Sabah erken kalkıp önce kahvaltı yaptık. Hazırlanmak için odama geçtim, bir kaç gün kalacağımız için kendime küçük bir valiz hazırlamaya başladım. Düğün günü giyeceğim kıyafeti çıkarttım, kırışmasın diye düzenli bir şekilde yerleştirdim. Günlük giyebilceğim bir kaç kıyafet ve iç çamaşırlarını da güzelce yerleştirdim. Üç gün kalacaktık ama ben yine de fazlasıyla kıyafet almıştım, belli olmazdı nereye ne zaman gideceğimiz. Makyaj çantamıda aldım yanıma. Makyaj yapmayı çok sevmesemde düğün için gerekli. Üzerimede mavi dizlerimde olan rahat elbisemi giyindim. Arabayla gidecektik ve çok uzak değildi. Bir, bir bucuk saatlik yoldu. Ama babam biraz yavaş gittiği için iki saati bile buluyordu. Geçen sene ehliyet almıştım ama neredeyse hiç kullanmamıştım araba. Babama söyleyip giderken kullanmayı teklif edecektim umarım kabul ederdi. Çıkmadan Özgür'ün numarasını kaydettim tabiki kadın ismiyle. Özgür oldu Özlem yapcak bir şey yok. Belki konuşmak için fırsatım olmazdı ama ben yinede kaydettim.
"Ben hazırım çıkabiliriz" dedim.
Babam homurdanarak
"annen evi üçüncü kez tavaf etmeyi bırakırsa, gidiceğiz inşallah" Annem ne zaman bir yere gitcek olsak aklı sürekli evde kalırdı. Acaba pencereleri kapattım mı, açık bir şey unuttum mu diye. Yarı yoldan dönmüşlüğümüz var. Sırf kapıyı kitlemeden çıktığını, anahtarları kapının üzerinde unuttuğunu düşündüğü için. Ama sonuç kapı kitli ve anahtar hırkasının cebinde. Çantasına koyduğunu düşündüğü için cebine bakmak hiç aklına gelmemiş. Eve gelince de bir saat annemin anahtarını aramıştık. O günden sonra evden çıkarken kapıyı babam kitliyor, annemin gözüne baka, baka sonra yine birşeye takılır diye.
En sonun da evden çıkmıştık biraz zor oldu ama çıktık. "
Baba!! Arabayı ben kullansam olurmu? ehliyeti aldım ama hiç kullanamadım" diyerek şansımı denedim.
"Olur kızım şehir içini çıkalım ana yolda sen kullanırsın. Hem yanında olurum daha rahat olur. Kurallara uymak şartıyla tabiki de hız falan da yok. Eğer memnun kalırsam dönüşte de sen kullanırsın. Yaşlandım artık bende karımla arkada çekirdek çitleyerek gideriz" deyince çok şaşırsam da acayip mutlu oldum.
"Tamam babam söz hız yok, tüm kurallara uyucağım, nasıl istersen öyle yapacağım" dedikten sonra, babam şehir merkezini geçince, geç bakalım şöför hanim görelim marifetlerinizi diyerek arabayı durdurdu. Babamla yer değiştirip sürücü koltuğuna geçince bismillah deyip kontağı çevirdim. Başlasın yolculuk o zaman. Bir saat gitmiştim hiç bir sıkıntı olmamıştı. Hatta babam hiç karışmadı. Şehir merkezine yaklaştık kızım ben geçeyim sen buraları tam bilmiyorsun diyerek arabayı durdurmamı istedi. Babamla tekrar yerleri değiştirdik. Çok iyi gelmişti araba kullanmak babam da bir şey söylemeyince kendime daha çok güvenmiştim.
"Eee baba verirsin artık arabayı arada bana değil mi? Annemi gezdiririm çarşıya birlikte gideriz. Bak kendim için değil annemi düşündüğüm için istiyorum." derken birazcık annemi kullanmış olabilirim.
"Tabi kızım eminim kesinlikle annen içindir. Ama kullan sıkıntı yok dikkat ediyorsun" deyince içimde mutluluk perileri dans etmeye başlamıştı bile.
Yolculuğumuz bir saat daha sürmüştü dayımlara geldiğimiz de öğlen sonu olmuştu. Hemen eve girip kuzenlerimle hasret gidermeye başladık, çok özlemiştim onları. Tabiki de en çok Selim abimi onun yeri benim için ayrıydı. Öz abimden farkı yok derdim ama, çok farkı var Selim abim öz abimden daha değerli. Ali abimin yapmadığını Selim abim yapıyor du.
Yengem içeri girdi
"oyy kuzum geldin mi sen? çok özlemişim. valla düğün olmasa hiç geleceğiniz yok" deyip sarılıp öptü. Bu kadını çok seviyordum ama öpmeyince daha çok seviyordum. Öpmüyordu önce vakumlayıp sonra bırakıyordu. Hani derler ya şapur, şupur öpmek diye, yengem tam olarak öyleydi. Bizim için yemekler hazırlamıştı çok güzel sarma yapıyordu valla üç gün sarma yesem bıkmazdım.
Selma ablayla birlikte bugün gezecektik her geldiğimde çok güzel vakit geçiriyordum burda. Selim abinin işi vardı işleri bitince bizi ballıca mağarasına götürcekti. Her geldiğimde söz veriyordu ama bi türlü görmek nasip olmamıştı. Bugün kesin götüreceğim diye söz verdi. Selma abla "Ayşem benim bir komşuya gidip gelmem lazım, dışarı geldikten sonra çıkalım olurmu? Hem ben gelene kadar sen hazırlan. Benim yarım saatlik işim var" dediğin de
"Tamam abla sen işine bak ben beklerim." diyerek hazırlanmaya başladım. Annemler bugün köye dedemin ve anneannemin mezarına gittiler. Her geldiğimizde giderdik ama bu sefer gitmek istemedim. Annemi üzgün görmek istemiyordum. Annem üzülünce ben daha çok üzülüyordum. Çok zor insanın ailesinden birinin ölmesi.
...
Aklıma Özgür geldi arasam mı diye düşündüm. Nasılsa şimdilik evde kimse yoktu. Gizli numaradan arıyacaktım biliyordu. Hemen numarayı gizledim arama tuşuna bastım bekledim açıcak mı diye bir kaç kez çalınca açtı. Telefonu açar açmaz
"Ayşem" dedi hemen. Napıyon, nasılsın faslıyla başladığımız konuşma, neler yapıyorsunla devam etti.
"Bugün gezicez yarın da düğün var. düğünden sonra döneceğiz. Birazdan
Ballıca mağarasına gitcez sana da resim atmamı istermisin?" dediğim de şaşırdığına emindim.
"nasıl resim atacaksın acaba? güvenip numaranı bile vermedin? Hem kendi resmini atmayıp, mağara resmini mi göndereceksin bana?" derken kesinlikle haklıydı.
"Sosyal medya hesabımdan atarım, ordan eklerim seni olmaz mı?" dediğim de hemen aklına gelen şeye bak
"Peki sosyal medya hesabında resimlerin varmı?" Hayır tabiki de yok orda da fotoğraf paylaşmıyorum ki ben. Olmadığını söyleyince
"Sende amma da gizemli çıktın. Konuşmasam sesini duymasam erkek olduğunu düşüncem. O yüzden bu kadar gizemli diyeceğim, ama yok anlamıyorum seni bazen gerçekten" Bende anlamıyordum kendimi bazen, o yüzden sıkıntı değil yani. "Verecek misin peki hesabını?" diye sorduğum da, aldığım cevap " Hayır" olmuştu.
" Sen kendini göstermiyorsun madem, ben de göstermem. Benim hesabımda fotoğraflarım var. Ben seni göremiyorsam sende beni görme" dediğin de sustum. Bazen aklı çalışıyordu, ama şuan çalışmasa daha iyi olurdu.
"Hmm mantıklı sebep nasıl istersen. Belki ben bir ay sonra fotoğraf atarım"
"Neden bir ay sonra peki?" nedeni basitti ama onu bile Özgür'e söyleyemem.
"Belki diyorum bak, sonra fotoğraf diye tutturma. Zamanı gelincede söylerim sebebini."
"Tamam cadı nasıl istersen, benim derse girmem gerek kapatmak zorundayım hadi görüşürüz. Öptüm" dediğinde
"Aaa ne münasebet niye öpüyon manyak? Kapa telefonu görüşürüz." tam kapatacaktım ki kahkaha atarak
" Belki canım çekti, o yüzden öptüm. hadi görüşürüz" deyip kapattı. Uyuz ya bir de öptüm diyor ben öptürürmüyüm kendimi hiç hıhh. Ama çok güzel gülüyor şerefsiz merak etmiyor değilim gülerken yüzü nasıl oluyor, yada nasıl bir yüzü var diye. Ama ben fotoğraf atmayınca ondanda isteyemiyorum. İstesemde göndermeyeceğini anlamış olduk. Daha önceden konutuğum bir kaç kişi ben göndermem fotoğraf desemde göndermişlerdi. Kendilerini yakışıklı sandıkları ve beni etkileyeceklerini düşündükkeri için. Aslın da haklılardı ama bilmiyorlar ki ben şıp sevdi biriyim. Yakışıklı her erkeğe aşık olur. Karekter olmadığını anladığım zaman da aynı hızla uzaklaşırım. Birine aşık olma hızıyla nefret etme hızım bir biriyle yarışır.
Selma abla gelince çıktık evden. Önce yeşilırmak kenarında yürüdük dondurma yemek için bi kafeye oturduk. Biz dondurmaları yerken Selim abi geldi işlerini bitirmiş ballıca mağarasına gidecektik. Dondurmamızı yiyip çıktık yola. Yaklaşık kırkbeş dakikaya yıl geldik. Selim abim arabadan inip.
"Turumuz başlıyor hanfendiler kendinizi hazırlayın merdiven çıkmaya" dediğinde anlamamıştım. Ama çık, çık bitmeyen merdiven basamaklarında soluklanınca, ne demek istediğini gayet iyi anlamış oldum.
Mağaranın içine girince bu seferde mağaranın içi hep merdiven anasını satayım. Aşağıya kadar in sonra aynı merdivenleri çık insan yoruluyor tabi. Ama gerçekten çok güzeldi içi, insan eli değmeden oluşmuş sütunlar muazzam dı. İyiki gelmişiz diye düşündüm. İçerde flaşlı fotoğraf çekmek yasaktı o yüzden çok çekmedik. Dışarı çıkınca bir çok fotoğraf çektik. Özellikle arkam dönük yüzüm gözükmeyen bir kaç fotoğraf çektirdim bunları Özgür'e gönderecektim sırf gıcıklık olsun diye. Bende az gıcık değildim yani.
....
Düğün günü gelmişti hazırlandık önce kız evine gidip gelin alma yapacaktık. Sonrasında konvoyla birlikte düğün salonuna gececektik. Hep birlikte kız evine davul zurnayla geldik önce kapıda halay çekip oynadılar. Gelini evinden çıkarınca hoca önce dua etti sonrasında yola çıktık. Düğün salonuna gelmiştik. Annem ve babamla yerlerimize oturduk herkes eğleniyordu ben hariç sanırım. Kalabalığı sevmiyordum ve çok tanıdığım olmadığı için de çabuk sıkılıyordum. Bir süre oynayanlara baktım, kafamı çevirdiğimde babam yanımızdan kalkmış birileriyle konuşuyordu. Konuşmak gibi değilde daha çok tartışıyor gibi gözüküyordu. Sinirlendiği her halinden belli oluyordu. Ne konuştuklarını merak ettim, anneme sordum babamın yanındakiler kim diye. Uzaktan akrabasıymış boşver diyerek hiç merakımı yardımcı olmadı saolsun. Onun yerine
"kalk birazda sen oyna, boyunu, bosunu görsünler. Geldin oturdun buraya kös, kös durma. Azıcık gülümse.."
Ne kalkacaktım be, sanki kendimi göstermeye geldim buraya. Aslın da annemin derdi belliydi beni baş, göz etmekti. Belki talibim çıkar diye bekliyor. Çok bekler benim evlenmek gibi bir niyetim yoktu. Bir ara Selim abim gelip kaldırınca onunla dans etmiştim sadece. Bence buda yeterdi.
Düğün bitmiş bizde yola çıkmıştık. Aslın da sabah çıkacaktık yola, ama babam eve gitmek istedi. Dayımlara geçip valizlerimizi alıp vedalaşıp yola çıkmıştık.
Babam bir şeye sinirlenmişdi ama neye? Bilmiyorum neye sinirlendi ama, hali biraz tuhaftı.
"Baba ben kullanayım mı arabayı?" diyerek bir kez daha şansımı denedim.
"Kızım gece kullanma yorgunsun zaten, annen uyudu bak hemen. İstersen sende uyu. Başka zaman söz kullanırsın. Hatta istediğin zaman alıp annenle gezersiniz" dediğinde kabullenerek sustum. Doğru söylüyordu yorgundum ve gece araba hiç kullanmamıştı. Bir süre sessizce gitsekde dayanamayıp
"Baba sen düğünde o adamlarla ne konuşuyordun ki? Sonrasında hep gergindin bir şey mi oldu?" diye sorsam da aldığım cevap "Boşver kızım ne yapacaksın." oldu "Ben senle başka bir şey konuşmak istiyorum kızım. Ben bir karar verdim" dediğinde korkmadım desem yalan olurdu.
Eyvah!! inşallah beni evlendirmek istemez demi? Annem sürekli bir şeyler ima ediyordu zaten. Eğer babam da böyle bir şey düşünüyorsa, bu benim bittiğim anlamına geliyordu.
"Kızım ben büyük bir hata yaptım, seni okula göndermemekle sanırım. Karar verdim bu sene sınava gir nereyi kazanırsan kazan söz göndereceğim" dediğinde, ufak çaplı bir şok yaşadım. Asla böyle bir şey beklemiyordum babamdan. Kendimi kötü bir şey duymaya alıştırmıştım, ama en çok istediğim şeyi duyunca resmen şok olup bir cevap veremedim.
"Kızım bir şey söylesene? Yoksa istemiyor musun okula gitmek?" hemen çıkmam lazım şoktan, yoksa okul işi güme gidecek.
"İstemez olurmuyum hiç babam tabiki de çok istiyorum. Hatta her şeyden çok istiyorda olabilirim, sadece şaşırdım. Açıkcası böyle bir şey beklemiyordum." dediğim de babam düşünceli bir şekilde
"Peki geçmi kaldık bu sene sınava giremez misin? Benim yüzümden bir denen daha mı çöp olacak?"
"Sınava girmeme gerek yok ki baba. Ben geçen sene kaydımı yaptırıp okulu dondurmuştum. Belki bir gün gidebilirim diye." diyerek bir senemin daha çöp olmasını engellemişim resmen.
"Aferin benim kızıma iyi yapmışsın.
Ben özür dilerim kızım seni göndermediğim için, kendimce seni korumaya çalıştım.
Ama anladım ki bugün seni korumuyor, tam tersi sana en büyük kötülüğü ben yapıyor muşum. Ben sandım ki seni erkeklerden uzak tutar, zamanı gelince de evlenirsen. Sana en büyük iyiliği yapmış olurum sanıyordum. Ama anladım ki kendi ayakların üzerinde durursan, kimsenin seni korumasına gerek kalmaz." Zaten korunmaya ihtiyacım yoktu ki, babam neden böyle düşünüyordu acaba.
"Baba!! beni niye erkeklerden korumaya çalışıyorsun ki? Ben bugüne kadar seni utandıracak bir şey yaptımmı ki?" Hani bir salaklık yapmış olsam anlardım, bu kadar korumacı tavırlarını.
"Yok kızım sen utandıracak bir şey yapmadın. Ben senden değil kendi cinslerimden utanıyorum. Şimdi sana bir şey anlatacağım. Beni daha iyi anlaman için.
Benim bir tane ablam vardı yani senin hiç tanımadığın bir halan vardı. Aramızda 5 yaş vardı, Birini seviyordu hatta mektuplarını ben taşıyordum. Hiç kız severmi, ayıp mı diye düşünmüyordum. Erkek sevip konuşursa, kız da konuşur sever diyordum. Ama bir gün ayrıldılar daha doğrusu şerefsiz bırakıp gitti. Meğerse ablamla birlikte olmuş sonrada ablam hamileyim deyince bırakıp kaçmış oruspu çocuğu. Ablamda anneme söylemiş hamileyim ben diye. Annemde aklınca bebekten kurtulmak istemiş. Kızımı bir şekilde kurtarırım kimse duymadan diye. Ama ablam bebekten kurtulmak istememiş. Annem ebeden ilaç istemiş hamileyim ama istemiyorum diye. O zaman da köyün ebesi ilaç vermiş suyuna 3 damla kat iç fazla korsan bebekle birlikte sana da bir şey olur bak demiş. Annemde gelip ablama anlatmış. Ablamda bebeğimin sığmadığı dünyaya, ben hiç sığmam diyerek. Kendini de zehirlemiş ölmek istemiş. Bebek ölmüş ama ablam bir ay daha yaşadı, ilaç onu zehirlemiş ve vücüdü zehiri atamamış. Bir ay sonrada ablam öldü. O gün söz verdim kendime kızım olursa onu evlenene kadar erkeklerden uzak tutucağım diye. Ama anladım ki bugün önemli olan erkeklerden uzak tutmak değilmiş. Evleneceğin kişide erkek sonuçda önemli olan seni güçlü kılmak mış. Kocanda olsa kendini koruyup ezdirmemen gerekmiş" daha önce halamın olduğunu ve böyle bir şey yaşadığını hiç bilmiyordum.
Babamı şaşkınlıkla dinliyordum hiç böyle birşey beklemiyordum doğrusu. Ben hep farklı şeyler düşünüyordum ama tam tersi çıktı.
"Bugün orda şerefsizin biri gelip seni istedi oğluna. Neymiş efendim güzel, akıllı kıza benziyormuşsun, oğlu serserinin biriymiş sen yola getirirmişsin. Lan şerefsiz sen oğluna söz dinletemiyorsun, ama başkasının kızının yapabileceğini inanıyorsun. Kızının başını yakmak istiyorum diyemiyor da evlendirmek istiyor. Senin terbiye edemediğini piçi, benim kızım mı terbiye edecek?
Kızım sana kimseyi sevme demiyorum, ama güvenmediğin kişiyi sevme. Sevmek beden değil, yürek işi. Bende anneni severek evlendim ama ben kalbini yüzünü sevdim. Evlendikten sonra bedenini sevdim. Ben sana güveniyorum okuluna git ve zor durumda kalmış kadınlara sen yardımcı ol.
Babamla sanırım ilk kez bu kadar uzun ve açıklayıcı konuşmuştuk. Sanırım biraz da babama hak vermiştim. Ben sadece abimin yaptıkları için göndermiyor sanırken. Birde halam çıktı işin içinden. Onun içinde çok üzüldüm, keşke sonu öyle olmasaymış