Hüzünden buğlanan gözlerim pencereden Amsterdam sokaklarında gezinirken oturduğum koltukta bacaklarımı kendime çekip kollarımı da etrafına sardım. Sanki kalabalığın ortasında annesinin elini bırakıp o kalabalıkta kaybolmuş savunmasız bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Ailemden koparılıp başka bir Ülke de olmam delirmem için bir sebepti ama nasıl hala bu kadar aklı başındaydım aklım almıyordu. "Thank you Mr. Ivan, we will be honored to be there." İngilizce konuşan Oktay elinde poşetlerle salona girdiğinde bana bakıp göz kırpmıştı. Onun bu laubali hareketine yüzümü buruşturup tekrar pencereye döndüm. Oktay bu sırada bir kaç şey daha konuşup telefonu kapadığında ondan telefonu nasıl alabileceğimi düşündüm kendimce. Bizimkileri arayamazdım biliyordum ama en azından ölüm haberlerime göz atard