bc

SIRADAN|

book_age18+
70
FOLLOW
1K
READ
second chance
friends to lovers
drama
comedy
sweet
bxg
serious
mystery
first love
school
like
intro-logo
Blurb

Derin henüz on sekiz yaşında bir genç kızdır.

Normal ve sıradan hayatında hiç beklemediği bir anda hayatına giren yabancı ile tepetaklak olur.

Bu masum ve içten aşka hep birlikte şahit olalım istiyorum.

Canınız sıkılıyor ve kendinize okuyacak kitap mı arıyorsunuz? doğru adrestesiniz!

chap-preview
Free preview
0.01
Herkese merhaba arkadaşlarr Yeni kurguyla karşınızdayım. Açıkçası bu kurgu bir genç kızın genç bir kadına dönüşmesini konu alacak. yeri gelecek hatalar yapacak. yeri gelecek yanlış seçimler yapacak ve bunu yazabilmek oldukça zorlayıcı olacak fakat çok istekliyim. Altından kalkabiliriz bence. Teşekkür ederim şans verdiğiniz için İyi okumalar Merhaba. Ben Derin Sadece adı güzel olan Derin. Derin Aksun. Kahverengi gözleri, kahverengi saçları, fazla olmayan ama az da olmayan sivilceleri ile 170 boyunda 55 kilo boğa burcu bir kız. Ee hakkımda anlatacak bir şey kalmadı. Hikayem üzülerek söylüyorum ki pek heyecanlı değil. Son sınıf liseli, sayısalcı bir kızım. 26 yaşında bir abim, kendisi eve pek uğramaz, 22 yaşına yeni girmiş üniversiteli süslü bir ablam var. Babam memur. Annemse ev çalışanı. Ne kadar sıradan bir hayat değil mi? Her sayısalcı gibi fizik sorunum olduğundan fizik özel dersi alan, dershaneye giden, tıp isteyen bir kız. Okulunda erkek peşinde koşan tiki kızların çok az olduğu, olanlarında süslenemediği bir okul ortamı. Ayh daraldım. Öhöm,gördüğünüz pardon okuduğunuz gibi hayatım pek bir monoton. "Deriin, gel hadi kızım!" Sanki iki-üç katlı bir evde yaşıyormuşuz da duymayacakmışım gibi bağırarak tüm mahalleye duyuran annemle beraber oturduğum masadan kalktım. Sıradan bir apartmanda oturuyorduk işte. Kendimi zengin hissetmemi sağlayan bir ayrıntı vardı ama. Odam. Canım abim eve uğramadığından yalnız kalabildiğim bana ait bir oda. Kıskanmayın canım. Çalışın sizin de olsun. Nasıl sorusu aklınızda dolanıyor hissediyorum. Abinizi evden kovabilirsiniz ya da onu evlendirebilirsiniz böylelikle oda boşalmış olur. Yemek masasına vardığımda tam da tahmin ettiğim gibi ablam da evde değildi. Annem, babam ve ben yemeğe başladığımızda günlük sorulan o soru yine gelmişti. "Dersler nasıl Derin? Fizikçin denemedeki yanlışının fazla geldiğini söyledi. Ders saatlerini arttırsanız mı?" Evet. Şu deneme. Genel deneme değil. Keşke genel deneme olsa dedirttirecek derecede zor olan fizik denemeleri. "Daha tekrar edemediğim konudan çok soru vardı baba. Halledemezsem söylerim." "Bu ders ısrarla niye olmuyor ki? Yeterince çalışmıyorsun bence." Annemin söyledikleri ile oflamamak için kendimi zor tuttum. İştah bıraksaydın be kadın. Sessiz kalaraktan tabağıma odaklandığımda yemeğin kalanı sessiz geçmişti. Tabağımı tam bitirememişken annemin söylenmeleri ile sofrayı kaldırıp odama çekilmiştim. İştahsız mıydım? Kesinlikle hayır. Ama bazen zorlukla yiyebiliyordum. Masadaki kağıtlara gözüm kaydığında geometri sorularının biriktiğini görerek ayaklarımı sürüyerek masaya ilerledim. Dersleri kötü bir öğrenci değildim. Aksine derste düzgünce dinler ve not alırdım. Bu yüzden konuları ilk anlatılışında çok iyi anlardım. Fakat konu evde ders çalışmaya geldiğinde konu tekrar etmekten nefret ettiğim için direkt soru çözerdim. O da en sevdiğim derslerden. Kızmayın ama en sevdiğim ders Matematik. Sonra da biyoloji. Bir soruya on beş dakika uğraştığım halde çözemediğim geometri sorusu ile sinirle arkama yaslandım. Annem de tam zamanında mola için çağırmıştı. Çay içmeyi severdim. Çay içerken ailemle olmayı da severdim. Ama hızlıca çayı bitirip henüz birkaç yudum almışken 'çayımı doldur' sözlerinden nefret ederdim. Yine de içeride tekli koltuğa kurulduğumda annem günlük haberleri sunuyordu. "Karşı daireyi imam satmıştı ya ,yeni ev sahipleri bugün gelip evi temizlettirdiler. Zenginler herhalde." İmalı bir şekilde babama bakarak 'elalem evini temizlettiriyor' mesajı veren anneme babamın hiçbir şey anlamaması şoku. Saf babam çayını bir yandan karıştırırken saf saf "inşallah iyi insanlardır. " diyerek annemi bilmeden sinirlendirmişti. "Değiştir bakalım konuyu değiştir." Annemin kendi kendine ters ters homurdanıp çayını içmesiyle babam bana bakmıştı. Ona omuz silkip anlamadığımı belirttim. Çay içiyorum bahanesiyle verdiğim mola annemin "Yeter bu kadar mola" sözleriyle son bulmuştu. Odama çıkıp tekrar derslerimin başına geçtiğimde çok geçmeden evin içinde zil sesi duyuldu. Selin hanım eve gelebilmeyi akıl etmişti. Kendisiyle oldukça zıttık. Geniş bir arkadaş çevresi, makyajı ile kendisi oldukça güzel bir kızdı. Bense eşofmanları ile yaşayan normal bir kızdım. Aman Allah'ım kızlar nasıl makyaj yapıyor yaaa diyen kızlardan değilim korkmayın. Hatta aksine makyaj yapmayı severdim. Okullar açılalı iki hafta olmuştu. ablam başka bir şehri istese de annemleri ikna edememişti. İyice üzerine gitmemek için de eve giriş saatlerine şu anlık takılmıyorlardı. Ofladım. Ben çıkmak istesem izin alazmadım. Sınav senem olduğu için annemin ekstra olarak üzerime düşmesi bazen hoşuma gitse de bazen de hoşlanmıyordum. Odamdaki uzun ve büyük çalışma masamın üstü kitaplarla kaplanmıştı. Dağınık çalıştığım doğruydu fakat gün sonunda toparlıyordum. Genellikle açık mavi tonların ve siyahın hakim olduğu odamda bir çalışma masası bir kitaplık bir aynalı büyük kıyafet dolabı ve yatağım vardı. Odamda en sevdiğim şey ise şüphesiz penceremdi. Pencerenin nesini seviyorsun gibisinden bir düşünce akıllarda belirse de odanın içine doğru önündeki çıkıntıda bir bitkim vardı. Kaktüs.. Kaktüslerin uyuduğumuz odada bulunması diğer bitkilere oranla daha az zararlıydı ve bakımı kolaydı. Yılda bir kere çiçek açtığında ise odaya yaydığı kokuyu çok seviyordum. Uzun kahverengi saçlarımdaki tokayı çekip başıma biraz masaj yaptım. Bugün çok yorulmuştum fakat biraz daha çalışmam gerekiyordu. Gözlerimdeki gözlüğü de çıkarıp yüzümü sıvazlayarak kendime gelmeye çalıştım. Maalesef ki gözlerim bozulmuştu. Miyoptum. Normal hayatımda şeffaf lens kullansam da ders çalışırken gözlük kullanıyordum çünkü lens belli bir zamandan sonra gözlerimi ağrıtıyordu. İki saatlik bir çalışmanın sonucunda beyaz masa lambamı kapatıp üzerimdeki pijamalarımla yatağıma ilerledim. Günün en güzel vakti gelmişti. Müzik dinleme zamanı. Kulaklıklarımı takıp önceliğimi Manga'nın yine yeniden sev şarkısına verdim. Berbat sesimle küçük mırıltılar ile şarkıya eşlik ettikten sonra tekrar dinlemek isteyen yanımı zorlukla bastırıp daha yavaş bir müzikle devam ederek gözlerimi kapatıp bir hayal daha kurdum. Çoğu zaman doktor olduğumun ve ameliyata girdiğimin hayalini kuruyor olsam da bu gece dudağımı ısırarak başka bir hayal kurdum. Başka bir deyişle beyaz atlı prensin hayalini. Tipi tabiki önemliydi fakat şöyle olması gerekiyor dediğim tek şey zekası ve anlayışıydı. Zeki olmayan ya da daha doğrusu beyinsiz insanlara dayanamıyordum. Hayalimdeki kişi belirsizdi fakat ellerimi tuttuğunu sanki hissetmiş gibi gülümsemiştim. Daha sonra kendi kendime utanarak kafamı iki yana salladım. Uyumak için beynimdeki düşünceleri def edip yatakta dönerek çok sevdiğim pozisyonumu aldım. Çok geçmeden yorgunluğun da verdiği hisle uyuyakalmıştım. ? Sabahın erken saatlerinde annem tarafından çağrıldığımda zorlukla uyanmış ve okul için hazırlanmıştım. Annemin yoğun ısrarları sonucu birkaç parça bir şey atıştırıp evden çıkmaya çalışırken geç kaldığımın farkındaydım. Ayakkabılarımı giymişken çıkışta etüte gideceğim için almam gereken kitap aklıma gelmiş ve anneme söylemiştim. Her ne kadar ağır bir kitap olduğu için çantama koymayı teklif etse de kitabı kucağıma alıp merdivenlere yönelmiştim. Acele acele apartmanın ağır dış kapısına yaklaşırken kapının açıldığını ve uzun boylu olduğunu anladığım birinin geldiğini fark etmiştim. Acelem olduğu için ileri atılıp yanından geçerken gözleri gözlerimi bulmuş ve burnumdan içeri erkek parfümü kokusu dolmuştu. Kısa siyah saçları, beyaz teni, düzgün kaşları, kemerli olduğunu düşündüğüm burnu, normal dudakları vardı fakat tabiki bu kadarını fark etmemiştim. Gözleri güzeldi. Yeşil gözleri vardı fakat daha çok bakması bende farklı şeyler uyandırmıştı. İçimdeki titremeye anlam veremezken yanımdan geçip apartmana girmişti. Garip bir ürpertiydi ve çok anlamsızdı. İçimde başka olaylar dönerken çoktan apartmandan çıkmış aklıma düşen yabancı ile birlikte okula ilerlemiştim. Okula vardığımda gözlerim yan taraftaki üniversitenin kampüsünde gezindi. Mühendislik fakültesi lisenin yanındaydı. Ve hatta fotokopi merkezimiz ortaktı. Soysal Lisesinin Üniversitesi olduğu için sadece son sınıf liselilere olmak şartıyla üniversitenin kütüphanesini kullanmamıza izin veriliyordu. Çünkü bizim okulumuz oldukça kalabalıktı ve çalışma odası bulunmuyordu. Sayısal öğrencisi olduğum için edebiyat ve tarih,coğrafya derslerine girmeme gibi bir şansım vardı. Bu arada üniversitenin kütüphanesine gidilmesine izin veriliyordu. Ve okulumuzun en garip özelliği ise belli bir sınıfımızın olmamasıydı. Diğer bölümden sonra sınıf öğrencilerle karışık bir programımız vardı. Programdaki derslere göre öğretmenin sınıfına gidiyor ve orada ders görüyorduk. Üniversiteye hazırlık olması amacıyla yapılmış olsa da aslında çok yorucuydu. Çoktan sınıfımı bulmuş ve orta sıralarda bir yere yerleşip biyoloji defterimi çıkarmıştım. Neyseki hoca gecikeceğini bildirmişti. Defterimden önceki dersin tekrarını yapacakken bakışlarım sınıfta dolandı. Çoğunluk karışık sınıf sistemi yüzünden birbirini tanırdı fakat ben herkesle konuşan kızlardan değildim. Kapıdan yeni giren Beril'in beni fark etmesiyle yanıma ilerlemesi bir olmuştu. Gülümsedim. En yakın arkadaşım da gelmişti işte. "Yine geç yattın değil mi?" Bir anne edasıyla hesap sorarken nefes nefese yerine yerleşip siyah saçlarını geriye itti. "Yetişeceğim diye ölüyordum Derin. Sus iki dakika." Onu gülerek daha da sinir etmek istemezdim fakat dudaklarımdan kaçmıştı. Açılmamış suyu ona uzattım. Çok geçmeden düzelmiş ve eski haline dönmüştü. "Matematik denemesi çözeceğim derken masada uyuyakalmışım. Gece bi uyandım masadayım. Bugüne yetişecek diye tekrar çözmeye çalışıyım derken sabaha karşı uyudum." Beril'in matematikle alıp veremediği vardı. Lisenin ilk gününden beri araları düzelmemişti. Bu yüzden bazen istediği diş hekimliğinden vazgeçtiği bile oluyordu. "Bugün etüte geçeceğim. Sen de gel benimle. Matematik çalışırız." Gözleri korkuyla büyümüştü. "İki gün üst üste matematik çalışamam ama seni kimya çalıştırabilirim güzellik." Yanağımdan makas alıp gülerek önüne döndüğünde geri bana dönmüştü. "Eren geldi mi?" Eren bizim diğer arkadaşımızdı. Çoğunlukla erkek arkadaşlarıyla takılsa da birlikte öğle yemekleri yiyip vakit geçirdiğimiz zamanlar da azımsanmayacak kadar çoktu. "Görmedim bugün." Oflayarak önüne düşen saçını havalandırdı fakat saç aynı yere geri düştü. Sınav senesinde uzun kahküller bu yüzden iyi değildi. Uzun saçlarımı at kuyruğu olarak bağlamıştım. Kolay şekil alan dalgalı saçlarımın üzerinden düzleştiricinin kısık ayarında geçtiğimde uzun süre düz kalıyordu ve ben bağlamayı seviyordum. "Kitabım onda kalmıştı." Anladığımı belli edercesine başımı salladım. O sırada hoca gelmiş ve iki ders saatliğinde güzelce hocayı dinlemiştim. Gün yorucu şekilde ilerlemişti. Son ders fizik olduğundan ekstra yorulmuştum fakat hocanın önerdiği formül notlarını almak için fotokopi merkezi denen yere gitmem gerekiyordu. Beril'in Eren'i arayıp kitabını sormasıyla onlar buluşup oradan etüte geçeceklerdi ve ben fotokopi merkezini bilmiyordum. Sınıfta hep göz aşinalığım olan Ömer arka sıramızda olduğundan Beril'e sorduğum 'fotokopi nerede' sorusunu duymuş ve önce anlatmaya çalışmıştı fakat daha sonra birlikte gitmeyi teklif etmişti. Omuz silkerek onu onaylamış ve çıkışta birlikte fakülteye geçmiştik. Ömer'in telefonda biriyle konuştuğunu duymuş fakat önemsememiştim ki çok geçmeden fotokopi odasına da varamadan sabahki yabancı karşımızda belirmişti. Yanımızdan geçip gitmesini beklerken o Ömer'le selamlaşmıştı. Ömer'le doğru dürüst konuşmazken bana selam vermesini bekleyemezdim fakat sanki yanlarında yokmuşum gibi davranması da iki yabancı olduğumuz içindi. Yabancıya dalmışken yanındaki kızı fark etmemiştim. Üçü samimi görünüyordu ve kendimi fazlalık gibi hissetmemi sağlamışlardı. Onlardan biraz daha uzakta onları takip edip fotokopi odasına girdiğimizde benim isteyeceğim nottan istediğini söyleyen adını hala bilmediğim yabancı bize dönüp sayı almış ve adama dönüp sayıyı söylemişti. Adamın onaylayıp hazır olduğunda aramak için istediği telefon numarası ile yabancı telefonunun başını söylemiş ve susmuştu. Kendi arasında konuşan Ömer ve kız durumu fark etmezken ne olduğunu anlamak için yabancıya baktığımda gözleri gözlerimi sabahtan bu yana ilk defa beni bulmuştu. "Numaramı yeni değiştirdim. Hatırlamıyorum devamını." Kendi kendine konuşur gibi düşük desibeldeki sesini duymuştum. Sabırsızlanan fotokopici abi ile telefonumuzun başının aynı olmasının verdiği cesaretle atılıp kendi numaramın geri kalanını verdim. Gözlerini üzerimde hissetsem de benim gözlerim asla bir daha ona dönmedi. Fotokopici abinin isim istemesiyle çok kısa bir süre ismini vermesini istedim fakat konuşan Ömer ve kızın konuşmasını dinliyor gibiydi. Önüme dönüp adamı cevaplayacakken bakışları bana çevrildi ama gözlerimi çoktan çekmiştim. Beni şu an dinlediğini garip bir şekilde hissediyordum. "Derin... Derin Aksun." Eveett bölüm sonu İlk bölümü nasıl buldunuz? Lisede benim de okulum kısmen böyleydi. Sizde de var mı böyle bir şey? Sizce Derin'in bahsettiği yabancı kim olabilir? ilk izlenimi nasıl? Diğer bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Fated to the White Wolf: Book 1 The Lotus Pack series

read
2.6K
bc

The Mysterious Wealthy Son-in-Law

read
1.6K
bc

God of War Dad

read
1.2K
bc

PROMISE of a blue wolf

read
1.2K
bc

Just a number

read
3.8K
bc

Redemption of War God

read
1.2K
bc

Island of Enchantment

read
2.4K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook