelince ve oturduğum veya kalktığım yere geri oturunca oldu. Oysa kısaydı. Sadece duydum, muhtemelen sinmedi. Kıvranmam ondan çünkü az önceye dönmek ve zamanı geri almak artık mümkün değil. Çünkü her şeyi duymamış gibi yapamam.
Ağlıyormuşum. Gözlerime sinen damlalar var. Fakat acı denemez. O duyguyu bile unutmuş ve duygularımın uyuşmasına mani olamamıştım. Bedenim titriyordu. Gözlerim yaşlarla doluydu. Ben bu değildim ki!
Daha iki ders önce edebiyat öğretmeninin, “Sizi sarsan en derin olayı yazın. Yazın ve bir kere okuyup kendinizce muhakeme edin.” dediğinde kağıdıma küçükçe ergenlik yazmamış mıydım? Bu kadar basittim işte. Cevaplarımda dahi mana yoktu. Boş düşünen, sorgularken mantık aramayan veya aradığı mantıkta duraklamayan bir küçüktüm.
Şuursuz da denebilir. Desinler. Diyin ama hissettiklerime bir dur deyin önce. Dursunlar. Çabuk dursunlar çünkü kalbimi saran müthiş sancının aklı hiç yoktu. Yayılıyor, yayılıyor ve yol kat ediyordu. İşte, işte görüyor musunuz? Görün, artık kollarımda ve kollarımdan sonra parmaklarıma yayıldılar. Derin bir sancı duygusu alabora, alaşağı etmek istiyor. Düşman desem, olmaz çünkü dost gibi girdi. Dost olsa kırar geçer miydi?
Hay Allah!
Bunlar da nasıl tepkilerdi? Oysa ben, daha çevremdekilerle alay edecektim çünkü bir ergendim ben sorumluluk sahibi olamazdım. Ben adam akıllı kararlar bile alamazdım ki.
Sanki zaman kavramı benden uzakta akıyormuş. Diyecek ve söyleyecek o kadar çok şey var iken tek yapabildiğim şey feryatlarımın giderek beni daha fazla ezmesine olanak vermekti, hıçkırıklarımın nefesimi kesmesine sebep olmaktı.
Her şey bulaşıcı hastalıkmış gibi...
O ara gözlerimin aralığından Melisa’yı seçiyorum. Orada. Gözleri ve gözlerini saran onca ifade ile görünüyor. O da ağlıyor.
Benim gibi; canı yanan diğer her canlı gibi.
Sadece o mu?
Yoo.
Yanı başımda duran, bir eli sırtımda diğer eli elimde olan Arda da ağlıyor. Ağlarken sessiz. Belki onun ağlamaları da sesliydi ama benim sesimi bastıramıyordu. Görüyor musunuz, onları üzmüşüm. Üzdüm çünkü üzülmüştüm. Üzülüyorum ve bir o kadar üzüyorum. Sanki bulaşıcı hastalıktım ve sanki yeni konak hücreye rast gelmiştim.
Bu fazlaydı. Hem de çok fazla.
Acı en derinlerinden yüzeye doğru çıkmak için çabalarken nefes borum tıkanıyordu. Akciğerlerime ulaşamayan hava göğüs kafesimin daralıp kalmasına neden olmuş. Yumruklarımı sıkıyordum. Acının filizleri her bir noktama ulaşırken o an bedenimin kaskatı kesildiğini hissettim. Omurgamın bedenimi zorladığını, sümüklerimin artık durmak bilmediğini ve göz yaşlarımın içime aktığı bir vaziyetteydim. Düşüncelerim beni boğacak bir hal alırken okul kantininin ortasında sinir krizi geçiren kızın -ben-başına toplanmıştı insanlar.: Nedenini bilmeden, ne olduğunu bilmeden sadece ama sadece meraktan.
Meraktan...
"Sara kendine gel... Yalvarırım Sara, kendine gel. Sara… Sara." diyordu Melisa .
Oysaki ben kendindeydim hem de fazlasıyla. Onlar beni anlamıyorlardı. Anlamalarını bekleyemem. Zaten beklemem yanlıştı çünkü acının kaynağına en yakın bendim.
Ben… Ben kayıptım. Kaybolmuştum. Kaybolmuş gibi ağlayandım. Çünkü ben… Ben kaybetmiştim be! Kaybetmiştim: annemi, babamı. Onları kaybetmiştim. Kaybeden bendim. Yitirmiştim. Gitmişlerdi. Sonsuza dek. Sonsuza dek onlardan yitik kalandım. Benimlerdi işte. Benim annem ve babamdı ölen.
Ben onları kaybetmiştim. Duyuyor musunuz, onları kaybetmiştim. Onlar artık yoktu.
Yok!
Ve buna acı diyorlar. Elem, diyorlar. Geçecek, diye de ekliyorlar. Sonra sırtımı, parmaklarımı ve acının damarlarıma karışan her noktasını ovmak istiyorlar çünkü maddesel olarak yalnızca ben vardım acıyla bütünleşmiş olan.
Gerisi yoktu.
Bilmiyorlar!
Ben bu acıyı yaşıyordum. Ölmüşlerdi: Onların anne ve babaları değil, benim annem ve babamdı. Benimkiler ölmüşlerdi. Benim ailem.
Benim.
Hala kantinin ortasında duruyorum. Göz yaşlarıma engel olamıyordum. Onlara engel olmakta istemiyordum. Zaman zaman geçiyordu ama sanki hep aynı andaymışım gibi. Sanki…
"Hadi Sara, kendine gel... Sen tüy yumağısın...Unutma!.."diyerek söz hakkını bu sefer Arda almıştı. Sesi Melisanın sesinin aksine daha canlıydı. Kendini bizim gibi kaybetmemişti.
Kayıp...
Görülüyor mu farkımız? Onlar ve benim halim, ne farklıyız.
Anne ve babam… Onlar… Benim annem ve benim; babam, annem, benim ailem. Ben onları kaybetmiştim. Artık sabahları beni zorla uyandıran bir annem ve kahvaltıda, şirinlik ve yalakalık yaparak daha fazla harçlık kopardığım bir babam yoktu.
Yok...
Artık benim bir ailem yoktu. Ablam dışında.
Etraftaki insanlar olağanca dikkatiyle bana bakıyorlardı. Hiç birinin yüzü net değildi ama gözleri netti. "Sara…. Sara… Yalvarırım kendine gel." diyen Melisa’nın sesi, göz kapaklarım görüşümü kapatmadan önce duyduğum son sözleri haykırdı.
Öyle duruldu.
Gözlerim kapanmış, etraftaki gözler gitmişti. Herkes ve her şey bitmiş gibi. Oysa yenisi vardı. Acı. Müthiş bir acı. O hala benimleydi.
₩ ₩ ₩
^^^
°Merhaba, hikaye hakkında görüşleriniz neler? Burada yeniyim. Bu hikayem de ergenlik döneminden kalma. Bir şekilde yayımlamak istedim ama görüşlerinizi merak ediyorum. Umarım beğenirsiniz?
₩ ₩ ₩