bc

MEHTAP

book_age18+
3.3K
FOLLOW
38.1K
READ
billionaire
goodgirl
mafia
king
sweet
bxg
genius
musclebear
addiction
like
intro-logo
Blurb

“Yakınlığımız yok mu?” diye sordu. “Yok!" dedim.

“Birkaç hafta önce, benim yatağımda çırılçıplak yatıyordun. Ama yakınlığımız yok, öyle mi?” dedi.

~ Mehtap & Serhat ~

‘’Mehtap!’’ diye seslendiğimde, ‘’Hııh?’’ diyerek cevap verdi.

‘’Beni koynuna alsana?’’ dediğimde hayretle, ‘’Ne!?’’ dedi.

Söylediğimi yenileyerek, tane tane ‘’Koynuna diyorum, beni alsana?’’ diye sordum.

Yüreğinden ağır yaralı bir kadındı Mehtap,

Umman’ı yönetmeye çalışan asker bir adamdı Serhat.

İlk tohum Serhat’ın kalbine düştü, Mehtap’ın yüreğinde filizlendi.

Aralarındaki arzu ve tutku, zamanla aşka dönüştü.

Mehtap’ın yüreğindeki aşkın acısı, Serhat’ı kalbinden vurdu.

“Senden nefret ediyorum.” diye fısıldadım.

“Ben seni sevmekten vazgeçmeyeceğim, Ay Işığım.” dedi.

ARK Kitabındaki Mehtap karakterinin hayatını anlatmaktadır. ARK'ı okumadan Mehtap'ı okuyabilirsin.

ARK, bu kitaptan yıllar sonrasını anlatmaktadır. ARK'ı okumanızı şiddetle tavsiye ederim, profilimden bakabilirsin.

chap-preview
Free preview
Bölüm 1: Tanışma
Annemin feryat eden çığlık seslerine uyandım. Hemen kapının girişinde babamı elinde bir bıçakla, şaşkın şekilde ellerine bakarken gördüm. Elindeki kırmızılıkta neydi öyle? Boya? Ketçap? Annemin kanı… Koltuktan kalktığım gibi yerde son anlarını yaşayan annemle karşılaştım. Neler olmuştu böyle? ‘’Anne?’’ dedim ürkekçe. Annemin her tarafı kan içindeydi. Ardından babama baktım. ‘’Baba.. baba ne oluyor?’’ diye sordum. Birkaç saat önce sinemadan dönmüştük ve karşımdaki koltukta gülüşerek filmi konuşuyorlardı. Annemin yanına oturdum. ‘’Anne? Anne iyi misin?’’ Bana baygın gözlerle baktı. Elim istemsiz olarak yanaklarına gitti. Ambulans? ‘’Baba, ambulans.’’ dedim. Yerinde şaşkınlıkla bizi izleyen babama döndüm. ‘’Baba, hemen ambulans çağır!’’ diye bağırdım. ‘’Ben mi yaptım?’’ diye sordu, sorusuna anlam veremeyerek kaşlarımı çattım. Babam şoka girmiş gibi elindeki bıçağa, kana ve bize yeniden baktı. Yerimden kalkarak konağın çıkışına doğru yürüdüm. Dış kapıyı açtığımda, ‘’Dapîr! Ap! Biraşîr! Kimse yok mu? Yardım edin!’’ diye bağırdım. Aşağıdan gelen ayak sesleriyle annemin yanına geri döndüm. ‘’Dayê. Dayan dayê. Geliyorlar, hemen hastaneye gideceğiz. Az daha dayan.’’ Son gücüyle gözlerimin içine baktı ve gözlerini kapattı. Yanımdaki konuşmalar ve feryatları duymadım, babam olduğu yere oturmuş ellerini iki yanına alarak, kafasını gömmüştü. Olanlara inanamıyor gibi bir hali vardı. Yerimden kalktım ve konağın balkonuna doğru ilerledim. Yalnızca birkaç saat uyumuştum, hala rüyada olabilirdim. Bunlar birbirlerine aşkla bakan annem ve babamın yaşayacağı şeyler değildi. Sadece aptal bir rüyanın içindeydim, canım çok yanıyordu ve boğuluyordum. Taş korkuluğa tırmanırken rüzgar yüzüme vuruyor ve saçlarımı geriye savuruyordu. Bir an bile düşünmedim, kendimi balkondan aşağıya bıraktım. Herkes buna intihar dedi, ben ise uyanış. Her gece aralıksız gördüğüm kabuslardan sadece biriydi. Yavaşça yataktan kalkarak odamın perdesini açtım. Elimi göğsüme koyarak ‘’Hepsi geride kaldı.’’ diye mırıldandım. Bugün teyzemi hastanede ziyarete gideceğim için özenle hazırlandım ve evden çıktım. Teyzemin hastane masraflarını karşılayan adamın, mimarlık ofisinde staj yapıyordum. Daha doğrusu onun şirketlerinden biriydi, çok fazla şirketi vardı. Tanınan bir aileden gelen hayırsever bir adamdı. Hiç yüz yüze görüşmesekte onu sosyal medyadan ve haberlerden takip ediyordum ve hayranlığım gün geçtikçe artıyordu. Haftanın üç günü staja, iki günü de üniversiteye gidiyordum. Hayatım çalışmak ve hayatta kalmak üzerine kuruluydu ve güçlü bir kadın olmak istiyordum. Hissizleşmiştim aslında, herkes beni soğuk görürdü, çok arkadaşımda yoktu. Yüreğim yaralanırken, ben sadece seyirci kalmıştım. O günden sonra bedenim donmuştu, ısınamıyordum. ‘’Hoş geldin Mehtap.’’ diyen İlknur abla’ya bakarak, ‘’Hoş buldum abla.’’ dedim. Sonra masamın üstündeki kağıtları göstererek, ‘’Bunların fotokopisi mi çekilecek?’’ diye sordum. ‘’Evet tatlım, sana zahmet olmazsa.’’ dedi. Bir şey hatırlamış gibi bana döndü. ‘’Ha bu arada! Bugün önemli bir görüşmemiz var, sende toplantıya katıl. Burada çalışmaya devam etmeye karar verirsen, bu projede yer alabilirsin.’’ dedi. Göz kırparak, ‘’Özel bir proje.’’ diyerek fısıldadı. Söyledikleriyle hafifçe tebessüm ettim. Ben öyle çok gülmezdim zaten, sevindiğim şeylerde en fazla tebessüm edebilirdim. Bu proje de beni heyecanlandırmıştı. İlk defa bir projenin başından itibaren bulunacaktım, bu nedenle çok fazla şey öğrenebilirdim. Okulda verilen eğitim teorik düzeydeydi ve gerçek hayattaki uygulamalarla farklılıkları vardı. Hatta bize öğretilen bazı bilgiler ve programlar eskiydi, burada staja başladığımdan beri güncel ve pratikte işime yarayacak çok fazla bilgi öğrenmiştim. Ofiste bir hareketlilik olunca İlknur abla yerinden kalkarak, çift kanatlı cam kapıya doğru ilerledi. ‘’Mehtap.. güzelim Necmi bey’e haber ver. Misafirimiz geliyor.’’ dedi. Yerimden kalkarak, hızlıca kurucu mimarımız Necmi bey’in ofisinin açık kapısını tıklattım. ‘’Necmi bey, misafirimiz geliyor.’’ dediğim gibi Necmi bey telaşla yerinden kalktı. Gelen kişi önemli biri olmalıydı, yoksa Necmi bey bu kadar telaş yapacak bir adam değildi. Önden Necmi bey ve arkasından ben çift kanatlı cam kapıya doğru ilerlemeye başladık. O sırada kapıdan yanındaki insanlarla konuşan esmer ve genç bir adam girdi. Benden birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim bu adam, ofisteki herkesin başının merakla ona doğru dönmesini sağladı. Önemli biri geleceği için bu kadar genç birini beklemiyordum. Üstünde hiçbir logosu olmayan beyaz bir t-shirt ve beyaz bol kumaş pantolon vardı. Teninin kavrukluğuna tezat giyinişiyle adeta etrafına ışık saçıyordu. Kendimi bir an, bu adamın parfümünü merak ederken buldum. Bu düşünceden rahatsız olarak kaşlarımı çattım. Ve önümde duran Necmi bey’in birkaç adım arkasında beklemeye başladım. Necmi bey elini uzatarak kendisini tanıttıktan sonra, adamda Necmi bey’in elini sıkarak ‘’Serhat Arslan.’’ dedi. Konuşması sert ve güçlüydü, ama sanki aksanlı konuşuyor gibi hissetmiştim. Belki doğduğum topraklardan biriydi, doğudan olabilir miydi? Her zamanki donuk ifademle kafamı kaldırıp, merakla ona baktığım sırada gözlerimiz birleşti. Hayatımda ilk defa bedenimde bir elektriklenme hissettim. Sanki görünmez bir güç, onun bakışlarından tüm vücuduma kıvılcımlar yayıyordu. Rahatsız olarak kafamı Necmi bey’e çevirdim ve kaşlarımı yeniden çattım. Serhat bey ile birlikte gelenler, siyah takım elbiseli daha çok koruma gibi gözüken kişilerdi. Onun buraya bu kadar beyazlar içinde gelmesi ve korumalarının simsiyah olması garip hissettirdi. Kendi kıyafetimi kontrol ettiğimde, bugün bende beyaz giyinmiştim. Garip bir şekilde etrafta ikimizden başka beyaz giyinmiş kimse yoktu. Belki de o yüzden böyle hissetmiştim. ‘’Mehtap, Serhat bey ile gelenlerle ilgilenebilir misin? Onları misafir bekleme odasında ağırlayalım, istekleri varsa görevli kadına söylersin.’’ dedi. Kafamı olumlu olarak salladım. ‘’Tabii ki, hemen ilgileniyorum İlknur hanım.’’ dedim. Başkaları yanımızdayken ona resmi şekilde hitap etsemde, yalnızken ya da bire bir konuşmalarımızda daha samimiydik. Korumaların bazıları dışarıda beklemek için çıktı, bazıları da beni takip ederek bekleme odasına geçti. İçlerinden birkaçı Türkçe konuşuyordu ama diğerleri farklı dilde iletişim kuruyordu. Kulağa Arapça gibi geliyordu, hatta konuştukları bazı şeyleri anlamıştım. Büyüdüğüm topraklarda, Kürtçe, Zazaca ve Arapça konuşulurdu. Ailemin din eğitimine verdiği önem nedeniyle de Arapça harfleri ve bazı kalıplaşmış cümleleri bilirdim. Ama konuşabilecek kadar bilgim yoktu. Ya da belki de kendime güvenmiyordum. Kürtçe bile duymayalı yıllar oluyordu. Babamın annemi 18 yerinden bıçaklaması üzerine, mutlu aile tablomuz sadece birkaç saatte yerle bir olmuştu. Babasının prensesi olarak anılırken, bir anda katilin kızı olmuştum. Süt kardeşim ve teyzem dışında aile üyelerimden hiçbiri ile görüşmüyordum. Annemin akrabaları, katilin kanını taşıdığım için benden nefret ediyordu. Babamın tarafı ise -özellikle dedem-, babamı reddederek onun soyundan olduğum için beni de istememişti. İşin aslı bir kız çocuğu olmam nedeniyle dedem tarafından yok sayılmıştım. Küçük bir kız çocuğunu hiçbir yere sığdıramamışlardı. Üstelik varlıklı bir aşirete doğmuştum, teyzem gibi maddi zorlukları da yoktu. Sadece beni istememişlerdi, fazlalık olarak görmüşlerdi. Çünkü cinsiyetim kadındı. Çektiğim fotokopileri de zımbalayıp yanıma alarak, toplantı odasına doğru ilerledim. İlknur abla slayttan bir şeyler göstererek, ciddi şekilde aklındakileri aktarıyordu. Bu anları kaçırmamak için acele etmeye başladım. ‘’Arap bir iş adamıymış. Bu kadar korumayla geldiğine göre baya zengin olmalı.’’ diyen sesle çaprazıma döndüm. Kaşlarımı çatarak Ekin bey’e baktım. Lakayıt şekilde, ‘’Daha bu yaşta kırışıklığın var, bu kadar kaşlarını çatma.’’ dedi. ‘’Anlamadım?’’ diyerek cevap verdim. İşaret parmağını kaşlarımın ortasına dokundurarak gülümsedi. Onun dokunuşuyla kaşlarım düz bir hal alırken, irkilerek birkaç adım geriye kaçtım. ‘’Kaşlarını çatmaya devam edersen, genç yaşta botoks yaptırmaya başlaman gerekir.’’ dedi. Ardından da kalçasını dayadığı masadan ayırarak, toplantı odasının kapısına ilerledi. Ne dediğini anlamaya çalışırken, ‘’Yürümek için bacaklarını hareket ettirmen gerekiyor, hadi Mehtap seni mi bekleyeceğiz?’’ dedi ve cam kapıyı açık bırakarak içeriye girdi. Hemen ardından hızlı adımlarla toplantı odasına girdim ve kapıyı kapattım. Elimdeki kağıtları oturan kişilerin önüne bırakmaya başladım. Şöyle kısaca herkes ne yapıyor diye süzdüğümde, Serhat bey’in bana baktığını gördüm. İlknur abla hala proje hakkında düşüncelerini anlatırken, onun tüm dikkatinin benim üzerimde olması rahatsız hissettirdi. Benden gözlerini çekerek, Ekin bey’i incelemeye başladı. Kapının önündeki konuşmamızı gördüğünü düşünerek, Serhat bey’in bakışlarını boşverdim. en son Necmi bey’in önüne sunum dosyasını bırakarak yerime geçip oturdum. İlknur ablanın bahsettiği proje çok büyüktü ve inanılmaz detaylıydı. Bodrum ve İstanbul’da yapılacak iki malikaneyi kapsıyordu. Konuk evi, hamam, sauna, bahçe ve kat terasları, spor salonu, yüzme havuzu, barbekü alanları, ateş çukuru, veranda, kat asansörü, özel otoparkı ve daha birçok sayamadığım detayı vardı. Hayranlıkla dinlediğim proje ile ilgili notlar almaya devam ettim. Malikanenin iç tasarımına geçildiğinde, Ekin bey bana göz kırpıp başıyla ekranı işaret etti. İlknur abla yerine otururken, Ekin bey ayağa kalktı ve kendi alanında proje bilgilerini anlatmaya başladı. Ardından peyzaj mimarı ve projenin içinde yer alacak teknikerler, inşaat mühendisi, makine mühendisi ve elektrik mühendisi de fikirlerini söyledi. Serhat bey’in projeye onay vermesi üzerine, ekibimiz kendi aralarında projeyi tartışmaya başladı. Ekin bey, ‘’İlknur, fazladan bir kişiye daha ihtiyacım olacak.’’ dedi. Sonra açıklama yaparak, ‘’Ölçümler yapılacak, ön çalışma çıkarılacak ve kullanılacak malzemeler belirlenecek.’’ diye yapılacaklar listesini saydı. İlknur abla derin bir nefes alıp, camın arkasında çalışan mimarlara, mimarların asistanlarına ve stajyerlere baktı. Sonra gözleri beni buldu ve Ekin bey’e döndü. ‘’Ne dersin?’’ diye sordu. Ekin bey beni kısaca süzerek, ‘’Bana böyle bir projede stajyer mi vereceksin?’’ diye sordu. İlknur abla, ‘’Stajyer gözüyle bakmadığımı biliyorsun, hem çok çalışkan hem de başarılı. Bizimle devam etmeye karar verirse, projede yer alabilir.’’ dedi. Yerimde dikleşerek Ekin bey’in cevap bekleyen gözlerine baktım. ‘’Sizin içinde uygunsa, tabii ki isterim.’’ dedim. Sonra da yerimde kıpırdanarak, ‘’Yüksek lisans düşünüyorum, o süreçte full time çalışamam ama..’’ Ekin bey sözümü kesti. ‘’Benim asistanım olursun o zaman, İlknur içinde uygunsa?’’dedi. İlknur abla onay verdiğinde, tebessüm ederek önümdeki sunum dosyasına ve notlarıma baktım. Necmi bey hafif alaycı bir tonla, ‘’Yeni asistanını da Erasmus değişimine kaptırma!’’ dedi. Ekin bey’in sert bakışları Necmi Bey’e dönünce, toplantı odası sanki buz kesti. Havada oluşan gerginlik hissedilmeyecek gibi değildi. İlknur abla rahatsız hissetmiş gibi bana döndü ve ‘’Ekin’in şansına, onun asistanları hep Erasmus’a başvurarak aramızdan ayrılıyorlar.’’ dedi. Şaşkınlık nidası eşliğinde, ‘’Umarım o şansa bende sahip olurum.’’ dedim. Yurt dışına çıkmayı, yeni yerler görmeyi, farklı kültürler tanımayı isterdim.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

AŞKLA BERDEL

read
69.7K
bc

HÜKÜM

read
197.8K
bc

Dilsiz Yürek

read
13.3K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
13.0K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
328.9K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.0K
bc

PERİ MASALI

read
9.1K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook