TANITIM
Kalender'i saatlerce bekledim ama gelmedi. Onu beklerken uzun uzun banyo bile yaptım. Giyinme odasında koltuğa bıraktığı geceliği elime alıp, yarım saate yakın bekledim.
Gelseydi giyecektim ama gelmedi. Bende elimdeki geceliği çekmeceye, eski yerine yerleştirip siyah bir gecelik giydim.
Işıkları kapatıp yatağa uzandım, bu seferde yatakta beklemeye başladım. Sabaha karşı 4 gibi daldığım uykudan tıkırtılara uyandım.
Yatağın diğer tarafı çöktüğünde Kalender'in geldiğini anladım. Onunla birlikte içki kokusu da buram buram gelmişti.
Kendi kendine, "Banyo yapmam lazım. Oğlum için iyi değil, Arya'mın midesi bulanabilir." dedi ve kalkıp banyoya doğru ilerledi.
Körkütük sarhoş olmuştu ve düşündüğü yine ben ve bebeklerimiz miydi? Bugün bana bağırdı sanmıştım, ama benimle konuşurken sesini olabildiğince sakinleştirmeye çalışmıştı.
Ve beni namlunun ucunda gördüğündeki yüz ifadesi, inanılmaz canımı yakmıştı. Kulaklarımı dört açarak olası bir banyo faciasına karşı diken üstünde bekledim.
Korktuğum olmadı 5-10 dakika sonra Kalender bornozu ile gelip yatağa uzandı. Ardından da bornozu çıkartarak bir tarafa fırlattı ve yorganın altına çıplak girdi.
Bunun sonu kötü arkadaşlar, ben Kalender'e ikinci bebeği söyleyemediğim için, korunmamız gerektiğini de anlatamamıştım.
O nedenle bu gece olabildiğince kendimi tutmam ve Kalender'in çıplak, kaslı ve şu an bacağımı elleyen parmaklarına azmamam gerekiyordu. Bacağımı mı elliyor!?
Geceliğin yırtmacından bacağımın iç kısmına doğru okşayarak ilerledi ve parmaklarıyla baldırımı yavaşça sıktı.
Bana iyice sokulup, burnunu saçlarım ve boynum arasında her zaman sakinleştiği o noktaya gömdü. Derin birkaç nefes alarak kokumu içine çekti.
İç çamaşırımı kenara kaydırarak, parmaklarını klitorisimde oyaladı. Bedenim ona tepki vermemek için kaskatı kesildi.
Boynumdaki saçları çekerek, boynuma öpücükler kondurmaya başladı. Siktir! Bu tahammül edebileceğim bir şey değildi.
Parmağını içime doğru ilerletirken, ani bir hareket ile elini tutup çamaşırımdan çıkarttım. Kalender afallayarak biraz dikeldi.
Ona iyice sırtımı dönerek, "Ben bugün çok yoruldum." dedim. Gerçekten de yorulmuştum, ama Kalender'e yükselmemek imkansızdı.
İçimde kıpırdanan hislerime kızarak, sessizce bekledim. Kalender bir elini karnıma atıp bana iyice yaklaştı.
Saçımı öperek, "Arya'm ben çok özür dilerim." dedi. "Ben böyle olsun ister miydim? Beni o şekilde göreceğine ölseydim daha iyiydi."
Hani ölüm kelimesi yasaktı? Bana bu yüzden ceza vermedi mi? Israrla konuşmadığımda daha çok bana sokuldu.
"Arya'm hasretinden ölüyorum. Bana karşılık ver hadi." dedi ve karnımdaki elini, kalçama götürüp avuçlayarak sıktı.
Veremem, vermek istiyorum ama veremem. İçime neden girmemen gerektiğini nasıl anlatacağım? Üstelik en son seferimizde seni buna ben zorladım.
Pat diye söylesem? Bu sefer bu anımızın içine ettiği için Batu'yu kesin öldürürdü.
"Oğlumuz iyi mi? Kanaman falan olmadı di mi?" diye sorduğunda, "Yanımda olsan bilirdin. Ama sen çekip gittin, bizde sakinleşmedin." dedim.
Aslında doğruydu, benden kaçmıştı. O öfkeli yüzünü gördüğüm için korkup, benden tam anlamıyla kaçmıştı.
"Korktum, beni terk etmenden korktum. Evimize geldiğimde seni bulamamaktan çok korktum."
Kulak mememi emerek fısıldadı. "Beni istemiyor musun karıcığım?" Çok istiyorum, alev almak üzereyim. Artık devam etme.
Dirseğimle onu ittirerek, "Sadece yoruldum Kalender. Başka yere çekme de yat hadi. Belli ki sen de içmişsin." dedim.
Tüm bedeni inanılmaz şekilde kasıldı. Beni dirseğimden tuttuğu gibi döndürüp kendisine çekti. Ne olduğunu anlamadan Kalender ile yüz yüze geldim.
Kalender ensemden ve belimden tutarak beni kendisine daha çok çekti ve dudaklarımı öpmeye başladı. Ama bu garipti, her zaman ki öpüşmelerimizden çok farklıydı. Ne tutku ne de arzu vardı.
Beni cezalandırmak istiyor ya da kendine bir şey kanıtlamak istiyor gibi öpüyordu. Ona karşılık vermeyi bıraktığımda hırsla ve büyük bir sahiplenmeyle dudaklarımı emmeye başladı.
Onu iterek ayrılmaya çalıştım, ama daha da güç uygulayarak beni kendisine yapıştırdı. Nefes alamadığım için göğsüne vurmaya başladığımda, geri çekilip beni kollarımdan tuttu.
Sinirlenerek, "Napıyorsun Kalender, kafayı mı yedin?" dedim. Kendini kaybetmiş gibi, "Yedim! Sen benimsin Arya. Benim kadınım, benim karım, benim çocuğumun annesisin. Benden gitmene asla izin vermem." dedi.
Kollarımdan sarsıp, "Beni duydun mu? Asla izin vermem. Ben sensiz ölürüm, yaşayamam." dedi.
Bana uyguladığı bu muamele karşısında sinirlenmiştim. Kalender'e kızarak, "Ben gitmek istedikten sonra, beni hiç kimse durduramaz. Asıl sen kendine gel! Şu an ne yapıyorsun?" dedim.
Bir anda durgunlaşıp, "Gitmek mi istiyorsun? Yooo hayır böyle söyleme. Arya hayır, olmaz." dedi. Sanki kendi kendine konuşuyordu.
Sakince, "Sen benim dokunuşlarıma dayanamazsın ki. Sen beni arzularsın. Sen beni hep istersin." dedi üzgün gözlerle bana bakarak.
Bu nasıl saniyelik bir duygu geçişiydi? Kaç duyguyu birden yaşıyordu? Kalender kötü gözüküyordu, şimdiye kadar onu hiç böyle görmemiştim.
Olabildiğince ikna edici ses tonumla, "Şu an hiç iyi gözükmüyorsun, sakinleşelim ve yarın konuşalım." dedim.
"Hayır, yarın beni bırakıp gideceksin." dedi titreyen sesiyle. "Kalender! Seni neden bırakayım? Lütfen, sarhoş olduğun için mantıklı düşünemiyorsun." dedim.
"Sana her yaklaştığımda bana bahane uyduruyorsun, beni istemiyorsun. Çalışma odanda içine boşalmama bile izin vermedin, boşaldıktan sonra beni geriye itip umursamadın." dedi.
Ahh hayır Kalender. Sadece yumurtalıklarım hâlâ çalışmaya devam ediyor, önlem almaya çalışıyordum.
"Hayır, yanlış anlamışsın. Sadece canlı yayına yetişmeye çalışıyordum." dedim. Yüzüme uzun uzun baktı. Yalan söylediğimi anlamış mıydı?
Ardından dudaklarıma arzu ile baktığını gördüm. Bir eliyle boğazımı tutup hafifçe sıktı, inleyerek ona baktım. Ohh hayır şu an olamaz, yalvarmanın işe yaramadığını anlayınca sertleşti.
Gözleri koyunun en siyah tonuydu. Dudaklarını benimkilere bastırarak dikkatimi dağıttı, ardından beni yatağa doğru ittirdi.
"Ne yapıyorsun?" demeye kalmadan, tüm gücüyle iki eli ile asılarak geceliğimi komple paramparça yaptı. Canım yanmıştı. Ardından parçaları çıkartarak bir tarafa fırlattı.
"Kalender!?" dedim ama beni duymadı. Boynumu emmeye başladığında, onu itmeye ve kalkmaya çalıştım.
"İtaat et, Arya. İçine girerken canını yakmak istemiyorum." dedi. Yeniden boğazımı kavrayarak beni yatakta tutmaya devam etti.
Yattığım sürece canım acımıyor bol tutuyordu, ama kalkmaya çalıştığımda üzerimde güç uyguluyordu.
Beni ikna etmeye çalışarak, "Seni altımda zevkten kıvrandırarak sikeceğim. Uslu bir kız olmaya devam et Arya. Sana istediğin her şeyi vereceğim. Sadece yanımda kalmaya devam et." dedi.
Ama ben zaten yanındaydım. Penisini vajinama sürtmeye başladığında istemsizce inledim.
"Evet güzel kızım, bak sende yerini biliyorsun. Senin yerin benim. Sana benden başkası böyle zevk veremez." dedi. Ben seninle beni iyi siktiğin için birlikte değilim aptal!
"Kalender, yapma. Hadi kalk sevgilim üstümden." dedim olabildiğince nazik bir sesle. Mememin ucunu sıkıp avuçladı.
"Ben senin sevgilinim. Bana kendini bırak Arya. Seni büyük bir aşkla sikeceğim, her saniyesinde benim olduğunu hatırlayacaksın." dedi.
Yapamam! Bebeklerimiz için çok riskli. Kendini vajina girişime dayadığında, popomu yukarıya çekerek ondan kaçtım.
"Neden bana izin vermiyorsun?" diye sert ses tonuyla sinirli şekilde sordu. "Çünkü iyi değilsin. Şu an mantıklı hareket etmiyorsun." dedim.
Şok olarak, "Benden yine korkuyor musun?" dedi. "Sana zorla sahip olacağımı mı sanıyorsun? SANA TECAVÜZ EDECEĞİMİ Mİ DÜŞÜNÜYORSUN?" diye bağırdı.
Yerimde sıçrayarak, "Bana bak!" dedim. Ne dediğimi anlamıyormuş gibi gözlerime baktı, ardından ellerini ve çıplak bedenimi süzdü. Bedeni büyük bir farkındalık ile titredi. Boynumdan elini çekip yataktan saniyesinde kalktı.
Kendisini duvar kenarına atarak, "Allah kahretmesin, ben napıyorum." dedi. "Ben.. ben sana zarar vermemek için.. ben napıyorum? Nasıl kendi ellerimle sana zarar veririm. Ben.." dedi ve duvara tutunarak oturdu.
"Bugün bizim düğün günümüz.. ben sana napıyorum?" dedi.
Bacaklarını önünde çapraz yaparak, kafasını kolları arasına gömdü. Kendi kendine söylenmeye devam ediyordu ama sesi uğultulu geliyordu.
Ufak bir çocuk gibi duvar dibine sinmişti ve hiç iyi gözükmüyordu. Yeniden krize mi girecekti?
Yanına gidip önünde diz çöktüm. "Kocacığım hadi bana bak." dedim.
Saçlarını okşayarak ve öperek onu ikna etmeye çalıştım. Yanımda ilk defa böyle oluyordu ve bu durum Kalender Kandemir'e yakışmıyordu.
Ben onu hep güçlü görmeye alışmıştım, ilk defa bu kadar güçsüz olduğunu ve titreyerek kendisiyle konuştuğunu görüyordum.
Yürüyüşüyle bile herkese korku salan, hizaya sokan adam, şu an kabuğunun altına saklanmış bir kaplumbağa gibiydi.
"Kalender, hadi bana bak sevgilim." dedim ama bana tepki vermiyordu.
10-15 dakika ikna etmeye çalıştım. Ardından Bekir abiyi aramayı düşündüm, ama Kalender çıplaktı.
Kalender'e sarılmayı denedim. Bu sırada onu asla bırakmayacağımı, onu çok sevdiğimi fısıldadım.
Sakinleşmiş gözükse de kafasını kaldırıp bana bakmadı. Kendime bakmaya nasıl ikna edebilirdim ki? Kalender'in bana gözünü kırpmadan baktığı hangi anlar vardı? Ahh tabi ya, beni her anımda izliyordu.